'Tarihi direnişin temeli ideolojik duruş, fedai ruh ve Apocu yoldaşlıktır'

 Telsizden gerillalara mesaj veren Karayılan, paradigma temelinde yoğunlaşma ve yakalanan partileşme düzeyinin gerillayı yenilmez güç yaptığını söyledi. Karayılan, "Bu tarihi direnişin temeli ideolojik duruş, fedai ruh ve hakiki Apocu yoldaşlıktır" dedi.

Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan 23 Ekim günü telsiz cihazı üzerinden gerillalara mesajlar verdi. Murat Karayılan. konuşmasında şu hususlara dikkat çekti:

“Başlarken Bêrîtan (Gülnaz Karataş) yoldaşın şehadetinin 29’uncu yılında Bêrîtanlardan Şîlan Goyîlere tüm şehitlerimizi anıyor, onlara verdiğimiz sözü yineliyoruz. Hakeza Cumali, Çavrê, Botan, Zinarîn ve Rêber yoldaşlar şahsında Bazên Zagrosê ve Cenga Xabûr Devrimci Hamleleri’nde şehadete ulaşan tüm yoldaşları saygıyla anıyor, Özgür Önderlik Özgür Kürdistan’a ulaşma amaçlarını gerçekleştireceğimizin sözünü veriyoruz.

Bugün Avaşîn, Zap ve Metina’daki direnişin altı ayı tamamlanıyor. Eğer 10 Şubat’taki Garê direnişini başlangıç olarak ele alırsak, bu direniş süreci 8 buçuk ayını tamamlamaktadır. Bu geçen süreçte çok önemli gelişmeler yaşandı. Çok önemli sonuçlar açığa çıktı. Soykırımcı-faşist AKP-MHP rejimi 2021 yılını halkımıza ve hareketimize yönelik saldırısında zirve yılı olarak planladı. Amaçları Başûrê Kurdistan’ı ve Kürdistan Özgürlük Gerillası’nın üslendiği tüm alanları bu yıl içerisinde işgal etmekti. Bu şekilde gerilla güçlerini bu alanlardan çıkartmayı ve hareketimizin merkezini tüm dağıtmayı; böylelikle hareketin komuta koordine merkezini ortadan kaldırmayı planladılar. Medya Savunma Alanları’na yani Başûrê Kurdistan’a dönük böylesine büyük bir hamle gerçekleştirdiler. Ama Türk devletinin tek başına bu planı gerçekleştirebilmesi mümkün değildir.

Bunun için Önder Apo’ya dönük gerçekleşen Uluslararası Komplo’nun başını çeken ABD, Almanya, İngiltere gibi güçler de bu planı onayladı ve destek verdi. Yine Irak hükümeti üzerinde durdular ve Irak hükümetinin de onayını aldılar. Bir iç ayak olarak KDP’yi de bu sürece kattılar. Bu biçimde Ocak ayında planlarını tamamladılar. Amaçları kesin sonuç almaktı. Bu şekilde Uluslararası Komplo’yu tamamlayarak başarıya ulaştırmak istediler. Yani hareketimizi koordinesiz bırakarak tasfiye sürecine koyup imha etmek istediler.

Bilindiği üzere bu planın ilk hamlesini Garê’ye dönük gerçekleştirdiler; ancak orada kırıldılar ve amaçlarına ulaşamadılar. Bunu görünce, “o zaman sınırımızdan başlarız ve sonuna kadar gideriz” dediler ve bu temelde 23-24 Nisan gecesi büyük bir saldırı gerçekleştirdiler. Amaçları Avaşîn, Zap ve Metina’yı kısa sürede işgal ettikten sonra Garê ve Kandil’e yönelmekti. Hedefleri kesin sonuç almak üzerineydi. Bu yüzden 2-3 ay içinde işgali tamamlamayı planlamışlardı.

SON 6 YILDIR ÇÖKTÜRME PLANI KONSEPTİ TEMELİNDE SAVAŞTILAR AMA BAŞARAMADILAR

AKP-MHP faşist rejimi Yeni Osmanlı hayalleriyle hareket ediyor. Bunlar hava güçlerine çok aşırı güveniyorlardı. Çünkü kimi yerlerde sonuç almışlardı. Bunlar, “gerilla karşısında da aynı sonucu alırız; gerillanın tüm üslenme yerlerini vururuz ve işgal ederiz’’ diyorlardı. Hakeza hem uluslararası destek, hem de bölgedeki bazı güçlerin desteğini almışlardı ve ellerinde yüksek teknoloji vardı. Bu yüzden kesin sonuç alacaklarına dair kendilerine çok güveniyorlardı. Eğer Garê’deki hezimetten iyi sonuç çıkarsaydılar, belki bu planlarında bir değişiklik yaparlardı. Ama Kürdistan Özgürlük Gerillası’nın 40 yıllık tecrübesi vardır; Apocu zihniyete sahip fedai bir güçtür. Eğer güçlerimizin bu hakikatini göz önüne alsalardı, belki böyle bir planlamaya gitmezlerdi. Ama siyasi amaçları vardı ve böyle şeyleri asla düşünmek istemiyorlardı. Onlar kesin sonuç almak, böylece Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek ve faşist sistemlerini kalıcılaştırmak istiyorlardı.

Aslında Türk devletinin Kürdistan Özgürlük Hareketi karşısındaki stratejisi önceki dönemlerde yenilgiye uğratılmıştı. Yani hem Kürt halkını asimilasyon ve soykırıma uğratma stratejileri hem de Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etme stratejileri sonuç almadı ve sonunda Türk ordusu yenildi. Ama AKP, MHP ve Ergenekon rejimi çağın teknolojik gelişmelerinden yani hava güçlerinden ve güdümlü füzelerden yararlanarak devleti yenilgiden kurtarmak ve kendileri için yeni bir dönem başlatmak istediler. Ama bunu başaramadılar; son 6 yıldır Çöktürme Planı Konsepti temelinde savaştılar ama başaramadılar. Bunun için bu yılı bir zirve yılı yapma temelinde, kapsamlı bir savaşı geliştirerek kesin başarmak istediler. Ama soykırımcı faşist AKP-MHP rejimi bu yılda da başarmadı ve sonuç alamadı.

Onların tüm saldırılarına rağmen hareketimizin duruşu, özellikle de İmralı işkence sisteminde Önder Apo’nun büyük iradi duruşu ve tarihi direnişi tüm mücadele alanlarında büyük bir etki yarattı. Tüm halkımızda, zindanlarda, Kürt siyasetinde gün geçtikçe etkisini güçlendirdi ve Kürdistan Özgürlük Hareketi’nde bir duruş açığa çıktı. 

GERİLLA DEVRİMCİ HAMLELERLE AKP-MHP FAŞİST REJİMİNİN PLANLARINI TIKADI

Diğer yandan Kürdistan Özgürlük Gerillası düşman saldırılarına karşı Devrimci Halk Savaşı perspektifi temelinde taktik arayış içerisindeydi. Gerilla bu çerçevede yeni taktik açılımlar ve gelişmeler açığa çıkardı. Önder Apo paradigmasını ve süreci doğru bir şekilde okuma gerillanın temel gündemi oldu. Bu çerçevede Kürdistan Özgürlük Gerillası bir değişim dönüşüm çabası içerisine girdi. Bu temelde yeni gerilla, dönem gerillası, uzman gerilla tim savaş tarzında derinlik kazandı. Yine Medya Savunma Alanları’nda hareketli ve yarı-hareketli gerilla perspektifi geliştirildi. Özgürleştirilmiş alanlarda stratejik savunma temelinde yoğunlaşmaya gidildi. Bu temelde yeraltı yöntemleri ve savaş tünelleri yeni bir taktik yaklaşım olarak ortaya çıktı ve gerilla Bazên Zagrosê ve Cenga Xabûr Devrimci Hamleleri ile AKP-MHP faşist rejiminin planlarını tıkadı.

Bu süreçte gerilla taktik konusunda iki önemli yeniliğe gitti: Birincisi, gerillada uzmanlık ve tim savaş tarzını geliştirme; ikincisi ise, özgürleştirilmiş alanların savunulmasında tünel savaş tarzını geliştirmeydi. Her iki yöntem de hava güçlerini ve güdümlü füzeleri sonuçsuz kıldı. Yani düşman sürekli olarak istihbaratla ve keşifle tespit etme, füzelerle bir bir hedefleri vurma ve ortadan kaldırma hesabı yaptı. Ama hedefler küçülüp arazide kaybolunca ya da yer altına çekilince, düşmanın vurup da yok edeceği bir hedef kalmadı. Aynı zamanda bu yerler düşmanın yüreğine korku salan direniş mevzilerine dönüştü. Düşmanın yaptığı hesap yanlış çıktı ve sonuç alamadı.

PARADİGMA TEMELİNDE YOĞUNLAŞMA GERİLLAYI YENİLMEZ GÜÇ YAPTI

Kuşkusuz bu öyle kolay olmadı. Her şeyden önce Önder Apo çizgisinin güçlerimizde yarattığı ideolojik, felsefik inanç ve kararlılık en büyük temeldir. Yani eğer Apocu ideolojik ve fedai temel olmasa, bunlar da olmazdı. Kadın Özgürlüğüne Dayalı Demokratik-Ekolojik Toplum Paradigması temelinde gelişen yoğunlaşma ve gerilla içerisinde yakalanan partileşme düzeyi gerillayı yenilmez bir güç yaptı. Bu, gerillanın yenilmezliğinin esas faktörüdür. Kadın Kurtuluş Çizgisi temelinde, yaşamda eşitliğin gelişmesi ve yoldaşlık ruhuyla kurulan ilişkiler çok güçlü bir zemin yarattı. İster kadın ister erkek, eğer tüm arkadaşlar arasında Apocu yoldaşlığın derinliği ve fedakarlık olmasaydı, bu düzeyde direniş de olamazdı. Yani bu tarihi direnişin temeli ideolojik duruş, militanca kararlılık, fedai ruh ve hakiki Apocu yoldaşlıktır. 4 yıldan bu yana Yeniden Yapılanma Projesi gündemimizdedir. Yeniden yapılanmanın bir yanı da aynı zamanda partileşmedir. Bunda da bir düzey yakalandı.

GERİLLA DİRENİŞİNDE ÖNDERLİĞİN VE ŞEHİTLERİN EMEĞİ VAR

Kürdistan Özgürlük Gerillası’nda bugün ulaşılan bu düzey, şehitlerimizin kanı ve yoldaşların emeğiyle yakalanmıştır. Bu, bir hakikattir. Eğer bugün soykırımcı-faşist Türk sömürgeciliği ve çağın teknolojisi karşısında yürütülen bir gerilla direnişi varsa ve bu direniş sonuç almışsa, bunun temelinde çok büyük bir emek vardır; Önderliğin, şehitlerin ve arkadaşların emeği vardır.

Başta Şoreş, Rojhat ve Seyfilerin Garê’de sergiledikleri kahramanlık, hem savaş tünelleri hem de arazi savaşı taktik perspektifimizin ilk ayaklarını ortaya koydular. Bu, bizim için çok önemliydi. Orada düşmanın kırılması ve taktiksel çıkış perspektifimiz gerçekleşti ve sonuç aldı. Kuşkusuz bu aynı zamanda bir ruh da yarattı. Ondan sonra Zendûra ve Mamreşo’da Rêber, Hêjar, Serhed ve Sarya yoldaşlar öncülüğünde gelişen direniş Şoreşlerin ruhunun devamı oldu, fedailiği daha da derinleştirdi ve tünel savaşlarında önemli sonuçlar açığa çıkardı. Bunun yanında Metina’nın Qaşura alanında komutan Rêber ve Çekdarların, Zap’ta komutan Bawer ve Delalların, Avaşin’de ise Şerzan ve Ronahî yoldaşların emek ve kahramanlıklarıyla arazide gelişen hareketli ve yarı hareketli gerilla savaşı çok önemliydi. Bununla beraber her ne kadar eksiklikleri de barındırsa, uzman gerilla ve tim savaşının uygulanmasında da bir düzey yakalandı. Bu beraberinde çok önemli sonuçlar ortaya çıkardı ve taktik yöntemi netleştirdi. Özgürleştirilmiş alanları korumak için tünel savaşları ve uzman tim yöntemine dayalı arazide gelişen gerilla savaşının kazanabileceği bir kez daha ispatlandı. Eğer bu faktörler birbirini tamamlarsa, insan düşmanı yenebilir. Bu tablo, değerli kahramanlar şahsında bir kez daha gözler önüne serildi. Bunun için bu kahramanlara çok şey borçluyuz. Bu dönemde yaşanan şehadetlerden çıkarılan dersler temelinde yeni dönemde Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin başarıya giden yolunun hangi taktik ve yöntemlerle gerçekleşeceğini netleştirdiler.

GIRÊ SOR VE WERXELÊ DİRENİŞLERİ SAVAŞIMI YENİ BİR ZİRVEYE TAŞIDI

Bu tecrübeler temelinde yaşanan Girê Sor ve Werxelê direnişleri savaşımızı yeni bir zirveye taşıdılar. Özellikle tünel savaşları yöntemlerinde adeta yeni bir sayfa açtı. Buralarda gelişen mücadele, ideolojik duruştaki kararlılık, fedaileşme ruhu ve yine uzman gerilla düzeyi Apocu militan direnişinde yeni bir sayfadır. Bu yoldaşlar tünel ve arazi savaşı yöntemlerinde derinleşmeyi esas aldılar, çok ağır bir sorumluluğu omuzladılar; tarihi bir rol oynamak istediler ve bu rolü oynadılar. Bu militanca duruş, kararlılık ve fedailik yeni yöntemlerle şimdiye kadar birçok konudaki muğlaklığı ve bilinmeyen hususları netleştirdi. ‘’Çağın teknolojisine karşı özgürleştirilmiş alanlar nasıl savunulabilir’’ sorusu çerçevesinde tarihi sonuçlar açığa çıktı.

Bu 8 buçuk aylık süreçte genel olarak kanıtlanan ne oldu? Günümüzde yeterli teknik imkanları olmayan halkların büyük ordulara ve çağın teknolojisine karşı nasıl direnebilecekleri, zafere gidebilecekleri ve taktiklerinin neler olduğu açığa çıktı. Bu yüzden 8 buçuk aylık direniş süreci çok değerli ve onurludur. Hatta sadece bizim için değil, sömürgeci hegemon güçlerin pençesi altındaki tüm ezilenlere yeni yol ve yöntemleri gösterdiler. Bu yüzden çok önemliydi. Burada sadece tünel savaşları değil, esasında uzman timlere dayalı gerilla savaşının, manevra kabiliyetinin düşmanın tüm istihbarat ve tekniğini boşa çıkarabileceği açığa çıktı ve önemliydi. Derin gizlilik, öz disiplin ve ince kamuflajın istihbaratı işlevsiz kılıp düşman tekniğini boşa çıkarabileceği ispatlandı. Dört yıldır bunun üzerinde duruluyor. Amanos’tan Serhat’a, Botan’dan Karadeniz’e kadar bunlar tecrübe edildi. Eksiklik ve yetersizliklerine rağmen bugüne kadar yürütüldü. Kayıplarımız oldu, bedeller verdik ama bazı hakikatlere de ulaştık.

Girê Sor, Bakur ve Başûr sınırındadır. Sıfır noktasındadır. Sınır taşı bu tepenin tam üstündedir ve bir yanı sınırın içindedir. Türk devleti sınır karakolları vb. yaparak bu tepeyi C harfi biçiminde çepeçevre sarmıştır. Bu şekilde gözünü Girê Sor’a dikmişti ve zaten birçok kez tank ve toplarla hedefliyordu. Aslında Girê Sor düşmanın içindeydi ve bir hançer gibi yüreğine saplanmıştı. Yıllardır düşman bakıyor ama saldırmaya cesaret edemiyordu. Sivri Tepesi ile arasında kuş bakışı 1 kilometrelik mesafe vardır. Leylek Tepesi de ondan uzak değildir. Kuşkusuz bunların hepsi Girê Sor için birer dezavantajdı. Zaten düşman 24 Nisan’da saldırdığında direkt Mamreşo’yu hedefledi. Bu şekilde Girê Sor’un arkası da tutulmuş oldu. Sonra düşman 14 Haziran’da Tepê Silêman’a saldırdı ve orayı tuttu, Girê Sor böylece kuşatıldı. Yani düşman daha saldırmamışken Girê Sor zaten kuşatmadaydı. Bu yüzden diğer yerler gibi Girê Sor çevresinde tim savaşı yürütme imkanları yoktu. Arkadaşların yakınında yardıma gidebilecek, düşmana darbe vurabilecek kimse yoktu ve Girê Sor’daki arkadaşlar bunların tümünü biliyorlardı. Bu yüzden değerli öncü komutan, emek ve cesaretin örnek kahramanı Botan Özgür yoldaş öncülüğünde Serhildan, Zinarîn, Baz, Özgür, Delal, Argeş ve bir grup yoldaşın daha direnişi öyle sıradan bir direniş değildir. Bu direniş, tarihe not düşmüştür. Tamamen kendi gücüne, kendi inancına, kendi takatine dayanarak bu direniş geliştirilmiştir.

Burada Apocu bir duruş ve komutanlık sergilenmiş ve yetkince temsil edilmiştir. Her yoldaşımız sorumluca davranmıştır. Oradaki direnişten çıkan bir arkadaşın belirttiği gibi, “her biri gerektiğinde bir nefer, gerektiğinde bir general olmuştur.” Her biri kaç kez yaralanmış ve her gün doymak için değil, sadece yaşayabilmek için birkaç lokma yemiş, bu şekilde savaşmış ve burada sergilenen irade düşmanı yenmiştir. Bunun karşısında düşman aciz ve çaresiz bir duruma düştü, her gün çeşit çeşit saldırılar geliştirdi, birçok kez kimyasal silahlar kullandı. Tüm bu saldırılarda sadece değerli yoldaşımız Baz şehit oldu. Düşman, devrimci irade karşısında başarısız olunca, en sonunda çok korkakça bir yöntemle yeni bir kimyasal bomba kullandı ve orada 6 yoldaşımız şehadete ulaştı. Ancak buna rağmen o tünellere giremediler ve tüm yoldaşlarımızı şehit edemediler. Kalan yoldaşlarımız oradan kendileri çekilmiştir.

En uzun süren ve halen devam eden tünel savaşı Werxelê tünellerindeki direniş olmuştur. Burada, büyük komutan Cumali Çorum ve Çavrê Gever yoldaşlar öncülüğünde yürütülen direniş, düşmanın yenilgisini kanıtladı. Bu yoldaşlar Apocu ruhla zafere kilitlenmiş militanlardı. Büyük bir cesaretle Werxelê yamaçlarını direniş ve hakiki bir savaş sahasına çevirdiler. Birçok kez dışarı çıkıp düşmana saldırdılar, darbeler vurdular, düşmanın üzerinden cephane ve askeri malzemeler kaldırdılar. Mücadele tarihimizde en uzun süren, düşmanı kahreden ve yenilgiye uğratan direniş Werxelê Direnişi’dir.

Girê Sor ve Werxelê direnişleri zirvesel bir süreç olarak gerillanın zaferini kesinleştirmiştir. Bu yoldaşların cesaretleri, fedakarlıkları ve yoldaşlıkta sergiledikleri duruşları çok anlamlıdır. İnsanlığın yüceleşmesinde ve yoldaşlıkta bir timsaldirler. İdeolojik bilinç ve inanç kuşanmış bu duruş, zafer ruhuyla, uzmanlık yöntemleriyle ve büyük bir cesaretle geliştirdiği bu tarihi direnişte zaferini ilan etmiştir. Fedailerin komutanı Cumali ve Çavrê, yine Botan ve Zinarîn yoldaşlar üzerine ne desek de yetersiz kalacaktır. Bu yoldaşlar kendi inisiyatifleriyle direnişi geliştirdiler. Onlar, Kürdistan halkı ve tüm insanlık için büyük bir hizmette bulundular.

Girê Sor ve Werxelê’deki her iki direniş mevziisinde, kadın olsun erkek olsun, tüm yoldaşlar arasındaki dayanışma ve yoldaşlık ilişkisi belli bir düzeyin yakalandığını göstermektedir. Bunun yanı sıra kadın arkadaşlar Zinarîn ve Çavrê yoldaşlar öncülüğünde bir savaş performansı sergilemişlerdir. Bugünlerde Bêrîtan yoldaşın şehadetinin 29’uncu yılı tamamlanıyor. 29 yılın ardından, YJA Star güçlerinin Bêrîtan’ın fedai çizgisindeki yürüyüşü daha da gelişiyor. Bu temelde Şehit Bêrîtan ve Zîlanların ruhu gerilla saflarında yaşatılıyor. Hakeza burada Zelal Botan ve Delal Amedlerin öncülük ve komuta tarzları da görülmektedir. Yaşanılan pratikte kadının nasıl güç olduğu, ruh verdiği ve öncülük yaptığı bir kez daha kanıtlandı. Bu güç kadının özünde vardır.

Apocu harekette büyük bir iradeyle Mazlum, Hayri, Kemal, Egîd, Zilan ve Bêrîtanlar çizgisinde sergilenen duruş, zaferin temelidir. Bu iradeli duruşun yanında, askeri yoğunlaşmanın derinleşmesi, taktikteki yenilenme ve bu temelde geliştirdiğimiz taktik hamle Türk ordusunu bir kez daha yenilgiye uğrattı. Düşman planladığı gibi Başûrê Kurdistan’daki işgalini geliştiremedi, düşmanın ilerleyişi durduruldu ve planı tıkatıldı. Bu, gerilla için büyük bir çıkıştır ve kahraman şehitler sayesinde gerçekleştirilmiştir. Öte yandan Önder Apo’nun İmralı’da en zor koşullardaki duruşu, 23 yıldır insan iradesini aşan, çok büyük bir dirayet ve sabırla psikolojik savaş karşısındaki direnişi, Önder Apo tarafından geliştirildi. Bu, Türk devletinin boşa çıkarılmasında büyük bir güç ve temel oluşturdu. Bu hakikate dayayan halkımızın direngen duruşu ile kendini savunması, yine demokratik siyaset ile Türkiyeli sol-sosyalist hareketin faşizmin her türden saldırıları karşısında geliştirdiği direniş, AKP-MHP faşizmini çöküşün eşiğine getirmiştir. Faşist rejimin derin bir kriz içerisinde olduğunu bugün herkes biliyor. Eğer bu rejim bizim karşımızda başarılı olsaydı, yaşadığı tüm krizlerin üzerini örtecek ve geçiştirecekti.

YENİLGİLERİNİN ÜZERİNİ ÖRTMEYE ÇALIŞIYORLAR

Bilindiği üzere bunların planı; en geç Temmuz ayına kadar gerillanın konumlandığı tüm yerleri almak ve Başûrê Kurdistan’ı işgal etmekti. Eğer bunu başarsalardı ve özellikle bilinen arkadaşlarımızdan bazılarını bir şekilde şehit etselerdi, AKP-MHP rejimi zaferini ilan edecek ve planladığı üzere 2021 Kasımı’nda erken bir seçime gidecekti. Bu şekilde faşizan rejimin sistemini kalıcılaştırmak istiyorlardı. Hedefleri buydu. Dikkat edilirse, Tayyip Erdoğan Ağustos ayına kadar seçimin ne zaman yapılacağına dair hiç renk vermedi ve örgütünü seçime hazırladı. Fakat kazanamayacaklarını ve bu yüzden içinde bulundukları krizin derinleştiğini anlayınca tutumlarını koydular ve “erken seçim olmayacak, seçimler zamanında gerçekleşecek” dediler. Geçtiğimiz sürecin böylesine çok önemli ve güncel bir yönü de vardır. Bu sürecin bizim için de, faşist rejim için de çok önemli, kader tayin edici bir süreç olduğunu belirtebiliriz. Biz bu gerçekliği daha yıl başında dile getirmiştik.

Eğer onlar bizi Medya Savunma Alanları’ndan çıkarabilmiş olsalardı, hareketimize karşı tasfiye sürecini geliştirip rejimlerini kalıcılaştıracaklardı. İçeride şiddet ve baskıyı daha derinleştireceklerdi. Yeni Osmanlıcılık hayalleriyle bölge halkı üzerinde devlet terörünü şahlandırıp kapkaranlık bir dönemi başlatacaklardı. Kuşkusuz bunu da Kürt toplumunun imhası üzerinden geliştireceklerdi. Çünkü bu faşist rejimin ittifakının temeli Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesi ve Kürdistan üzerindeki soykırım siyasetini yürütmeye dayalıdır. Amaçları Kürt halkının tasfiyesidir. Aslında tüm Kürdistan bunların hedefindedir. Eğer Medya Savunma Alanları’nı işgal etselerdi, Başûrê Kurdistan’a istedikleri zaman el koyabileceklerdi. Ama Kürdistan Özgürlük Gerillası Bazên Zagrosê ve Cenga Xabûr Devrimci Hamleleri ile onlara geçit vermedi ve onları yenilgiye uğrattı. Nasıl ki Şubat ayında Garê’de yenilip planlarını gerçekleştiremedilerse, şimdi de Avaşîn, Zap ve Metîna’da yenildiler ve planlarını gerçekleştiremediler. Kuşkusuz düşman bu yenilgisinin üzerini örtmek istiyor. İtiraf etmiyor ama yenilmiştir. Çünkü Garê savaşında yenilgilerini itiraf ettiler ve tüm dünya onların gerçeğini açıkça gördü. İşte bu yüzden şimdi yenilgilerinin üzerini örtmek ve gizlemek istiyorlar.

BU DÖNEM TARİHİ BİR DÖNEMDİR

Bu dönem tarihi bir dönemdir. Kürt halkının önünde büyük bir fırsat vardır. Bu fırsatları değerlendirme konusunda sorumluluklarımız vardır. Şimdi bu faşist-soykırımcı Türk devlet rejimi Kürt halkının soykırımı temelinde kendisini büyütmek istiyor. Misak-ı Milli’yi işgal etmek; bölgede kendisini ultra hakim bir güç haline getirmek istiyor. Bu şekilde bölge halkları üzerinde tehdit ve gözdağı ile hakimiyetini geliştirmeye çalışıyor.

Bu çerçevede yaklaşıldığında, bu faşist-soykırımcı dalgaya karşı mücadelemizin her ne kadar Kürt halkının özgürlüğü ve varlığına dönük temel bir rolü olsa da, bölge halklarının demokrasi ve özgürlüğü için de çok önemli bir rolü vardır. Kim ne derse desin, Kürdistan Özgürlük Gerillası’nın faşist rejime karşı bugün gösterdiği direniş, aynı zamanda en büyük özgürlük ve demokrasi gücüdür. Kürdistan Özgürlük Gerillası, faşist rejim karşısında direniyor ve bu kendisiyle beraber özgürlük ve demokrasi mücadelesinin gelişmesi için imkan yaratıyor. Bu direniş olmasa, AKP-MHP rejimi faşist-diktatör sistemi kurumsallaştıracak ve Türkiye ve bölge halkına yönelik olarak karanlık bir dönemi başlatacaktır. Bu dönemde gerillanın yükselttiği direniş ve mücadele, yalnızca çağın teknolojisini boşa çıkarmıyor, aynı zamanda tüm ezilenler açısından da büyük bir örnek olmaktadır. Bu çok değerli bir şeydir. Bunun için bir çok kahraman feda edilmiştir. Önder Apo, Kürdistan halkı, bölge halkları ve tüm insanlık için, Kapitalist Modernite’ye karşı Demokratik Modernite’yi geliştirmiştir. Şimdi Kürdistan Özgürlük Gerillası da Önder Apo’nun bu paradigmasına yaraşır bir performansı yakalamak için, saflarında Yeniden Yapılanma Projesi ile kökten bir değişim yapmak istiyor. Gerilla, savaş ve direniş paradigmasını yenileyerek, Demokratik Modernite Gerillası’nı geliştirmek istiyor. Tüm eksikliklerine rağmen, bugün Kürdistan’da bu tecrübe kazanılmakta ve bu konuda ilerleme sağlanmaktadır. Bu bizim için olduğu gibi, aynı zamanda tüm ezilenler için de çok önemlidir. Demokratik Modernite Gerillası çağın ileri teknolojisi karşısında bir başarı ve zafer gücü olarak tarih sahnesindedir.

FAŞİST REJİM ARTIK SONA GELMİŞTİR

Ancak AKP-MHP rejimi, bunun karşısında başarılı olamamıştır. Bugün görüyoruz; tüm planı Başûrê Kurdistan’ı işgal etmek olmasına rağmen, burada tıkanıp yenildiği için, bir kez daha yönünü Rojavayê Kurdistan’a dönmek istiyor. Fakat rejimin başarısızlıklarından dolayı sorunları çok daha fazlalaştı. Yani krizleri kendisini tüm yönleriyle dışa vurdu. Bugün sadece ekonomik ve siyasi bir kriz içerisinde değiller; aynı zamanda sosyal, kültürel ve diplomatik bir kriz içerisindedirler. Faşist rejim artık sona gelmiştir. Tüm oyunlarını oynadı, rezervlerini kullandı. Şimdiye kadar Amerika ve Rusya gibi hegemonik güçler arasında manevra yapıp oynuyordu. Şimdi görünen o ki, artık bu konudaki taktiklerinin de sonu geldi. Bu yüzden şimdi bir sıkışıklık içerisindedir. İşte bu yenilgisini örtmek için, Suriye’ye yani Rojavayê Kurdistan’a dönük yeni bir hamle geliştirmek istiyor.

Ancak şöyle bir gerçeklik vardır: Eğer Rojavayê Kurdistan’ın komutan ve savaşçıları, Devrimci Halk Savaşı perspektifi temelinde hareket edip, gerekli dersleri çıkartıp, Medya Savunma Alanları’nda pratikleştirilen yeni tüm taktiklerden faydalanırlarsa ve bunu da kendi bölgelerinin imkan ve koşullarına göre uyarlayarak uygularlarsa; soykırımcı-faşist Türk rejimi saldırsa bile Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî bir daha tekrarlanmaz. Yani oralardaki pratik bir kez daha tekrarlanmaz. Özellikle askeri güçlerde uzmanlık ve tim savaş tarzı geliştirilirse, bunun yanında tünel savaşları ustalıklı bir şekilde uygulanırsa, Devrimci Halk Savaşı çerçevesinde halk eskisi gibi göçmezse, savaşçılarının yanında yer alıp direnişi desteklerse, toplumsal yol ve yöntemlerle direnişin bir boyutu haline gelirse, AKP-MHP rejimi ve çeteleri bu sefer yenilir ve kesinlikle başaramaz. İşte bu yüzden şimdiye kadar Başûrê Kurdistan toprağını koruyan gerillanın, Başûrê Kurdistan savunmasında edindiği tecrübe çok önemlidir. Oradaki savaşçılar da bu tecrübelerden istifade eder ve kendi koşullarına göre uyarlayıp uygularsa, AKP-MHP rejimi Rojava’da tarihi bir yenilgiye uğrayacaktır.

DÜŞMANIN ELİNDE TEK SİLAH KALMIŞTIR O DA KİMYASAL SİLAHTIR

Tabi bunu belirtirken, asla düşmanı küçük göstermek istemiyoruz. Bir savaşta zaferin en önemli ölçüsü hem kendi gücünü hem de düşmanının gücünü tanımandır. Dolayısıyla her ne kadar kendini yenilmez gibi göstermeye çalışıyor olsa da düşmanımızın zayıf yanları çoğunlukta olduğu gibi güçlü yanları da vardır. Eğer düşmanın güçlü yanlarına karşı tedbir alırsan, aslında gerilla karşısında savaşacak iradesi ve takati yoktur. Peki düşman neyle savaşıyor? İstihbarat topluyor, keşif, vb. yöntemlerle ve hava güçleriyle savaşıyor. Buna karşı özgürlük gerillasının geliştirdiği tim ve tünel savaş yöntemi ise, hava güçlerine karşı belli bir düzeyde tedbir olmuştur. Bu nedenle düşmanın araçları sonuçsuz kalmış ve başarılı olamamıştır. İşte şimdi kendisini bu yenilgiden kurtarmak için en alçakça ve namertçe yöntemlerle, dünya çapındaki savaş kanunlarında yasaklanmış olan ve kullanılması suç olarak ele alınan kimyasal silahları kullanmaktadır. Şu an gerillanın tim ve tünel savaş yöntemleri karşısında düşmanın elinde bir tek silah kalmıştır; o da kimyasal silahtır. Yoksa bu düşman bizim karşımızda normal bir savaş yürütememektedir. Türk ordusunun gerçekliği budur. Bunları, düşmanımızı küçük göstermek için belirtmiyoruz; ancak pratikteki gerçekler de göz önündedir. Hewram yoldaştan Cumali ve Çavrêlere kadar kahraman şehitlerimizin kanlarıyla yürüttüğü direniş temelinde ortaya çıkan gerçeklik temelinde elde edilen taktik derinlik ve zenginliğin daha da geliştirilmesi halinde, düşmanın her türlü saldırısına rağmen kazanacağımız bir gerçektir. Bu 8 buçuk ay boyunca Kuzey Kürdistan ve Medya Savunma Alanları’nda yürütülen direniş, bu gerçekliği ortaya koymaktadır. Bu çizginin doğru uygulanması halinde zaferimiz kesindir. Bu umut ve inanç temelinde tüm yoldaşları sevgi ve saygıyla selamlıyor, Önder Apo ve Kürdistan’ın özgürlüğü yürüyüşünde başarılar diliyorum.”