İsveçli vekil: Tecrit derhal kalkmalı

İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi Milletvekili Kadir Kasırga, İmralı tecridinin derhal kaldırılması gerektiğini belirtti.

 Kasırga, Şubat ayı başlarında, HDP Milletvekili Leyla Güven ve Türkiye cezaevlerindeki tutsakların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan tecritin kaldırılması için sürdürdükleri açlık grevlerini yazılı bir soru önergesiyle İsveç Parlamentosu'nun gündemine getirmişti.

İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi Milletvekili Kadir Kasırga, Türkiye'deki gelişmeler ve süren açlık grevleri hakkında ANF'nin sorularını yanıtladı.

Bu ayın başlarında DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ve cezaevindeki tutsakların sürdürdükleri açlık grevlerini bir soru önergesiyle parlamentonun gündemine getirdiniz. İsveç hükümetinin sorunun çözümü için yeterli ölçüde girişimde bulunduğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye Avrupa Birliği'ne üye olmak isteyen aday bir ülke. İsveç Türkiye'nin AB üyesi olması için sürdürülen çabalara destek verdi. Ama bunun gerçekleşmesi için Türkiye'den yerine getirmesini istediğimiz taleplerimiz var. Bunların başında Kopenhag kriterlerinin gereklerinin yerine getirilmesi yer alıyor.

Dışişleri Bakanı Margot Wallström'e açlık grevcilerinin taleplerinin karşılanması için ne yapmayı düşündüğü sorusunu sordum. Geçtiğimiz günlerde önergemi yanıtladı. Margot, Türkiye'deki hak ihlallerini pek çok kez Stockholm ve Türkiye'deki Türk yetkililerle yaptıkları görüşmelerde gündeme getirdiklerini söylüyor.

İsveç ve Sosyal Demokrat İşçi Partisi olarak bizler, sorunların görüşmelerle çözümlenmesinden yanayız. PKK ve Türk devletinin yeniden masaya oturmalarını ve sorunu çözmelerini istiyoruz. Türkiye'de insan hakları ve özgürlükler ve Kürt halkının haklarının tanınması için bu gerekli. Sürdürülen savaş Türkiye'nin ekonomik krize girmesine neden oldu. Biz bu krizin Türkiye'deki vatandaşları çok olumsuz etkileyeceğini öngörüyoruz. Etkisi yakında daha yakıcı bir şekilde hissedilecek.

Türkiye'nin devlet olarak savaşın bitirilmesi için PKK'den daha fazla sorumluluğu var. Süren savaş ne Kürtler ne de Türklerin yararına. Kutuplaşmayı daha da arttırır. Bu oldukça kaygı verici. Avrupa da bu durumdan zarar görür.

İsveç ve Avrupa Birliği, bu konuları Türk yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde gündeme getirmesine rağmen somut bir ilerleme kaydedilmedi. Erdoğan ve Türk devleti bu uyarılara kulak asmıyor. İsveç ve Avrupa neden daha etkin ve caydırıcı yöntemleri uygulamaya koymuyor?

Bu konuda İsveç ve Avrupa'da tartışmalar sürüyor. Bazıları Türkiye'ye yaptırım veya boykot uygulanması gerektiğini savunuyor. Ben kişisel olarak bu yöntemlerin etkili olacağını düşünmüyorum. Bu yöntemlerle rejimi etkileyemeyiz. Yaptırım ve boykottan en fazla halk zarar görür. Avrupa'nın her şeyden önce Suriye ve Irak'taki savaşa çözüm getirmesi gerekir. Eğer bu ülkelerde barış ve istikrar sağlanırsa Türkiye sığınmacı kartını Avrupa'ya karşı kullanamaz. Şu anda Türkiye'nin elindeki tek koz bu. Bunu elinden almanın yolu bu ülkelerde barışın sağlanması. Bu yüzden Batılılar stratejik ve hızla davranmalı.

Ancak Türkiye bölgede tansiyonu tırmandırıcı bir politika izliyor. Sürekli Rojava'yı tehdit ediyor. Avrupa buna fazla ses çıkarmıyor...

İsveç olarak pek çok kez Türkiye'nin Rojava'ya yönelik tehdit ve işgalini kınadık. Konuyu Birleşmiş Milletler gündemine getirdik. Rojava Türkiye'ye yönelik bir tehdit oluşturmuyor. Türkiye'nin Rojava'ya düşman gibi davranması yerine oradaki Kürt yönetimini desteklemesi gerekir.

Türkiye Kürtleri düşman olarak değil, bir ortak olarak görmeliydi. Eğer bunu yapsaydı Türkiye bölgede daha da güçlenirdi. Bu, Türkiye ve bölgenin demokratikleşmesine de katkıda bulunurdu. Türk devleti eğer Kürtlerle beraber hareket etseydi bu tüm bölgeyi olumlu etkileyecekti. Ama şimdi Türkiye'nin Kürtlere yönelik düşmanca tutumu bölgedeki sekterist kutuplaşmayı arttırıyor. Türkiye olumlu bir rol oynama yerine kutuplaşmayı artırmayı ve çelişkileri derinleştirmeyi seçti.

Başbakan Stefan Löfven'in, Suriye'de DAİŞ saflarında savaşanları İsveç'te görmek istemediklerini açıklamasını nasıl karşılıyorsunuz?

Suriye'deki iç savaş zalim terör örgütlerinin ortaya çıkmasını beraberinde getirdi. El Nusra, El Kaide ve DAİŞ gibi örgütler korkunç katliamlar gerçekleştirdi. Bu örgütlerin saflarında Avrupa ve İsveç'ten giden çok sayıda genç var.

Bunların tamamı oraya gönüllü olarak gitti ve İslam Devleti'nin vatandaşı oldu. DAİŞ'in orada nasıl korkunç katliamlar yaptığını gördük. Onların saflarında yer alanlar bilinçli bir seçim yaptılar, şimdi de sonuçlarına katlanmak zorundalar.

Ama tüm bu yaptıklarına rağmen İsveç'in sorumluluğu var. İsveç bunların adalet karşısına çıkarılmasını ve yargılanmalarını sağlamalı. Şengal, Kobanê ve diğer yerlerde gerçekleştirdikleri vahşet ve katliamların hesabını vermeliler. 

Ama bunların İsveç'te değil, suçu işledikleri yerlerde yargılanması gerekir. Tanık ve deliller en iyi şekilde Suriye, Rojava ve Irak'ta değerlendirilebilir. İsveç Suriye veya Irak'ta bir uluslararsı mahkemenin kurulmasına katkıda bulunabilir. Böylece DAİŞ'liler orada yargı karşısına çıkarılabilir.

Çok sayıda DAİŞ üyesi şu anda Rojava'da cezaevlerinde. Avrupa ve İsveç  Rojava yönetimine DAİŞ'lileri orada tuttukları için ekonomik yardım yapmalı. Rojava'daki yönetim onları orada daha fazla tutamayacaklarını açıkladı. Rojava yönetiminin binlerce DAİŞ'liyi cezaevlerinde tutacak tesisleri ve ekonomik imkanı yok. Batılılar özellikle de Uluslararası Koalisyon sorumluluğunu üstlenmeli ve Rojava'ya yardımda bulunmalı.

Leyla Güven ve tutsakların açlık grevleri çok kritik bir aşamada. Her an yaşamlarını yitirenler olabilir. Sorunun çözümü için neler yapılmalı?

Türkiye gibi bir devletin, Öcalan'a uyguladığı tecrit sonucu bu kadar prestij kaybetmesini göze almasını anlayamıyorum. Türkiye Avrupa Birliği'ne aday. Öcalan'ın tüm diğer tutsaklar gibi avukatları ve ailesiyle görüşme hakkı var. Tecrit derhal kaldırılmalı, ailesi ve avukatlarıyla görüşmesi sağlanmalı.

İsveç hükümeti bunu Türk yetkililerle yaptıkları toplantılarda gündeme getirdi mi?

Özel olarak Öcalan'ın durumunu değil, tüm tutsakların durumunu gündeme getiriyor. Tüm tutsakların ulusal ve uluslararası yasalarca güvence altına alınan hakları var. Türkiye tutsakların haklarını güvenceye alan bu yasaları imzaladı. Öcalan tutsaklardan biridir ve diğer tüm tutsaklar gibi dış dünyayla ilişkide olma hakkı var. Ayrıca Öcalan sıradan bir tutsak değil; Kürt halkı için önemli bir şahsiyettir. Barış görüşmelerinde çok önemli bir rol oynamıştır. Tecridin kaldırılması Türkiye'nin bölgede olumlu bir rol oynamasına katkıda bulunabilir. Barışa katkıda bulunabilir ve yeni bir barış sürecinin başlamasını sağlayabilir.

KİMDİR?

Cizre'den İstanbul'a göç eden Kürdistanlı bir ailenin çocuğu olan Kasırga, 1975 doğumlu. 15 yaşındayken ailesiyle birlikte İsveç'e geldi. Bir yandan öğrenimini sürdürürken aynı zamanda Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin gençlik örgütü SSU'nün çalışmalarına katıldı. Bir süre sonra örgütün uluslararası ilişkiler sorumluluğuna getirildi. 

Üniversiteyi bittirdikten sonra metroda çalışmaya başladı. Aynı zamanda Seko sendikasının yönetimine seçildi ve başkanlık görevine getirildi. Belediyenin konut kurumu Stocholmshem'in başkanlık görevini de üstlendi. 2014-2018 Stockholm Belediyesinde meclis üyesi olarak görev yapan Kasırga, 2018 yılında yapılan seçimlerde Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nden milletvekili seçildi. Parlamento Sosyal Güvenlik Komisyonu ve Avrupa Komisyonu üyeliğine getirildi.