18 Mayıs: Özgürlük Hareketinde direnişin tarihi

18 Mayıs'larda şehit düşen İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer, Halil Çavgun ve ateşleriyle Kürdistan’ı aydınlatan Dörtler; Kürdistan devriminin kritik eşiklerinde direniş ruhunu ortaya çıkardı.

18 Mayıs 1973’te işkencede katledilen Türkiye devrimci hareketinin liderlerinden İbrahim Kaypakkaya, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mimarı olduğu Kürdistan devriminin doğuşunu tetiklerken, 4 yıl sonra Haki Karer’in, ardından da 5 yıl sonra Halil Çavgun’un şehadetleri tarihi bir sürecin kapısını araladı. Yine bir 18 Mayıs günü Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Mahmut Zengin ve Eşref Anyık Diyarbakır zindanında bedenlerini ateş topu yaparak şehit düştüler.

İşte Kaypakkaya’dan Dörtler’e uzanan 18 Mayıs'ların Kürt Özgürlük Hareketi’nin tarihine katkısı ve bu devrimcilerin hayat/mücadele öyküleri:

18 MAYIS 1973: İBRAHİM KAYPAKKAYA

Türkiye devrimci hareketi liderlerinden İbrahim Kaypakkaya, Çorum'un Sungurlu ilçesinde 1948 tarihinde dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü'nde öğrenim gördüğü sırasında devrimci fikirlerle tanışan Kaypakkaya, Amerikan 6. Filosu'na karşı bildiri yayımladığı gerekçesiyle okuldan atıldı ve bir dönem İşçi-Köylü gazetesinin İstanbul'daki bürosunda da çalıştı.
Onun önderliğinde 24 Nisan 1972 günü Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) kuruldu. Dersim dağlarında silahlı mücadeleyi örgütleme sırasında 24 Ocak 1973 günü Türk ordusuyla girdiği çatışmada yaralandıktan sonra esir düştü. Diyarbakır Cezaevi'ne götürülen Kaypakkaya 18 Mayıs 1973 günü işkenceyle katledildi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan birçok değerlendirmesinde Kaypakkaya’nın öncülük ettiği devrimci mücadelenin kendilerine ilham kaynağı olduğunu belirtti. Kürt Halk Önderi, 1996 yılına ait bir değerlendirmesinde Kaypakkaya’nın çıkışının Aleviliğin özüyle bağlantısını kurarak şehadeti için şu sözleri sarf etti: “Aleviliğin tarihi özünde Baba İshak, İbrahim Kaypakkaya gibi örnekler var. Baba İshak Adıyaman’dan girdi, Çorum ve Tokat’tan çıktı. Aynı rejim tarafından Amasya’da derisi yüzüldü. İbrahim Kaypakkaya Çorum’dan çıktı, Dersim’de büyük eylemini koydu, Diyarbakır’da ser verip sır vermedi, en büyük eylemi orada koydu ve şehadete ulaştı. Aleviliğin özü, tarihsel gelişmesi budur ve devrimci tarzı da bu biçimdedir.”

Abdullah Öcalan, “Kürt sorunu ve demokratik ulus çözümü: Kültürel soykırım kıskacında Kürtleri savunmak” başlıklı Demokratik Uygarlık Manifestosu’nun beşinci kitabında ise Kaypakkaya ve diğer devrimci önderlerin şehadetinden nasıl etkilendiğini ve bunun kendi çıkışında nasıl bir rol oynadığını şöyle anlattı: 
“THKP-C Önderi Mahir Çayan’ın önce Hüseyin Cevahir’le birlikte Maltepe’de direnişi, Hüseyin’in şehit düşmesi, kendisinin yaralı olarak yakalanması ve cezaevine konulması, ardından cezaevinden kaçışı ve dokuz yoldaşıyla Kızıldere’de şehadete erişmesi oldukça etkileyiciydi. THKO Önderi Deniz Gezmiş ve iki yoldaşının idama götürülüşlerini görmüştüm. TİKKO Önderi İbrahim Kaypakkaya’nın aynı dönemde Diyarbakır Zindanında işkenceye karşı direnerek şehadete ulaşması da etkileyiciydi. Her üç önderin Kürt halk ve ulus gerçekliğini hayatları pahasına dile getirişlerine tanık olmuştum. Şüphesiz ikinci sırada gelen bir dizi başka etmenle birlikte, gençliğin bağrından çıkan bu önderlerin hakikat uğruna şehadetleri beni kendi öz gerçekliğim üzerine yürümeye cesaretlendiren temel etkenlerdi.”

18 MAYIS 1977: HAKİ KARER

Kürdistan devrimini başlatan çekirdek kadroda yer alan Haki Karer, Ordu’nun Ulubey ilçesinde 1950 yılında dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve liseyi memleketi Ordu'da okuyan Karer, daha lise yıllarındayken sol ve sosyalist görüşleri benimsedi. Ankara Fen Fakültesi'nde okuduğu yıllarda ise Kürdistan sorununa kafa yoran öğrenci grubuna ilgi duydu ve Yüksek Öğrenim Kültür Derneğinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tanıştı.

Daha sonra PKK hareketinin kurulmasına öncülük edecek grubun üyeleriyle yürüttüğü tartışmalarda Karer, şu tespiti yapıyordu:“Kürt ulusu bağımsızlık mücadelesi vererek zafere ulaşabilecek ve Türkiye proletaryası da ancak bu sorun çözümlendiği zaman devrim yapabilir. Türkiye’nin özgürleşmesi ancak Kürtlerin özgürleşmesiyle sağlanır.”

PKK’nin kurulmasında önemli bir adım olarak tarihe geçen ve 1973 yılının Newroz’unda Ankara-Dikmen’de yapılan toplantıya katılan isimlerden olan Haki Karer, enternasyonalist bir ruhla Kürdistan özgürlük mücadelesi saflarında yerini aldı. Ardından da üniversiteyi son sınıftayken terk ederek grubun Kürdistan’a dönüş kararına öncülük etti. 1975-1977 yıllarında hareketin Kürdistan’ın birçok kentinde yayılmasına önayak olan Karer, en zor görevleri üstlendi. Haki Karer Batman, Ağrı, Adana ve en son Antep’te işçiler, öğrenciler ve gençler arasında grubun örgütleme çalışmalarını yürüttü.

Dilini bilmediği bir halka özgürlüğü ve sınıf mücadelesini anlatan Haki Karer, 27 yaşındayken 18 Mayıs 1977 günü Antep’te bir kahvehanede Stêrka Sor adlı kontra-ajan yapılanmanın mensupları tarafından katledildi. Haki Karer’in katledilmesi, grubun Kürdistan’a ilk açılımına karşı bir saldırı olarak ele alındı. Kısa bir süre sonra grup Haki Karer’i katledenlerden hesap sorarken, sergilenen tavır “yoldaşlarımızın kanı asla yerde kalmaz, intikâmları muhakkak alınır” geleneğini yarattı.

Kürt Halk Önderi ise Haki Karer’in anısına sahip çıkmak için Antep’te parti programını hazırladı ve bu “Kürdistan devrimcileri” adıyla küçük bir kitapçık olarak yayımlandı. Hareketin bilinen en eski yazılı metni olarak tarihe geçen “Proleter ve Enternasyonalist Devrimci Haki Karer’in Anısına” isimli bu kitapçıkta şöyle denildi: “Haki Karer Che Guevara gibi, doğup büyüdüğü yerlerin dışında yaşayan ezilenlerin verdiği mücadelelere katılan gerçek bir enternasyonalisttir.”

18 MAYIS 1978: HALİL ÇAVGUN

Halil Çavgun, 1954 yılında yoksul bir ailenin çocuğu olarak Hilvan’da dünyaya geldi. Ortaokul ve liseyi doğduğu ilçede okuyan Çavgun, ardından Urfa merkezde eğitim enstitüsünü okumaya başladı. O yıllar aynı zamanda Abdullah Öcalan önderliğinde yeni yeni filizlenen Kürt özgürlük hareketinin öğrenciler arasında ilgi odağı olduğu yıllardır. Çavgun ise 1977 yılında son sınıftayken bu harekete katıldı. Halil Çavgun’un hareketle tanıştığı yıl hareketin öncü kadrolarından Haki Karer’in katledilmesiyle Kürdistan’da adım adım, halka halka örgütlenen bu hareketin artık hem devlet hem de devlet destekli güçlerin hedefinde olduğunun göstergesiydi.

1978 yılına gelindiğinde hareket Antep’ten Urfa’ya uzanan örgütlülük ağını genişleterek Amed, Batman, Dersim, Elazığ ve Serhat’a kadar uzanan yeni bir hat açtı. Küçük bir grup geniş yelpazede örgütlü bir harekete dönüşüyor, arkasına geniş halk kitlelerini almaya başlıyordu. Şüphesiz hareket kadroları kıt kanaat imkânlarla çalışıyordu.

Haki Karer’in 1. şehadet yıl dönümü olan o 18 Mayıs’ı ise “eylem günü” ilan eden kadro ve sempatizanlar örgütlü bütün kentlerde afişler dağıtarak, anma toplantıları yaptı. Benzer bir çalışma Hilvan’da da vardı ve bu çalışmalara aralarında Halil Çavgun’un da bulunduğu bir grup genç öncülük etti. Karer için yapılan anma toplantısının ardından o dönem başta MHP olmak üzere Türk devletiyle çalışan Süleymanlar iki araçla gençlerin bulunduğu okula saldırdı ve olayda Halil Çavgun katledildi, üç arkadaşı da yaralandı.

Türk devleti ve işbirlikçileri bu olayla o dönem Apocular'a gözdağı vermek istemiştir. Ancak Çavgun’un cenazesi daha yerdeyken saldırıyı yapan aşiretin güçlerine hareket ilk cevabı verdi ve PKK tarihine “Hilvan direnişi” olarak geçen süreç başladı. Üç ay gibi kısa bir zaman zarfında Hilvan halkı bu direnişte korku duvarını yıkıp Kürt ulusal bağlarını güçlendirdi. Direniş karşısında büyük darbe alan Türk devlet yanlısı Süleymanlar ise çareyi ellerindeki belediye başkanlığını bırakmakta buldu. 6 Mayıs 1979 günü yapılan seçimlerde Nadir Temel oyların çoğunu alarak Hilvan belediye başkanlığını kazandı.

Abdullah Öcalan’a göre Haki Karer ve Halil Çavgun’un katledilmeleri arasında bir paralellik söz konusudur. Kürt Halk Önderi daha sonraki bir değerlendirmesinde o günleri şöyle anlatacaktır:

“Nasıl ki Haki arkadaşın katledilmesi Kürdistan’a girişi engellemeye dönük bir saldırıysa, Halil arkadaşın katledilmesi de yerelde kökleşmeyi engellemeye dönük bir saldırıdır. Haki Karer yoldaşın katledilmesiyle, düşman Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesini durdurabileceğini sanmıştı. Ama düşmanın yanılgısı büyüktü. Devrimciler tüm güçleriyle işe koyularak, hareketi kitleselleşmeye doğru götürdüler. Sömürgeciler devrimci hareketi engellemek için bu kez de sosyal dayanakları olan yerel hain güçleri ve aşiretçi-feodal çeteleri devreye soktular. Yerli ajan-milis çeteleriyle resmi polisin ortak saldırıları sonucunda Halil Çavgun yoldaş katledildi.”

18 MAYIS 1982: DÖRTLER'İN GECESİ

Takvim yaprakları 18 Mayıs 1982’yi gösterdiğinde ise Diyarbakır Cezaevi’nde 33 nolu koğuşta Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Mahmut Zengin ve Eşref Anyık Kürt halkı üzerindeki zulmü ve cezaevlerinde dayatılan ihanetçi politikalara karşı bedenlerini ateş topu yaparak şehit düştüler. Aynı yılın Newroz’unda PKK’nin öncü kadrolarından Mazlum Doğan’ın başlattığı direniş geleneğinin büyümesine neden olan bu tarihi eylem Kürt halkının özgürlük mücadelesine “Dörtler'in Gecesi” olarak geçti.

Ateşi söndürmek isteyen arkadaşlarına “Ateşi gürleştirin, su döken ihanetçidir” sözleriyle seslenen Dörtler, arkalarında bıraktıkları şu notla isimlerini yakın Kürdistan tarihine yazdırdılar: “Bu eylem, mutlaka halka ulaştırılmalı. Eylem, Mazlum arkadaşın eyleminin devamıdır. Bizler Mazlum’un ardıllarıyız, eylem doğru anlaşılmalı. İhanet, teslimiyet ve baskılara karşı konulan bir eylemdir.”
Daha önceki 18 Mayıs’ların ruhuna uygun olarak arkalarında direniş mirası bırakan Dörtler’in hayat ve mücadele öyküsü ise şöyle:

Ferhat Kurtay: Mardin’in Kızıltepe ilçesine bağlı Uluköy (Xurs) köyünde 1949 yılında dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Kızıltepe ve Mardin´de yaptı. Trabzon´da Mühendislik Fakültes’nin Elektrik Mühendisliği bölümünü okuduğu sırada devrimci düşüncelerle tanıştı. Daha sonra Mardin’de bir süre mühendislik yaptı. Bu sırada Mardin’de gelen PKK kadrolarıyla tanıştı ve kısa sürede aktif biçimde hareketin çalışmalarına katıldı. PKK’nin Mardin bölge örgütlenmesinde hazırlık komitelerinin oluşumunda görev aldı ve merkezi yayın organlarının dağıtımını üstlendi. 23 Kasım 1979’da bir ihbar sonucu M. Hayri Durmuş ile birlikte kaldıkları evde yakalanarak tutuklandı.

Necmi Öner: Amed'e bağlı Çermik’te doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. Önceleri DDKD´ye sempatisi olmasına rağmen PKK’nin ilçede çalışma yürüten kadrolarıyla tanışmasının ardından bu kadrolardan etkilenmeye ve çalışmaların içerisinde yer almaya başladı. İlçede gençlik içerisindeki çalışmalarıyla hareketin kitleselleşmesinde önemli rol oynandı. Yakalanmadan kısa bir süre önce, yerel hazırlık komitesinde gençlik sorumluluğuna getirildi. Okulda çıkan bir olaydan dolayı 1979 yılında tutuklandı.

Eşref Anyık: Viranşehir’in bir köyünde 1960’da dünyaya geldi. Ailesinin yoksul olmasından dolayı sadece ilkokulu okuyabildi.Ailesinin durumundan dolayı küçük yaşlarda çalışmaya başlayan Aynık, ailesiyle birlikte Adana´da mevsimlik işçi olarak çalıştı. Yine Türkiye metropollerinde çeşitli işlerde çalıştı. Anyık, özellikle Hilvan mücadelesinin yarattığı etki ile PKK saflarında yerini aldı. Hilvan’da Süleymanlar'a karşı başlatılan silahlı mücadelede bir çatışma sırasında yakalandı.

Mahmut Zengin: Aslen Siverekli olmasına karşı, dedesinin Hilvan´da ikamet etmesinden ötürü yaşamanın büyük bölümünü Hilvan´da geçirdi. İlk ve ortaokulu burada okudu. Hilvan´da 1978 yılında Sülaymanlar'a karşı geliştirilen silahlı mücadeleye sempati duyarak Apocular'ın yanında yerini aldı. İlk önce gençlik faaliyetlerinde yer aldı. Kitle çalışması ve propaganda gibi alanlarda da faaliyetlere katıldı. Hilvan ve Siverek kırsalında Süleymanlar ve Bucaklar'a karşı geliştirilen silahlı mücadelenin içerisinde yer aldı. Bu çatışmaların birinde, 7 Temmuz 1979´da yakalanarak, Diyarbakır Cezaevi’ne götürüldü.