Yıllardır akıbetleri bilinmiyor: Araçları karakol yanında bulundu

İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, 1997 yılında araçları jandarma karakoluna yakın mesafede bulunup, bir daha izlerine rastlanmayan Zozan ve Orhan Eren çiftinin akıbetini sordu.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemlerinin 636’ıncı haftasında sanal medyadan açıklama yaptı. Açıklamada, 25 Eylül 1997 tarihinde Amed2in Lice ilçesinden Kulp’a gitmek üzere yola çıktıktan sonra araçları Angül Jandarma Karakolu’na 50 metre mesafede bulunup, izlerine rastlanmayan Zozan ve Orhan Eren çifti hatırlatıldı.

İHD Kayıp Yakın Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz ve Avukat Serhat Eren olaya ilişkin bilgiler verdi.

SÜRGÜNDEN SONRA 'KAYBOLDU'

Akdeniz, Kulp ilçe merkezinde ikamet eden çiftten Zozan Eren’in Kulp Sağlık Ocağında hemşire, Orhan Eren’in ise Lice ilçesinde infaz koruma memuru olarak görev yaptığını kaydetti.  Çiftin ortadan kaybolmasından üç hafta önce Zozan Eren’in ‘PKK’ye yardım ettiği’ gerekçesiyle Diyarbakır Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ne sürgün edildiğini belirten Akdeniz, şu bilgileri paylaştı:
“Kulp Kaymakamı, Zozan hemşireyi makamına çağırıp kendi isteğiyle tayinini buradan aldırmasını ister. Daha sonra Kaymakamlıkta görevli olan iki polis Zozan’a ‘sen PKK’lilere ilaç gönderiyorsun, onun için gitmek zorundasın’ der.

ARAÇLARI KARAKOLA YAKIN YERDE BULUNDU

Diyarbakır’a tayini çıkan Zozan, annesi 24 Eylül 1997 tarihinde o esnada çocuklarının yanında bulunduğu Kulp’taki annesini arayarak yarın eşi Orhan ile birlikte gelip çocuklarını aldıktan sonra Diyarbakır’a döneceklerini söyledi. Anne Pembe Toprak, 25 Eylül akşamı kızı ve damadı gelmeyince endişelenmeye başladı. Gece saat 24.00 civarında Orhan’ın çalıştığı Lice’deki cezaevinin başsavcısını telefonla arayan Toprak, kızı ve damadından haber alamadığını söyleyerek endişelerini paylaştı. Bu telefondan yaklaşık iki saat sonra Orhan’ın iş arkadaşı arar ve Orhan’ın arabasının Lice’ye bağlı Angül Jandarma Karakolu’nun 50 metre yakınlarında terk edilmiş bir vaziyette bulunduğunu söyler ve gerekli yerlere başvurmasını tavsiye eder.

İç hukuk yollarında bir netice alamayan aile, davayı AİHM’e taşır. 21 Şubat 2005 yılında AİHM ‘yaşam hakkı ihlali’nden Türkiye’yi mahkûm eder.

Daha sonra iddialara göre, gözaltında kaybedilen Sadık ve Seyithan Ulusmaskan kardeşlerin yakınları, kendi kayıplarını araştırırken bir hemşire ile eşinin gözaltında olduğunu JİTEM elemanlarından duyduklarını anlatır. Kaybedildikleri tarihten bugüne Zozan ve Orhan Eren’in akıbetinden bir daha haber alınmaz.”

TÜRKİYE MAHKÛM OLDU

Zozan ve Orhan Eren çiftinin ortadan kaybolmasına dair hukuki süreci anlatan Av. Serhat Eren, olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmediği için davanın AİHM’e taşındığını ve Türkiye’nin mahkûm edildiğini ifade etti.
Eren, “Bu dosyayla ilgili uzun süreli uğraşlar neticesinde aracın durdurulduğu ve çiftin kaçırıldığı yere yakın noktada bir mezarın olduğunu ve bu mezarda iki kişinin olabileceğine dair bir bilgiye ulaştık. Bu bilgi, bir aile tarafından biz avukatlara ulaştırıldı. Bu olayla ilgili aileyle konuştuk, soruşturma dosyasını takip eden Lice Cumhuriyet Başsavcılığıyla 2014-2015 yılları arasında görüştük. Bu mezarın Zozan ve Orhan’ın mezarı olabileceğini savcılığa illettik. Savcı, ‘oraya keşfe gidelim, kazı çalışması yapalım’ şeklindeki talebimizi kabul etti. Kazı gününü de belirledik ama savcı ‘güvenlik’ gerekçesiyle kazının yapılacağı yere gidilemeyeceğini belirti ve oraya hala gitmiş değiliz."

Soruşturma dosyasının sonrasında Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan Lice Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği söyleyen Eren, dosyanın hâlâ burada olduğunu kaydetti.