GÖRÜNTÜLÜ

‘Günümüzün Mandela'sı Abdullah Öcalan özgür olmalı!’

İsviçreli Parlamenter Laurence Fehlmann Rielle, günümüzün Mandela'sı olarak tanımladığı Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve İmralı tecridine karşı mücadele için uluslararası toplumun harekete geçmesinin bir zorunluluk olduğunu kaydetti.

TECRİDE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE

25 yıldır İmralı Ada Hapishanesinde ağır tecrit koşulları altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak iletişimsizlik hali 3 yılı aşkın süredir devam ediyor. İmralı’ya tek girme yetkisine sahip olan ve bir anlamda İmralı tecridinin geleceğini ve sorumluluğunu elinde tutan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ise, ortaya koyduğu tavırla İmralı işkence sistemini daha da derinleştiriyor.

Tüm bunlar karşısında 10 Ekim’de küresel çapta startı verilen ve ikinci aşamasında devam eden “Abdullah Öcalan'a özgürlük Kürt sorununa çözüm” hamlesi kapsamında Kürt halkının ve dostlarının özgürlük talebi ve İmralı tecridine karşı öfkesi de büyüyor.

Kurdistan’dan Avrupa’ya milyonların katılımıyla düzenlenen Newroz etkinliklerine "Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm" talebi damgasını vururken, Kürt halkının dostları da bu talebi bulundukları ülkelerin gündemine taşıyor. Bunlardan birisi de İsviçre Sosyalist Parti Federal Parlamento Milletvekili Laurence Fehlmann Rielle. Parlamenter Fehlman Rielle, geçtiğimiz günlerde İsviçre Federal Konseyi’ne verdiği bir önergeyle İmralı tecridine dikkat çekmiş ve Öcalan’ın özgürlüğü noktasında İsviçre’nin harekete geçmesini talep etmişti.

İsviçre Federal Parlamento Milletvekili Laurence Fehlmann Rielle, İmralı tecridini, 10 Ekim özgürlük hamlesini ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün önemini ANF’ye değerlendirdi.


AMAÇ İSVİÇRE’NİN TECRİDE KARŞI HAREKETE GEÇMESİ

İmralı tecridinin bir işkence olduğunu kaydeden Parlamenter Laurence Fehlmann Rielle, İsviçre Federal Konseyi’ne verdiği önergenin amacını şu şekilde açıkladı: “Abdullah Öcalan’ın Kenya’da trajik koşullarda kaçırılıp İmralı adasına götürülmesinden bugüne, yani 25 yıldır ağır koşullarda hapsedildiği biliniyor. Uzun yıllar boyunca tecrit altında tutulan Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla çok az görüşme fırsatı bulduğunu da biliyoruz. Yine son yıllarda ne Öcalan’dan ne de İmralı tutulan diğer siyasi tutsaklardan hiçbir haber alınamıyor. Bu kapsamda verdiğimiz önergenin temel amacı, asla kabul edilemeyecek ve bir işkence olarak değerlendirilebilecek Abdullah Öcalan’ın ve yanındaki siyasi tutsakların tecrit edilme durumunu Federal Konsey’in gündemine taşımak ve bu durumu kamuoyuna duyurmaktı”.

‘CPT’NİN TUTUMU ENDİŞEYİ ARTIRIYOR’

 Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi üyesi olan başta İsviçre olmak üzere Avrupa ülkelerinin İmralı tecridine karşı harekete geçmesi gerektiğini kaydeden Fehlmann Rielle, “Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu koşullara karşı başta İsviçre olmak üzere uluslararası toplumun önemli bir etkiye sahip olabileceğini ve bu konuda Türk hükümeti üzerinde baskı oluşturabileceğini düşünüyorum. CPT yakın dönemde Türkiye’deki cezaevlerini ziyaret etti ama İmralı’ya gitmedi. Türkiye’nin, CPT heyetinin Abdullah Öcalan’ı ve İmralı Adası’ndaki diğer siyasi mahkumları doğrudan ziyaret etmesini engellemek için bir baskı uyguladığı düşünülebilir. Yine de CPT’nin İmralı’yı ziyaret etme konusunda ısrarcı olmaması şaşırtıcıdır. CPT’nin Türkiye’ye yaptığı son ziyaretin ayrıntılarını bilmiyorum. Ancak bu durumun yaşanması bir endişe yarattığı ve soru işaretleri uyandırdığı bir gerçek” dedi.

‘ABDULLAH ÖCALAN KÜRTLER İÇİN BİR SEMBOL’

Abdullah Öcalan’ın Kürt halkının özgürlük mücadelesinin bir sembolü olduğunu ve Kürt halkı için umudu temsil ettiğini dile getiren Parlamenter Fehlmann Rielle, “Kürt halkı tarafından Öcalan’a büyük bir saygı duyuluyor ve dinleniyor. Öcalan, Kürt halkı arasında büyük bir prestije sahip. Bu anlamda, Kürt sorununun müzakere yoluyla çözümünde temel aktör olarak görülüyor. Daha önce yapılan müzakereler bunun kanıtıdır” diye kaydetti.

‘ABDULLAH ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE ÖNEMLİ’

Federal Konsey’e verdikleri önergenin amaçlarından birisinin de İsviçre’nin Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü noktasında rol oynaması olduğunu söyleyen Fehlmann Rielle, “Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ile Rojava başta olmak üzere Kurdistan’da yürütülen savaş arasında doğrudan bir bağ var. Tecritte ısrar aynı zamanda savaşta ısrar anlamına geliyor. Öcalan’ın serbest bırakılması hem Rojava’daki hem de diğer bölgelerdeki Kürt halkı için çözümün bir parçası olarak görülüyor” dedi.

‘HERKES 10 EKİM HAMLESİNE DAHİL OLMALI’

10 Ekim’de startı verilen küresel “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” hamlesinin önemli bir adım olduğunu da kaydeden Fehlmann Rielle, devamla şunları kaydetti: “Öcalan üzerindeki tecride ve onun özgürlüğü için Avrupa ülkeleri ve İsviçre’de dahil olmak üzere uluslararası toplumun harekete geçmesi kesinlikle zorunludur. Yine bu duruma karşı sadece kendi ülkelerimizdeki Kürtler değil İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerinin halklarının da harekete geçmesi gerekir. Bu şekilde 10 Ekim’de başlatılan uluslararası kampanya daha da anlam bulur.

‘ABDULLAH ÖCALAN GÜNÜMÜZÜN MANDELA’SIDIR’

Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için birkaç aşamada harekete geçmemiz gerektiğine inanıyorum. Yani, ilk olarak, Abdullah Öcalan ve diğer siyasi tutsakların fiziksel ve zihinsel bütünlüklerini ilgilendiren tecride son verilmesi elzemdir. Daha sonra, artık yeni bir Mandela olarak görülen ve öyle anılan Öcalan’ın özgür kalması için kampanyanın daha da yoğunlaştırılması gerekir. Öcalan’a özgürlük kampanyası bir umut işaretidir ancak daha gidilecek uzun bir yol vardır ve seferberlik sürekli bir şekilde devam etmelidir”.