Pervin Buldan: 687 gider, 12 milyon geliriz

Yenikapı'daki Newroz kutlamasında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Bir gider bin geliriz, siz 600 kişiye siyaset yasağı getirseniz, 12 milyon insan siyaset yapmaya hazır" dedi.

İstanbul Yenikapı Meydanı’nda yüz binlerin katılımıyla gerçekleştirilen Newroz kutlaması büyük bir coşkuyla devam ediyor. Sahne alan sanatçıların ezgileri eşliğinde çekilen halaylara, Halkların Demokratik Partisi(HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da katıldı.


Halkı selamlayan Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, “Sosyalistler, devrimciler, İstanbul halkı olarak Kürt halkının yanındayız. Sadece yanında değiliz, aynı zamanda Kürt halkının taleplerinin kabul edilmesinde ısrarcısıyız” dedi. Cezaevlerindeki siyasetçiler ile halkın Newroz’unu kutlayan Akdeniz, “Bunlar Kürtlerin üzerine niye geliyorlar? Neden HDP’yi kapatıyorlar? ‘Ay’a gideceğiz’ dediler, enflasyon yükseldi. Bir maskeyi dağıtamadılar. Aşıda ‘Avrupa’dan daha iyiyiz’ dediler ama aşı yok. Halkı sürü bağışıklığına bıraktılar. Halkı yoksulluğa işsizliğe mahkum ettiler. ‘Bir değil iki sendikalı olun’ dediler, Kod 29 işçileri işten çıkardılar. HDP’li vekillere fezleke hazırladılar, HDP’yi kapatmaya çalıştılar. ‘Seçimle gelen seçimle gider’ dediler siyasetçiler cezaevine attılar. Kayyum getirdiler. 6 milyon HDP oyuna ‘lanetlidir’ dediler” şeklinde konuştu.

 
Daha sonra kutlama sanatçı Roni Artin’in sahne almasıyla devam etti.

 
BULDAN: BU GİDİŞATI DURDURACAĞIZ


Newroz meydanını dolduran yüz binlere hitap eden HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın açıklamaları şöyle:
"Merhaba sevgili İstanbullular. Merhaba Figen Yüksekdağ’ın ve Gülten Kışanak’ın kadın yoldaşları. Denizlerin, Mazlumların, Selahattin Demirtaş’ın yoldaşları merhaba. Merhaba Newroz’un çocukları merhaba, işçiler emekçiler bu ülkenin mazlumları halkları hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyoruz. Hoş gediniz,  hûn bi xêr hatin, ser seran ser çavan hatine. Hepinizin Newroz bayramını kutluyorum. Newroz ji bo gelê me pîroz be hevalno. Sizlere cezaevlerinden selamlar getirdim, Figen Yüksekdağ’ın, Selahattin Demirtaş’ın, İdris Baluken’in, Sebahat Tuncel’in, Abdullah Zeydan’ın, Aysel Tuğluk'un, Çağlar Demirel’in cezaevlerinde haksız ve hukuksuz yatan bütün yoldaşların selamlarını getirdim. Onlara İstanbul’dan selam gönderiyoruz, Newrozları kutlu olsun.
Bugün, sizlerle Newroz alanında bir kez daha buluşmanın onurunu, gururunu yaşıyoruz. Newroz sadece bir bayram değildir, Newroz sadece bir bayram değildir, sadece baharın müjdecisi de değildir, Newroz bizim kimliğimizdir, Newroz onurumuz, Newroz bizim kültürümüzdür. Burada İstanbul meydanından tüm halklarımızın Newroz bayramını bir kez daha kutluyor ve hepinize bir kez daha hoş geldiniz diyorum. Sevgili halkımız, bugün içerisinde bulunduğumuz süreç çok karanlık, çok sancılı, çok sıkıntılı bir süreç. Önemli bir dönüm noktasından geçmeye hazırlanıyoruz. Türkiye halkları ya karanlığı ya da aydınlığı seçecek. Türkiye halkları ya faşizmi ya da demokrasiyi, Türkiye halkları aydınlıktan, çoğulculuktan, demokrasiden yana olan tüm halklarımız biliyor ve inanıyoruz ki bu karanlık gidişata dur diyecek.
Bu ülkeyi yönetenlere bizlerin en kısa zamanda önümüzde konulacak ilk sandıkta bu tercih yapmak zorunda olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak isterim. Elbette tercihimizi aydınlık, demokrasi, özgürlükten yana yapacağız ve bu ülkenin barışından yana yapacağız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bizlere dayatılan bu yaşam biçimini asla kabul etmediğimizi, ilk sandıkta bu ülkeyi yönetenlere elbette gösterecek. Halkları dışlayan demokrasiyi ortadan kaldıran, bu talebimiz, bu vicdansız düzenin yok olmasına seçime gitmesine elbette etki edecektir.
Bu ülkede Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, Lazıyla, Çerkesiyle, Ermenisiyle, Süryanisiyle, Arabıyla ve Pomağıyla tüm halklar, tüm inançlar, tüm mezhepler, kadınlar ve gençler hepimiz hep birlikte omuz omuza yan yana yürümek zorundayız. Seçimlerde bu ülkeyi yöneten AKP ve küçük ortağına özellikle ders vermek zorundayız. Elbette bu söylediklerimi gerçekleştirecek cesaretimiz de ferasetimiz de inancımız da var. İşte bizleri yan yana getiren bu inanç, bu moral bu coşku ve kararlılıktır.


'HİÇ KİMSE BİZİM GELECEĞİMİZE KARAR VEREMEZ'


Hiç kimse bizim geleceğimize dair kararlar alamaz. Türkiye tarihinde böyle bir gelişme yoktur. AKP hükümetine bizim geleceğimizle yarınlarımızla ilgili gençlerimizin hayatıyla ilgili kararlar almasına izin vermeyeceğiz. Biz biliyoruz ki onlar kendi yaptıkları hataları bizleri hedef göstererek kapatmaya çalışıyorlar. Hem içeride hem dışarıda bütün krizlerin nedeni elbette ki AKP hükümetinin bu yanlış politikalarından kaynaklanıyor. Şimdi yaptıkları bütün hataların bedelini kadınlara HDP’ye, Kürtlere bu ülkenin işçilerine bu ülkenin emekçilerine ödetmeye çalışıyorlar.
Oysa şunu çok iyi bilsinler ki bu bedel ağır bir bedeldir. Türkiye halkları da size bu bedelin sonucunda seçim sandıklarında cevabını verecektir. Biz biliyoruz ki kendileri şatafat içerisinde saraylarda yaşarken, bu ülkenin emekçilerini, işçilerini, kadınlarını, Türkiye halklarını, Türkiye toplumunu sefalete sürüklüyorlar. Bu ülkede işsizlik sorunu var. Bu ülkede açlık sorunu var. Bu ülkede sefalet sorunu var. Bu ülkede ekonomik kriz var.


TECRİDE VE GASPÇI UYGULAMALARA TEPKİ


Bu ülkede Kürt sorunu denen devasa bir sorun var. Bu ülkede tecrit sorunu var. Bu ülkede kadınların emeğine saldırı var. Bu ülkede kadınların özellikle eşitlik ve cins mücadelesine büyük bir saldırı var. İşte yaptıkları bütün yanlışları Türkiye halkları üzerinden onlara acımasızca davranan AKP hükümetine buradan sesleniyoruz: Hiç bir şey, kimse halkın iradesinin önüne geçemez. Ne yaptılar, ne yapıyorlar şimdi halkların iradesini gasp etmeyi kendilerine bir yöntem ve anlayış olarak önlerine koydular.
Seçilmiş belediye eşbaşkanlarımızı görevden alıp yerlerine kayyımlar atadılar. Halkın iradesini gasp ettiler. Bu da yetmiyormuş gibi milletvekillerimizin vekilliğini düşürdüler. Musa Farisoğulları’nın, Leyla Güven’in vekilliği düşürüldü. Şimdi de Ömer Faruk Gergerlioğlu vekilimizin vekilliğini düşürdüler. Buradan arkadaşlarımıza Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’na da Ömer Faruk Gergerlioğlu’na ve vekilliği düşürülen bütün arkadaşlarımıza selamlarımızı, sevgilerimizi gönderiyoruz.
Şimdi aynı güne denk gelen hem Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesi hem de HDP’ye açılan kapatma davası gündeme geldi. Bu kapatma davası iktidarın bittiğinin, tükendiğinin resmidir. Herkes bunu böyle bilmelidir, onların kapatması davası varsa bizim de demokrasi ve adalet davamız vardır. Bundan asla vazgeçmeyeceğiz.
Bu kapatma davasını bizden intikam almak için yaptıklarını biliyoruz. Çünkü 7 Haziran’ı unutamıyorlar. Onlar 31 Mart’ı unutamıyorlar. 23 Haziran seçimlerini unutamıyorlar. Ankara’yı, İstanbul’u, Adana’yı, Mersini bir türlü unutamıyorlar. Bizler bugünlere kazana kazana, çoğala çoğala geldik ama onlar bölüne bölüne gidiyorlar, bitiyorlar daha da bitecekler, daha da bölünecekler. HDP’yi bitiremedikleri gibi, bizimle sandıkta baş edemedikleri için, siyasi kumpas davalarını devreye koydular. Ve biz biliyoruz ki bizlerden intikam almaya çalışıyorlar. Ama biz her şart ve koşulda siyaset yapmaya devam edeceğiz, kimse enseyi karartmasın.  Hiç kimse kaygıya kapılması, kuşkuya düşmesin.
AKP hükümeti, bize kapatma davası açan iktidar bugün bu meydana baksın. Yarın Amed meydanına baksın. Bu meydana bakıp iradesinin, halkının HDP’ye nasıl sahip çıktığını bir kez daha görsün. Sağ olun sevgili halkımıza teşekkür ediyoruz hepinize. Ve bu meydan AKP’nin hazırlamış olduğu kapatma davasıyla ilgili iddianamenin geri gönderildiğinin bir resmidir. Halkımız o iddianameyi AKP’ye bugün iade etmiştir.
'HDP’yi bir daha açtırmamak namus borcumuzdur' diyen zihniyete buradan seslenmek isterim. Tek kişi kalsak dahi bu bayrak yere düşmeyecek. Bu gemi limana mutlaka ulaşacak. Bu da bizim namus ve onur borcumuzdur. Bu bizim namus borcumuzdur. Bu da bizim onur borcumuzdur.


'SON SÖZÜ KADINLAR SÖYLER!'


Sevgili kadınlar, bir kararname ile İstanbul Sözleşmesinin kaldırıldığına dair bir haberle uyandık bugün. Buradan seslenmek istiyoruz. Beyler, efendiler son sözü kadınlar söyler. İşte o yüzden İstanbul Sözleşmesi kadınlar bitirmeden asla bitirilmeyecek bir anlaşmadır. Bu sözleşme TBMM’de bütün partilerin ortak kararı ile çıkarılmış bir sözleşmedir. Tek bir kişinin bir adamın ‘bunu iptal ediyorum’ diyerek bitirilemeyecek olan bir sözleşmedir. Bu ülkede her gün kadınlar öldürülür, tacize, tecavüze uğrarken, bu sözleşmenin iptal edildiğine dair çıkarılan yasayı asla tanımıyoruz, hükümsüzdür diyoruz ve kabul etmiyoruz.


'600 GİDER, 12 MİLYON GELİRİZ!'


Sevgili arkadaşlar HDP'nin kapatma davasında aynı zamanda 600 küsur insana siyaset yasağı getirmeyi hedefliyorlar. Amaçları bugün halkın yanında olan cezaevlerinde olan her yerde mücadele eden insanları siyaset dışı bırakmaktır. Ama bu emellerine asla ulaşamayacaklar. Bir gider bin geliriz, siz 687 kişiye siyaset yasağı getirseniz de 6 milyon, 12 milyon insan siyaset yapmaya hazırdır. Hangi HDP’liyi siyaset dışına atabilirsiniz. Bu meydanlar böyle dolu ve coşkulu iken sizlerin gücü bizi siyaset dışı bırakmaya yetmeyecek. Bunu asla kabul etmeyeceğiz. Bu da AKP hükümetine ve küçük ortağına kapak olsun dert olsun!


'NEWROZ MANİFESTOSU YÜREKLERDE'


Sevgili halkımız, bizim Newrozlarda bir araya gelmemizin önemli nedenlerinden biri de elbette zulme boyun eğmemek, direnmektir. Bu ülkenin barışına, özgürlüğüne, demokrasisine, kardeşliğine olan ihtiyaçtan kaynaklı sizlere 2013 Newroz’unu hatırlatmak isterim. 2013 Newroz’unda milyonların önünde Sayın Öcalan’ın milyonların önünde kaleme aldığı Newroz manifestosu hala zihinlerde ve yüreklerdedir. O manifesto bu ülkenin geleceğine barış özlemlerine adalet ve hukuk özlemlerine dair önemli bir manifesto idi. O gün o manifesto kabul edilmiş olsaydı bugün Türkiye bu krizleri yaşamıyor olacaktı. 28 Şubat’ta Dolmabahçe mutabakatı da aynı önemde Türkiye halklarının geleceğine dair önemli bir metindi ancak her ikisi de bu iktidar tarafından yok sayıldı kabul edilmedi.
Ne vardı o manifestoda, artık silahların susacağı siyasetin konuşacağı adımların atılacağından söz ediliyordu. Türkiye’nin artık demokratik bir Türkiye olacağından bahsediyordu, barış, özgürlük, demokrasiye ihtiyaçtan dolayı kaynaklı yazılan o manifesto geçerliliğini koruyor. Biz HDP olarak hala 2013 Newroz manifestosunun arkasındayız. Çünkü bu ülkenin gerçek anlamda bir barışa ihtiyacı olduğunu biliyoruz ama onlar bunu tercih etmediler ve manifestoyu yok saydılar. Tecridi daha da derinleştirdiler. Sayın Öcalan ile ailesi ve avukatlarının görüş yapmasını bile yasakladılar. Kendi çıkardıkları yasalara bile inançları ve güvenleri yok.

 
Yasaları bile tanımayan bir iktidar var karşımızda. Tecrit bir insanlık suçudur. Her cezaevinde olan insan gibi Sayın Öcalan’ın da ailesi ve avukatları ile görüşme yapma hakkı yasal ve meşrudur. Bunu engellemek tecridi daha da derinleştirmek Kürt sorununu çözümsüzlüğe itmek bu ülkeye bir fayda getirmez. Biz Türkiye halkları olarak bu ülkede yaşayan Kürtler, Aleviler, Sünniler bu ülkenin bütün inançlarını bütün mezhepleri kardeşçe barış içinde yaşamak için elbette ki bunların hayata geçmesini talep ediyoruz.
Hiç kimsenin bu ülkeyi karanlığa sürüklemeye hakkı yoktur. Artık tek bir insanımızın evladımızın bile bırakın hayatını yitirmesini ayağının taşa değmesini istemeyiz. Bunun için aklıselim davranmak devlet aklını iyi kullanmak lazım. Çözümsüzlükte ısrar etmek yanlış bir politikadır. Çıkardığınız yasalara sizleri bir kez daha uymaya çağırıyoruz. Tecridin son bulması için AKP hükümetine ve Adalet Bakanına sesleniyoruz.
Sevgili halkımız gelecek elbette Türkiye halklarının olacak barış bu ülkeye mutlaka ama mutlaka gelecek. Özgürlükler ve demokrasi bu ülkede yeşerecek bizler bunun mücadelesi var olduğumuz, nefes aldığımız sürece yerine getireceğiz hayata geçireceğiz. Bunun için adalet, hukuk ve demokrasi kadar önemli bir şey olan barışın bu ülkeye yerleşmesi için sadece HDP değil sadece, Kürtler değil, bu ülkede bundan rahatsız olan her kesime başta muhalefet partileri olmak üzerine demokrasi güçlerine her inanca ve mezhebe çağrı yapıyoruz.
Barışı istemek sadece bize bırakılmamalı, barışı istemek herkesin sorunu olmalı, barışı talep etmek hepimizin tek amacı olmalı.  Bu ülkeye barış gelirse inanıyoruz bu ülkede yaşanan bütün krizler biter. Ben bir kez daha hepinizin tüm halklarımızın kadınlarımızın gençlerimizin Newroz bayramını bir kez kutluyorum. Newroz’un barışa, kardeşliğe, özgürlüğe ve demokrasiye vesile olmasını temenni ediyorum. Newroz pîroz be.”
Buldan’ın konuşmasının ardından sanatçıların sahne almasıyla çekilen halaylarla Newroz coşkusu sürüyor.