GÖRÜNTÜLÜ

Sefkan Kobanê: Türk devleti HTŞ üzerinden Suriye'yi karıştırıyor

Kürt sorununun çözüm tartışmalarında iktidarın zamana oynadığına dikkat çeken Sefkan Kobanê, Suriye'de Türk devletinin HTŞ üzerinden Kürt karşıtı bir pozisyonda yer aldığını belirtti.

SEFKAN KOBANÊ

Türkiye'de Kürt sorununun çözümü ekseninde devam eden süreçte, Kürt tarafından önemli adımlar atıldı. PKK'nin savaşı durdurma kararı ve kongrede aldığı kararlar, bir kez daha Kürt tarafının çözüm tartışmalarına dair samimiyetini ortaya koydu. 

Fakat buna rağmen, AKP iktidarı tarafından sorunun çözümüne yönelik yasal ve hukuki zeminde hiçbir adım atılmadı. 

Sürece ilişkin gelişmelere dair Yazar Sefkan Kobanê, ANF'nin sorularını yanıtladı.


Türkiye’deki Kürt sorununun çözümü ve diyalog tartışmalarına ilişkin PKK'den önemli adımlar geldi. PKK'nin fesih kararı verdiği 12. Kongre’de alınan kararlar kamuoyuyla paylaşıldı. Bu kararlarda Önder Apo'nun özgür çalışır ve yaşar koşullarının sağlanmasına vurgu yapıldı. Diğer yandan, henüz silahların bırakılmadığına, silah bırakma koşullarının sağlanması için geniş anlamda hukuki ve siyasi zemine dikkat çekildi. Nasıl değerlendiriyorsunuz PKK'nin aldığı bu kararları?

PKK, üzerine düşen tarihi misyonu oynarken aldığı kararlarla birlikte, bundan sonraki sürecin pratik yönetimini Önder Apo'ya bıraktı. Kendisini feshetmeyle birlikte, bundan sonraki süreci tümüyle Önder Apo'nun yönetmesi koşuluna bıraktı.

Buradaki amaç; kongrede ortaya çıkan kararları yürütecek olan Önder Apo'nun hem çalışma hem yaşam koşullarının düzeltilmesi ve özgürlüğünün sağlanması gerektiğini vurgulamaktır. Aynı zamanda, PKK'nin feshedilmesi ve silahlı mücadelenin bitirilmesi konusunda alınan kararların uygulanması için Önder Apo'nun ‘umut hakkı’ temelinde özgürlüğünün sağlanması gerektiği belirtildi.

En önemli karar budur. Bu karar olmadan diğer kararların hiçbirinin uygulanamayacağını; çünkü bundan sonraki yönetimin ve yürütmenin Önder Apo'da olduğunu belirten bir süreç başladı. Bu tarihi kararla birlikte süreç, Türkiye ile yürütülecek müzakerelere kalıyor. 

Türk devletinin bu noktadaki yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorunu silah bırakmaya indirgeyen bir yaklaşım var. Hatta adım atmayan bir tutumu da gözlemliyoruz. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Türkiye devleti oyalamaya, zamana oynamaya çalışıyor. Amerika'nın Suriye'den geri çekilmesi halinde yeni bir fırsat çıkar mı diye kolluyor. Geri çekilme olursa, Kürtlerin Rojava'daki ve Başûr'daki kazanımlarını kırpmak için fırsat kolluyor.

Böyle dönemlerde, stratejik olmayan, yeniden yapılanma sürecine denk düşmeyen ve kendi ifadeleriyle ‘Kürt-Türk ittifakını stratejik ele almayan’ günlük, taktiksel bir yaklaşım var. Bu durum, yeterince kararlı olmama ve kendisini yeni duruma göre planlamama olarak belirtilebilir.

Bu, iktidar içindeki kliklerin çatışması mıdır? Bu konuda AKP içerisinde ikili oynama durumu var. Bunun da onlara hiçbir şey kazandırmayacağı ortada. Süreç çok hassas. Tarihi zaman artık geri dönülemeyecek bir noktada. Tarihin akışının gerisine düşen, farklı temelde yaklaşan güçler tarihin çöp tenekesine gitti. Ulus devletçilikte ve milliyetçilikte böyle ısrar edenlerin sonu belli. 

Bu konuda Erdoğan ve Bahçeli arasında bir yaklaşım farkı olduğu konuşuluyor. Mesela Bahçeli komisyon öneriyor, Erdoğan ve çevresi karşı çıkıyor. Bu ne anlama geliyor, nasıl görüyorsunuz? 

Tabii ortaya çıkan durum biraz böyle. Bu, çeşitli açıklamalarla sürekli ortaya çıkıyor. Devletin içerisindeki belli bir kesim, norm kesimi ya da devletin içerisindeki bu süreci yürütmek isteyenlerle istemeyenler arasında; ayrıca AKP içinde savaştan rant sağlayan belli bir klik ile diğer kesimler arasında sürekli bir ikilik yaşanıyor. Diplomatik ve politik anlamda, parti ve saraydaki çıkarları için bir çelişki var.

Bu çelişki konusunda da sürekli kamuoyuna yapılan açıklamalar var. Türkiye'nin hukuk ve demokratik normlara dönmesine yönelik MHP'den açıklamalar geliyor, ama AKP zamana yaymaya, oyalamaya çalışıyor.

Oyalamanın ötesinde derinleşen antidemokratik uygulamalar var. CHP'ye dönük operasyonlar sürüyor ve Kürt Özgür Hareketi'nden bu uygulamalara dönük 'iktidar muhalefeti bölmek istiyor' şeklinde eleştiriler geldi. Kürt sorununun çözümünde demokrasi olmazsa olmaz deniyor. Siz nasıl görüyorsunuz iktidarın bu tutumunu? 

İktidara gelmek isteyen kesimler arasında, iktidar çatışması temelinde ortaya çıkan bir durum var. Sonuçta her iki güç de devlet içinde, merkezde yer alan devletin en önemli kanatları. Bunlar arasında bir çatışma var, yani devlet içi bir iktidar çatışması.

Devlet için bu iktidar çatışması, demokrasiye dönülmedikçe; kişisel, parti çıkarları temelinde, salt kendi ailesel ya da grup çıkarları ekseninde hareket etmek Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Bu yüzden, burada taraf olmayan -özellikle CHP'nin içindeki demokrasiden, barıştan yana bu sürece destek veren kesimlere- sonuna kadar destek verilmeli.

Burada muhalefete dönük bu saldırılarla, demokrasi yanlısı kesimin önünü almak istiyorlar. Bu sürece destek ancak demokrasi temelli mücadeleyle mümkün. Yoksa iktidar çatışmasına yedeklenme veya CHP ya da AKP'nin yedeğine düşme gibi bir durum olamaz. İktidar çatışmasının Kürt tarafına ya da demokrasi cephesine kazandırmayacağı ortada.

Peki Önder Apo'nun kongreye gönderdiği raporunda Kürtlerin önümüzdeki dönem mücadelesine dair ne var? 

Yeni bir özgür yaşamın örgütlenmesi var. Demokratik Modernite’nin 21’inci yüzyılın koşullarına uygun, kadın özgürlükçü temelde demokratik bir toplumun inşası var. Bu inşa için toplumun ve politik güçlerin üzerine düşen görevler var.

Tüm kurumlarıyla, kuruluşlarla; köyden başlayarak mahalleye, sokağa, kadına, gence kadar tüm toplumsal kesimleri içine alan çok boyutlu bir mücadele var. Bundan nedenle mücadele yeni başlıyor: Toplumu yeniden örgütleme var.

Önder Apo bunu yirmi yıl önce de belirtti. 2010 yılında yazdığı ‘Demokratik Ulus Manifestosu’ ile de bunu belirtti, fakat bu uygulanamadı ve yeterince anlaşılamadı. Yetersizlikler ortaya çıktı. Kürt Özgürlük Hareketi bu konuya öz eleştirisel temelde yaklaştı.

Şimdi yapılmayanları yapma, Demokratik Ulus'u inşa etme süreci var. Demokratik Ulus'u inşa ederken, herkesin topyekun seferber olması gereken bir süreç. 

Demokratik Ulus'un inşası ne demek? Yani Önder Apo'nun çağrısını olumlu görmek ya da sahiplenmek yetiyor mu? Ya da toplumun bu sürecin öznesi olması için bu süreçte neler yapması gerekiyor?

Toplumun tümden kendini örgütlemesi gerekiyor. Komünler temelinde, tabandan başlayarak; ekonomik, düşünsel, eğitim alanında; kooperatifler temelinde, kadın öznelinde, mahallede, sokakta, kendisini idare edebilmeli. Şimdi örgütleme zamanıdır bu. Şimdi örgütlenen güç, kendisini ayakta tutar.

Devlete rağmen toplumun örgütlenmesi bu. Burada toplum güçlenecek, kendisini ifade edecek ve idare edecek. Mahallelerden başlayarak meclislerin, kendileri için karar alma ve tartışma zeminlerini oluşturması gerekiyor.

Örgütlenen bir toplum, eyleme kalkan bir toplumdur. Tabii bu süreçte talepler öne sürülmeli, alternatifler üretilmeli. Belediyelerin daha demokratik, daha özgür, daha inisiyatifli bir şekilde, komünal temelde çalışabilmesi için; dayanışma içerisinde, ortak çalışan bir özneye dönüşmeleri gereken bir süreç işlemeli.

Toplum burada öznedir. Kendisi için yapıyor. Yaptıkça kendisini ifade eder, örgütlenir. Demokratik siyaset böyle güçlenir. 

Son olarak, bu mesele ile Rojava merkezli gelişmelerin bağlantılı olduğu söyleniyor. Siz nasıl görüyorsunuz? Türk devleti Suriye'de hala Kürt karşıtı pozisyonda mı duruyor?

Rojava'da denklemin henüz yerli yerine oturmadığı belli. Hala bir karmaşa söz konusu ve sistemin nereye evrileceği belli değil. Birçok gücün içerisinde yer aldığı, müdahalelerin olduğu Suriye denklemi henüz yerli yerine oturmadı.

Kuzey ve Doğu Suriye'deki Özerk Yönetim, bu süreçte Suriye'deki yönetimi siyasal islamcı eksenden ve sağ Baasçılık temelindeki zihniyetten uzaklaştırmaya ve dönüştürmeye çalışıyor. Onunla mücadele etmeye çalışıyor ve aynı zamanda müzakereler de devam ediyor; aktif bir şekilde heyetler gönderiliyor. Hem demokratik mücadele hem de müzakere yürütüyorlar. Çeşitli adımlar attırılmaya çalışılıyor.

HTŞ'nin içinde de birçok farklı güç var ve bu güçler şu anda karşı güçler, birbirleriyle çelişen güçler. Mesela Deyrazor'da HTŞ'ye bağlı ya da Türkiye destekli güçler harekete geçiyor. Türkiye bölgeyi karıştırmaya çalışıyor. 

Yani Türkiye, Kürt karşıtı pozisyonda mı? 

Tabii ki, mutlaka zayıflatarak, güçsüz bir konuma getirip müzakerelere oturtmak istiyor. Taleplerini azaltmaya çalışıyor. QSD'nin güçlü bir şekilde görüşmelerde yer almasını engellemeye, Özerk Yönetim'in meclislerini ve bütünlüğünü zayıflatmaya çalışıyor. Eğer yapabilse, Dêrazor'daki çeşitli güçleri -parayla satın aldığı güçleri- devreye koymaya çalışıyor. Bunu HTŞ adı altında da yapabilir, aşiretler adı altında da.

Türkiye silah bırakmayı dayatmaya devam ediyor. Kim silah bırakacak? Nasıl bırakacak? Tüm dünyanın terörist olarak gördüğü güçlerin arasında, Kürtlerin silah bırakması nasıl istenebilir? Silah bırakması gerekenler HTŞ ve onun içinde yer alan güçlerken tam tersine, kendi kimlik haklarını savunan ve özgürlüğü için mücadele eden QSD'ye karşı bu dayatma yapılıyor. Bu, onların zihniyetini ortaya çıkarıyor.

Burada özel ve psikolojik bir savaş uygulanıyor. Baskı yapılmaya çalışılıyor. Ama bu sürecin yürütülebilmesi için Önder Apo, direkt müzakerelerle bağlantılı bu süreci yürütmelidir. Suriye'nin birliği, ancak demokratik bir Suriye ile mümkün olabilir. Dürzi, Alevi, Ermeni ve tüm bölge halklarının birliğini sağlayacak demokratik bir Suriye için mücadele ediliyor.