Bêrîtanlaşan bir Serhetliydi

Kars’tan Almanya’ya, oradan Heftenîn, Kerkük, Zap’a uzanan ülke sevdasıyla yoğrulmuş mücadele kararlılığının genç ve sonsuz hikayesidir Bêrîtan Serhet’ınki. Bêrîtanlaşarak özgürlük halayına katılan Mayıs ayı şehididir.

Gerilla hayatı boyunca bir çok savaşta yer alan Bêrîtan Serhet, Kerkük’te yoldaşlarıyla birlikte DAİŞ’e karşı amansız bir mücadelenin ardından 2016’da Zap alanına geçer. Şehit Bêrîtan’ın mücadele ve azmini kendisine esas alan Bêrîtan, Mayıs’ta katıldığı bir eylemde kendisine yakışacak şekilde savaşıp hayal ettiği gibi Bêrîtanlaşarak özgürlük halayına katılır.

Bêrîtan Serhet, 1992’de Kars’ta dünyaya gelir. Ailesi yurtsever. Türk devletinin yoğun baskılarından dolayı Almanya’ya göç etmek zorunda kalırlar. Her zaman yurt hasreti çeker. Yıllar geçmesine rağmen Almanya’daki yaşam, hep yabancıdır. Ait olmadığı bir yerde yaşamanın zorluk ve özlemleri Bêrîtan’ı başka arayışlara sürükler. En çok hevallerin yanında kendisini yabancı hissetmez. Onlarla arkadaşlığı, her geçen gün biraz daha mücadelenin gizemine yakınlaştırır. Katılmak ister ama yaşı küçüktür; hevalleri kabul etmez.

16’SINDA AKTİF ÇALIŞMA, 18’İNDE GERİLLA

Sempatik, heyecanlı ve dinamikliğiyle sevilen Bêrîtan, mücedelenin gizemini anlamak için daha çok araştırmaya ve öğrenmeye çalışır. Sorularına cevap buldukça Kürt Halk Önderi Öcalan’ın fikriyatına ve Kürdistan özgürlük mücadelesine bağlılığı büyür. 2008’de Almanya’da aktif çalışmalara katılır. 18 yaşında büyük adımı atmasının önünde engel kalmadığını söyler ve 2010’da özlem duyduğu dağlara gelir.

YAŞAYIP ANLADIKÇA BAĞLANIR

Hiç yabancılık çekmez. Nefes aldığı yerlerdedir artık. Avrupa’nın tek düze yaşamından kurtulmuş, dağların renkliliğiyle buluşmuştur. Heftenîn’de ilk pratiğini geçirir. Şehit Viyan Soran’ın mekanında kalmak ayrı bir maneviyat oluşturur. Ondan önceki gerillaları düşünerek, onlar gibi aynı davanın yolunda, aynı patikalarda adım adım yürümek, ayrı bir heyecan uyandırır. Anlayıp yaşadıkça dağların yoldaşlığını daha çok bağlanır.

BENİM DE DOÇKAM VAR, DİYORDU

Bir mücadele arkadaşı anlatıyor: Yıllar sonra, 2016’nın bir sonbahar gününde Zap alanında karşılaştım. Operasyon dönemiydi. Çok yoğun bir gündü, düşmana karşı bir hamle yapmak için hazırlıklar yapılıyordu. Birbirimize sımsıkı sarıldıktan sonra ayrıldık. Tepeleri daha da sağlamlaştırmak için hazırlık gerekiyordu. Herkes yerlerine ulaşmak üzere çıktı yola… Çok yoğun bir savaştı, düşman karadan büyük darbeler aldığı için ilerleyemiyordu.

Şehit Colemêrg’teki arkadaşlar çok iyi karşılık veriyordu. Karadan gelemeyen askerlerin psikolojisi altüst olmuştu. Suikast ve sabotaj eylemleri çok etkiliydi. Bêrîtan, yoldaşlarıyla Merganiş tepesini tutuyordu. Karadan gelemeyen düşman hava saldırılarına ağırlık vermişti. "Onların uçağı varsa benim de doçkam var’’ derdi Bêrîtan. Ne zaman helikopter alana girmek istese ilk Bêrîtan ve dockasıyla karşılaşırdı; o kadar azimli ve cesaretliydi ki birkaç düşman mevzisini imha etmişti.

DOÇKA TUTUKLU KALDI, BÊRÎTAN DEĞİL

Eylül’ün son demleriydi. Düşman aynı gün birkaç suikastçısını kaybedince obüsler üst üste yağmaya başladı. Hepsinin hedefi de Merganiş’tı. Bêrîtan ve Nalin’in kullandığı doçka tutuklu kaldı. Her yer toz duman, havanlar yamaçlara düşüyordu daha çok. Bir an doçkayı açmaya karar verdi. Yapması gerekiyordu, çünkü yoldaşları yolda kalmıştı, düşman hiç ara vermeden vuruyordu. Penseyi eline aldığı an bir obüs tam yanındaki taşın arkasına isabet edince her yer toz bulutu olmuştu. Bir an sanki dünya durmuştu, hiçbir şey duymuyordu. Yanındaki Nalin, ona sesleniyordu ama Bêrîtan duymuyordu. Sonra bir an elindeki penseyi tuttuğunu fark edince doçkayı ve yoldaşlarının aşağıda olduğunu hatırladı. Hemen doçkaya geri döndü. Neden tutuklu kalmıştı? Anlamaya çalışıyordu. Tek tek parçalarını açıp asıl sorunu bulunca tekrar kapatarak düşman tepesine karşı kullanmaya başladı. Düşman tepesi birkaç dakikada sustu. Yamaçta kalan arkadaşlar her şeye rağmen yerlerine ulaşabildi. Akşam saatleri ilerledikçe düşman askerlerin sesleri daha net geliyordu. Bağırarak küfür ediyorlardı. Biz de bir arada olmanın huzuruyla yarın ne yapacağımız üzerine yoğunlaşıyorduk….

O GÜN KİMSE HAREKET ETMEDİ

Sabahın ilk ışıkları doğmaya hazırlanırken hava soğuktu, doğa bile üşüyordu. Gün doğmadan keşif yapılmalıydı. Bêrîtan, kuşandı silahını ve dürbününü; araziyi kalaçan etmeye. Etrafın sessizliği onu huzursuz etmişti. Öğlene kadar da düşmandan ses çıkmıyordu. Hava biraz açıktı. Mevzide beklerken karşıdan bir yansıma gördü. O yansımanın bir suikastçı olduğunu fark etmesi uzun sürmedi ve ona yakın olan arkadaşlarına işaretle karşı tepedeki kocaman kayayı işaret etti. O gün kimse hareket etmedi.

RÜZGARIN ŞARKISINI DİNLERDİ

Bêrîtan, Avrupa’da büyümesine rağmen Kürdistanlı özelliklerini hiç unutmamıştı. Sevgi ve emek doluydu. Şakalarıyla hemen sempati toplardı. Mütevaziydi, insanları dinlemesini severdi. Bazen yüksek bir kayalığın üstüne çıkardı. Ne yapıyorsun diye sorduğumda, 'Rüzgarın şarkısını dinliyorum, ağaç yaprakları onlara eşlik ediyorlar' derdi…