25 gündür açlık grevinde olan Koçak: Ben direnişi seçtim!

Tecride karşı Cenevre’de açlık grevinde olan Koçak, “Direnişte olmak da sessiz kalmakta sonrasında kişinin kendisiyle hesaplaşacağı bir seçenek veya bir tercihtir” diyerek, kendisinin gün gün eriyen bedenler karşısında direnişte olmayı seçtiğini söyledi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kırılması amacıyla HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayıp ardından yayılarak, birçok merkezde devam eden açlık grevi eylemleri kritik aşamayı aşacak bir şekilde devam ediyor.

Aynı taleple, 20 Şubat tarihinde Cenevre Birleşmiş Milletler Ofisi önünde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlayan Kürt Yurtseveri Mehmet Ali Koçak ise eylemini 25’inci gününde büyük bir inanç ve kararlılıkla sürdürüyor.

Açlık grevi eylemlerine sonradan dahil olan Mehmet Ali Koçak ile hayat hikayesini, kendisini bu zor karara götüren nedenleri, eyleminin amacını ve gelinen aşamada sağlık durumunun ne olduğunu konuştuk.

Haftanın belli günlerinde eylemini Cenevre BM önünde kurulan çadırda, belli günlerinde Cenevre Kürt Toplum Merkezinde devam ettiren Mehmet Ali Koçak 52 yaşında ve 6 çocuk babası.

SÜRGÜN BİR YAŞAM

Aslen Dersim’in Mazgirt ilçesine bağlı Alanyazı köyünden olan Koçak, 2006 yılından beridir yaşamını ailesi ile birlikte siyasi bir sürgün olarak İsviçre’de sürdürüyor. Eşi ve çocuklarıyla mutlu bir şekilde kendi topraklarında yaşarken, Türk devletinin baskı ve ölüm tehditlerine maruz kalan Koçak, çareyi sürgüne çıkmakta bulan binlerce insandan belki de sadece biri. Devlet ona düşüncelerinden dolayı kendi topraklarından yaşama hakkı tanımasa da Koçak sürgüne geldiği İsviçre’de hiçbir zaman mücadelesinden geri durmaz. İsviçre’deki ve Avrupa’daki eylemlerden yakından tanıdığımız Koçak, bugün ise varlığında milyonların iradesini taşıdığına inandığı Kürt Halk Önderi Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kırılması amacıyla bedenini açlığa yatırmış durumda.

O SÖYLEMESE DE BEDENİ ERİYOR…

Koçak’ın başlattığı açlık grevi eylemi, 25. gününde. Belli bir süre zaman geçirdiğimiz Koçak, sağlık durumunun ne kadar iyi olduğu söylese de 25 günlük açlığın verdiği etkileri, Koçak’ın eriyen bedeninde görmek mümkün. Sağlığı üzerine sorduğumuz sorulara karşılık eyleminin 20. gününden sonra sağlık kontrolünden geçtiği söyleyen Koçak, sorularımız geçiştirerek, “Arkadaşlarımızın durumu kritik aşamayı aşmışken, benim sağlığımdan bahsetmem doğru olmaz” demekle yetiniyor.

‘SESSİZ KALAMAZDIM’

Hiç kuşkusuz ki, böyle zor bir karara varmak ve bedenini inandıkları uğruna açlığa yatırmak kolay ama hiç kolay değil. Koçak, bu karara nasıl gittiğini ve ailesinin buna yaklaşımını şu şekilde ifade ediyor: “Leyla Güven ve diğer arkadaşlarımızın açlık grevlerini basından çok yakından takip ediyordum. Her gün televizyonda arkadaşlarımızın eriyen bedenlerini izlerken, bu duruma karşı bir şey yapamamak beni çok zorluyordu. Arkadaşlarımız şahadete giderken ben de bir Kürt olarak yaşananlar karşısında tahammülüm kalmadı. Tam da o anda, kendi öz irademle ben de bu eylemin bir parçası ve yoldaşlarımın yanında olmaya karar verdim.

Bu kararı alırken ailemle paylaştım. Ailemde zaten aldığım karar karşısında ‘iradene ve kararına saygı duyuyoruz ve seni destekliyoruz’ diyerek, benim yanımda oldular. Ziyaretime de gelerek her fırsatta beni desteklediklerini dile getiriyorlar.”

‘EYLEMİMİZ DÜŞMANA İSYAN HALKIMIZA ÇAĞRDIR’

Sizi bu eyleme götüren asıl neden nedir diye sorduğumuzda ise Koçak, şunları ifade ediyor: “Bizi var eden bir önderlik var. Biz kendimizi önderlikle tanıdık. Önceden Kürt olduğumuz biliyorduk ama nasıl bir Kürt olduğumuzu bilmiyorduk. Önderlik sayesinde kendi varlığımızı daha iyi tanımaya başladık. Bakın Önderlik, bizim kırmızı çizgimizdir. Önderlik, sadece biz Kürtlerin değil, insanlığın en önemlisi ezilenlerin lideridir. Bakın, bugün bir halkın lideri 20 yıldır bir tecrit altında, özellikle son 3 yıldır bütün hakları elinden alınmış durumda. Ne ailesi ile ne avukatları ile görüştürülmüyor. Bu haklar temel haklardır. Her mahkûmun yararlanması gereken en temel haklar bugün bir halkın liderinden esirgeniyor. Bu haklar dünyanın her yerinde bir temel hak iken Türkiye’de insanların elinden alınıyor. Ne yazık ki; öyle barbar bir düşmanımız var ki karşımızda, Kürtlerin kanı ve önderliğinin tecridi üzerinden besleniyor veya ayakta kalıyorlar.

Siyaseten haklarını savunmak, düşüncelerini dile getirmek tamamen bir yasaklandığında ve bir halka hiçbir çıkar yolu bırakılmadığında illa ki, direniş farklı bir şekilde devam eder. Bugün Leyla Güven öncülüğünde başlayıp birçok yerde devam eden bu açlık grevleri tamda karşımızdaki düşmana bir isyan ve önderliğimize bağlılığın bir göstergesidir”

‘BİZLERİ İZLEMEKTEN VAZGEÇİN’

Artık yaşananlar karşısında kimsenin sessiz kalmaması gerektiğine inanan Koçak, “Artık Kürt halkı kendisine gelmeli ve kendisini toparlamalıdır. Bize ölümü reva gören bir anlayışa karşı topyekûn bir direniş zamanındayız. Bizler bedenlerimizi açlığa yatırarak bir direniş yolunu seçtik, bizleri izlemenin bizlerin durumuna üzülmenin zamanı değil, halkımız bundan vazgeçmelidir. İzlemekten vazgeçerek, duracakları yer bizlerin yanı olmalı, yani direniş safları olmalı. Birlikte hareket edersek, birlikte güçleniriz.”

‘BEDEL GEREKİYORSA VERMEYE HAZIRIZ’

Bedeli ne olursa olsun var olan direnişle tecridi kıracaklarından emin olduğunu dile getiren Koçak’ın bir de Kürt halkına ve dostlarına çağrısı var: “Bir direniş var evet, ama bu yeterli değil. Avrupa’daki halkımızdan, yurtseverlerimizden, çalışanlarımızdan, dostlarımızdan beklentilerimiz var. Bu eylemleri daha da büyütebiliriz. Bizler başaracağımıza ve tecridi kıracağımıza eminiz. Yeter ki, direnişi büyütelim. Bizler zaten bedel ödemeye hazırız…”

‘DİRENENLER KAZANACAK!’

Koçak’ın yanından ayrıldığımızda ise Koçak koşarak yanımıza gelerek şunlar ifade etti: “Ben arkadaşlara selam söylemeyi unuttum. Onu da ekler misiniz? Sizlerin aracılığıyla direnişte olan bütün arkadaşlarımı sevgiyle selamlıyor ve kucaklıyorum. Ben inanıyorum bizler, direnenler kazanacak!..”