Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi adına 14 eylemcinin 17 Aralık’tan bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olduğu hatırlatılan mektupta, aynı amaçla HDP Milletvekili Leyla Güven’in ise 7 Kasım’dan bu yana bedenini açlığa yatırdığı kaydedildi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin Birleşmiş Milletler’in (BM) insan hakları kıstaslarını ihlal ettiği dile getirilen mektupta, cezaevlerinin yanı sıra Güney Kürdistan, Büyük Britanya, Hollanda, Kanada, Avusturya, Almanya ve Strasbourg’da 297 kişinin tecride karşı açlık grevinde olduğu bilgisi paylaşıldı.
‘TECRİTLE AYNI ANDA BASKI VE KATLİAMLAR ARTTI’
Öcalan’ın 7 yılı aşkın bir süredir avukatlarıyla, son üç yıldan bu yana da aile üyeleriyle normal görüşlerinin engellendiği kaydedilen mektupta, “Bu sadece temel insan haklarına yönelik ağır bir ihlal değil, aynı zamanda AKP-MHP iktidarının Türkiye’deki demokratlar ve muhaliflere yönelik baskı ve katliam politikalarının bir parçası olduğu dile getirildi. “AKP-MHP rejimiyle birlikte Türkiye tümüyle bir hukuk devleti olmaktan uzaklaşmıştır” denilen mektupta, binlerce HDP’li seçilmişin yanı sıra parti üyeleri, akademisyenler, gazetecilerin baskılara maruz kaldığı belirtildi. Mektupta, HDP’li seçilmiş belediye eşbaşkanlarının yerlerine kayyum atamalarına dikkat çekilirken, tüm bu baskı politikalarına ek olarak Rojava, Şengal ve Güney Kürdistan’da Kürtler, Araplar ve Süryaniler başta olmak üzere halkları hedef alan uluslararası hukuka aykırı işgal saldırıları ve katliamların yoğunlaştığı bilgisi verildi.
‘ÖCALAN’LA MÜZAKERELER SIRASINDA İNSAN ÖLÜMLERİ YAŞANMADI’
Türkiye’deki mevcut politikanın Kürt Halk Önderi’yle 2015 yılına kadar süren müzakerelerin Erdoğan tarafından sonlandırılmasının sonucu olduğu vurgulanan mektupta, Öcalan’a yönelik tecriden ardından Kürt halkına ve muhaliflere karşı baskılar ve savaşın geldiğine işaret edildi. Müzakereler döneminde çatışmaların olmadığı ve insan kayıplarının yaşanmadığı dile getirilen mektupta, aynı dönemde Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesi konusundaki fikirleri ifade edilebildiği ve bu yönlü çaba sarfedilebildiğine dikkat çekildi.
BARIŞ UMUDUNUN BÜYÜDÜĞÜ ANDA ERDOĞAN SÜRECİ BİTİRDİ, TECRİDİ BAŞLATTI
Günümüzde Rojava’da hayata geçirilen halkların, dinlerin ve cinsiyetlerin ortak ve özgür birlikte yaşamını temel alan projenin 2015 seçimlerinde HDP’yi yüzde 13’lük bir oy oranına taşıdığı hatırlatılan mektupta, Öcalan’ın mimarı olduğu HDP’de Türk, Kürt, Ermeni, Asuri-Süryani, Laz, Çerkez, Alevi, Êzidî, Hristiyan ve Müslümanların temsil hakkı bulduğu belirtildi. Mektupta devamla şöyle denildi: “Toplumsal barış ve demokrasi umudu bu demokratik gelişme sayesinde büyümüştü. İşte tam da bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan Sayın Öcalan’la diyalogu sonlandırdı ve ülkeyi bir açık cezaevine dönüştürdü. Sonrasında barbar DAİŞ ve El Nusra çeteleriyle Rojava’ya saldırdı ve böylelikle Kürt düşmanı savaş politikasını Türkiye sınırlarının ötesine taşıdı.”
‘TALEPLERİMİZ ORTADOĞU’DAKİ TÜM HALKLAR, İNANÇLAR VE FARKLILILKLAR İÇİNDİR’
“Kamuoyu bizlerin yaşamı çok sevdiğimizi ve tıpkı bir zamanlar Gandhi’de olduğu gibi, savaş ve katliamların daha fazla insanın yaşamına mal olmaması için açlık grevine girdiğimizi bilmesi gerekir” denilen mektupta, açlık grevinin sadece Kürtler için değil, Ortadoğu’daki tüm halklar ile inançların yanı sıra kadınlar, gençler, gazeteciler ve akademisyenler gibi geniş çevreler için yapıldığının altını çizildi.
Mektubu kaleme alan Yüksel Koç, devamla, “Alman kamuoyunun bu insani talepleri desteklediğini biliyoruz” derken, Almanya ve Türkiye’nin siyasi, ekonomik, askeri ve diplomatik ilişkilerine yer verildi.
ALMAN HÜKÜMETİ AKPM KARARININ HAYATA GEÇİRİLMESİNİ SAĞLAYABİLİR
Almanya’nın 22 Ocak’ta Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) tecride karşı kabul edilen karar tasarısının hayata geçirilmesinde ve sorunun çözümünde öncü rolü oynayabileceğinin vurgulandığı mektupta, “Aynı zamanda Almanya’dan gelen açlık grevi eylemcilerinin yaşamında sorumluluğu olan Alman federal hükümeti çabalarını arttırmalı ve kendi Kürt politikasını Türkiye’de Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde değiştirmelidir” denildi.
Mektupta Alman hükümetinin AKPM’nin kabul ettiği karar tasarısındaki önerilerin hayata geçirilmesi yönünde Türkiye üzerinde etkide bulunması ve açlık grevi eylemcilerinin insan haklarının korunması ile barış müzakerelerinin başlatılması gibi taleplerine yönelik bir çağrıda bulunmasının eylemlerde ölümlerin yaşanmasının engellenmesinin ilk adımı olacağına vurgu yapıldı.
‘TÜM RİSKLERE RAĞMEN TALEPLER KARŞILANINCAYA KADAR SÜRECEK’
Eylemin 59’uncu gününde 8 eylemcinin sağlık durumunun kritik olduğu bilgisi verilen mektupta, devamla şu çağrı yapıldı: “Buna rağmen bizler, insan haklarının güvenceye alınması ve barış müzakereleri gibi taleplerimiz karşılanıncaya kadar açlık grevini sürdüreceğiz. Alman siyasetine çağrımız; ölümleri engellemek ve bu taleplerin uygulanması için makul tüm çabaları hayata geçirmesidir.”
ALMAN KAMUOYUNA HÜKÜMET VE KURUMLAR NEZDİNDE ÇABA SARFETME ÇAĞRISI
Alman kamuoyuna devreye girmesi yapılan mektubun sonunda, barış aktivistleri olarak taleplerinin demokrasi, barış, eşit haklar, kadın özgürlüğü ve savaşın sonlandırılması anlamına geldiği dile getirildi. Mektup Alman kamuoyuna yönelik şu çağrıyla sonlandı: Alman kamuoyundan isteğimiz; bu taleplerimizin aracısı ve destekçisi olarak çaba sarfetmesi ve böylelikle Alman hükümeti ile sorumlu tüm kurumları harekete geçmeye zorlamasıdır.”