Peru seçimleri: Halk ne istiyor, neler değişecek?

Uzun bir seçim kargaşasından sonra İnkaların torunları yeni başkanını Peru’nun 200. kurtuluş yıl dönümünde görevlendirdi.

Bu yıl Latin Amerika kıtasının bazı ülkelerinde yerel, parlamento ve başkanlık seçimleri yapıldı.
Bolivya: Yerli halk her şeye rağmen 500 yıllık beyaz zihniyetinin darbesini kabul etmedi.  

Yılın başında Bolivya'da seçimler yapıldı. 2019'da yapılan seçimler için ülkedeki bazı beyazlar, kilise ve işveren çevreleri, seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle Evo Morales’e karşı darbe yapmıştı. Bu yılın başında yapılan seçimlerde yine Evo Morales’in partisi olan MAS- Movimiento al Socialismo (Sosyalizme Giden Hareket) büyük bir çoğunlukla iktidarı geri aldı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Türkiye için ‘Darbe Mekaniği’nden’ bahsetmişti. Bu darbe mekaniği bu kıtada da duruma göre harekete geçer. Darbe mekaniği '60’lı, '70’li yıllarda askeri darbe olarak gelişiyor. Günümüzde değişik çevrelerin eliyle gelişiyor, direkt darbe demek belki tam anlamını bulmayabilir ama neticede sağcılara ve sermayeye kâr sağlıyor ve onları başa getiriyor. Arjantin'de Cristina Kirshner'e karşı açılan davalar, Kirshner'in aday olmasını engelledi. Yine aynı şekilde Brezilya'da Dilma ve Lula'ya karşı açılan davalar ve görevden almalar, yine seçimlere katılmalarının engellenmesi aynı zihniyetin sonucudur ve en son olarak Bolivya'da Evo Morales’e karşı yapılan sivil darbe Abdullah Öcalan'ın bahsettiği bu darbe mekaniğinin her tarafta işlediğine yönelik örneklerdir.  

Peru’daki son seçimlerde muhalefetin darbe tehdidi belki bugün Ulusal Seçim Jürisi JNE Castillo’nun kazandığını belirtse de, gelecek günler düşünüldüğünde bu tehdit yabana atılacak bir tehdit değil. Bu tehdit aynı zamanda Peru başkanlık seçimlerini kazanan solcu Pedro Castillo’nun başı üzerinde Demokles'in kılıcı gibi saniye saniye sallanacak. Abdullah Öcalan'ın dediği ‘Darbe Mekaniğini’ ulus devlet şahsında yeniden analiz etmekte yarar var, çünkü ulus devlet sistemi darbe mekaniği ile kendini ayakta tutuyor. Daha dün Tunus'ta, daha önce de Mısır'da olduğu gibi. Bu darbe mekaniği batı dünyasında başka bir seviyede cereyan ediyor. Örneğin Yunanistan'da Çipras hükümeti kazanmasına ve kendi ekonomi programını yapmasına rağmen Almanya gibi bir ülke bastırınca Çipras hükümetinin programı çöpe gidebiliyor.  

Kıtada yapılan diğer ülkelerdeki seçimler ile devam edelim...

Şili: Halk ilk defa sandıkta devlete ve siyasi partilere güvenmediğini deklare etti.

Kıtadaki seçimlerin en ilginci Şili'de yaşandı. İlginç, çünkü toplum partilere güvenmediğini yeni bir Nna Yasa oluşturulması için bağımsız adayları seçti, yani devlet ve devlet kurumlarından bağımsız bir anayasa istiyor. Şili seçimlerinde ilişkin bir ilginç nokta da, yeni anayasayı yapacak meclisin yarısından bir fazlası kadınlardan oluşmasıydı, bu da 2019'daki protestolara damgasını vuran kadınların zaferi oldu. Hatırlanacağı üzere Las tesis yada ‘Un violador en tu camino’ (senin yolunda bir tecavüzcü) performanslarıyla dünyanın her tarafına damgalarını vurmuşlardı.

Ekvador: Solcular yine kendi aralarında kavga etti, sağcılar bu kavgayı kazandı!

Ekvador seçimlerini solcu, sosyal demokratlar ve yerli halkın temsilcilerinin kendi aralarındaki çatışmalarından dolayı aslında fazla şansı olmamasına rağmen muhafazakar ve Bankacı Guillermo Lasso kazanmıştı.

Meksika: Ne sağ ne sol çözüm olmadığı için Zapatistalar bu düşüncelerin ana kaynağı olan Avrupaya yola çıktılar.

Meksika ara seçimlerinde, sosyal demokrat yada burada kullanılan isimleriyle progresisit yani İlerici Hükümet Partisi birinci parti olarak çıkmasına rağmen meclis çoğunluğunu kaybetti. Buna karşılık yerel meclislerde de çoğunluğu elde etti. Meclis çoğunluğunu kaybetmesinin en büyük nedeni diğer hükümetlerin de gündeminde olan daha çok neo-liberal ekonomi projelerinin devam ettirilmesine bağlanıyor.

PERU SEÇİMLERİ

Şimdi Peru seçimlerine geçebiliriz...
 
Peru'da 2021-2026 hükümet dönemi için Cumhurbaşkanı, iki başkan yardımcısı, 130 kongre üyesi ve 5 And milletvekilinin seçildiği genel seçimlerin ilk turu bu yılın 11 Nisan'ında yapıldı. İkinci tur yine bu yılın 6 Haziran'ında yapıldı. Başkan ve gelecek dönem başkan yardımcıları olarak seçilen kongre üyeleri, Peru'nun bağımsızlığının 200. yılı çerçevesinde Ulusal Bayram kutlamaları sırasında 28 Temmuz 2021'de yemin edecek ve görevlerine başlayacak.

CASTİLLO KİMDİR?

Pedro Castillo, 1969 yılında ülkenin en zengin altın madenlerinin olduğu yer olmasına rağmen yine ülkenin en fakir bölgesi olan Cajamarca'da dokuz kardeşten üçüncüsü olarak doğdu. Anne baba analfabet olup 1969'a kadar büyük arazi sahiplerinin işgal ettiği topraklarda bu arazi sahiplerine kira/haraç ödeyerek fakirlik içerisinde geçimini sağladı. 1968'de General Juan Velasco Alvarado’nun askeri darbe ile kurduğu Silahlı Kuvvetlerin Devrimci Hükümeti döneminde çıkarılan tarım arazilerinin reforme edilmesiyle Pedro Castillo’nun ailesi de kendi topraklarını işlemeye başlar.

Castillo, bu bölgede ilk ve orta sınıfı okur. Gençlik yıllarında, köylülerin 1976 yılında kurduğu, sığır hırsızlığı ve diğer suçlara  karşı oluşturdukları öz savunma örgütlerinde görev alır. Universität César Vallejo da Pedagoji ve Psikoloji dallarında yüksek lisans yapar. Daha sonra da kendi köyünde öğretmenlik yapmaya başlar. Bu süreçte öğretmenler sendikasına üye olur, daha sonraki yıllarda Ulusal Eğitim İşçileri Federasyonu Genel Sekreterliğine seçilir. 2002 yılında orta sol parti olan Peru Mümkün Partisi'nde 5 bin kişinin yaşadığı Anguia ilçesinde belediye başkanlığına adaylığını koyar ve kaybeder. 2017 yılında öğretmenleri greve çağırır ve hükümet ile  müzakere ederek ulusal düzeyde kendini tanıtmayı başarır. Castillo, Ekim 2020'de cumhurbaşkanlığına adaylığını koyar. İlk turda hiç kimsenin beklemediği yüzde 19’luk bir oran ile ilk sırada Keiko Fujımori’ye karşı ikinci tura çıkar ve 19 Temmuz'da Ulusal Seçim Jürisi-JNE Petro Castillo’nun resmen kazandığını ilan eder.

Günümüzü etkilediği için bir iki cümle ile Peru’da geçmiş bazı hükümetlere değinmekte yarar var.  
Solcu ve ilerici olarak takdim edilen Alan García 1985'te solcuların desteği ile iktidara gelir. Büyük bir ekonomik kriz yaşanır. Aynı süreçte Aydınlık Yolu silahlı mücadeleyi en üst seviyeye taşır. Terörizmle mücadele adı altında birçok katliam yaşanır. Ekonomik kriz durdurulamayacak bir duruma gelir. Aynı dönemde Alan García hakkında yolsuzluk soruşturmaları yapılır. Dolayısıyla ilk seçimde bazı solcuların desteğiyle Japon asıllı Alberto Fujimori 1990'da başkan seçilir. Ama ülkenin durumu değişmez. Fujimori de birçok yolsuzluk, baskı ve yerli halka karşı zulüm etmesi ile anılır. Bu konularda yargılanır, Japonya’ya sürgüne gönderilir.

Ülkenin durumu düzelmediği için Alan Garcia sol adına 2006 yılında yeniden başkan seçilir. Ama ona karşı suçlamalar devam eder. Pratiğinde herhangi bir başarı görülmez ve 2019'da intihar eder.

Sol da sağ gibi her türlü yolsuzluğa bulaştığı için ve başka da alternatif olmadığından toplum her seferinde birini seçmek durumunda kaldı. O açıdan da bu son seçimde oylar başa baş gitti. Bu da Şili'de olduğu gibi toplumun sağa ve sola karşı güven sorununun olduğunu gösterir.

CASTİLLO'NUN VAATLERİ

Kısaca Castillo’nun vaatlerine değinmekte yarar var. Çünkü bu vaatler onun bu beş yıllık iktidarının geleceğine yön verecek:

Castillo'nun seçim vaatleri arasında salgın ile mücadele etmek, gereken sağlık tedbirlerini almak ve herkese bedava aşı ve hastane desteği vardı. Bilindiği gibi kıtanın genelinde toplumun en çok fakirleştiği dönem bu salgın dönemi oldu ve hâlâ bu dönem devam ettiği için toplum önünü göremiyor ve umudunu yitirme noktasına kadar geldi.

Yine, ekonomiyi yeniden canlandırmak için, temel hizmetlerde sübvansiyon planları var, acil istihdam, tarım ve KOBİ'leri (küçük ve orta büyüklükteki işletmeler) teşvik etmek için erişilebilir krediler yer alıyor.

Yine Peruluların yeni bir anayasa isteyip istemediklerine demokratik olarak karar verebilmeleri için kurucu meclis bir referandum çağrısı yaparsa bunu destekleyeceğini söylüyor.  

KEİKO FUJİMORİ'NİN ROLÜ

Biraz da Keiko Fujimori'ye değinmekte yarar var.
Keiko Fujimori, Alberto Fujimori'nin kızı. Babasından sonra seçimlere Fuersa Popular (Halkın gücü) Partisi adına 3. kezdir katılıyor. Son başkanlık seçiminin ikinci turunda Castillo'ya karşı 44 bin oyla seçimi kaybetti. Fujimori'ye en büyük destek Japon sermayesinden geliyor, yukarıda da belirtiğimiz gibi darbe tehdidi de en çok Keiko'dan geliyor.

Keiko Fujimori'nin ikinci turdaki en temel sloganı komünizme karşı mücadele idi. Çünkü rakibi Castillo komünist partiden geliyordu. İkinci en büyük vaadi ise Castillo ile hemen hemen aynı olan tarımı teşvik etmek için bir dizi öneri. Tarım politikalarından dolayı 10 milyon insanın mağdur olduğunu belirtiyor ve bunu giderebileceği vaadinde bulunuyor. Bu vaatlere rağmen kırsal kesimlerde çok az oy aldı.

Ulusal Seçim Jürisi JNE'nin seçim sonuçlarını bu kadar geciktirmesinin nedeni adaylar arasındaki farkın çok az olmasından ve itirazlardan kaynaklıydı. Neticede Castillo’nun kazanması toplumun devlete karşı rahatsızlığını da bir nevi yumuşattı, diyebiliriz. Şili, Ekvador ve Kolombiya'daki ayaklanma durumları göz önüne alındığında şimdilik iyi bir seçim gibi görünüyor. Çünkü And bölgelerinin en fakir alanlarından gelen Castillo hem bir öğretmen ve hem de bir köylü, doğal olarak fakir halk kesimlerinin, marjinalleştirilmiş kesimlerin, unutulmuş kırsal alanların, tarihsel olarak dışlanmış olanların zaferi olarak algılanıyor.

HALKIN TALEPLERİ

Halkın yeni yönetimden beklentisi ve talepleri ise şöyle:

Peru halkı diğer Latin ülkelerinde olduğu gibi sağlık konusunda çok duyarlı, sağlığın tüm topluma hizmet edecek şekilde organize edilmesini istiyor. Devlet hastanelerinin özelleştirmesini istemiyorlar, çünkü toplumun özel hastanelere gidecek bütçeleri yok. Yine devlet hastanelerine daha fazla mali destek sunulsun istiyorlar.

Ekonomik olarak da her iki adayın vaatlerinde olan tarıma ilişkin iyileştirmeler, tarım alanlarından şehirlere hızlı ulaşım, tarım arazileri için su ve arazilerin küçük çiftçilere uygun fiyatla dağılımı isteniyor.

Castillo’nun da vaatlerinin içerisinde olan daha demokratik katılmıcı bir anayasanın yapılması. Bu vaat daha çok solcuların, demokratların ve yerli halkların talepleri arasında.

NELER DEĞİŞECEK?

Birincisi, kutuplaştırılmış bir toplum var Peru’da, Castillo'nun her şeyden önce bu kutuplaşmaya yönelik bazı adımları atması gerekiyor. Meclis çoğunluğu sağcıların elinde, bu da bu kutuplaşmayı zorlaştıracağa benziyor.

İkincisi, 130 kişilik mecliste sağcıların 85 vekili var, solcuların da 45. Bu durumda Castillo bazı muhafazakar partilerin desteğine ihtiyaç duyacak. Bunun için de ekonomide daha liberal bir politika gütmek zorunda kalacak.

Kısacası Castillo'nun bu beş yılda ip üstünde bir cambaz gibi hareket etmesi gerekecek.

Son olarak Castillo’nun kısa zafer konuşmasına değinelim...
Castillo, zafer konuşmasında, "Herkese açık bir kalp ile geliyorum. Bu sandıkta kin yok, her şeyden önce Peru gelir" dedi. “Siyasi adayları yakınlaşmaya çağırıyorum" diyen Castillo, rakibi olan Fujimori'ye, "bu ülkeyi ileriye taşımak için daha fazla engel olmaması için" çağrıda bulundu.
Castillo, "Açık bir çağrı yapıyorum. Deneyiminizi getirin, ancak sadakatle, haysiyetle, şeffaflıkla. Peru halkından bir kuruş çalmalarına izin vermeyeceğiz; yolsuzluğa, büyük kötülüklere karşı mücadele taahhüdümüzü onaylıyoruz" diyerek, "Peru halkının en geniş birliği" çağrısında bulundu.