Libya ateşkesi ve Serrac-Başağa iktidar savaşı

Libya’daki ateşkesin herhangi bir şeyi değiştirmediğini belirten Mısırlı araştırmacı Hani Al Camal, Ankara destekli UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın uluslararası güçlere kendini Fayiz el-Serrac’ın alternatifi olarak göstermek istediğini söyledi.

Libya’daki ateşkesin sahada herhangi bir şeyi değiştirmediğini belirten Mısırlı araştırmacı Hani Al Camal, Ankara destekli UMH İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın uluslararası güçlere kendini Fayiz el-Serrac’ın alternatifi olarak göstermek istediğini söyledi.

2011'da Muammer Kaddafi'nin NATO müdahalesiyle kanlı bir şekilde devrilmesinden bu yana kaos içerisine olan Libya'da, en son Türk müdahalesi krizi derinleştirerek, uluslararası bir boyut kazandırdı. Türk devletinin Sirte ve Cufra tehditleri tansiyonu daha da yükseltti.

ABD gibi uluslararası güçlerin bastırmasıyla Türkiye’nin isteksizliğine rağmen 21 Ağustos’ta rakip taraflardan eşzamanlı ateşkes ilanları geldi.

Henüz bu ateşkes tartışılırken bu kez 28 Ağustos’ta rakip taraflardan Türkiye’nin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi, hükümetteki ihvancı isimlerden İç İşleri Bakanı Fethi Başağa’yı görevden aldığını açıkladı.

Libya’yı gündemini yakından takip eden Mısır Kinana Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi yöneticisi Hani Al Camal Libya’daki ateşkesleri ve Fethi Başağa’nın Türkiye’deyken UMH tarafından görevden alınmasını ANF’ye değerlendirdi.

SİRTE VE CUFRA’DA KİLİTLENEN LİBYA SAVAŞI

2011’de ülkeye sıçrayan “Arap Baharı” sürecinin devlet başkanı Kaddafi’nin devrilmesiyle sonuçlanmasına rağmen Libya’da iç istikrar gerçekleşmedi. Libya 2014 yılından itibaren Trablus'taki Ulusal Mutabakat Hükümeti ve Tobruk'taki Temsilciler Meclisi olmak üzere siyasi, ekonomik ve askeri olarak fiilen ikiye bölündü. Türkiye'nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümetiyle yaptığı anlaşmalar temelinde 2020 Ocak ayında sahaya direk müdahale etmesi Libya sorununu daha da ağırlaştırdı.

TBMM’nin onayladığı yasayla Libya’ya resmi olarak asker gönderirken yaklaşık 18 bin Suriyeli cihatçı çeteyi de sahaya gönderdi. Buna rağmen Mısır, Rusya, Fransa ve ABD’nin desteğiyle 2019 Nisan ayına kadar, UMH milisleri, Türk askeri ve çetelerinden birçok alanı aldı. Fakat Libya Ulusal Ordusu, Türkiye planlamasıyla saldırıya geçen UMH milisleri ve çeteler karşısında birçok yerde çok fazla direnmeden geri çekildi.

Türkiye ve desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümetinin, Mısır’ın 6 Haziran'da Kahire’deki çözüm girişimini reddederek Sirte ve Cufra’yı hedeflemesi Mısır ve Türkiye arasında ilişkilerin iyice gerilmesine neden oldu.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi, Libya Ulusal Ordusu kontrolünde bulunan “petrol hilali” adı verilen bölgenin başında bulunan Sirte ve Cufra’nın Mısır’ın ulusal güvenliği açısından “kırmızı çizgileri” olduğunu açıkladı.

14 Temmuz'da Tobruk Temsilciler Meclisi Türkiye’nin işgaline karşılık Mısır’ın gerektiği taktirde Libya’ya askeri müdahalede bulunabilmesine onay veren bir tasarıyı kabul ederken Mısır Parlamentosu da 20 Temmuzda Mısır’ın batı cephesine müdahalesinin önünü açan tezkereyi onayladı. Tüm bunlar Sirte ve Cufra'yı tehdit etmesi nedeniyle Türkiye ve Mısır arasındaki savaş beklentisini yoğunlaştırdı.

BEKLENEN ATEŞKESLER

Sirte ve Cufra’da Mısır ve Türkiye arasında yaşanacak olası bir savaş ve bunun daha büyük bir bölgesel savaşa dönüşme tehlikesi karşısında Rusya, ABD, Fransa, Almanya gibi devletler diplomasi trafiğine hız kazandırdılar. Ankara’da, Rusya ve Türkiye dışişleri bakanları öncülüğündeki heyetler Libya konusunda bir görüşme gerçekleştirdi. Berlin Konferansıyla çizilen yol haritasına dönülmesinde ısrarlı olan Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas çabalarını artırdı. Maas, Türkiye ve Katar savunma bakanlıkları heyetlerinin Trablus’ta olduğu gün şehre giderek Fayiz el-Serrac’la görüştü. ABD’de Türkiye’nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland’ı devreye soktu.

Böyle belli başlı diplomatik çabalar sonucu 21 Ağustos’ta önce Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz El Serrac, ardı sıra Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ateşkes çağrısında bulundu. Akile Salih ve Fayiz el-Serrac’ın açıkladığı ateşkes maddelerinde hem çakışan ve hem de farklı olan maddeler vardı.

Serrac’ın açıklamasında ateşkes koşulları şöyle sıralanıyordu:

-Sirte ve Cufra kentlerinin silahsızlandırılması ve bu kentlerin güvenliğinin taraflarca kurulacak ortak polis gücüyle sağlanması,

-Ülkedeki yabancı güçler ve paralı askerlerin ayrılması,

-2021 Mart ayında cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin gerçekleşmesi,

-Aylardır yapılamayan petrol üretiminin yeniden başlatılması ve gelirlerin Libyan Foreign Bank’taki Ulusal Petrol Kurumu’nun hesabında tutulması, çözüm bulununcaya kadar harcanmaması.

Akile Salih’in açıklamasında da yabancı güçler ve petrol gelirleri konusunda aynı maddeler bulunurken farklı olarak yeni Başkanlık Konseyi ve diğer devlet kurumlarının Sirte'de kurulması maddesi de yer aldı.

SAHADA BİRŞEY DEĞİŞMEDİ

Libya’da 21 Ağustos günü rakip iki tarafın açıkladığı ateşkesin ABD planı çerçevesinde gerçekleştiğini belirten Kinana Stratejik Araştırmalar Merkezi yöneticisi Hani Al Camal, “Her iki açıklama, her ne kadar ses getirse de sadece niyet belirtmeydi. Aslında niyetler de pek çok açıdan birbirinden farklı niyetler. Her iki tarafta kendi çıkarlarına göre bir siyasi çözüm gelişsin istiyor. Yine bazı askeri engeller var. Ateşkes ilan eden her iki taraf da birbirlerine ve uluslarası taraflara güven verici adımlar atmadılar” dedi.

Al Camal ateşkes ilanları ardından sahada bir değişimin yaşanmadığına dikkat çekerek, “Yapılan her şey sadece basına dönük ve ABD’nin Libya’daki siyasi çözüm fikrini dağıtmaya dayalı. Sahada ulaşan durum her iki tarafı çözüme zorlayacak ya da siyasi çözüm olacak kanaati geliştiren bir temelde değil. Yine sahada kısa süre içinde bir seçime gidilebileceğini düşünmüyorum.” diye konuştu.

'TÜRKİYE VE ÇETELERİ LİBYA’DAN ÇEKİLMEZ'

Ateşkes açıklamalarında yer aalan sahadaki yabancı güçlerin ve paralı askerlerin çekilmesi maddesine de değinen Hani Al Camal bu madde konusunda çözüme ulaşılabileceğini düşünmediğini söyledi.

Hani Al Camal, “Tobruk Temsilciler Meclisi'nin açıklamasında Libya’dan yabancı güçlerin çekilmesi gerektiği ve çetelerin çıkarılması gerektiği söylenmişti. Elbette bu maddeyle kastedilen Türkiye ve çeteleridir. Sarraç Hükümetinin açıklamasında da yabancı güçlerin Libya’dan çıkması gerektiğinden bahsedilmişse de Türkiye konusunda herhangi bir şey belirtilmedi.

Türkiye askeri açıdan sahada varlığını resmi olarak ortaya koyuyor. Aynı zamanda 17 bin civarında Suriyeli çeteyi Libya’ya getirdi. Elbette Türkiye Libya’da elde ettiği konumu bırakmaz ve çetelerini de çekmez. Bunları bölgede etkisini artırmak için kullanıyor. Aynı zamanda Libya’da elde ettiği konum ve çetelerini getirmesi Türkiye’nin Akdeniz planlarıyla da bağlantılı. Bu durumdan vazgeçmez.” dedi.

'TÜRKİYE VE MİLİSLER MISIR'A RAĞMEN SİRTE’YE SALDIRAMAZ'

Mısır’ın net tutum göstermesi nedeniyle, ateşkesin başarıya ulaşmaması durumunda da Türkiye ve UMH milislerinin Sirte ve Cufra’ya saldırabileceğine inanmadığını belirten Hani Al Camal devamla şöyle konuştu: “Türkiye de, milisler de Kahire’nin nasıl bir uyarı yaptığını iyi biliyorlar. Buna rağmen böyle bir saldırı yaparlarsa bu düşmanca bir saldırı olur. Böyle olunca Mısır müdahale etmek ve savunma yapmak zorunda kalır. Çünkü bu her iki bölge de Mısır’ın ulusal güvenliği için stratejik bölgeler.

Bu bölgeler Mısır’a yakın ve Mısır’ın alan üzerinde hâkimiyeti var. Türkiye ve milisler çok iyi biliyorlar ki bu bölgelere saldırmaları durumunda askeri ve stratejik üstünlük Mısır’da olacak. Şu anda Türkiye ve Ulusal Mutabakat hükümeti de stratejik bir diyalog içerisindeler. Şu an elde ettikleri konumu Mısır müdahalesiyle kaybetmek istemezler. Eğer bunu göze alsalardı daha önce denerlerdi.”

ATEŞKES ARDINDAN GÖSTERİLER VE BAŞAĞA’NIN GÖREVDEN ALINMASI

Libya’dan gelen ateşkes açıklamalarına ABD, Fransa, Almanya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi devletler olumlu tepkiler verirken Türkiye ve Rusya uzun bir süre sessiz kaldı. 23 Ağustos günü Trablus ve Misrata’da yüzlerce kişi sokağa çıkarak Ulusal Mutabakat Hükümeti ve Libya’daki durumu protesto etti. UMH milisleri bu gösterilere müdahale ederek 1 kişinin ölümüne neden olurken yaralananlar oldu. Ardından UMH tarafından sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

28 Ağustos günü UMH Başkanlık Konseyi, Türkiye ve İhvancı guruplarla yakın ilişkileri olan İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın “tedbir amaçlı görevden alındığını ve hakkında soruşturma açıldığını” duyurdu. Türkiye’de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar gibi üst düzey yetkililerle görüşen Başağa hakkında alınan kararın açıklandığı günde Ankara’daydı. UMH soruşturmanın gerekçesinde İçişleri Bakanlığı’nın 23 Ağustos’ta Trablus ve Mısrata’da gelişen gösteriler ve ardından Başağa’nın olaylar hakkındaki beyanlarını işaret etti.

Bunun ardından Fethi Başağa’nın UMH Başkanı Serrac’a darbe hazırlığında olduğu nedeniyle görevden alındığı iddia edildi. UMH 3 Eylül günü Fethi Başağa’nın içişleri bakanlığına devam etme kararını açıkladı. Fakat bu göreve iadenin de Türkiye’nin istemiyle olduğu UMH içerisinde Serrac ve Başağa çekişmesinin yaşandığı iddiaları var.

‘FETHİ BAŞAĞA GELECEĞE HAZIRLANIYOR’

Al Camal Ulusal Mutabakat Hükümeti başkanı Feyyaz Sarraç’ın, İçişleri Bakanı Fethi Başağa’yı henüz Türkiye’deyken görevden almasına ilişkin şunları söyledi: “Fethi Başağa, Fayiz el-Serrac hükümetinde bir bakan. Fakat Türkiye ziyaretinde üst düzey yetkililerle görüştükten sonra bir Sarraç ve hükümetine karşı bir nevi isyanını açıkladı. 23 Ağustos’ta Fayiz el-Serrac Hükümetine karşı geliştirilen gösteriler konusunda Fayiz el-Serrac ve hükümeti farklı görüşler açıkladı.

Fethi Başağa kendini gösterilerin kanla bastırılmasında, halkın kanında eli yok gibi göstermek istedi. Serrac, Fethi Başağa hakkında soruşturma açıldığını söyleyince bu mahkeme şeffaf olur ve televizyonda canlı olarak yayınlanırsa katılacağını söyledi. Bu yaklaşımıyla hem Libya halkına hem de uluslararası kamuoyuna halkın kanında eli olmayan alternatif bir insanım mesajını vermek istedi. Çünkü geleceğe hazırlanıyor.”

‘SARRAÇ YERİNE ROL ALMAK İSTİYOR’

Fethi Başağa’nın UMH’nin yaşadığı kriz ve gösteriler nedeniyle gelecekte Trablus'taki hükümette bir değişimin olabileceğini fark ettiğini söyleyen Al Camal, “2015'te imzalanan Suheyrat anlaşmasının da süresi geçti. Yine UMH’ye karşı geliştirilen gösterilen yaşanan duruma bir isyandı. Başağa bu durumu gördü ve Serrac hükümetinin kalıcı olmayacağını fark etti. Özellikle ateşkes anlaşmasından sonra gelecekte Trablus hükümetinde ve Libya’daki durumda bir değişim olacağını gördü. Gösteriler ve UMH’nin gösterilere müdahalesi konusunda Sarraç ve hükümetten ayrı açıklamalar yaparak kendini onlardan farklı, alternatif ve halkı destekleyen biri olarak sunmaya çalıştı.

Başağa, Serrac hükümetinin bu krizden çıkamayacağını düşünüyor. Sanki gösteriler bir bakan olarak kendisine karşı da değil sadece Serrac’a karşı yapıldı havası yaratmak istiyor. Böyle yapıyor ki gelecekte yeni kurulacak bir hükümette belki de Serrac yerine rol alsın” ifadelerini kullandı.

‘TÜRKİYE BU İKTİDAR SAVAŞINDA BAŞAĞA'YI DESTEKLİYOR’

Şu anda Trablus hükümetinde Feyyaz Serrac ve Fethi Başağa arasında bir iktidar savaşı yaşandığını kaydeden Al Camal, şöyle devam etti: “Özellikle gösterilerden sonra biri Trabluslu milisler, diğeri Mısratalı milisler ve çeteler üzerinden bir iktidar savaşı yürütüyor.

Fakat gösteriler sadece Serrac’a karşı değil; Libya’daki duruma, Türkiye’nin varlığına yani Fethi Başağa’nın da bulunduğu hükümetin tümüne karşı bir isyandı. Unutmamak gerekir ki Fethi Başağa Türkiye’nin Suriyeli çetelerini Libya’ya taşıyan esas kişidir.

Ateşkes ilanı Amerika, Fransa, Almanya etkili oldu, bu Libya’da bir dönüşüm yapılmak istendiğini gösteriyor. Türkiye’de işte bu noktada geleceğe alternatif kişiler hazırlamak istiyor. Fethi Başağa da bunlardan biri. Türkiye tarafından destekleniyor. Fakat Libya sorunuyla uğraşan uluslararası güçler Fethi Başağa’yı da kabul etmeyebilir. Başağa ve Serrac gibi eli Libya halkının kanına bulaşmış, Türkiye ile çok fazla ilişkileri olan kişileri kabul etmeyebilir, başka bir kişiyi öne çıkarabilirler."