Her şeye rağmen direniş-3

Maxmur kampına uygulanan ambargo ve kuşatmanın uzaması ağır sağlık sorunların yaşanmasına da sebep oluyor. Kadın ve çocukların sağlık sorunları artarken, koronavirüs de Maxmur halkı üzerinde ciddi bir etki yarattı.

Maxmur kampındaki ambargo ve kuşatmaya ilişkin dosyanın bu bölümünde sağlık sorunlarına, kadınların ve çocukların yaşadıklarına ve sağlık komitesinin kısıtlı imkanlara rağmen yürüttüğü çalışmalara değineceğiz. Ambargonun uzaması çoğu işçilik yapan Maxmur halkının yaşamını daha da zorlaştırdı. Özellikle sağlık alanında ciddi sıkıntılar oluyor. Hatta hamile kadınlar yolların kapalı olmasından dolayı hastaneye gidemedikleri için çocuklarını kaybettiler.

Maxmur coğrafyasından dolayı her zaman Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Irak'ın gündeminde. Çelişkili bir yer olduğu için her fırsatta kaos yaşanıyor. Bu durum doğrudan Maxmur halkını etkiliyor. Halk bu siyasetin ve bölge çıkarlarının kurbanı oluyor. Bu çelişkilerden dolayı sağlık konusunda da sürekli sorunlar çıkıyor. Irak yönetimine bağlı hastane Maxmur halkının sağlık sorunlarına tam anlamıyla cevap olamıyor.

Kampta kronik hastalığı bulunanların yanı sıra, yaşı ilerlemiş olan yurttaşların olması durumu daha da kötü bir hale getiriyor. Böyle bir ortamda ambargonun olması kronik ağır hastalıkları olanları ölüme terk etmek anlamına geliyor. Kronik hastalıkları olanların rutin kontrole gitmeleri gerekiyor. Yine hamile kadınların hastanelere gitmeleri de engelleniyor.

YOLLARIN KAPALI OLMASINDAN DOLAYI BEBEKLER ÖLDÜ

Ambargodan sonra hastaların artması ilaç eksikliğin yaşanmasına ve tedavi edilmeyen yurttaşların yaşamını yitirmesine neden oldu. KDP asayişinin yolları kapatmasından dolayı hamile kadınlar çocuklarını kaybetti. 3 Ağustos 2019 günü hastaneye gitmek isteyen hamile kadın Zeyneb Ehmed, engellemelerden dolayı çocuğunu kaybetti. Yine Fatma Kara da kontrol noktasında çocuğunu kaybetti. Yolların engellenmesinden dolayı en az 5 çocuk hayatını kaybetti.

Kampta kalan halkın onurunu kırmak için sözde kontrol noktasına bir doktor getirdiler. Yine kontrol noktasında hastaneye gitmek isteyen yurttaşlar birçok kez hakarete uğradı. Halka karşı düşmanca ve insanlık dışı uygulamalarda bulunuldu. Güney Kürdistan şehrine hastaneye gitmek isteyen bir kişi kaymakamın iznini almak zorunda kalıyor. Yine hasta yurttaşın durumu ağırlaşmayana kadar hiçbir şekilde kontrol noktasından geçilmesine müsaade edilmiyor.

DÜNYANIN BAŞINA BELA OLAN SALGIN COVİD-19

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Covid-19) salgınının ortaya çıkmasının ardında da ambargo devam etti. İlaç eksikliğinden dolayı kamptaki durum daha da endişeli bir hal almaya başladı. Maxmur Kampı Sağlık Komitesi Irak, Güney Kürdistan ve BM'ye çağrıda bulunarak ambargonun derhal kaldırılmasını talep etti. Fakat çağrılara karşı herhangi bir yanıt verilmezken, yurttaşlar adeta ölüme terk edildi.

Kampı Sağlık Komitesi tüm imkansızlıklara rağmen seferberlik ilan ederek salgına karşı halkı korumak için birçok seminer düzenledi ve yurttaşların sağlık kontrolü olmalarını sağladı. Dışarıdan gelen yurttaşlar ise 14 gün karantinaya alınarak sistematik bir şekilden kontrolden geçirildi.

TIBBİ İHTİYAÇLARIN ACİL BİR ŞEKİLDE SAĞLANMASI LAZIM

Maxmur kampında sağlık sorunu hala ciddi bir şekilde devam ediyor. Kronik hasta sayısı artmış durumda. İlaç sıkıntısı yaşanıyor özellikle günlük ilaçların acil bir şekilde karşılanması gerekiyor. Kanser, şeker, tansiyon ve kronik hastalıklardan dolayı acil tıbbi yardıma ihtiyaç var.

Doktor Medya, 10 aydır devam eden ambargoyu, koronavirüsünü ve Maxmur halkının kuşatmadan nasıl etkilendiğine ilişkin ANF'ye değerlendirmelerde bulundu. Maxmur halkının 10 aydır çok zor şartlar altında yaşadığını söyleyen Dr. Medya, bir tarafta koronavirüs, diğer taraftan işgalci Türk devleti ile DAİŞ çetelerinin saldırıları olduğunu belirtti.

YOLLARIN YASAKLANMASI ÖLÜMLERİN YAŞANMASINA NEDEN OLDU

Ambargodan sonra hastalıkların daha da arttığına dikkat çeken Dr. Medya, "KDP'nin yolları kapatmasından dolayı kalp, kanser, şeker, tansiyon, apandist hastalığı ile hamile olan kadınların hastaneye gidememesi ve ambulansların gelmemesi yurttaşları çok zor duruma düşürüyor. Hastalar saatlerce sedyede bekletilerek kontrol noktasından geçirilmiyor. Bu da bir çok insanın hayatını kaybetmesine neden oluyor" diye konuştu.

Korona hastalığına dikkat çeken Dr. Medya, imkanlarına ilişkin ise şunları belirtti: "Koronavirüs salgınının ortaya çıkmasının ardından test yapma imkanımız yoktu. Mecbur olarak en ufak bir öksürükte ve yüksek ateşte yurttaşları karantinaya almak zorunda kalıyorduk. İnsanların karantinaya alınması ekstra bir masraf oldu. Koronavirüs salgınını önlemek için seminerler düzenledik ve ev, ev gezerek bildiriler dağıttık.

Kampa yakın bir yerde kontrol noktası kurduk. Gelen kişileri doktor bir ekip tarafından kontrolden geçiyor. Karantina için 6 okul açtık ve 20 kişilik bir ekiple işe başladık. Yaklaşık 512 kişi karantina sürecinden geçti. Koronavirüs sürecinde okullar, camiler, cafeler ve kahvehaneler kapatıldı. Taziyelere gitmek ve yürüyüşlere katılmak yasaklandı.

En son bize Rojava'dan test geldi. Buradan kendilerine teşekkür ediyoruz. Sadece 1 kişide virüs şüphesi oldu, fakat testleri negatif çıktı. Kamp olarak salgın sürecinden başarılı bir şekilde çıktığımızı düşünüyoruz ama hala tehlike devam ediyor. Çünkü tüm dünyada ve bize yakın bölgelerde salgın hala devam ediyor."

İlaç temin etme konusunda çok zorlandıklarını söyleyen Dr. Medya son olarak, birçok kronik hastalığı tedavi edemediklerini ve ilaç temin edemediklerine dikkat çekti. Dr. Medya son olarak ilaç ihtiyaçlarının karşılanması çağrısında bulundu.

KADINLAR DİRENİŞİN ÖNCÜLERİYDİ

Bu süreçte mücadelede kadınların önemli bir rolü var. Kadınlar büyük bir direnişle yaşamın her alanında mücadele etti. İştar Meclisi etrafında örgütlenen kadınlar mücadelenin en ön safhasında yerini aldı. Kadınlar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve işgalci Türk devletinin Güney Kürdistan başta olmak üzere tüm Kürdistan’a dönük saldırılarına karşı birçok eylem yaptı.

Ambargoya ve kuşatmaya karşı özgün eylemleri ile kadınlar her an direnişi cephesini büyüttü. Kadınların etkili eylemelerinden biri de Barış Annelerinin beyaz tülbentleri ile KDP’nin kontrol noktasındaki nöbet eylemleriydi. 1 Eylül’de başlayan eylem 27 Eylül’e kadar devam etti. Tüm saldırı ve hakaretlere rağmen anneler mücadeleyi sürdürdü ve Maxmur halkının direniş sembolleri oldular. Fatma İzer adında bir anne ağır hasta engelli çocuğunu rutin kontrolleri için hastaneye götürmek istedi. Ancak yolların kapalı olmasından kaynaklı hastaneye geç götürülmesi ve hastanede doktorların yaklaşımları yüzünden vefat etti.

KADIN VE ANNE İÇİN YAŞAMIN YÜKÜ DAHA AĞIRDI

Yaşamın her alanında kadınlar ve anneler daha fazla zorlukla karşı karşıya kalıyordu. Bu süreçte yukarıda da belirttiğimiz gibi en az 5 anne PDK asayişinin ahlaksızca yaklaşımlarından dolayı doğmamış çocuklarını kaybetti. Bu insanlık ahlakını ayaklar altına almaktır. Aynı zamanda bu yaşam alanlarında çocukları büyütmek kadın ve annelerin omuzlarına zorlu bir sorumluluk yüklüyordu.

Her şeyden önce yine anneler her türlü kaos ve zorluğa rağmen sorumluluğunu yerine getirerek direndi. Nasıl eski süreçlerde sorumluluk ve misyon sahibiyse, bugün de aynı sorumluluk ve misyonla her eyleme öncülük ediyor.

İştar Meclisi Koordinasyon üyesi Nuran Sezgin, ambargo zamanındaki kadın ve çocuk sorunlarını böyle dile getirdi: "Tüm dünya biliyor 7. ayın 2019’unda Bölge Hükümeti, özellikle de KDP güçleri tarafından Maxmur alanına ambargo uygulandı."

KADIN VE ÇOCUKLAR ÜZERİNDE BÜYÜK BİR ETKİ YARATTI

Ambargonun yaşam alanlarında en çok kadın ve çocukları etkilediğini dile getiren Sezgin, "Ambargodan sonra yüzlerce kadın işsiz kaldı. Çünkü alandaki kadınlar ekonomileri için Hewlêr’de çalışıyorlardı. Bu ambargoda çocuk ve kadınlar ekonomik nedenlerden dolayı geçim ve toplumsal olarak etkilendiler. Çünkü ambargodan önce 700 kadın çalışmaya gidiyordu" dedi.

ÇOCUKLAR ÖLDÜ

Ambargonun hala devam ettiğini ve kadınların sağlık ile ekonomik olarak bundan etkilendiğine dikkat çeken Sezgin şunlar söyledi: "Geç kalındığı için doğmamış 5 çocuk yaşamını yitirdi. Yine 6 aylık bir bebek Hewlêr’deki hastaneye geç götürüldüğü için yaşamını yitirdi. Belediye çalışanı başındaki tümör nedeniyle hastaneye geç götürüldüğü için yaşamını yitirdi. Yine Hewlêr’de kalp krizi geçiren bir vatandaşımız yaşamını yitirdi. Bir gün boyunca ailesinin cenazesini almasına izin vermediler. En son bir hafta önce hamile bir anne Hewlêr hastanesine gitmesi gerekiyordu. Ancak iki gün gecikmesinden kaynaklı bu çocuk da yaşamını yitirdi."