Amed'de tecride karşı açıklama: Asla kabullenmeyeceğiz!

Amed'de İmralı tecridine karşı toplantıda konuşan DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, herkesi bir an önce tecride karşı mücadeleyi büyütmeye çağırdı.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a tecridi, DBP Genel Merkezi Danışma Bürosu’ndaki basın toplantısıyla protesto etti.

DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, 6 aylık avukat ve 3 aylık aile görüş yasağına dair şunları söyledi:

"Dün basına yansıyan durum, 23 yıldır İmralı'da devam eden tecridin devamıdır. Defalarca 'koster bozuk', 'hava muhalefeti' deniliyordu, son dönemlerde disiplin cezalarıyla tecrit devam ettirilmeye çalışılıyor. Bu bahanelerin hepsi Sayın  Abdullah Öcalan ve İmralı'daki diğer 3 tutukluya uygulanıyor. Tüm toplumsal muhalefete de tecrit uygulanıyor bu şekilde.

'TECRİT YÖNETİM ŞEKLİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ'

Disiplin cezası denilen 6 aylık avukat yasağının 12 Ekim'de yapıldığını ve aile yasağının da 18 Ağustos'tan beri olduğunu biliyoruz. O günden beri defalarca başvuru yapılmasına rağmen cevap verilmemesi, şimdi acil görüşme başvurusuna bu yasakları bildirmeleri, bu ülkenin tecridi yönetim biçimine dönüştürdüğünün ifadesidir. Tüm Türkiye'ye yayılıyor Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit. Türkiye'nin yönetim şekline dönüştürüldü tecrit biçimi. Ekonomik, demokratik, kadın, doğa, talan krizinin tamamının kendini dayandırdığı yerin tecrit politikaları olduğunu ifade etmek gerekiyor. Tek adam rejiminin kendini beslediği yer tecrittir. Ülkenin gelmiş olduğu noktada tecrit politikasının Türkiye'yi uçuruma sürüklediğinin görülmesi gerekiyor. Tüm krizlerin laboratuvarına dönüştürüldü İmralı Cezaevi. Sayın Abdullah Öcalan'ın düşünceleri, felsefesiyle demokrasiyi geliştirdiğini bu iktidar da biliyor. Bu yüzden Sayın Abdullah Öcalan'ın sesi kısılmak isteniyor.

'HERKES TECRİDE KARŞI MÜCADELE ETMELİ'

Türkiye artık devlet mekanizması üzerinden yürütülmüyor. Tecritten dolayı demokrasi sorunu yaşanıyor. Tecritte ısrar, demokratikleşmenin önünde büyük bir engel. Toplumsal kesimler, muhalefet, demokrasiyi kendine dert eden herkes, tecride karşı mücadele etmeli. Tecride karşı uluslararası camianın, CPT’nin sorumluluğu var. Bu sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor. Uluslararası sözleşmelerde tecrit bir insanlık suçudur. Buna sessiz kalmak da bu suça ortak olmaktır. 6 aylık ve 3 aylık görüş yasaklarının da hukuka göre verilmediğini biliyoruz. Kürt halkı için yeniden doğuşun adı olan Sayın Öcalan’a tecrit, Kürt halkına düşmanlığın adıdır. Bir an önce tecrit politikasından vazgeçilmeli.

Tecritle Sayın Öcalan’ın sağlığı ve güvenliği hakkında hiçbir haber alınmaması, Kürt halkında büyük kaygı yaratmıştır. Sayın Öcalan milyonların 'irademdir' dediği bir önderliktir. Türkiye’nin demokrasisi için bir an önce tecride son verilmelidir.

Tecride karşı mücadeleyi büyüteceğiz; asla kabul etmeyeceğiz."

ÖZTÜRK: ABDULLAH ÖCALAN KÜRT HALKININ RUHUDUR

DTK Eşbaşkanı Bedran Öztürk ise, “Sayın Öcalan Kürt halkının ruhudur. Hiç kimse birbirinden ayıramaz” dedi.

Bu yüzden de tecridin ağırlaştırıldığını ifade eden Öztürk, hem iç hukuk hem de uluslararası hukukta yer alan hükümlerin uygulanmasını istedi.

Uluslararası kurumların sessizliğini de eleştiren Öztürk, “Bu suç ortaklığıdır, dürüst olun, iki yüzlülük yapmayın” diye seslendi.

Artık tecrit içerisinde bir tecridin var olduğunu kaydeden Öztürk,  bu yanlıştan dönülmesini, hem ailesi hem de avukatları ile görüşme olanağının sağlanmasını istedi.