MİT’in QSD’ye karşı kirli ağı

QSD’nin tutukladığı Şahab Ahmet Abdüllatif, Emniyet ve MİT’in kirli ağını, QSD’ye karşı saldırıların organizasyonunu ve DAİŞ’lilerin Türkiye’ye geçişlerinin nasıl sağlandığını itiraf etti.

Önceki gün bazı itiraflarını paylaştığımız QSD’nin elindeki Şahab Ahmet Abdüllatif, Emniyet İstihbarat’tan sonra MİT ile ilişkilerini ve tanık olduğu kirli pazarlık ve işlerini anlattı.

QSD’nin elindeki Şahab Ahmed Abdüllatif, 2017’den itibaren Dêrazor’dan Türkiye’ye, Türkiye’den Avrupa ve Körfez ülkelerine DAİŞ’in para transferini, Emniyet ve MİT’in bilgisi dahilinde yaptığını anlatırken, bu iki kurumla ilişkilerini ve diğer kirli işlerini de teyit ediyor.

MİT İLE TANIŞMA

Şahab Ahmet Abdüllatif, Emniyet İstihbarat ile görüşmeye başlamasından bir süre sonra MİT’in de kendisiyle görüşmek istediğini söyledi ve MİT’le ilk görüşmesini şöyle anlattı: “MİT de Emniyet gibi Ebu Bekir Turki’yi (İlhami Balı) soruyordu. Görüşmemizi Ebu Suça ayarladı. Ben ve Ömer Muhammed Kadir, MİT mensuplarıyla Nevali Otel’de buluştuk. Bu defa İstihbarat ile oturduğumuz kafede değil de otelin içinde görüştük. 2 Arap ve 2 Türk vardı. Bir tanesi Suriyeli Arap’tı ama Türk kimliği almıştı; Türkçe ve Arapça biliyordu.

MİT’çiler, burada bana önce DAİŞ’çilerle yaptığım para transferlerini İstihbarata verdiğimi bildiklerini söyledi. Sonra ‘biz biliyoruz ki sen Ebu Bekir Turki’yi tanıyorsun’ dedi. Ben de ‘daha önce sordum, Hecin’deki kişilerden fotoğrafını istedim. Bana gönderdiler ve adamın yaşadığını söylediler’ dedim. Nasıl ulaşabileceklerini sordular. Benden yaşadığına dair yeni bir foto ya da video istediler. Burada konu bitti. Benle tanıştılar ve telefon numaramı aldılar.”

QSD’YE KARŞI ÇALIŞMA

Ebu Bekir Turki konusunu bitirdikten sonra QSD’ye karşı Suriye’de geliştirilecek suikast ve sabotaj faaliyetlerini yürütecek gizli hücreleri nasıl oluşturduklarına ilişkin MİT’le konuşmalarını da şöyle aktaran Şahab Ahmet Abdüllatif, şöyle devam etti: “Benimle konuştuktan sonra bu kez de Ömer’e ne iş yaptığını sordular. Ömer, QSD’yi kastederek, ‘ben ‘Sarılar’a karşı çalışabilirim. Zırhlı araçları hedef alıp patlatabilirim, önemli kişileri öldürebilirim’ dedi. MİT mensupları da ‘bu işleri yapmak için bizden ne istiyorsun’ diye sordu. Ömer onlardan 30 civarında susturucu silah istedi. Onlar da ‘olur, istediklerini üstlerimize ileteceğiz’ dedi. Bana dönerek, ‘bizimle görüştüğünüzü Emniyet İstihbarata söylemeyeceksiniz, bundan sonra artık İstihbarat ile görüşmeyeceksin. Senin işin direkt bizimle. Biz de onlara bir daha seni rahatsız etmesinler diye bir not göndereceğiz’ dedi.”

MİT İLE İKİNCİ GÖRÜŞME

Görüşmeden sonra Ebu Bekir Turki’nin (İlhami Balı) yaşayıp yaşamadığını öğrenmeye çalıştığını ve yaşadığını öğrendiğini kaydeden Şahab Ahmet Abdüllatif, “Birisi bana bir ara evinin vurulduğunu ama kendisinin içinde olmadığını ve hala yaşadığını söyledi. Fakat fotoğraf ya da video için çok büyük para istiyordu. Ben de Ömer’le MİT’e haber gönderdim. Ömer, artık MİT’le Ebu Suça’dan daha fazla ilişkideydi. Bize söylediğine göre Ebu Suça’nın üstlerinin üstleriyle de görüşüyordu. Ömer’in onlara haber vermesi ardından aynı ay içinde MİT elemanlarıyla görüştük” şeklinde konuştu.

İKİNCİ GÖRÜŞMEDEKİ AYNI KİŞİ

MİT elemanlar ile ikinci görüşmesinin Urfa’daki Harran Otel’de gerçekleştiğini belirten Şahab Ahmet Abdüllatif, Suriyeli olan ve ilk görüşmede yer alan Ahmed Gannam adlı Arap’ın tekrar geldiğini ifade etti. Bu kişinin QSD’ye karşı geliştirilen patlamaların bir çoğunu örgütleyip organize ettiğini, MİT’in önemli bir Suriyeli mensubu olduğunu savunan Şahab Ahmet Abdüllatif, “Türkiye kimliği vermişlerdi. 30 yaşlarındaydı. Qamişlolu veya Hesekêliydi ama tam hatırlamıyorum. DAİŞ’çiler Musul’daki konsolosluk elemanlarını bırakırken değişimini yapmaya gidenlerden biri olduğunu biliyorum. Bu konuları bana Ömer ve bir akrabası anlattı. MİT’le çalışmadan önce silahlı gruplarda yer almış” dedi.

QSD’YE SALDIRILARA ONAY

Ahmed Gannam’ın, ikinci görüşmede ekipleri için bir ev kiralamalarını istediğini belirten Şahab Ahmet Abdüllatif, anlatımlarını şöyle sürdürdü: “Ömer’e ‘bizim vaktimiz dar, hepinizle böyle ayrı ayrı görüşemiyoruz. Size bir ev alıp sizi burada bir ekip yapalım. Siz gidin orada oturun, tartışın konuşun. Eviniz gibi olsun. Biz bir şey olduğu zaman gelip anlatırız. Siz gider öbür arkadaşlarınıza anlatırsınız, onları yönetirsiniz. Hepinizle tek tek görüşemiyoruz.

Ebu Bekir Turki’yi sordu yine, ben de yaşadığına dair foto ve video bulabileceğimi ama adamların çok para istediğini söyledim. ‘Tamam’ dedi. Ömer’e ‘senin işin ne oldu’ diye sorunca, kendilerinden onay beklediğini söyledi. Ömer’e ‘Onay geldi. Başlayabilirsin. Patlayıcılar ve silahlar tamam’ dedi. Ömer, ‘Elimde önemli komutanların kullandığı zırhlı araçların bilgisi var. O arabalar elimde sayılır, patlatabilirim ama bu patlayıcıları ve silahları kapıdan geçirmeniz lazım. Ondan sonrasını biz hal ederiz’ diye karşılık verdi. MİT elemanları Suriye’ye geçişi de ayarladı. Geçiş Cerablus üzerinden olacaktı.”

REQA’DA BÜYÜK PATLAMA

MİT’in bir süre sonra Ömer’e, QSD’ye karşı saldırılar örgütlemesi için patlayıcıları ve silahları teslim ettiğini söyleyen Şahab Ahmet Abdüllatif, şunları dile getirdi: “Ömer ve Ebu Şuca benim arabamla gidip bunları Cerablus’a bıraktı. Oraya geçmelerini MİT’çi Ahmed Gannam sağladı. Oradan da ayarlanan adamlarla Reqa tarafına patlayıcıların geçirildiğini biliyorum. Birkaç gün sonra Reqa’daki otogara yakın büyük bir patlama yapılacaktı. Ömer, adamları ayarlamıştı ve Urfa’ya döndüler. Ramazan ayıydı. Ebu Suça’yla birlikte beni yemeğe götürdüklerinde bunları anlattı. Birkaç gün sonra Ömer’e, adamın mayını bırakıp kaçtığı haberi geldi. Daha sonra ise mayının patlamadığı o nedenle adamın bırakıp kaçtığı söylendi. Ömer, bu duruma çok sinirlendi. Durum MİT’e iletildi. MİT de ‘mayınları geri getirin. Ondan sonra yenilerini veririz’ diye diretince Ömer, ‘MİT’le ilk işim, rezil olmamalıyım’ diyerek benden para istedi. Para veremeyeceğimi söyledim. Ama ben giderim mayınları ve hücre işini ayarlarım’ dedim.”

DAİŞ’LİLERİ TÜRKİYE’YE GEÇİRME İŞİ

Şahab Ahmet Abdüllatif, 26 Haziran günü QSD’ye yakalanmadan birkaç gün önce Kuzey Suriye’ye hem MİT’in geri istediği patlamayan mayınları geri getirebilmek hem de önce Emniyet daha sonra da MİT’in kendisinden istediği bir başka işi gerçekleştirmek için geldiğini söyledi. “Emniyet benden DAİŞ’çileri Türkiye’ye geçirmemi istedi. ‘Onları geçir, kimlik çıkar ve ev kiralamalarına yardımcı ol’ dediler” diyen Şahab Ahmet Abdüllatif, ondan sonra Ömer Muhammed Kadir ve Ebu Suça’nın MİT’le anlaştıklarını ve MİT’in bize DAİŞ’lileri Türkiye’ye geçirmeleri için sınırdan bir koridor açacağını söylediğini aktardı. MİT’le görüştüğünde bu DAİŞ’lileri nasıl geçireceklerini sorduğunu belirten Şahab Ahmet Abdüllatif, “MİT mensupları, ‘amam ama önce bize nereli olduklarını söyleyeceksiniz. Yabancıları getirin. Biz size hangi yoldan geçeceğinizi söyleriz’ dedi. Emniyet de bizden DAİŞ’lileri Türkiye’ye getirmemizi istediğinde sınırdan bir geçiş açmaları gerektiğini söylemiştik. Onlar, buna güçlerinin yetmeyeceğini söylemişlerdi ama MİT, sınırdan geçişe yol veriyordu. Ömer, bazılarını geçirebildi. Sadece birkaç gün içinde işlerimi bitirip Urfa’ya geri dönmeyi ve oradan eskisi gibi yürütmeyi planlayarak geldim ama kısa süre içinde QSD beni yakaladı” dedi.