PKK ve PAJK’lı 15 tutsak yarın Ölüm Orucuna başlıyor

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kırılması ve özgürlüğü için 135 gündür süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan PKK ve PAJK’lı tutsaklardan Gebze, Bakırköy, Van ve Amed cezaevlerinden 15 tutsak 30 Nisan’da Ölüm orucuna başlayacak.

PKK ve PAJK’lı tutsaklar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kırılması ve özgürlüğü için 135 gündür sürdürdüğü açlık grevini bir üst aşamaya taşıyarak ölüm orucuna başlama kararı aldı. Tutsakların yaptığı yazılı açıklamada şunlar belirtildi:

“Her türden gericiliği ve sömürgeyi kendine mubah gören kapitalist modernist sistem savunucularının kendilerine görev bildiği hırsızlığın en çarpıcı olanı bireyi toplumdan çalma olayıdır. Hayata geçirmek istediği sistemin ırkı rengi dili ve kültürü homojenleştirilerek aynılaşmayı ve benzeşmeyi esas bilerek çarkını döndürmek istemektedir. Toplumsal yaşamın içinden çalınan bireyle toplumsallığını yitirmiş bireyler oluşturma politikaları hiçbir demokrasi hukuk ve eşitlik anlayışını hesaba katmadan sistemini icra etme derdine düştükleri çok net bir şekilde görülmektedir. Özgürlük demokrasi ve hakikat derdi olmayan kapitalist modernist sistem savunucuları toplumsal kaosun gelişmesinde belirleyici etken iken, yürüttüğü politikalarla da kendi sonunun geldiğini de ifşa etmektedir. Özellikle Kürt toplumunu parçalayıp her türlü zulmü işlemeyi kendine reva görmelerinin temel gerekçesi Kürt halkının özgürlüğe hakikate ve değer yargılarına bağlı olduğunu ve uğruna direnmekten asla vazgeçmeyeceğini çok iyi bildiklerindedir. Bu bağlamda bütünü parçalamak aynı zamanda algıları parçalamak istemi çok sinsi bir şekilde yürütülürken Kürt halkının değer yargılarının sarsılmaz olduğu iyi hesap edilmeli ve bilinmelidir. Gelinen aşamada kapitalist sistem savunucularının eliyle inşa edilen İmralı zindanın mimarı koşulu yeri ve uygulamaları tamamen karakterlerini dışa vurmaktadır. Dün İmralı gibi eşi benzeri olmayan bir işkencehane zindanında ağır tecrit altında olan Önderliğimize uygulananlar bugün aynı sistem zihniyetiyle sürdürülmektedir. Özellikle Kürde ve değer yargılarına tahammülü olmayan AKP-MHP soykırımcı faşizm  yürüttüğü politikaları imha ve inkar üzerine kurduğu çok aleni bir şekilde ortadadır. Önderliğimize uygulanan tecrit karşısında dört parça Kürdistan ve Avrupa’da onurlu direnişler yükselirken ve bedenler ölüme yatırılırken bunu görmemek ve duymamak insan olmaktan uzaklaşmaktır. Gelinen aşamada bizler Kürdistan ve Türkiye zindanlarında bulunan PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak Önderliğimiz üzerinden halka uygulanan tecridin kaldırılması için 135 gündür açlık grevi eylemini sürdürürken açığa çıkan kararlılığımız faşizmin uykularını bozduğunu bilmekteyiz.

        Zindanlarda başlatmış olduğumuz “Faşizmi yıkalım, tecridi kıralım, Kürdistanı özgürleştirelim” hamlesi içinde bulunduğumuz açlık grevi eylemimiz 14 Temmuz direniş çizgisi ekseninde tüm kararlılığıyla sürdürülecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzlemde belirlediği yasalara aykırı hareket etmesi meşruluğunu yitirmesi anlamına gelmektedir. Tek adam rejimine kurban edilen ülke beka derdine düştüğü söylenilirken aslında iktidarın beka derdi güttüğü çok net bir şekilde görülmektedir. Bu minvalde devlet erkanı bakanlar ve TBMM,  Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü yönünde samimi olduklarını kabul ediyorlarsa öncelikle Önderliğimiz üzerindeki tecridin kaldırılması ve özgür yaşar çalışma koşullarının oluşturulması gerekir. Ancak gelinen aşamada binlerce insanın zindanlarda açlık grevi eyleminde olmasına rağmen adalet bakanının bir tek söz söylememesi adalet sarsmış, TBMM başkanının Hakkari milletvekili olan Leyla Güven ile bir temas kurmaması milletin iradesini ve milleti tanımamıştır. Ülke içerisinde kendine sol sosyalist diyen aynı zamanda demokrat aydın yazar çizer diyen kurum parti ve kişilerin açıkladığımız deklarasyon maddelerinin anayasal düzlemde yeri olmasına rağmen ses çıkarıp sahiplenmemeleri toplumsal olan insanı derinden yaralamıştır.

30 NİSAN’DA ÖLÜM ORUCUNA BAŞLIYORUZ

Bu gerçeklik ışığında bizler başlatmış olduğumuz açlık grevi eylemimizi böylesine duyarsız ve insana saygısı kalmamış tüm mihraklara karşı eylemimizi bir üst aşamaya çıkararak 30 Nisan’da ÖLÜM ORUCU’na başlayacağımızı kamu oyuna duyuruyoruz. Bizler PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak 14 Temmuz ölüm orucu direnişi ardılları olarak ve onlara layık bir duruş sergileme adına ölüm orucu eylemimizi daha koordineli bilinçli ve örgütlü yürüteceğiz. Bu bağlamda aşağıda belirleyeceğimiz ve ölüm orucu eyleminde yerini alan isimler dışında süresiz-dönüşümsüz eylemliliklerimiz devam edecektir. Kürdistan ve Türkiye zindanlarında olan biz PKK ve PAJK’lı tutsaklar kamuoyuna sunduğumuz deklere maddelerinin hayata geçmesi halinde ve bunun sürekliliğinin sağlanması temelinde açlık grevimizi sonlandıracağımızı belirtmiştik. Bu anlamda direnişimizin kararlılığını kimsenin sınamasına izin vermeyeceğimiz bilinmelidir. Bu nedenle deklerenin hayata geçeceğine ve tecridin önündeki engellerin kaldıracağına dönük gerçekten samimi adımlar atılacaksa buradaki muhatabın zindanlarda direnen bizler ve direnişimizin ilk öncüsü olan değerli vekilimiz Leyla Güven olduğu bilinmelidir.

4 CEZAEVİNDEN 15 TUTSAK

Sonuç olarak ölüm orucuna girecek olanlar dışında süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemimiz devam ederken kesinlikle fevri bireysel çıkışlardan uzak olduğumuz ve örgütsel tarzda hareket edeceğimiz bilinmelidir.

Buna göre 30 Nisan 2019 tarihinde;

Bakırköy Kadın Kapalı Zindanı:

NESRİN AKGÜL

ŞÜKRAN AYDIN

ZOZAN ÇİÇEK

Gebze Kadın Kapalı Zindanı:

ARDIL ÇEŞME

ASLI DOĞAN 

Van Yüksek Güvenlikli Zindanı :

AHMET ANIĞI

ÖZHAN CEYHAN

VEDAT ÖZAĞAR

İHSAN BULUT

EROL CENGİZ

Amed D Tipi Zindanı : 

ERGİN AKHAN

ENVER DÖNMEZ

AHMET TOPKAYA

A. HALUK KAPLAN

FERHAT TURGAY 

olarak 15 arkadaşımızla ölüm orucu eylemine başlayacağımızı duyuruyoruz.

TÜM HALKIMIZ ÖNDERLİĞE SAHİPLENMELİ

Gelinen aşamada faşizmin tüm dayatmalarına karşı direnmekten asla vazgeçmeyeceğimiz bilinmelidir. Bizler içerde direniyoruz direneceğiz ve direnişin kazandırdığına olan tüm inancımızla bedenimizi ortaya koyuyoruz. Başkalarının zorla yaptığını bizler büyük bir aşkla yapıyoruz. Demokratik ve özgür bir yaşamın anahtarı Önder Apo olduğuna tüm kalbimizle inanıyoruz. Bu sebeple tüm halkımızı Önderliğine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Tüm aydın yazar demokrat ve akademisyenleri faşizme karşı direnmeye davet ediyoruz. Yükselen direniş çığlıklarımızı duymayanlar ve görmeyenler bir an olsun kendi insanlığını sorgulamalıdır. Direnişimizin zaferini taçlandıracağız ve mutlaka kazanacağız.”