PKK: Önder Apo etrafında daha güçlü kenetlenmeye çağırıyoruz!

PKK MK: 12. Kongre kararlarını doğru anlayıp başarıyla uygulamaya, Apocu çizgide kendini yenileyerek yeni sürece hazır ve kararlı birer militan haline getirmeye, Önder Apo etrafında daha güçlü kenetlenmeye çağırıyoruz!

PKK 12. KONGRESİ

PKK Merkez Komitesi tarafından tarihi 12. Kongre’ye sunulan raporu yayınlıyoruz:

"PKK 12. KONGRESİ’NE!

Değerli Yoldaşlar!

Öncelikle bizi bu kongreye ulaştıran, 12. Kongremizi hazırlayan, Hareket ve halk olarak bizleri özgürce var eden, halkımızın özgürlük öncüsü PKK’nin kurucusu, Kürt halkının ve halkların önderi, kadınların hakiki yoldaşı, büyük sosyal bilimci ve devrimci, 27 yıllık tarihi İmralı Direnişini ortaya çıkartan, Demokratik Uygarlık Kuramının yaratıcısı Önder Apo’yu, kongremiz adına derin özlem ve saygıyla selamlıyoruz. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadele eden herkese üstün başarılar diliyoruz.

İç ve dış tüm kamuoyunun büyük merakla beklediği Parti Kongremizi, Mayıs Şehitler Ayımızda gerçekleştiriyoruz. Önder Apo’nun “Benim gizli ruhum gibiydi” dediği büyük devrimci ve ilk büyük şehidimiz Haki Karer yoldaşın 48. Şehadet yıldönümünü yaşıyoruz. Bilindiği gibi, Hareketimiz bir Önderlik Hareketi, partimiz bir Şehitler Partisi oluyor. Dolayısıyla 12. Kongremize de Önderlik ve Şehitler gerçeği yol gösteriyor. Bu temelde, Haki Karer yoldaşla başlayan ve partimizin kurucularından Ali Haydar Kaytan(Fuat) ve Ali Rıza Altun yoldaşlara, Sakine Cansız(Sara) yoldaştan tarihi Zap Direnişinin son şehitleri olan Besê Tekoşîn, Mitra Kato ve Gabar Botan yoldaşlara kadar gelen, sayıları 45 bini bulan tüm kahraman şehitlerimizi derin saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz. Anılarını doğru sahiplenip her zaman yaşatma ve amaçlarını başarma sözümüzü yineliyoruz.

12. Kongremize en çok emeği geçenlerden biri de değerli dostumuz ve yoldaşımız, 12 senedir Önder Apo’nun çalışmalarına en çok yardımcı olup katkı sunan Sırrı Süreyya Önder’di. Önder Apo’nun 27 Şubat günü ilan ettiği “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını” hayata geçirmek için çalışırken 3 Mayıs günü yaşamını kaybetti. Bu vesileyle, barış ve demokrasi şehidimiz Sırrı Süreyya Önder’i de saygı ve minnetle anıyoruz. Kongremizi tüm bu kahraman şehitlerimizin anısına başarıyla gerçekleştireceğimizi belirtiyoruz.

Değerli Yoldaşlar!

Bilindiği gibi, 12. Kongremize ulaşan süreç, yeğeni Ömer Öcalan’ın 23 Ekim 2024 günü Önder Apo ile yaptığı görüşmeyle başladı. Söz konusu görüşme, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ekim ayı başından itibaren yaptığı açıklama ve çağrılar temelinde gerçekleşmişti. Bu görüşmede Önder Apo, “Koşulların oluşması durumunda Kürt sorununu şiddet ve çatışma zemininden demokratik siyaset ve hukuk zeminine çekecek teorik ve pratik güce sahip olduğunu” tüm kamuoyuna açıkladı. Sonraki aylarda, içinde Sırrı Süreyya Önder’in de yer aldığı Dem Parti Heyetinin İmralı’ya giderek Önder Apo ile yaptığı görüşmeler ve verdiği mesajlar süreci gelişti. Önder Apo, önce Türkiye’deki siyasi parti yöneticilerine, sonra da bizlere mektuplar gönderdi. Bu mektuplarda tarihsel görevini tamamlamış olduğu için PKK’nin feshi ile silahlı mücadelenin sona erdirilmesi görüşlerini iletti. Biz de Önder Apo’ya ilettiğimiz cevabı mektupta, öngörülen kongreyi toplamaya hazır olduğumuzu, ancak söz konusu kararların ancak Önder Apo’nun kongreye bir biçimde katılıp yönlendirmesiyle alınabileceğini belirttik.

Söz konusu süreci daha da ilerleten Önder Apo, Dem Parti Heyeti üzerinden 27 Şubat günü ilan ettiği “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısında” bizden kongreyi yapıp, PKK’nin feshi ve silahlı mücadelenin sonlandırılması kararlarını almamızı istedi. Söz konusu Çağrıda, tüm tarihi sorumluluğu kendisinin üslendiğini belirtiyordu. Bu Çağrı üzerine 1 Mart günü yaptığımız açıklamada, mektupla Önder Apo’ya ilettiğimiz görüşü ve pratiğin önünü açmaya yardımcı olması için tek yanlı ateşkes ilan ettiğimizi kamuoyuna duyurduk. Bunlar temelinde iç ve dış kamuoyunda çok yoğun bir tartışma yaşandı. Gerektiği kadar bizler de bu tartışmalara katılıp kendi görüşlerimizi ifade ettik ve halkımız ile dostlarımızın süreci doğru ve yeterli kavraması için yazılı ve sözlü değerlendirmeler yapmaya çalıştık. Ayrıca parti yapımız için de Önder Apo ile yapılan görüşmelerin notları ile PKK ve PAJK yönetimleri adına hazırlanan talimatları ulaştırdık. Bütün bunların hepsi kongre bileşimimizin bilgisi dahilindedir.

Denebilir ki, 27 Şubat’tan bu yana geçen iki ay bir haftalık süreç, gerçekten tam bir siyasal ve psikolojik savaşla geçti. Devlet ve AKP iktidarı tarafından yapılan tüm dayatmalara karşı söz konusu kongrenin yapılması ve belirlenen kararların alınması konusunda Önder Apo’nun katılım ve yönlendirmesi hususu üzerinde diretici olduk. Zira öngörülen ve istenenlerin başka türlü gerçekleşmesi de mümkün değildi. Bu temelde farklı yöntem konuları üzerinde birçok tartışma yürütüldü. Sonunda tam istediğimiz gibi olmasa da Önder Apo’nun yönteme fazla takılmama uyarısı ile mevcut durumu kabul ettik. Önder Apo’dan kongre için gereken görüş ve materyaller ulaştı. Bütün bunlar da kongre bileşimimizin bilgisi dahilindedir. Bu durumu, yönetimimizin görevlendirdiği Kongre Hazırlık Komitesi, PKK 12. Kongresinin yapılması ve Önder Apo’nun istediği kararları alması için uygun görmüştür.

Bu çerçevede açıkça görülüyor ki, kongreyi hazırlayan esas olarak Önder Apo’dur. Kongrenin esas raporu ve karar tasarısı Önder Apo’nun “Süreç Perspektifi” ile Mektubudur. Öngörülen kararları almamızın nedenleri ve yol açacağı sonuçlar özet olarak söz konusu materyallerde vardır ve esas olarak da anlamak için yeterlidir. Dolayısıyla bizim ayrıca görüş belirtmemiz diye bir şey söz konusu olamaz. Önder Apo tarafından ifade edilmiş olanları tekrarlamamızın da bir anlamı ve gereği yoktur. Biz, söz konusu materyalleri gördükten sonra, biraz geçen süreçte bizim yaptıklarımıza dair bilgi vermek ve biraz da sürece yaklaşımımızı ifade etmek amacıyla bu kısa sunumu yapmayı uygun ve gerekli gördük.

Değerli Yoldaşlar!

Açıkça görülüyor ki, 12. Kongremiz, pratik çalışma ve mücadele sorunlarının tartışıldığı ve çözümlerin kararlaştırıldığı normal bir kongre değildir. Tersine PKK’nin örgütsel yapısını sona erdirmeyi hedefleyen ve tarihsel bir dönemeci ifade eden bir kongredir. Sadece 26-27 Kasım 1978 tarihinde yapılan 1. Kongrede Apocu Hareketin aldığı PKK ismini değiştirmeyi değil, Newroz 1973’te temelleri atılan Apocu Harekette de önemli anlayış değişikliklerini öngören bir kongredir. Böylece gerçek anlamda tarihi bir dönemi kapatmayı, bu temelde PKK’yi tarihi yerine oturtmayı, özgürlük ve demokratik toplum mücadelesinde yeni tarihi bir dönemi başlatmanın önünü açmayı öngören bir kongredir. Bu bakımdan 52 yıllık bir dönemi tüm yönleriyle değerlendirmeyi ve zengin derslerini çıkarmayı gerektirmektedir.

Bu 52 yıllık dönemin farklı aşamalarının özelliklerini ve pratik derslerini Çözümlemelerinde ve Savunmalarında Önder Apo bütünlüklü ve ayrıntılı olarak ortaya koymuştur. Bizim her zaman bunları tekrar tekrar okuyup incelememiz, bütünlüğü ve derinliği içinde kavramaya çalışmamız gerekir. Özellikle PKK’nin ortaya çıkış koşullarını, PKK öncesi süreçte Kürdistan, Ortadoğu ve dünyanın durumunu, geçen 52 yıllık mücadele içinde Kürdistan ve çevresinde yaşanan gelişme ve değişimi doğru ve yeterli anlamak önemlidir. Sonuç olarak bugün, PKK kendi kongresinde aldığı kararla örgütsel yapısını feshetmektedir; yoksa başka güçlerin saldırıları ve istemleri sonucunda değil. Öncelikle bu gerçeği iyi görmek, doğru anlamak ve asla unutmamak gerekir. Dikkat edilirse, ortaya çıkışından bu yana imha ve tasfiye edilmesi için karşıtları tarafından yürütülen tüm saldırılara rağmen, PKK imha edilememiş ve yenilgiye uğratılamamıştır. PKK, hukuk ve ahlak dışı tüm saldırılara karşı direnerek kendini korumuş, ayakta kalmış ve tarihi büyük başarılara imza atmıştır.

Diğer yandan, bugün bazı temel anlayış ve yöntemlerinde değişiklik yapıyor diye, 52 yıl önce PKK’yi bu anlayış ve yöntemleri esas aldığı için de hiç kimse suçlayamaz. O zamanın koşulları öyleydi ve o koşulları PKK oluşturmadı, tersine o koşullarda doğmak zorunda kaldı. Yine insanlığa hakim olan anlayış ve yöntemler öyleydi ve yeni doğmakta olan PKK’nin de onları esas almak ve uygulamaktan başka bir çaresi olamazdı. Bu bakımdan, bugün bazı temel hususları yanlış bulup değiştirmek isterken, bunların başlangıç açısından da yanlış olduğu ve bu çerçevede PKK’nin yanlış doğduğu gibi hatalı bir anlayışa da kapılmamak gerekir.

Tersine 52 yıl önce PKK, Kürdistan’ın en yurtsever, devrimci ve özgürlükçü akımı ve hareketi olarak doğup gelişmiştir. Önder Apo, Kürdistan’ı aydınlatan bir güneş olarak ortaya çıkmıştır. Bu temelde Kürdistan’da tarihi tersine çeviren, kölece yok oluş tarihine son verilerek özgürce var oluş tarihini başlatan büyük ve anlamlı bir gelişme yaşanmıştır. PKK’nin bugün kendisinde bile bu kadar köklü değişiklik yapmayı öngörebilmesi, onun ne kadar yaratıcı, cesur ve değişimci olduğunu gösterir. Bugün değiştirmek ve aşmak istediği mücadele ve örgüt biçimleri, artık tarihsel olarak rolünü oynayıp yeni duruma ve gelişmeye hizmet etmeyen hususlardır. Tarihsel olarak rolünü oynayıp da artık engel haline gelen örgüt ve mücadele yöntemlerini aşamayan ve değiştiremeyenler yeni çıkışlar yapamaz, kendini yenileyemez ve tutuculuğun girdabında yok olmaktan kurtulamazlar.

Şurası çok açık bir gerçek ki, Önder Apo ve PKK’nin geçen 52 yılda Kürdistan’da yaptıklarını, Kürt halkı, kadınlar ve tüm ezilenler için ortaya çıkardıkları gelişmeleri, Önder Apo’nun deyimiyle ancak zalim tanrılar inkâr edebilir. Sömürgeci-soykırımcı saldırılar altında yenilmiş, ezilmiş ve toprağa gömülmüş olan Kürt ve Kürdistan gerçeğini Önder Apo ve PKK açığa çıkarmış ve Kürt gerçeği ve sorunu etrafında çok büyük aydınlanma yaratmıştır. Bu temelde Önder Apo Kürdistan’ın aydınlatan güneşi, PKK’de tarihi aydınlanma hareketidir.

18 Mayıs 1977 tarihinde Haki Karer’in katledilmesine karşı devrimci intikam görevine sarılan PKK, Hilvan ve Siverek direnişleriyle Kürdistan’da halkın yeni bir özgürlükçü kalkışını başlatmıştır. Buna karşı Türkiye’de gerçekleşen 12 Eylül 1980 faşist-askeri darbesine karşı da zindanda ve dışarda direnişi örgütleyip yürüten yine PKK olmuştur. 1982 Büyük Zindan Direnişi ve özellikle 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi hala dillere destandır; etkisi Kürdistan’ı da aşıp bölgeye ve dünyaya yayılmıştır. Aklı başında ve namuslu hiç kimse, bu büyük fedai direnişi hakkında olumsuz bir şey söyleyemez.

Tabi bu zindan direnişinin bir de 15 Ağustos 1984 Gerilla Atılımıyla dağda geliştirilmesi ve sürdürülmesi vardır. Bütün çizgi dışılıklara ve bu temelde yaşanan bütün hata ve eksikliklere rağmen, tamamen fedai çizgisinde mücadele eden Kürdistan Özgürlük Gerillasının dünyada bir benzeri daha yoktur. İnsanların çıplak yürekleriyle, sadece yurtseverlik bilinçleri ve inançlarıyla, insanlığın en azgın soykırımcılığına karşı, küresel kapitalist modernite sistemini arkasına alan ve hiçbir hukuki ve ahlaki kural dinlemeyen her türlü savaş aracını ve yöntemini kullanan bir düşmana karşı kendini feda etme çizgisinde yürüttüğü bir savaş söz konusudur. Peki böyle bir gerilla hakkında kim olumsuz bir şey söyleyebilir? Hiçbir akıllı ve namuslu insanın bu gerilla için olumsuz bir şey söylemeyeceği açıktır.

Çok açık ki, bütün bunları yaratan Önder Apo, büyük bir direniş ve gerilla dehasıdır. Herkesin “Başarılamaz” olarak gördüğü zaman ve mekânda büyük başarılar elde ederek kendi doğruluğunu kanıtlamıştır. Bu temelde Hilvan ve Siverek Direnişleri, 1982 Büyük Zindan Direnişi ve 15 Ağustos Gerilla Atılımı da Kürdistan’ın ve Kürt halkının kahramanlık dönemini ifade etmektedir. Demek ki PKK, bir aydınlanma hareketi olduğu gibi, aynı zamanda Kürdistan’ın bir kahramanlık hareketidir de. Söz konusu kahramanca mücadele ile Ulusal Diriliş Devrimi gerçekleştirilmiş ve Kadın Özgürlük Devrimi başlatılmıştır. İnkâr kırılarak Kürt varlığı açığa çıkartılmış, Kürtlerde varlık bilinci, kendi farkına varma, özgürlük için örgütlenme ve mücadeleye yönelme süreci geliştirilmiştir.

Kendi içinde bir tekrarı ifade etse de TC Devletinin 1993-98 topyekûn imha ve tasfiye saldırısına karşı gerillanın kahramanca direnişi de büyük öneme sahiptir. Ortaya çıkartılan kazanımların korunması ancak bununla sağlanmıştır. Kuşkusuz PKK tarihinin en önemli çıkışlarından biri, tüm insanlığı ilgilendirdiği için belki de en önemlisi Önder Apo’nun 2003 yılında gerçekleştirdiği paradigma değişimidir. PKK’yi iktidar ve devlet paradigmasından kopartıp, ekolojik ve kadın özgürlükçü demokratik toplum paradigmasıyla buluşturan bu değişim, aslında bugün de pratikte yapılmak istenenin başlangıcı ve esasıdır. Söz konusu paradigma değişimiyle Önder Apo küresel bir önderlik, Kürt halkı, kadınları ve gençleri insanlık mücadelesine hizmet ve öncülük eden bir güç haline gelmiştir. Geçen yirmi yıl içerisinde gereken değişim ve dönüşümü PKK’nin tam olarak gerçekleştirememiş olması onun bir eksikliği olurken, bunu engellemek için devletin ve AKP iktidarının geliştirdiği saldırılar karşısında gerillanın ve halkın büyük direnişi de kazanımları koruyan bir rol oynamıştır.

Geçen mücadele sürecine ilişkin bu kısa özeti vermemiz, şimdi geçmişin hata ve eksiklerini eleştirirken ve yine artık aşılmış mücadele ve örgüt biçimlerini sona erdirirken geçmişe doğru yaklaşmamız, inkârcı bir konuma düşmememiz içindir. Çünkü PKK örgütsel yapısını feshederken, bunu tersine çevirmek isteyenler, baştan beri PKK’nin yanlış olduğunu söyleyenler, PKK gerçeğine inkârcı yaklaşanlar olacaktır. Böylesi yeminli Önderlik ve PKK düşmanları adeta pusuda yatmakta ve fırsat kollamaktadır. İşte bu gerçeğin iyi bilinmesi ve böylesi saldırılara karşı uyanık olunması ve etkili mücadele edilmesi gerekir. Bunun için, söz konusu inkârcı yaklaşımlardan etkilenmemek kadar, eleştiri ve özeleştiri ile söz konusu inkârcı saldırıları birbirine karıştırmamak ve bu saldırılara karşı mücadele etmeyi bilmek gereklidir. Bu noktada devletçi Kürt milliyetçiliğinin ve sağı-soluyla Türk özel savaş sisteminin saldırılarına karşı uyanık ve tedbirli olmak önemlidir.

Değerli Yoldaşlar!

Ölçü ve tartıya vurulduğunda PKK’nin artılarının çok fazla olduğu gerçeği asla inkâr edilemez. Aslında bu durumu Kürt halkı ve dostları, özellikle Kürt kadınları ve gençleri çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla bu durumu burada bu denli ifade etmemiz de pek gerekli olmayabilir. Apocu Önderlik ve PKK, Kürdistan tarihinin son elli yılına damgasını vuran ve aslında bitmiş olan Kürtlüğü özgürlük ölçülerinde yeniden dirilten bir gerçekliği ifade etmektedir. Kürtler bilinç, örgütlülük ve eylem olarak özgürlük ölçülerine bu dönemde ulaşmışlardır. Kısaca PKK, Kürt tarihi açısından yeni bir milat ve Kürdistan’da yeni özgür Kürtlüğün doğuşu olmuştur. Kürdistan’da özgür yaşama ve demokratik ulus toplumuna bu temelde ulaşılmıştır.

Ancak esas yön böyle olmakla birlikte, bu demek değildir ki PKK’nin yapması gerekip de yapamadıkları ve de yanlış yaptıkları hiçbir şey yoktur. Kuşkusuz yapamadığı ve yine hatalı ve eksik yaptığı şey çoktur. Tabi bütün bunlar da bizim için ciddi bir eleştiri ve özeleştiri konusudur. Öncelikle şu genel belirlemeyi yapmak hatalı değildir: PKK adına yapılan pratikler büyük çoğunlukla Apocu çizgiye göre yetersiz ve zayıf olmuştur. Yani uygulama çizginin gerisinde kalmıştır. Ayrıca zaman zaman çizgi dışı pratikler de olmuştur. Bu durumu Önder Apo, “Düşüncelerimi ancak yüzde beş oranında pratikleştirebiliyorum” sözleriyle ifade etmiştir.

Geriye dönüp pratik sürece baktığımızda, örneğin Siverek direnişinin çizgi karşısında hatalı olduğunu, yine kentten dağa çıkarken ve bireysel eylemcilikten gerillaya geçerken ciddi zorlanma ve hataların yaşandığını görürüz. Yine 15 Ağustos 1984 Atılımı temelinde gelişen gerillaya karşı dar, tutucu, savunmacı, çeteci yaklaşımların fazlasıyla dayatıldığı bilinmektedir. Gerillanın 1990’ların başında stratejik saldırı ile askeri zafere gidememesi de önemli bir değerlendirme konusudur. Bu konuda Türkiye devrimci hareketi ve dünya sosyalist güçleri gibi stratejik müttefik olarak ele alınan güçlerin yaşadıklarının payı da elbette önemlidir; fakat kendini çözüm gücü haline getirememesi de gerillanın yaşadığı hata ve eksiklik nedeniyle olmuştur. 1990’ların ilk yarısında askeri zafere yürünemediği gibi, siyasi çözümün de önünün açılamaması, ulus-devlet paradigmasıyla PKK’nin tam sonuca ulaşamadığını açıkça ortaya koymuştur. Bu noktada gereken teorik-ideolojik değişimle birlikte gündeme gelen stratejik değişikliği de yapamamayı Önder Apo bir tıkanma etkeni olarak görmekte ve ondan sonrasını ise “Aşırı tekrar” olarak ifade etmektedir. Aslında PKK’nin temel strateji ve örgüt değişimini o dönemde yaşaması gerektiğini belirtmektedir.

İşte bu nedenle olacak ki, PKK uluslararası komplo saldırısını engelleyememiş, 15 Şubat komplosunun gerçekleştirilmesinin önünü alamamıştır. Komployu görme, anlama ve komploya karşı mücadele etmede PKK’nin yaşadığı çok ciddi hata ve eksiklikler olmuştur. 15 Şubat komplosuna ve İmralı tecrit, işkence ve soykırım sistemine bu nedenle gelinmiştir. Yine komplo sonrası süreçteki mücadelede de ciddi hata ve eksiklikler yaşanmıştır. 2002-2004 tasfiyeciliğinin zamanında yeterince görülememesi veya bunun önlenememesi bunun başında gelmektedir. Bu durumu Önder Apo, ancak paradigma değişimini geniş ifadeye kavuşturarak ve PKK’nin yeniden inşasını gündeme getirerek önlemiş ve aşmış, tasfiyeciliği tasfiye etmiştir.

Demokratik Uygarlık Paradigması temelinde son yirmi yıl boyunca yapılamayanları ve yapılanlarda yaşanan hata ve eksiklikleri de çok iyi görmek gerekir. Zira bugün ve gelecek açısından bu sürecin dersleri çok daha anlamlı ve öğreticidir. Bunun için, başta yönetim üyeleri olmak üzere tüm parti kadrolarının bu sürece bütünlüklü ve derinlikli yaklaşması, sonuç veren bir eleştiri ve özeleştiri yaklaşımı geliştirmesi, yapılamayanların ve hatalı yapılanların derslerini doğru ve yeterli çıkartarak kendini mutlaka bunlar temelinde eğitip yenilemesi gerekir. Çünkü önümüzdeki sürece katılım ve sürecin başarısı bu temelde gerçekleşecektir. Yine yeni paradigma temelinde bugün yaşanan durum, tıpkı eski paradigma temelinde 1990’ların başında yaşananlara benzemektedir. Yani yeni paradigma temelinde yeterli düzeyde başarılı bir pratik geliştirilemediğini göstermektedir. Zira yeterli bir başarı olsaydı, bugün böylesi süreçleri yaşamak durumunda kalmazdık. Zaten bu durumu da çoğunlukla “Yeni paradigmaya giremedik” kavramıyla ifade ve itiraf etmekteyiz.

Geçen yirmi yıla baktığımızda şunları görüyoruz: Yeni paradigma bizi toplumla daha çok bütünleştirecekken, genelde hareketin kitleselleşmesi büyürken kadrolar olarak toplumdan en çok koptuğumuz dönemi yaşıyoruz. Daha çok toplumcu, komünal örgütlenme ve yaşamı geliştirecekken, bireyciliğin ve maddiyatçılığın en fazla olduğu dönemi yaşıyoruz. Dikkat edilirse, ideolojik çalışmalar demokratik modernite temelinde etkili bir zihniyet ve yaşam tarzı devrimi geliştirmiyor, toplumcu kişilik ortaya çıkarmıyor, kapitalist modernite liberalizminin bireyciliği aşırı düzeyde yaşanıyor, erkek egemen zihniyete karşı mücadele ve kadın özgürlüğü temelinde özgür yaşamı geliştirme çok zayıf. Kısaca ideolojinin toplumsallaştırılamadığı, bu temelde bir toplum eğitiminin ve örgütlenmesinin geliştirilemediği, dolayısıyla öncülükte de ciddi bir bireyciliğin ve etkisizliğin yaşandığı bir durum mevcuttur.

Kitle çalışmasında doğru dürüst bir demokratik toplum eğitimi ve örgütlenmesi yapamadığımız, dolayısıyla çok sözünü ettiğimiz inşa çalışmalarını ilerletemediğimiz açıktır. Her şey bürokratik kurum olarak var, ama içleri boş ya da devlet ve iktidar çizgisinde işliyor. Yeni paradigmanın kavramlarını kullanıyoruz, ama büyük çoğunlukla eski paradigmanın özellikleri yaşanıyor. Siyasette ve diplomaside toplumcu hattı geliştirmede çok zayıfız; bu çalışmayı ya yapamıyoruz ya da iktidar ve devlet sınırlarını aşamıyoruz. Askeri alanda toplumsal öz savunma eğitim ve örgütlenmesini geliştirip gerçekleştiremedik, dağda toplumdan kopuk ve tümüyle kuşatılmış bir gerilla düzeyinde kaldık; bu durum bir yandan kayıp vermemizi artırdığı gibi, bir yandan da savaşımızın propaganda ve siyasi etkisini zayıflattı. Giderek çok dar bir alanda ancak etkili savaşabilir hale geldik.

Bütün bunlar, söylemde ne kadar ifade edersek edelim, zihniyet ve tarz olarak yeni paradigmayı tam olarak esas almadığımızı ve hayata geçirmediğimizi gösteriyor. Bugün yaşadığımız zorlukların esas sorumlusu da bu durum oluyor. Giderek adeta bu durum neredeyse kanıksanır hale geliyor. Önder Apo’nun mevcut çıkışını, bir de bu duruma müdahale olarak görmemiz ve buna göre doğru ve yeterli bir özeleştirel yaklaşımla kendimizi düzeltip yenileyerek yeni sürece hazırlamamız gerekiyor. Tüm yoldaşlar bilmeli ki, bu temelde ciddi ve net bir özeleştiri sürecindeyiz. Önder Apo, “Kongre birkaç ay sürecek, yenilenmek gerekiyor” derken esasta bunu kastediyor. Aslında mevcut Önderlik girişimini bu durumumuza yönelik bir müdahale olarak görüp, yeni perspektifler temelinde tüm kadrolar olarak hepimizin ciddi bir özeleştiri ve yenilenme süreci yaşamamız gerekiyor. Bundan sonra Önderlikle ancak bu temelde yürünebileceğini iyi bilip de gereğini yerine getirmemiz büyük önem taşıyor.

Değerli Yoldaşlar!

Kuşkusuz demokratik modernite paradigmasını anlama ve uygulamada yaşadığımız sorunlar, içine düştüğümüz hata ve eksiklikler, geçen yirmi yılda devrimci mücadele yürütmediğimiz anlamına gelmemektedir. Süreçlere ve pratiğe tek yanlı ve inkârcı yaklaşım doğru değildir. Tersine yeni paradigma temelinde geçtiğimiz yirmi yıl içinde çok önemli çalışmalar yürütülmüş ve büyük bir mücadele verilmiştir. En başta uluslararası komplo saldırıları kırılmış ve komplonun başarısı önlenerek komplo boşa çıkartılmıştır. Hareketin kitleselleşmesinde ve özellikle kadın özgürlük devriminin gelişiminde önemli ilerlemeler olmuştur. Özgürlük mücadelesi dört parça Kürdistan’a yayılarak tüm Ortadoğu’yu ve dünyayı etkiler hale gelmiştir. Rojava Özgürlük Devrimi ve DAİŞ’i yenilgiye uğratan direniş, tüm insanlığa yeni bir umut ve heyecan kazandırmıştır.

Geçen yirmi yılın ilk on yılı çok yönlü taktikler savaşımı biçiminde geçerken, son on yılı ise Özgürlük Hareketimizi ezmeyi, imha ve tasfiye etmeyi amaçlayan “Çöktürme eylem planı” temelindeki topyekûn faşist-soykırımcı saldırılara karşı Hareketimizin, halkımızın ve dostlarımızın tarihi topyekûn direnişine sahne olmuştur. Bu süreçte özellikle Zap merkezli tüm Medya Savunma Alanlarında ve Kürdistan’ın dört bir yanında kahraman gerilla güçlerimizin geliştirdiği fedai direnişi, tüm mücadeleye öncülük ederken, her türlü faşist-soykırımcı saldırıyı kırıp planı da boşa çıkartmayı bilmiştir. Özellikle Zap merkezli Medya Savunma Alanlarında yaşanan tünel savaşı, özgürlük direnişimizin fedailikte yeni bir zirve yapmasını ortaya çıkartmıştır. NATO destekli bütün düşman saldırıları tim ve tünel koordineli savaşıyla kırılmış, düşmanın geliştirdiği istihbarat ve tekniğe karşı gerilla da kendi tekniğini öz gücüyle geliştirmiş, bu temelde ‘Çöktürme eylem planı’ çökertilmiştir. Kahraman gerilla direnişi öncülüğünde kadın ve gençlik hareketlerimizin, halkımızın ve dostlarımızın gösterdiği kesintisiz direniş, 10 Ekim 2023 tarihinden itibaren geliştirilen Küresel Özgürlük Hamlesi, imha ve tasfiye amaçlı tüm düşman saldırılarını kırarak, devlet ve iktidarı tekrar Önder Apo’nun kapısını çalmak zorunda bırakmıştır. Bizi böyle bir kongreye ve yeni sürece taşıyan en temel gelişme işte budur. Evet bu mücadele iktidarı yıkmamış ve bizi bu temelde bir zafere ulaştırmamıştır, ancak Kürt düşmanı, sömürgeci ve soykırımcı faşist zihniyeti ve sistemi darbeleyerek, kriz ve kaosunu derinleştirerek, çöküş ve çözülüşün eşiğine getirerek, sistemi yeniden Önder Apo’yu muhatap almak zorunda bırakmıştır. Yeterli ve istenen düzeyde olmasa da bunun da önemli bir sonuç ve gelişme olduğu, son on yılda Hareketimizin ve halkımızın yürüttüğü büyük mücadelenin buna yol açtığı tartışma götürmez bir gerçektir. Öyle ki, AKP iktidarının ve TC Devletinin Önder Apo’ya baş vurmaktan başka bir çaresi kalmamıştır.

Bununla birlikte, mevcut sürece gelişimizde 3. Dünya Savaşının Ortadoğu’daki yayılımı, 7 Ekim 2023 tarihinde başlatılan Gazze Savaşının sonuçları, İsrail saldırıları karşısında Hamas ve Hizbullah’ın ağır darbe yemesi, Suriye’de Baas iktidarının yıkılması ile bölgedeki değişim sürecinin gelip İran ve Türkiye’ye dayanması da önemli bir rol oynamıştır. Bu durumun TC Devletinde ve AKP-MHP iktidarında yarattığı panik, ortaya çıkardığı beka korkusu, içten Hareketimizin ve Türkiye halklarının dayattığı demokratik değişime dıştan da ulus üstü sermaye sisteminin değişim dayatmasının eklenmesi, Devlet Bahçeli’yi harekete geçiren ve bilinen konuşmaları ve çağrıları yaptıran temel etken olmuştur.

İşte yaşadığımız mevcut sürece söz konusu siyasi ve askeri gelişmeler sonucunda ulaşılmıştır. Gerilla ve halk direnişimiz ile 3. Dünya Savaşının Türkiye üzerindeki etkilerini değerlendiren Önder Apo, söz konusu çağrılara karşılık vermek anlamında da söz konusu yeni süreci geliştirmiştir. Kısaca atmakta olduğumuz yeni adımların önemli bir ideolojik, örgütsel ve stratejik boyutu olmakla birlikte, yine çok önemli siyasi ve askeri gelişmelere de dayandığı açıktır. Bunlar Önder Apo ve hareketimiz tarafından yeterince değerlendirilmiştir ve tüm yoldaşlar bu durumu bilmektedir. Ancak yeni sürece yürürken, söz konusu bu gerçekleri de hiçbir zaman unutmamak ve bu temelde yaşanan gelişme ve değişimleri anı anına takip etmek gerekir.

Değerli Yoldaşlar!

Çok açık ki, gerçekleştirmekte olduğumuz PKK 12. Kongresi, bundan önce yapılmış olan 11. Kongreden 12 yıl sonra yapılmaktadır. Normal koşullarda ve tüzüğümüzün gereklerine göre, bu geçen süreçte iki kongre daha yapmış olmamız gerekirdi. Yani bu kongrenin 14. Kongre olarak yapılması gerekliydi. Ancak geçen dönemde zaman zaman Hazırlık Komitesi görevlendirip gereken pratik hazırlıkları yapmış olmamıza rağmen, söz konusu kongreleri gerçekleştiremedik. Bunda bir etken güvenlik konusu olduysa da esas etken kongre yapıp kongre düzeyinde yeni kararlar alacak düzeye ulaşamamamız oldu.

Bilindiği gibi, 11. Kongre Önder Apo’nun pratik yönlendirmesi, görevlendirme yapıp önümüze tarihi görevler koyması temelinde gerçekleşmişti. Yeni bir kongreye ulaşmak, işte bu tarihi görevlerin başarılmasını gerektiriyordu. Dikkat edilirse, geçen süreçte biz bu başarıyı tam olarak gerçekleştiremedik ve Önder Apo’nun yeni bir kongreyi gündemleştirmesinin zeminini yaratamadık. Dolayısıyla kongre düzeyinde yeni kararlar alma düzeyine kendimizi ulaştıramadık. Zaman zaman kongre yapmak için karar ve plan oluştursak da sonuçta bunları hayata geçirmek mümkün olmadı. Devrimci halk savaşı stratejisi temelinde yürütülecek mücadelenin gerektirdiği kararları alıp planları oluşturmak için de Merkez ve Yürütme Komite toplantılarımız yeterli oldu. Bu çerçevede gerektiği ve ihtiyaç olduğu kadar Merkez Komite ve Yürütme Komite toplantısını geçen süreçte yaptık ve tarihi direnişimizin ihtiyaç duyduğu kararları bu toplantılarda almaya çalıştık. Hem mücadelenin ve hem de örgütün ihtiyaçlarını bu toplantılarla büyük ölçüde karşıladık. Kuşkusuz bu durum eleştiri ve özeleştiri gerektiren hata ve eksiklikler içeriyor ve biz de sürece zaten bu temelde yaklaşıyoruz. Çizgi temelinde hata ve eksikliklerimizi nedenleriyle birlikte sorgulayarak doğru ve yeterli düzeyde derslerini çıkarmaya çalışıyoruz.

Şimdi 12 yıl sonra yeni bir kongre yapmamızın ve 12. PKK Kongresini gerçekleştirmemizin koşulları oluşmuş bulunuyor. Önder Apo yeniden devreye giriyor ve söz konusu kongreyi bizzat hazırlamış bulunuyor. Bizi kongre düzeyinde kararlar alacak noktaya ulaştırmış oluyor. Bu temelde, 12. Kongreye nasıl ulaştığımızı ve 12. kongremizin tarihi anlam ve önemini doğru ve yeterli düzeyde bilince çıkarmamız gerekiyor.

Dikkat edilirse, 12. Kongremiz, tıpkı 47 yıl önce gerçekleştirilen 1. Kongremiz gibi büyük tarihi bir önem taşıyor. Kuşkusuz bu 47 yıllık parti mücadelesinin yarattığı gelişmeler üzerinde yükseliyor ve hatta ilk kuruluş kongresinden daha fazla ve kapsamlı anlamlar içeriyor. 1. Kongre ile partinin resmen kuruluşu, ulusal yok oluşa giden tarihe radikal bir müdahaleydi ve yeni özgürlük tarihinin başladığının kararı ve ilanıydı. 12. Kongremiz de PKK ile yürütülen bir dönemi sona erdirme ve söz konusu özgürlük tarihinde yeni bir dönemi başlatmanın önünü açmayı ifade ediyor. 1. Kongre esas olarak Kürt halkına hitap eden bir çağrıydı; şimdi 12. Kongre Kürt halkıyla birlikte tüm ezilen halklara, başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm ezilen insanlığa hitap eden bir çağrı oluyor. Tüm ezilenlerin ve ezilen halkların kurtuluşunu başlatacak yeni bir mücadelenin önünü açmayı hedefliyor. PKK’nin örgütsel yapısını feshederek PKK adıyla çalışmaları durdurmak ve temel strateji olarak silahlı mücadeleyi sona erdirmek, Kürt özgürlüğünü ve her alanda demokratik toplum mücadelesini yeni stratejiler ve örgütlenmelerle yürütmenin önünü açmak anlamına geliyor. Dikkat edilirse, PKK isim olarak da demokratik modernite paradigmasının ideolojik esaslarını ve sosyal temelini ifade etmek açısından yetersiz kalıyor. Bu temelde gereken değişim ve dönüşümü zihniyet değişimi ve örgütsel yeniden yapılanma çerçevesinde yeterince gerçekleştiremedik; şimdi Önder Apo bu duruma müdahale ediyor ve kongre düzeyinde alınan kararlarla, PKK’nin feshi ve silahlı mücadelenin sona erdirilmesi gibi radikal tutumlarla söz konusu değişim ve yeniden yapılanmanın önünü açıp onları gerçekleştirmek istiyor. Önder Apo, kendini değiştirdi ve kararlaştırdı, buna dayanarak partiyi, bizleri değiştirmek istiyor; öncünün değişimine dayanarak da toplumu ve sistemi değiştirmeyi hedefliyor. Hepimizin 12. Kongreyi ifade eden bu gerçekleri doğru anlamamız ve kendi değişim ve dönüşümümüzü yaşayarak yeni sürece katılmaya kendimizi hazır hale getirmemiz gerekiyor.

Değerli Yoldaşlar!

Çok açık ki, PKK’nin örgütsel yapısının feshedilmesi devrimci özgürlük hareketinde mutlak bir son değil, tersine yeni bir başlangıçtır. Apocu Hareket, PKK adıyla yürüttüğü dönemi sonlandırıyor, PKK’yi tarihsel yerine oturtuyor ve kendisi için yeni bir dönemin önünü açarak böyle bir dönemi başlatıyor. Her şeyden önce bu gerçeği hepimizin çok iyi görmesi ve doğru bir temelde derinden anlaması gerekiyor. Kuşkusuz bu temelde kendini yenileyerek, Apocu hareketin yeni sürecine de hazır hale getirmesi gerekiyor.

Böyle bir köklü değişimin neden gerektiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Zaten son yirmi, hatta otuz yıldır böyle bir değişim ve dönüşüm sürecini yaşıyoruz. Önder Apo, 17 Mart 1993 ateşkesiyle böyle bir değişimin stratejik boyutunu gerçekleştirmek istedi. Ancak çeşitli nedenlerle bunu başaramadık. 1990’lı yıllar boyunca sosyalizm üzerine yaptığı değerlendirmelerle değişimin ideolojik ve örgütsel boyutlarını ortaya çıkarmaya çalıştı. Reel sosyalizmin yol açtığı ideolojik ve örgütsel bunalımı aşmak istedi. 15 Şubat 1999 komplosu ardından ve İmralı tecrit, işkence ve soykırım sistemi altında söz konusu bunalımı aşma çabalarını ve bu temeldeki yoğunlaşmalarını daha da derinleştirdi. 2001’de hazırladığı ‘Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa’ başlıklı savunmasında PKK’nin isminin değiştirilmesini gündeme getirdi. 2002 Nisan başında yapılan 8. Kongrede bu isim değişikliği gerçekleştirilerek, PKK’nin yerine KADEK örgütlenmesi gündeme getirildi.

Önder Apo, söz konusu ideolojik ve örgütsel bunalımı 2003-2004 sürecindeki yoğunlaşmalarıyla ve gerçekleştirdiği paradigma değişimiyle aştı. Bu temelde PKK’yi yeniden tanımladı ve esas olarak da tasfiyeciliğe karşı mücadelede bir tedbir olarak PKK’nin yeniden inşasını gündeme getirdi. Bir Halkı Savunmak adlı savunmasında temel ilkelerini ortaya koyduğu ekolojik, kadın özgürlükçü, demokratik toplum paradigmasını, beş ciltlik ‘Demokratik Toplum Manifestosu’ adlı savunmasıyla en geniş izaha kavuşturdu. Aslında geçen yirmi yıl içinde zihniyet, ideoloji, strateji ve örgütsel yapı olarak bu paradigmanın gereklerine göre kendimizi değiştirip yenilememiz ve yeniden yapılandırmamız gerekiyordu. İşte bunu doğru, yeterli ve tam olarak gerçekleştiremeyişimiz, 12. Kongre temelindeki mevcut radikal değişim ve kararlaşma durumunu ortaya çıkardı.

Zihniyet ve tarz olarak gerçekleştiremediğimiz değişim noktalarını, 12. Kongreye sunduğu Perspektifte Önder Apo, özet olarak bir kez daha ve net bir biçimde ortaya koyuyor. Dolayısıyla Perspektifte ifade edilen hususları hepimizin doğru anlaması ve derinliğine özümsemesi gerekiyor. Yönetim olarak biz, bunların tümüne katılıyoruz ve bu temelde kendimizi değişim ve dönüşüme uğratmayı esas alıyoruz. Apocu kadrolar olarak hepimizin, bunları doğru anlaması ve bu temelde zihniyet ve vicdan devrimini, kişilik devrimini gerçekleştirmesi gerekiyor.

Önder Apo, 12. Kongrenin alması gereken kararları somut olarak belirttiği gibi, bunun nedenlerini de çok açık bir biçimde ifade ediyor. Örneğin bu durumun sosyalist teori ve mücadele tarzı açısından içerdiği gereklilikleri, devletçi ve savaşçı sosyalizmin reel sosyalizm pratiğiyle çözülüp aşıldığını, demokratik siyaseti esas alan demokratik toplum sosyalizminin esas alınması gerektiğini net ifadelerle ortaya koyuyor. Bu temelde demokratik sosyalist mücadele ve enternasyonalist örgütlenmenin önemi üzerinde daha çok duruyor. Kuşkusuz bu durumun Kürdistan ve PKK üzerindeki etkileri, PKK mücadelesi ile Kürdistan’da ortaya çıkan yeni durum üzerinde de yeterince duruyor. Örneğin PKK direnişiyle artık Kürt inkârının ve imhasının boşa çıkartılmış, Kürt varlığının ve farkındalığının yaratılmış olduğunu, bunu amaçlayan PKK’nin tarihsel rolünü oynamış olduğunu, artık sürecin özgürlük sorununu çözmek haline geldiğini ve bunun da demokratik siyaset ve mücadele temelinde gerçekleştirilebileceğini belirtiyor.

Kürdistan ve Kürt özgürlüğü sorunu üzerine Önder Apo’nun belirttikleri çok net ve somuttur; bu nedenle üzerinde daha çok durmayı, doğru anlamayı ve mutlaka özümsemeyi gerektirir. Bir defa Önder Apo ulus-devlet ideolojisine ve bu temeldeki devletçi çözüm arayışına kesin olarak karşıdır. Ulusal kurtuluş savaşı da ulus-devlet çözümünün temel mücadele stratejisi olduğu için, artık buna da tamamen karşıdır. Kürt sorununda ulus-devlet çözümü yerine demokratik ulus çözümünü esas almakta, tüm Kürdistan parçaları için bunu gerekli görmekte ve bu temelde de ulusal kurtuluş savaşı stratejisi yerine demokratik siyasi mücadele stratejisini öngörmektedir. Dikkat edilirse, burada hem PKK’nin ortaya çıkış koşullarında Kürtlerin yaşadığı durumun aşılması ve hem de Önder Apo’nun gerçekleştirdiği paradigma değişimi nedeniyle program ve temel stratejide değişimin yaşanması söz konusudur.

Önder Apo’nun 12. Kongrede alınmasını istediği kararlar için sunduğu benzer gerekçeleri daha fazla ayrıntılandırmak mümkündür. Fakat bunlar oldukça somut, net ve anlaşılır bir biçimde Önder Apo’nun Perspektifinde ve Mektubunda vardır. Dolayısıyla onları tekrarlamaya çalışmanın pek gereği ve de anlamı yoktur. Hepimizin bu düşünceleri doğru anlayıp özümsememiz gerekmektedir. İşte o zaman Önder Apo gerçeğini doğru anlar ve katılırız, dolayısıyla başarılı bir uygulayıcı haline de geliriz. Böyle olunca, Önder Apo’nun yapmak istediğinin ne olduğunu, bir dönemi kapatıp yeni bir dönemi açmanın neden gerektiğini doğru ve yeterince anlar; işte o zaman da böyle bir süreci yaşamanın coşkusu ve heyecanı içinde oluruz.

Değerli Yoldaşlar!

PKK, Kürdistan tarihinin en şanlı dönemini yaratmıştır. PKK’lilik, Kürt kahramanlığının, yiğitliğinin, cesaret ve fedakârlığının adı olmuştur. Kadın özgürlüğü temelindeki özgür Kürt varlığını ve yaşamını temsil etmektedir. Kürt hakikatinin Apocu çizgide yeniden yaratılmasıdır. Kürdistan’da onur, şeref, bağlılık, fedailik çizgisindeki cesaret ve fedakârlık, dayanışma ve paylaşım PKK ile yeniden anlam bulmuştur. Apocu Hareket, PKK ismiyle tüm bunları yaratmıştır ve şimdi de 12. Kongre ile bu hakikati Kürdistan tarihindeki şerefli yerine oturtmaktadır. Bütün bunları tamamen kendi öz iradesi ve kararıyla, özgür yaşam ve demokratik toplumda daha ilerilere gidebilmek için yapmaktadır. PKK, her zaman Kürdistan tarihinin gerçek kahramanlık ve özgürlük hareketi olarak anılacak ve yaşayacaktır.

Çok açık ki, PKK tarihi, Kürt halkı ve özgürlük hareketi için çok güçlü ve büyük bir miras bırakmaktadır. Şimdi bu miras, Apocu Hareketin yeni yönelimleriyle hayata geçecek ve Kürdistan’daki özgür yaşam ile demokratik toplumu sürekli geliştirip ilerletecektir. PKK hakikatine bağlı kalınması ve yarattığı mirasın doğru kullanılması önümüzdeki süreçte çok daha büyük özgürlükçü ve demokratik gelişmelere yol açacaktır.

Peki bu nasıl olacaktır? Kuşkusuz hiçbir şey kendiliğinden olmadığı gibi, bu da kendiliğinden olmayacaktır. Kuşkusuz her şey kadınlar ve gençler öncülüğünde halkın öz gücüyle ve iradesiyle gerçekleşecektir. Fakat yine de örgütlenmiş ve eylemli kılınmış hakikat olan öncü kadronun işlevi belirleyici önemde olacaktır. Yani profesyonel fedai devrimciliğin rolü ve görevi bitmiyor, tersine daha büyük ve esas görev şemdi başlıyor. O halde, var olan tüm kadroların bu temelde kendilerini eğitim ve özeleştirel sorgulamayla yenileyip bu yeni sürece katması gerekiyor. Bunun için Apocu paradigmada sağlam ve bilinçli durmak önem taşıyor. Çok sağlam bir ideolojik ve örgütsel duruş gerekiyor. Farklı strateji ve taktiklerle mücadele etme ve sonsuz yaratıcı davranma gücünü göstermek gerekiyor. Özellikle önümüzdeki süreç açısından, resmi bir örgüt ve yönetim olmadan da düşüncenin ve ideolojinin yönetiminde örgütlü olarak durmayı ve yürümeyi başarmak gerekiyor. Bütün bunlar için de Önder Apo’ya bilinç ve inanç temelindeki katılımı daha da güçlendirmek gerekiyor.

Değerli Yoldaşlar!

Tarihimizi doğru anlayalım ve asla kendine göre davranıp da yanılmayalım. Tarihimize şöyle bir baktığımızda göreceğiz ki, önce APOCULUK vardı. Apoculuk bizde bir zihniyet, yaşam tarzı, ideoloji, örgüt ve eylem çizgisiydi. Önder Apo, “bu harekete adımı verdim” diyerek bunu kastetti. Apocu Hareket kendisini sırayla “Kürdistan Devrimcileri”, “Kürdistan Devrimci Gençlik Birliği” ve “Partîya Karkerên Kurdistan-PKK” olarak adlandırdı ve pratikleştirdi. Değişik alanlarda çok çeşitli örgütlenmeler ve toplumsal sistemler yaratarak Apocu Çizgiyi pratikleştirmeye çalıştı. Bu çerçevede Önder Apo’nun ifade ettiği “ağ örgütlenmesi” kapsamında Kürt toplumunu dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında bin bir türlü örgüt içine çekip önemli bir örgütlü toplum haline getirdi. Şimdi PKK’nin feshi, kuşkusuz Kürt toplumunun örgütsüz bırakılması anlamına gelmiyor. Böyle olursa, buradan Kürtlerin yok edilmesi sonucu çıkar. Nitekim Kürt toplumu örgütlü ve eylemli olduğu kadar vardır. Bu bakımdan asla yanlış anlamamak, yanıltıcı saldırılardan etkilenmemek ve hiç duraksamadan ve kesinti yaratmadan Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen barış ve demokratik toplumu inşa mücadelemizi yürütmek gerekir. Elbette bundan sonra PKK adıyla faaliyetler sona erdirilecektir, ancak Kürt toplumunun diğer demokratik siyasi örgütlenmeleri geliştirilerek sürdürülecektir. Fesihle öngörülen silahlı mücadele örgütlerinin, eğer uygun koşulları oluşturulursa silahsızlandırılması ve feshedilmesidir. Kürt toplumu içindeki ideolojik, siyasi ve toplumsal çalışmalar var olan demokratik örgütlülükleriyle devam edecektir. Hatta söz konusu örgütsel ağ daha da çoğaltılacak ve amaca uygun hale getirilecektir.

Açık ki bizler Apocularız. Doğru ve sağlam Apocular olursak, yani Önder Apo hakikatine Haki ve Kemaller gibi, Mazlum ve Hayriler gibi, Karasungur ve Agitler gibi, Fuat ve Rızalar gibi, Sara, Beritan ve Zilanlar gibi, Nuda, Viyan ve Şilanlar gibi, Delal, Çiçek ve Leylalar gibi bilinç ve inançla doğru katılırsak, o zaman her zorluğu yenip her engeli aşar ve önümüzdeki süreci mutlaka kazanırız. Hepimiz buna yürekten inanmalı ve böyle bir yaşam duruşunu esas alarak sonuna kadar bu temelde yürümeyi bilmeliyiz.

Bunlar temelinde tarihi 12. Kongremize başarılar diliyor ve başarılı olacağına da yürekten inanıyoruz. Kongrede bulunan yoldaşlardan başlamak üzere tüm kadın ve erkek yoldaşları, 12. Kongre kararlarını doğru anlayıp başarıyla uygulamaya, Apocu Çizgide kendini yenileyerek yeni sürece hazır ve kararlı birer militan haline getirmeye, Apocu çizgiye bilinç ve inanç temelinde doğru katılmaya ve Önder Apo etrafında daha güçlü kenetlenmeye çağırıyoruz!

Kürt özgürlüğünü ve demokratik toplum sosyalizmini yaratan PKK, her zaman yaşayacak ve anılacaktır!

Her zaman kendini yenileyen ve zaferden zafere koşan Apocu Çizgide ileri!

Şehid Namirin!

Bijî Rêber APO!

4 Mayıs 2025

PKK MERKEZ KOMİTESİ"