Bilmez: Hukuk kağıt üzerinde değilse AK gerekeni yapmalı

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, “Abdullah Öcalan bu sefer karara itiraz etme gereği bile duymamış" dedi, uluslararası kurumları göreve çağırdı.

İmralı Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve beraberindeki Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’a hem 6 ay avukat görüş hem de 3 ay aile görüş yasağı verildiği, Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının “acil görüşme” talebiyle Bursa İnfaz Hakimliği’ne yaptıkları başvuruya verilen ret cevabıyla ortaya çıktı. 8 aydır haber alamadıkları müvekkilleriyle görüşmek için başvurmadıkları yer kalmayan avukatlardan İbrahim Bilmez, sistematik hale gelen bu hukuksuzluğu ANF’ye değerlendirdi.
Bilmez, 22 Kasım’da Bursa İnfaz Hakimliği’ne “acil görüşme” talebiyle başvuru yaptıklarını anlatarak, "Bu başvuruda, müvekkilimiz Sayın Öcalan ve diğer üç müvekkilimizle 8 aydır görüşemediğimizi ve hem sağlıkları hem de hukuki durumları hakkında bilgi almak istediğimizi belirttik. Başvurumuza aynı gün jet hızıyla cevap verildi. İnfaz Hakimliği’nden gelen cevapta, Ekim ayında 6 ay avukat görüş yasağı konduğunu öğrendik, ama bunun gerekçesini bile bilmiyoruz” dedi.

‘MÜVEKİLLERİMİZ BU SEFER KARARA İTİRAZ ETME GEREĞİ BİLE DUYMAMIŞLAR’

Bursa İnfaz Hakimliği’nin daha önce de kendilerine gerekçe dahi sunmadan 6 ay avukat görüş yasağı koyduğuna dikkat çeken Bilmez, yine keyfi bir kararla karşı karşıya kaldıklarını belirtti. 12 Ekim’de verilen bu kararı avukatlar olarak ancak şimdi öğrenebildiklerine işaret eden Bilmez, bunun kabul edilemez olduğunu vurguladı. İnfaz Hakimliği’nin verdiği avukat görüş yasağı kararının yanı sıra, başvurularına gelen cevapta İmralı Cezaevi İdaresi tarafından müvekkillerine ayrıca disiplin cezası adı altında 3 ay aile görüş yasağı da verildiğini öğrendiklerini aktaran Bilmez, İmralı’da tecridin vardığı noktanın artık mantıkla veya hukukla izah edilemeyeceğini kaydetti. Kararların ne kadar keyfi ve siyasi olduğunu bilen müvekkillerinin de bu sefer itiraz etme gereği bile duymadığını belirten Bilmez, “Daha önceleri görüş yasaklarının gerekçelerini, müvekkillerimizin İmralı Cezaevi’nden kararlara yaptıkları itirazlar sonucunda öğrenebiliyorduk. Ancak bu sefer ne Sayın Öcalan ne de diğer müvekkillerimiz itiraz etmişler. Son başvurumuza gelen cevapta buna dönük bir ibare var. Herhalde protesto amaçlı olarak artık itiraz etme gereği bile duymamışlar. Ama biz avukatları olarak hukuki süreci tabii ki sürdüreceğiz” diye konuştu.

TÜRKİYE HEM CPT’YE HEM AVRUPA SİSTEMİNE ADETA MEYDAN OKUYOR’

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), 2019 İmralı raporunu anımsatan Bilmez, CPT’nin Türk devletine, ailelerle görüşememeleri için İmralı’daki tutsaklara sürekli uyduruk gerekçelerle disiplin cezaları verildiğini ve artık yaşananların inandırıcılıktan uzak bir noktaya geldiğini açıkça beyan ettiğine dikkat çekti. CPT’nin raporda bunun yapılmaması yönünde tavsiyelerde bulunduğunu hatırlatan Bilmez, “Artık kim veya hangi irade varsa bu kararların ardında, sadece kendini kandırıyor” dedi. Bugün gelinen noktada, Türkiye’nin aynı yöntemlerle tecridi sürdürme ısrarında CPT’nin de eksikliği olduğunu vurgulayan Bilmez, “Demek ki CPT verdiği kararların arkasında durmuyor. Ya da gereğinin yerine getirilip getirilmediğini denetlemiyor. Çıkan sonuç bu, çünkü koşullar her geçen gün daha da kötüye gidiyor, Türkiye hem CPT’ye hem de Avrupa sistemine adeta meydan okuyor” diye konuştu. CPT’nin tavsiyelerine uymayan bir ülke hakkında normalde uluslararası teşhir kararı aldığını belirten Bilmez, bunun da söz konusu ülke için son nerede utanç verici bir durum olduğunu ifade etti. Ancak henüz bu noktaya gelinmediğini söyleyen Bilmez, son verilen avukat görüş yasağı konusunda da tekrar CPT’ye başvuracaklarını aktardı.
Çok endişeli olduklarını ve İnfaz Hakimliği’ne haber alamama kaynaklı yaptıkları başvurunun arkasında da bu endişenin yattığını ifade eden Bilmez, aynı şekilde geçen hafta da Adalet Bakanlığı’na, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na, barolara, Türkiye Barolar Birliği’ne ve birçok sivil toplum kurumuna başvurduklarını aktardı. Bu yaşananları son derece tehlikeli bulduklarına işaret eden Bilmez, endişelerinin acilen giderilmesini istediklerini vurguladı.

‘İMRALI’DAKİ TECRİT, KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜMSÜZLÜK DEMEK’

Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu siyasi atmosferin, İmralı’da uygulanan tecritten çok bağımsız olmadığını vurgulayan Bilmez, şunları kaydetti: “Ülkenin hukuk devleti ilkesinden hızla uzaklaşması hep İmralı’daki hukuksuzluklarla başladı. İmralı’da tecrit demek, Kürt sorununda çözümsüzlük demek. Kürt sorununda çözümsüzlük de Türkiye’nin demokrasiden hızla uzaklaşması ve bugünkü tablonun ortaya çıkması demek. Bugün hem İmralı’da yaşananlar, hem de Türkiye’deki diğer hukuksuzluklar maalesef artık insanlar tarafından olağan kabul ediliyor. Bu tabii ki son derece yanlış. Herkesin bu yaşananlara karşı demokratik tepkisini ortaya koyması gerekiyor. Yoksa her geçen gün sıra bir başkasına geliyor.”

‘AKBK’NİN CİDDİYETİNİ GÖSTERMESİNİ BEKLİYORUZ’

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde (AKBK), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) müvekkilleri Öcalan ile ilgili verdiği ihlal kararlarının bugünden itibaren ele alınacağı görüşmeyi de değerlendiren Bilmez, AKBK’nin ciddiyetini göstermesini beklediklerinin, çünkü Türkiye’deki hukuktan uzaklaşma meselesinin artık dayanılmaz bir noktaya vardığının altını çizdi. Bilmez, şöyle konuştu: “Eğer Avrupa Konseyi’nin hukuk ilkeleri, hukuk değerleri sadece kağıt üzerinde kalmıyorsa, eğer İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yazan insan hakları, özgürlükler sadece kağıt üzerinde kalmıyorsa, bunun hayata geçirilmesi için gerekeni yapmaları lazım. Ağırlaştırılmış müebbet hapis olacak gündemlerinde. Biz Bakanlar Komitesi’nden bu iradeyi göstermelerini bekliyoruz. Kaygılarımız her geçen gün daha da artıyor. Girişimlerimizi sürdüreceğiz. Artık bu hukuksuzluğa son verilmesini istiyoruz.”