Georgo Aryo: Gaspa izin vermeyeceğiz

Türk devletinin Süryanilere ait kilise, manastır ve mezarlıklara el koyması diasporada yaşayan Asuri-Süryanileri harekete geçirdi.

Mezopotamya Halk Kongresi (MHK) yöneticilerinden George Aryo, İttihat ve Terakki'nin soykırımcı zihniyetini miras alan Erdoğan ve AKP rejiminin Süryanilere ait mal ve arazilere el koymasının hem ülke hem de diasporada yaşayan Süryaniler tarafından yoğun bir tepki ile karşılandığını,  görüş ayrılıklarını bir yana bırakarak  herkesin seferberlik ruhuyla bir araya gelerek Asuri-Süryanilere ait  malların gasp edilmesine izin vermeyeceklerini söyledi.

Aryo, ANF'nin konu hakkındaki sorularını yanıtladı.

AKP neden bu dönemde Süryanilerin mallarına el koyma girişiminde bulundu ? Bunun olağanüstü hal uygulamasıyla ve ülkede yaşanan ihlallerle bağlantısı var mı?

Türk devleti, İttihat Terakki'nın 1915 Seyfo (Soykırımcı) zihniyeti üzerine kurulduğundan, Süryanilerin, diğer Hıristiyan halkların mallarına zorla el koydu. Bugün ortaya çıkan durum, bunun bir devamıdır.

Mardin ili büyükşehir olduktan sonra, valilik tarafindan bir komisyon kuruldu. Komisyon, tapulu olmayan ve vakıflara kayıtlı olmayan malların hazineye devredilmesini kararlaştırdı. Komisyon, bu kararları almadan önce Mardin iline bağlı Deyrulzafaran ve Mor Gabriel manastırlarının yoneticileriyle istişarelerde bulunabilirdi. Ama bunu yapmadı. Mardin Belediyesi'ne kayyum atamasının ardından, söz konusu komisyon önce bu malları Maliye Bakanlığı'na daha sonra da  Diyanet'e devretti.  Fakat hem ülkede, hem de diasporadan gelen toplumsal baskılar sonucu komisyonun bu kararı iptal edildi. Ama Diyanet, malları Süryanilere değil hazineye devretti.

Biz, kendisine kültürel ve ideolojik açıdan tabi olmayana yaşama şansı vermeyen bu amaçla baskı mekanizmaları kuran, siyasi keyfiliği kurumsallaştıran bu İttihatçi çizgiyi tanıyoruz. Hıristiyan bir halkın kutsal mekanları, ibadethaneleri ve mallarının hazineye devredilmesi gasp değil de nedir? Bu, hangi mantıkla izah edebilir, bunu hangi vicdan kabul edebilir? T.C. devleti önce Hıristiyan halkları kıyımdan geçirdi, mallarına el koydu. Sonra da kalanları yerlerinden, yurtlarından sürgün etti. Şimdi de tamamen tarihten silmek için kutsal mekanlarına el koyuyor. Bu ülke etnik, inanç ve kültürel açıdan bir çiçek bahçesi gibiydi. Bugün bu çiçekler birer birer soluyor.

Devletin Süryani ve diğer azınlık halklara ait tarihi, kültürel değerler taşıyan bina ve gayri menkullerine  el koyması ne zaman başladı ve nasıl devam ettirildi?

Süryani ve diğer azinliklara ait mallara devletin elkoyması eskilere dayanıyor. 1915 Soykırımından (Seyfo) sonra azınlıklara ait birçok gayrimenkule el konuldu. Neredeyse tüm il ve ilçelerdeki kilise ve manastırlar ya camiye çevrildi ya da yıkılarak başkalarına devredildi. Daha geçenlerde Maraşlı bir dostum öğrenim gördüğü Maraş Lisesi'nin eski bir Süryani manastırı olduğunu söyledi. İnsan böyle şeyleri duyup öğrendikçe gerçekten bu ülkenin yoneticilerine karşı öfkeleniyor.

Kongremiz devrimci bir çizgiye sahip ve halkların kardeşliğine inanıyor. Ama Türkiye'de Türk olmayan halklara karşı yapıları gözönüne getirdiğimizde 'bu devletle nasıl barışık olabiliriz' diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. 2002 yılında Turkiye'de iktidar değiştiğinde ilk dönemlerde bazı umutlar verdi. Ama sonraki yıllarda bu umut tamamen ortadan kalktı. Adeta eskileri aratır hale geldi. Düşünün bir cumhurbaşkanı bir soyleşide Ermeni demek isterken eğer ‘Affedersiniz Ermeni` diyorsa o cumhurbaşkanı bizim cumhurbaşkanımız olamaz. Çünkü bizi insandan saymıyor ve aşağlıyor. Biz böyle ülkenin cumhurbaşkanına nasıl guvenebiliriz? Nasıl kendimizi güvende hissedebiliriz?

Devlet Süryanilerin manastır, kilise ve mezarlıklarına el koyarak ne yapmayı amaçlıyor?

Çok uzağa değil 6-7 Eylül 1956'da İstanbul'da yaşananlara bakmak lazım. O günkü acı olaylarda onbinlerce insan yerinden yurdunu bırakarak Yunanistan'a gitmek zorunda kaldı. Mal ve mülkleri ya yok pahasına satın alındı ya da gaspedildi. Tarihi ve kültürel değerlere el konulması Süryanilerde büyük bir tedirginliğe yol açıyor. İnsanlar kendilerini güvencede hissetmediklerinde toraklarını terkediyor. Zaten devlet de bunu amaçlıyor.

Süryanilerin manastır, mezarlık ve arazilerine el konulmasına karşı neler yapılıyor? Yapılan çalışmaları özetler misiniz?

Devlet bu arazilere el koyduktan sonra, diasporada siyasi, kültürel ve dini ne kadar kurum varsa hepsinde büyük bir hareketlenme yaşandı. Aralarındaki bir takım fikir ayrılıklarını bir tarafa bırakarak adeta seferberlik halinde herkes bulunduğu ülke ve alanda lobi faaliyetlerine başladı. Ayrıca demokrat kesimler bu konudaki tepkilerini Türk devletine yansıtarak, Süryani halkıyla dayanışma içinde oldu. Yaz tatiline girdiğimiz için belki bu dışarıya çok fazla yansımadı. Ama tatilin bitip ülkelerin ulusal parlamentoları açıldığında bunun çok etkili bir yansıması olacak.

Süryaniler sayıca az olabilir. Fakat diasporada gerçekten çok güçlü lobiler oluşturma konusunda epeyce yol kattetiler. Bu lobiler ilerde Turkiye'nin başını çok ağrıtacak. O ülke bizimde ülkemizdir. Türkler geldiklerine bizler binlerce yıldan beri oralarda yaşıyorduk. Sümerlerden başlayarak günümüze kadar 12 bin yıllık bir geçmişimiz var. Kimseyle sorun yaşamak istemiyoruz. Ama haklarımız gaspedildiğinde sesiz kalamayız ve gaspa izin veremeyiz.

Asuri-Süryani halkının büyük bir çoğunluğu Avrupa ülkelerinde yaşıyor? Tur Abdin'e geri dönme düşüncesi var mı?

Ecevit’in 'Süryaniler istediklerinde ülkeye dönebilirler, bütün hakları güvence altıaalınacak' beyanat ve çağrısından sonra gerçekten dönüş için belli bir hareketlenme yaşandı.Büyük çapta olmasa da, bu çağrı Büyük bir çapta olmasa da bu çağrı bir etki yarattı.

Boş olan ve hiç bir insanın yaşamadığı köylere dönüş gerçekleşti. Yeni evler inşa edildi bağ, bahçeler ekildi, köylerden duman tütmeye başladı. Bu birbaşlanğıçtı. Devlet o  sıralar bazı olumlu adımlar attı.Yol, su elektrik gibi ihtiyaçlar  hemen karşılandı. Ama maalesef devamı gelmedi. Gerçekten devlet o adımları sürdürseydi bugün başka bir noktada olabilirdik. Ama devlet onun yerine malum siyasetini, yani inkarını devreyi soktu.

Asuri-Süryani halkının somut talepleri nelerdir?

Biz Mezopotamya'nın kadim halklarındanız.Farklı bir kültürümüz, farklı bir dinimiz ve farklı bir inancımız var. Bu değerlerin korunması için anayasal bir güvencenin olması şart. Bunun yanında halkımıza ait dini, tarihi ve kültürel değeri olan yerlerin korunması ve bunlar için bir vakıfın kurulması için yasal düzenleme yapılmasını istiyoruz.

Aslında Türkiye imzaladığı Lozan Antlaşması'na sadık kalırsa bu sorunlar çözülür. Ama devlet, hiç bir zaman azınlıkları zenginlik olarak kabul etmedi. Her zaman potansiyel bir tehlike olarak gördü.