Aydar: Başkan Apo'yu özgürleştirme zamanı geldi

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, PKK'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması gerektiğini belirtti. Aydar, "Artık Başkan Apo'yu özgürleştirme zamanı gelmiştir. Bu böyle devam edemez" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, İsveç'in başkenti Stockholm'de parlamentoda grubu bulunan siyasi parti yetkilileri, sivil toplum örgütleri, hukukçular, basın mensupları ve Kürt kuruluşlarının temsilcileriyle görüşmeler yaptı.

ANF'ye konuşan Aydar, görüşmelerde PKK'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için yürütülen özgürlük kampanyasını ele aldıklarını söyledi.

İsveç'in Avrupa Birliği üyesi olduğunu ve Avrupa Birliği'nin her 6 ayda bir terör örgütleri listesini gözden geçirdiğini hatırlatan Aydar, listenin adaletsiz bir liste olduğunu ve PKK'nin terör örgütleri listesinde bulunmasının kabul edilemeyeceğini söyledi.

'LİSTE ERDOĞAN'IN ELİNİ GÜÇLENDİRİYOR'

Aydar, PKK'nin terör örgütleri listesinde yer almasının demokrasi güçlerine, Kürtlere ve dostlarına büyük zararlar verdiğine dikkat çektikten sonra, Türk devleti ve AKP'nin listeyi kullanarak Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkına saldırmasına şu ifadelerle tepki gösterdi:

"Liste, Recep Tayyip Erdoğan ve onun gibi savaş isteyenlerin ellerini güçlendiriyor. PKK'nin listede olmasını Kürtlere yönelik saldırılarına dayanak yapıyor. Bu nedenle biz uzun süreden beri PKK'nin listeden çıkarılmasını talep ediyoruz. İsveç'te Olof Palme Davası Haziran ayında bitti, aslında dosya kapatıldı. Önce Palme'nin öldürülmesini Kürtlere yıkmak istediler. Bu, çok haksız bir suçlamaydı. 34 yıl sonra devlet Kürtlerin cinayetle ilişkileri olmadığını kabul etti.”

'KÜRTLER PALME'NİN ÖLDÜRÜLMESİNDEN ÇİFT YÖNLÜ ZARAR GÖRDÜ'

Aydar, Kürtlerin Olof Palme'nin öldürülmesinden çift taraflı zarar gördüklerine de şöyle dikkat çekti:

"Birinci olarak Palme Kürt dostuydu. O sıralar Kürt sorunu dünyada bu kadar bilinmiyordu. Ama İsveç Başbakanı olarak Kürtleri tanıyor ve onlarla ilişki kuruyordu. Kürtler hakkında girişimlerde bulunuyor ve açıklamalar yapıyordu. Bu, Kürtler için son derece önemliydi. Palme'nin katledilmesi bizim açımızdan bir dostumuzu kaybettiğimiz için büyük bir kayıptı. Bu yetmiyormuş gibi Stockholm Emniyet Müdürü cinayetin PKK tarafından işlendiğini iddia etti. Kürtlere yönelik operasyonları başlattı."

İsveç'in elinde hiçbir kanıt olmaksızın PKK'yi suçladığını hatırlatan Aydar, böylesi bir suçlamayla Kürtler için dünya ve Avrupa'da kötü bir imaj oluşturulduğunu ve bu imajın PKK'nin terör örgütü olarak kabul edilmesinin alt yapısını oluşturduğunu söyledi.

'MAĞDURİYETİN GİDERİLMESİ İÇİN...'

Kürtlere terörist ve suçlu muamelesi yapıldığını ve Kürtlerin mağdur edildiğini belirten Aydar, "Şimdi, 34 yıl sonra 'cinayeti Kürtler yapmadı' diyorlar ama bu öyle kolay geçiştirilecek bir şey değil. İsveç yönetimi Kürtlere borçludur. Dosyanın kapandığı dönemde Kürt kurumları açıklamalar yaptı, özür beklendi. Özür de gelmedi. Bizim açımızdan kuru bir özür bir işe yaramaz. Bu kadar mağduriyetten sonra özür Kürtleri tatmin etmez” dedi.

Mağduriyetin giderilmesinin yolunun İsveç'in terör örgütleri listesi altındaki imzasını geri almasıyla mümkün olacağını söyleyen Aydar, PKK'nin listede yer almasının Türk devletinin elini güçlendirdiğini yineledi.

Aydar, şöyle konuştu:

"AKP-MHP ittifakı Türkiye'de bir diktatörlük kurdu. Milletvekillerini, belediye başkanlarını, muhalefet edenleri, gazetecileri terörist diyerek tutukluyorlar. Terörist suçlamalarıyla şehirlerimizi ve köylerimizi yakıyorlar. Rojava'yı işgal ediyorlar. Güney Kürdistan'ı bombalıyorlar. İtiraz edildiğinde de teröre karşı mücadele ettiğini öne sürüyor. PKK'nin ABD ve Avrupa Birliği'nin terör listesinde olmasını saldırılarına ve katliamlarına meşruiyet kazandırmak için kullanıyor. Sadece Kürtler değil pek çok kesim bundan mağdur oluyor.”

Kürtlerin uzun yıllardan beri PKK'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması için hukuk mücadelesi verdiklerini söyleyen Aydar, bu konuda yapılanları şöyle özetledi:

"Avrupa Birliği'nin yargı organı Avrupa Adalet Divanı'na 2014 yılında açtığımız davayı 2018'de kazandık. Avrupa Birliği kararı temyiz etti, önümüzdeki aylarda bir karar verilecek. Belçika'da hakkımızda dava açıldı. 10 yıl süren yargılamadan sonra yargı bizim lehimize karar verdi. Mahkeme, PKK'nin terör örgütü olmadığı yönünde karar verdi. Hiç kimseyi PKK üyesi olduğu için yargılayamazsınız, dedi. Bu karara itiraz ettiler. Son olarak Belçika Yargıtay'ı kararı onayladı. PKK'nin bir halkı temsil eden, savaşan bir taraf olduğuna ve terör örgütü olmadığına hükmetti.”

'AMACIMIZA MUTLAKA ULAŞACAĞIZ'

Palme Davası'nın kapatılmasının PKK'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması tartışmalarını beraberinde getirdiğini söyleyen Aydar, şunları ifade etti:

"PKK'nin listeden çıkarılması için hukuki ve siyasi girişimlerde bulunuyoruz. Hukukçu ve politikacılarla bazen gruplar halinde bazen de tek tek konuşmalar yapıyoruz. Politikacılar, sivil toplum örgütleri, gazeteciler ve ilerici çevrelerle birlikte PKK'nin listeden çıkarılması için büyük bir kampanya başlatmak istiyoruz. Bizimki bir adalet arayışıdır. Adalet arayışını da kamuoyuna mal etmek istiyoruz. Bunu sadece İsveç değil, başka ülkelerde de yapıyoruz. Amacımıza mutlaka ulaşacak ve PKK'yi listeden çıkarılmasını sağlayacağız."

Aydar, amaçlarına ulaşabilmek için İsveç'te avukat, politikacı, kitle örgütü temsilcileri ve gazetecilerle görüşmeler yaptıklarını ve olumlu tepkiler aldıklarını söyledi. Aydar, "Görüştüğümüz çevrelerde olumlu bir hava var. Üzerinde durursak olumlu sonuçlar alabiliriz. Bu işlerin takipçisi olacağız” diye ekledi.

'TÜRKİYE'DE ENVERCİ BİR YÖNETİM VAR'

Hem Türkiye hem de yurt dışında savaş politikası yürüten AKP-MHP iktidarının, her geçen gün daha fazla teşhir olduğunu, bu hükümetin İttihat ve Terakki'nin bir uzantısı olduğunu söyleyen Aydar, konuşmasının devamında şunları kaydetti:

"Türkiye'de Enverci bir yönetim var. Tamamıyla milliyetçi ve şoven bir iktidar var. Bu sosyal Darvinist bir milliyetçiliktir. Bu hükümet Darvinizmi insan ilişkilerine de uygulamak istiyor. Güçlü olan diğerini ortadan kaldırsın diyor. Anadolu toprakları çok kültürlü bir coğrafyadır. Farklı dil, inançlar bir arada yaşıyor. Ama Türk-İslam sentezi anlayışının sonucu olarak insanlara Türk ve Sünni-İslam olmaları dayatılıyor. Böylesi bir milliyetçilikle diğer milliyetler ve inançlar yok ediliyor. Anadolu'da Rumlar yok edildi. Bölgenin kadim halklarından Ermeniler soykırımla ortadan kaldırıldı. Aynı şekilde Asuri-Kıldani-Süryaniler yok edildi. Şimdi de Kürtler yok edilmek isteniyor. Şu anda iktidar soykırım hazırlığı içindedir. Her tarafta Kürtlere saldırıyor. Öte yandan bir ayağı Libya'da, diğer ayakları Ermenistan'da, Suriye'de, Somali, Katar, Yemen, Kıbrıs, Akdeniz, Ege'de ve Irak'tadır. Türk yönetimi yayılmacıdır. Enver ve İttihat ve Terakki'nin çizgisini izliyor. Osmanlı hayalleri görüyor. Tayyip Erdoğan büyük sultan ve halife olmak istiyor. Lozan'ın yıl dönümünde Ayasofya'yı kılıçla müzeden camiye çeviriyor.”

'TÜRKİYE'Yİ SAVAŞA HAZIRLAMA YÜRÜYÜŞÜ'

MHP'nin 9 Eylül günü "İzmir'in kurtuluşu" dolayısıyla yaptığı yürüyüşü bir devlet yürüyüşü olarak tanımlayan Aydar, yürüyüş için şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bu Milli Güvenlik Kurulu'nun bir organizasyonudur. Yürüyüş Türk devletinin topraklarının genişletilmesini amaçlıyor. Misaki Milliyi Kürtler aleyhine gerçekleştirmek, Güney Kürdistan ve Rojava topraklarını Türkiye'ye katmak istiyor. Ege'de Anadolu'ya yakın 152 ada ve adacığı almak istiyorlar. Bu yürüyüş bir MHP yürüyüşü değil Milli Güvenlik Kurulunun talimatıyla gerçekleşen bir yürüyüştür. Türkiye'yi savaşa hazırlama yürüyüşüdür. Bunu böyle görmek ve algılamak lazım. Bu yönetim ülkenin ekonomik kaynaklarının önemli bir bölümünü savaşa ayırdı. Eğer barış süreci başarıya ulaşsaydı ve Kürdistan'da yeniden savaş başlamasaydı bu ekonomik sorunlar yaşamazdı. Kimse darbe planları yapmazdı ve bu kadar insan cezaevlerinde olmazdı.”

'VİRÜSÜN KÜRDİSTAN'DA YAYILMASI ENGELLENMİYOR'

İktidarın, koronavirüse karşı etkili bir mücadeleyi uygulamaya koymadığı değerlendirmesi yapan Aydar, "Bu yönetim gerçekten sorumsuz davranıyor. Sarayda koronaya karşı önlemler alıyor. Korona testi yaptırmayanlar saraya giremiyor. Ama halkı korumak için önlem alınmıyor. Koronanın halk arasında yayılmasının önünü açtılar. Kürdistan'da bilinçli olarak virüsün yayılmasına karşı önlem almıyor. Hastanelerde yer yok. Çok sayıda ölüm haberleri alıyoruz. Devlet verdiği rakamlara kendisi de inanmıyor. Geçtiğimiz günlerde ana muhalefet rakamların gerçek olmadığını açıkladı. Hükümetin açıkladığı rakamlara bir sıfır daha eklenmesi gerektiğini söyledi” şekline konuştu.

'BAŞKAN APO'NUN ÖZGÜRLÜĞÜ HEPİMİZİN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR'

İsveç'teki temasları sırasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için sürdürülen kampanya hakkında görüştüğü çevreleri bilgilendirdiklerini ve olumlu tepkiler aldıklarını söyleyen Aydar, şunları belirtti: "Öcalan'ın özgürlüğü, terör örgütleri listesi ve barışın sağlanması bir arada ele alınmalı. PKK'nin terör listesinde yer alması barış arayışlarına büyük zararlar veriyor. Başkan Apo Kürtleri barışa hazırlayan liderdir. Başmüzakerecidir. 21 yıldır dört duvar arasında tecritte tutuluyor. Uzun süreden beri aile ve avukatıyla görüştürülmüyor. Haber alınamıyor. Başkanın durumu ANC lideri Nelson Mandela'nın durumuyla kıyaslanabilir. Kürtler ve dostları Öcalan'ın özgürlüğü için bir kampanya başlatıyor. Artık Başkan Apo'yu özgürleştirme zamanı gelmiştir. Bu böyle devam edemez. Sorun kişi sorunu değil, kurumsaldır. Ona yönelen saldırı hepimizedir. Başkan Apo'nun özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür.”

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, İmralı'da baskılar arttığında halk üzerindeki baskıların arttığını, azaldığında ise azaldığını belirterek, "Başkan Apo'nun özgürlüğü bir kişinin özgürlüğü olarak ele alınmamalı. Hepimizi ilgilendiriyor ve etkiliyor. Onun özgürlüğü bir demokratikleşme ve barış adımıdır, adalet arayışıdır. Başkan Apo'yu özgürleştirmek, bizim için hem siyasi hem insani hem de ahlaki bir görevdir” değerlendirmesini yaptı.