Hindistan ve Çin’den sınırda devriye anlaşması

Hindistan, 2020'deki ölümcül çatışmalardan bu yana gerilimin yüksek olduğu Çin sınırında devriye faaliyetleri konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı.

Hindistan Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili olan Vikram Misri, “Hindistan ve Çin arasındaki sınır bölgelerinde sınır çizgisi boyunca devriye gezmenin yöntemleri konusunda bir anlaşmaya varıldı” dedi. Misri, Hintli ve Çinli diplomatik ve askeri müzakerecilerin son birkaç haftadır yoğun temas halinde olduğunu belirtti.

Anlaşma, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in de katılacağı Rusya'nın Kazan kentindeki Brics zirvesine katılmasından bir gün önce duyuruldu. Bu gelişme, iki ülke arasında yıllardır devam eden sınır gerilimlerinin yatışması için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

SINIR ANLAŞMAZLIKLARI VE ÇATIŞMALAR

Hindistan ve Çin, zaman zaman çatışmalara sahne olan 3.500 kilometrelik bir sınırı paylaşıyor. En son Haziran 2020'de, Tibet ile Hindistan'ın Ladakh bölgesi arasındaki sınırda yaşanan göğüs göğüse çatışmada en az 20 Hintli ve 4 Çinli asker hayatını kaybetmişti. Bu olay, iki ülke arasındaki tansiyonu önemli ölçüde yükseltmiş ve sınır hattındaki devriye faaliyetlerini neredeyse durma noktasına getirmişti.

Çin, Hindistan'ın kuzeydoğusundaki Arunachal Pradesh eyaletinin tamamında hak iddia ederek, burayı Tibet'in bir parçası olarak görüyor. 1962 yılında iki ülke arasında yaşanan sınır savaşı, Çin'in askeri zaferi ve Aksai Chin platosunun Pekin'in kontrolüne geçmesiyle sonuçlanmıştı. O tarihten bu yana, her iki ülke de birbirlerini sınır çizgisi boyunca toprak ele geçirme çabası içinde olmakla suçlamaya devam ediyor.

BRICS ZİRVESİ ÖNCESİ KRİTİK ADIM

Hindistan ve Çin arasında varılan bu devriye anlaşması, iki ülkenin diplomatik ve askeri gerilimleri azaltma çabalarının bir parçası olarak görülüyor. Anlaşmanın, Hindistan ve Çin'in sınırdaki durumu istikrara kavuşturması ve bölgedeki tansiyonu düşürmesi bekleniyor. Brics zirvesi öncesinde yapılan bu duyuru, her iki ülkenin de çözüm arayışında olduğu ve diyaloğa açık olduklarının göstergesi olarak değerlendirildi.