Radyoda dinledim; şehit olmuş Kamuran

Kamuran, istediği, önerdiği ve beklediği Şehriban’a; ben ise Cudi’ye yol aldım. Bir gün radyoda haberleri dinlerken şehitler kervanına katıldığı söylendi. Kamuran, romanını yazmıştı…

Kamuran Cudi (Musa Öngün), 1995’te Şırnak’ın Çardaklı köyünde dünyaya geldi. İlkokulu köyde okudu. Her Kürt çocuğunun yaşadığı travmaları, çocukken yaşamaya başladı. İlkokuldan sonra Şırnak merkezde ortaokul ve lise öğrenimi gördü. Bu yaşlarda sömürgeciliğin bilincine vardı ve liseyi 3. sınıfta terk etti. Hemen yanı başındaki Cudi’de gerilla saflarına katıldı.

EN İYİSİNİ YAPMAYA ÇALIŞIRDI

Yeni savaşçıların katıldığı ilk devrede onunla tanışan ve yoldaşlığı sonra da devam eden gerilla Amara Cudi, Kamuran’ı anlatıyor: İlk devredeydik, gözleri ışıl ışıldı. Sevinci gözlerinden okunuyordu. Yeni gelmesine rağmen her işe koşturuyordu. Herkesin gönlünde yer edindi. Devrede ikimiz güvenlikten sorumluyduk. O kadar hassas yaklaşıyordu ki, bazen arkadaşlar onu uyandırmaya giderken o hazırolda bekliyordu. Yaptığı her şeyin, her işin en iyisini yapmaya çalışırdı. Bir gün yemek için uğraşırken ve gerçekten de güzel bir kuru fasulye pilav ile bahar otlarıyla yoğrulmuş soğan salatası yaptığındaki mutluluğunu gözlerken temiz ve özlü kalışına gıpta etmiştim.

BAYRAMLIKLARINI GİYMİŞ ÇOCUK COŞKUSU

Yoldaşları için yapamayacağı şey yoktu. “Ben eğitimden sonra en ön cephede olmalıyım, düşmanın nefesini her zaman hissetmeliyim” derdi ve öyle de oldu. Devreden sonra Şehriban’a düzenlemesi yapılınca keyfine diyecek yoktu. Bayramlıklarını giymiş çocuk coşkusuyla yola çıktı.

YENİDEN KARŞILAŞMA

Bir süre sonra Kamuran ile tekrar karşılaştık, bu kez suikast devresinde. Yine aynı devredeydik, çok sevinmiştik. Bir de Kamuran’ın çok değer verdiği ve ruh ikizi dediğimiz Devrim Digor arkadaş vardı. İkisinin de özellikleri o kadar çok birbirine benziyordu ki hep onlara ruh ikizleri diye hitap ederdim. Teorik eğitim, her sabah ağır sporlar donatılmış bir askeri eğitim görüyorduk. Kamuran çok inatçıydı, kesinlikle başarmaya odaklanıyor ve en küçük bir hatayı kabul etmiyordu. Sporda her zorlandığı anda daha da güçleniyordu. Sıra atışlara geldiğinde hedefi vuramadığında durur, düşünür, nerede hata yaptığını tespit eder ve tekrar denerdi; bu kez tam isabet ederdi.

EĞİTİM SONRA PİRO ALANI

Eğitim devremiz başarıyla sonuçlanınca Piro alanına gitmeyi hak ettik. Geceden hazırlıklara başladık. 03.00’te yola koyulduk. Yine en ağır yükü kaldıranlar Kamuran ve Devrim arkadaşlardı. Piro’ya vardığımızda bütün ayrıntılar ve detayları üzerine tartışıyordu alanın. Daha önce kaldığı Şehriban’ı da tanıtıyordu. Bir eylemi koordine eder gibi anlatıyordu. Sonra bir uçurumda oturduk, ayrılmak zordu bizim için, hüzün kaplamıştı yüreklerimizi. Bir an sustuk, sessizliği yine Heval Kamuran bozdu. “Her ne kadar farklı bölgelerde olsak da yüreklerimiz birdir, önemli olan bu değil midir?” diye sordu, hepimiz onaylarcasına kafamızı sallayıp gülümsedik. Uzun bir halay çektik artık noktaya gitme vaktiydi.

İSTEDİĞİ ŞEHRİBAN’A GİTTİ

Düzenlemer okundu. Heval Kamuran, Şehriban alanını önermişti. Beklediği, istediği alana gidecekti. Vedalaşıp ayrıldık. Ben Cudi alanındaydım. Bir gün radyodan haberleri takip ederken Şırnak Tugayı’na yapılan sızma eyleminde çok sevdiği ikiz ruhu Devrim ve iki arkadaşıyla daha şehitler kervanına katıldığı söylendi.

PKK’de her gerillanın hayatı bir romandır. Bitmemiş bir roman olan PKK, bütün bunların bileşkesidir. Kamuran, romanını yazmıştı…