Covid-19: Dijital takip uygulaması yayılıyor

Avrupa’nın bir çok ülkesinde koronavirüs pandemisi gerekçesiyle mobil takip uygulaması tartışılıyor. İnsan hakları örgütleri ise endişeli.

Cep telefonu çıkışlı verilerin kullanılması, özel yaşam verilerinin korunması etrafında tartışmalara konu oluyor. Resmi açıklamalara bakılırsa, bu proje gönüllülük temelinde her bireyi, enfekte olmuş biriyle temas kurup kurmadığı konusunda bilgilendirmeyi hedefliyor.

Alman hükümeti de, Singapur’dan esinlenerek koronavirüs pandemisi gerekçesiyle mobil takip uygulaması başlatmaya hazırlanıyor.

Alman hükümetinin dijital konseyi üyesi, araştırmacı ve iş veren Chris Boos, geliştirilmekte olan projenin merkezine yer alıyor. Le Figaro gazetesine konuşan Boos, ilk takip uygulamasının Nisan sonuna çıkabileceğini belirtirken, herkesin bunu istediğini savundu. Boos, “Ama önce test edilmesi ve güvenlik anlamında tasdik edilmesi gerekiyor” dedi.

Ne tür teknik çözümler önerdikleri sorulduğunda Boos, “Öncelikle, havuç ve lahana kıyaslamasının önüne geçmek için sistemin özgün bir tedbire (cep telefonu sahipleri arasındaki temaslar) dayanması gerekiyor. Sonra, özel yaşamın korunması gerekiyor. Ne konum verileri, ne SİM kartı numarası gibi telefon kimliği verileri kullanılmıyor. Son olarak, aynı platformları kullanan ülkelerde özgürce seyahat edebilmek için sistemin uluslararası alanda uyumlu olması gerekiyor” diye belirtiyor.

NÜFUSUN YÜZDE 60’ININ KULLANMASI GEREKECEK!

Her ne kadar gönüllülükten bahsedilse de Oxford Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, eğer virüsün yayılmasını engelleyecek başka tedbirler yoksa nüfusun yüzde 60’ının bu mobil uygulamayı kullanması gerekecek.

Almanya’nın esin kaynağı olarak gördüğü Singapur’da 20 Mart’tan beri uygulanan dijital takip ikinci bir dalgayı engelleyemedi. Ancak diğer ülkeler bu uygulamayı dayatmaya hazırlanıyor.

Fransa, Singapur’daki uygulamanın kopyası “Stop Covid” adlı uygulamayı hayata geçirmeye hazırlanıyor. Hükümet, halen iki vaya üç hafta zamana ihtiyaç olduğunu belirtiyor.

Çin zaten yaygın bir şekilde yüz taraması yapan gözetim kameraları ve hastaları tespit etmek adına farklı teknolojik takip yöntemleri uyguluyor. Benzer şekilde İsrail de mobil verilerini kullanarak, hastaları ve temas vakalarının konumlarını belirlemeye çalışıyor. Güney Kore’de de aynı yöntem uygulandı ve yayılmanın engellenmesinin dijital takip sayesinde olduğu iddia edildi.

Avrupa’da İtalya, İspanya, Norveç, Belçika, Fransa zaten telefon operatörleri nezdinde veri topluyor. Yakında Birleşik Krallık, Portekiz ve Yunanistan da bunlara katılacak.

ANONİMLİK MÜMKÜN DEĞİL

Yetkililer daha önceki uygulamalarda olduğu gibi verilerin anonim kalacağını öne sürüyor. Ancak mevcut teknolojik gelişmeler, uzmanlar ve yayınlanan raporlar, bunun gerçek olmadığına işaret ediyor. 2019 yılında Imperial College London ve Belçika’daki Louvain Katolik Üniversitesi araştırmacılar, komum verilerini kullanarak sadece 15 demografik karakteristikten hareketle bireylerin yüzde 99,98’sinin kimliğini yeniden tanımlananın mümkün olduğunu kaydediyordu. Bu sonuç, verilerin anomimleştirilmesinin gizliliği koruduğuna ilişkin argümanı geçersiz kılıyor. Ayrıca devletlerin, korkunç bir alışkanlık haline getirdiği bilgilerin ve gözetimin merkezileştirilmesi gerçeği gözler önünde.

KRİZLERİ FIRSAT BİLEREK...

Ayrıca geliştirilmekte olan uygulama virüs bulaşmış bir kişiyle sırtları dönük olarak mı, yüz yüze mi olunduğuna yanıt veremiyor. Bununla birlikte bir kişinin enfekte olmuş bir zemine dokunmasının da önüne geçebilecek bir uygulama değil. Diğer bir ifadeyle mucize yaratacak bir uygulamadan söz edilmiyor.

Devletlerin krizleri fırsata dönüştürerek geliştirdiği yeni kontrol mekanizmalarının, krizin sona ermesinden sonra da kalıcı hale getirilmesinden endişe ediliyor. Sadece son 20-30 yıllık geçmişe bakıldığında her kriz zamanlarında uygulamaya konulan istisnai tedbirlerin, sonra da bir şekilde devam ettiği görüldü.

Le Momde diplomatique dergisinde yazan Serge Halimi, “Felaket zamanında böyle gözetim aygıtları bir referandum gibi herkes tarafından kabul görüyor, ama her zaman kendilerini doğuran acil durumlardan sonra da hayatta kalıyor” diye uyarıyor.

Helimi’ye göre koronavirüsten önce de sicil bilgilerini vermeden trene binmek zaten imkansız hale gelmiş, internette banka hesabını kullanmak için telefon numarası yazılması dayatılıyor, dışarıda gezmek video kaydına alınmanın garantisiydi. Ancak sağlık kriziyle birlikte yeni bir eşik aşıldı. Bir çok ülkede dronlar yasak alanlara girişleri denetliyor. Örneğin Güney Kore’de yerleştirilen alıcılar vücut ısısını tanıma yoluyla, bir kişi topluluk için tehdit oluşturduğunda hemen yetkilileri uyarıyor. Polonya’da vatandaşların kendi telefonlarına evde kalmayı denetleyen bir uygulama indirme ve polisin habersiz ziyaretleri arasında tercih yapmaları gerekiyor. Çin durumu çok daha ileri aşamalara taşıyor. Koronavirüs bu süreci hızlandırdı. Bu nedenle 2020 yılı Çin açısından kilit bir aşamayı ifade ediyor. Sosyal Kredi Sistemi (SKS) tüm ülkede hayata geçirilecek. Bu yıl içerisinde tüm insanları notlarla değerlendirecek 600 milyonu aşkın kamera yerleştirilecek. Zaten 400 milyon kamera yerleştirilmişti. Küreselleşme karşıtı hareket Attac, kendi internet sayfasında bir süre önce yayınladığı bir analizde, “Çin’deki durum, toplum üzerindeki kontrolü arttırmak için acil durumların ne düzeyde kullanıldığını bize gösteriyor” diye uyarmıştı.