Çin'de kadın ve insan hakları savunucuları ağır baskı altında

İnsan hakları savunucu Yuan Weijing, Çin'de kadın ve insan hakları savunucularının ağır baskı altında bulunduğunu, göz altında kaybedildiklerini söyledi.

Harald  Edelstam Vakfı, 2018 yılı İnsan Hakları Ödülü’nü Çin’deki insan hakları ihlallerine karşı verdiği mücadeleden dolayı Li Wenzu'ya verdi.

Ülkeyi terk etmesi yasaklandığı için ödül törenine katılamayan Wenzu’nun ödülü kendisi de insan hakları savunucusu olan arkadaşı Yuan Weijing tarafından alındı.

Ödülü almak için İsveç'e gelen Weijing ile Çin'deki gelişmeleri, hükümetin gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerini konu alan bir söyleşi gerçekleştirdik.

Weijing'in eşi Wang Quanzhang insan hakları aktivistlerinin topraklarına el konulan köylüler ile dini ve etnik azınlıklarının avukatlığını yaptığı için 2015 yılında gözaltına alınmış.

Devletin “709 Vuruş” olarak adlandırdığı operasyonda gözaltına alınan aralarında Weining'in eşinin de bulunduğu 300'ü aşkın avukat ve yüzlerce insan hakları aktivistinden uzun süre haber alınamamış.

KAYBEDİLENLERİ ARAMAK İÇİN ÖRGÜTLENDİLER

Yakınları “709-Aile” adını verdikleri bir örgütlenmeye giderek kaybedilen ve tutuklanan avukat ve insan hakları aktivistlerinin izini sürmüş. Serbest bırakılmaları için kampanya ve yürüyüşler örgütlemiş. 2 yıl süren mücadelelerin sonucunda 14 avukatın dışında tutuklananların tamamı serbest bırakılmış.

Eşinin görme engelli olduğunu, engelli insanlar, farklı inanç ve kökenden oldukları için baskıya uğrayanların avukatlığını yaptığı için polisin baskılarına uğradığını söyleyen Weijing, eşinin tutuklanmasıyla sonuçlanan gelişmeleri şöyle özetledi:

“2005 yılında Çin hükümeti, yeni aile planlamasının uygulanması için baskı ve şiddeti artırdı. Hamile kadınlar hangi haftada olduklarına bakılmaksızın kürtaj yapmaya zorlandı. İkiden fazla çocuk doğuran kadınlar zorla kısırlaştırıldı. Ben ve pek çok kadın bu uygulamaya karşı çıktık. Kadınların kaç çocuk doğuracaklarına kendilerinin karar vermeleri gerekir. Devlet buna müdahale etmemeli. Eşim de benim gibi düşündüğü ve kadınların haklarını savunduğu için baskı ve tehditlerle karşılaştı. “

CEZAEVLERİ VE EV HAPSİNDEKİLERE KÖTÜ MUAMALE

Önce eşi ve çocuklarıyla birlikte ev hapsine alındıklarını ve daha sonra eve gelen polislerin eşini aldıklarını ve uzun süredir ondan haber alamadığını söyledi.

Aylar sonra eşinin cezaevinde tutulduğunu öğrendiğini söyleyen Weijing, “Eşim resmi evraklarda sahtecilik yapmak ve devlet kurumlarına zarar vermek gibi temelsiz suçlamalarla 4 yıl 3 ay hapis cezasına çarptrıldı. Saçlarını zorla kestiler. Cezaevinde eşimi ziyaret etmem yasaktı. Cezaevinde mahkumlara yapılan baskıları anlattığım için bana da baskı yapmaya başladılar” dedi.

Wiejing, eşinin daha sonra serbest bırakıldığını ancak ev hapsine alındığını belirttikten sonra yaşadıklarını şöyle ifade etti:

“Ev hapsinde bulunduğumuz 1,5 yıl süresince evdeki bilgisayarlar, mobil telefonlar ve diğer elektronik aygıtlara el koydular. Amaçları dış dünyayla iletişim kurmamızı engellemekti. Doktora bile gitmemize izin vermediler. Çocuklarımız okula gidemedi. Evin etrafında 30 civarında polis ve bekçi sürekli nöbet tuttu.”

Evden dışarı çıkabilmek için değişik plan yaptıklarını ve iki metre uzunluğunda tünel kazdıklarını ancak tünelin polisler tarafından fark edildiğini söyleyen Weijing, kaçma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra baskıların daha da arttığını, birkaç polisin ev içinde nöbet tutmaya başladığını ve zaman zaman polislerin fiili saldırılarına uğradıklarını belirtti.

BASKILAR ARTTIKÇA DİRENİŞ DE ARTIYOR

Komşuların olanları duyurması üzerine pek çok kişinin kendilerine uygulanan baskılara tepki gösterdiğini söyledi.

 

İşçi, köylü ve azınlık halklar ve insan hakları aktivistleri üzerindeki baskıların duyulmaması için hükümetin internete ağır sansür uygulandığını söyleyen Wiejing, “Ama bu denetim ve baskılar arttıkça hükümet daha fazla direniş ve tepkiyle karşılaşıyor. Çin'deki sorunların kaynağı gelir eşitsizliği. Ülkenin kaynaklarının % 95'i % 5'lik bir azınlığın denetiminde. Hükümet Çin'in ekonomisinin oldukça güçlü olduğunu söylüyor. Ama ekonomisi güçlü olan % 5'i geçmeyen azınlık.  Sıradan halk geçim sıkıntısı içinde. Çocuklarını üniversitelerde okutamıyor. Birçok aile çalışabilmek için çocuklarını evebeynlerine bırakmak zorunda” dedi.

Wiejing, “Azınlık halklar daha fazla baskı altında. Tibetli ve Uygur çocuklarının kendi dillerinde eğitim alma hakları yok” diyerek azınlıklar üzerindeki baskılara dikkat çekti.

ÇİN KENDİ HALKINA DEĞİL BAŞKA ÜLKELERE YATIRIM YAPIYOR

Çin'in Afrika ülkeleri başta olmak üzere başka ülkelere büyük yatırımlar yaptığını hatırlatan Wiejing, “İşçiler, köylüler ve yoksul halkın yaşam koşullarını düzeltmek için bir şey yapmıyor. Pek çok Çinli parası olmadığı için doktora gidemiyor. Ama sırf propaganda yapmak için Afganistan'da  kalp sorunları olan çocukları Çin'e getirtip tedavi ettiriyor. Pek çok ülkeye de ekonomik yardımda bulunuyor ama amacı Birleşmiş Milletler de bu ülkelerin desteğini almak” diyerek Çin hükümeti'nin politikalarına tepki gösterdi.