19 Temmuz Devrimi; Bugün erken, yarın geç olmadan...

TEV-DEM Halk Meclisleri Eş Başkanı Ahmet Şêxo, 19 Temmuz Devrimi'nin arkasında onlarca yıllık bir emek olduğunu ifade ederek, Öcalan’ın Rojava’ya geçişi ile birlikte devrimin en temel zemininin oluşturulmaya başlandığını söyledi.

19 Temmuz 2012’de dünyanın henüz hiç gündeminde olmayan bir şehirde başlayan ve sonrasında bütün ilgi ve sempatiyi üzerine toplayan umutları büyüten Rojava Devrimi 4’üncü yılını geride bırakırken, arkasında bıraktığı yıllar kadar önemli gelişme ve umutlara da vesile oldu. Devrimin yıldönümünü, devrimin hem başlangıç ve hazırlanma aşamasında hem de sonrasında devam eden direniş ve kazanımları koruma aşamasında hep içinde yer alan, Kobanê direnişine de katılıp yaralanan Tevgera Civaka Demokratik (TEV-DEM) Halk Meclisleri Eş Başkanı Ahmet Şêxo ile konuştuk.

ÜÇÜNCÜ ÇİZGİ OLMAYI SEÇTİK

Kobanê merkezli başlayan 19 Temmuz Devrimi’nin zeminini anlatabilir misiniz? Devrim kararı alınmasında neler etkili oldu ve de Suriye’de yaşanan krizi nasıl okudunuz?

19 Temmuz’u anlayabilmek için onun öncesinde Rojava Kürdistanı’nı da iyi tanımlamak lazım. Kobanê’nin durumunu anlamak lazım. Öyle sanıldığı gibi bir gece toplanıp ayaklanıp devrim yapılmadı. Bu devrimin oluşmasında onlarca yıllık bir emek var. Önder Apo’nun bu alana özellikle de Kobanê’den giriş yapmasıyla birlikte bir emek oluşmaya başladı. Devrimin en temel zeminini bu olduğu şeklinde tanımlayabiliriz.

Suriye krizi başlayınca değişik tartışmalar da yaşanmaya başlandı. Tunus, Libya, Mısır’daki gibi bir ayda sonuçlanacağını sanıyorlardı. Bunun üzerinden çok hızlı bir şekilde dış güçlerin denetiminde muhalefet oluşturulmaya başlandı. Bu muhalefetin en önemli özelliği de rejim karşıtlığı değil, Kürt karşıtlığıydı. Bu durum zamanla kendini çok hızlı açık ele verdi.

Suriye krizi başladığında biz Tev-Dem (Tevgera Civaka Demokratik) olarak kendi görüş ve felsefemiz vardı. Suriye’nin özgünlüğünü iyi anlayıp, tartıştık. Suriye’nin beklenen diğer ülkeler gibi erken düşeceğini düşünmedik. Bu durumun uzayacağını düşündüğümüz için de, bu durumu karşılamanın en iyi yolunun her türlü örgütlenmekten geçtiğini anladık. En önemli örgütlenme de halkın örgütlenmesiydi. Bir taraftan bunu yaparken diğer yandan üçüncü yol, üçüncü çizgi olmayı seçtik. Taraf olmanın, taraf tutmanın bu halka ve Suriye’nin geneline yarar sağlamayacağını düşündük.

19 TEMMUZ’DAN İKİ AY ÖNCE ÖRGÜTLENMEMİZ TAMAMDI

Bu devrim kararının alınmasında neden Kobanê’yi seçildi? Kobanê’nin diğer Rojava Kürt bölgelerinden farkı ne? Bugüne gelebilmek için hazırlıklarınız var mıydı?

Suriye krizi başladığında halkın örgütlenmesinin en önemli omurgası da halk meclislerinin oluşturulmasıydı. Halk her türlü meclisleşmesini yapmıştı. 23 Ocak 2012’de Kobanê Halk Meclisi genel olarak tamamlanıp oluşturuldu. Kurumlaşma ve komiteleşmeler tamamlandı. Tüm bunlar yapılırken rejim varlığını hala sürdürüyordu. En önemli kurumlaşma ise savunma komitelerinin oluşturulmasıydı. Tüm mahalle ve köylerde bu yönlü savunma komiteleri oluşturuldu. Halkın yaşamı artık bu örgütlenmeler etrafında geçiyordu ve rejim tamamen sıfırlanmıştı. Kobanê’de bu örgütlenmeler diğer alanlarda, yani Cizire ve Afrin’de de yaşanıyordu. Çünkü ‘üçüncü yol-çizgi’ anlayışımız Kürtlerin yaşadığı her alanda aynıydı. 19 Temmuz’a 2 ay kala tüm örgütlenmeler tamamlanmış durumdaydı. Şehir tüm köyleriyle birlikte kontrol noktalarıyla denetlenir hale gelmişti.

18 Temmuz gecesi saat 10’da Mala Gel’de Halk Meclisi olarak olağanüstü bir toplantı yaptık. Bu duruma acilen pratik müdahale edilmesi gerektiği fikrine ulaşıldı. Çünkü rejimle muhalif güçlerin çatışma ve hakimiyet alanları Kobanê’ye yaklaşıyordu. Bu durumdan Kobanê kendini kurtaramazsa herhangi bir gücün eline geçebilirdi. Rejim hala Kobanê’de bulunduğu için Türk devleti örgütlediği çeteler eliyle Kobanê’yi işgal edebilirdi.

Buna çözüm olarak o gece duruma müdahale olarak rejim denetimindeki bütün kurumların işgal edilmesi kararı alındı. Özerk yönetim kararı alınıp ilan edildi. Tüm bunları yaparken tek bir amaç güdülüyordu: Kan akmaması. O yüzden devlet kurumlarına teslim olmaları çağrısını sivil halkın yapması kararı alındı. 19 Temmuz öğleden sonrasına kadar alınan kararlar tümden uygulandı ve teslim olan rejim güçleri Kobanê dışına çıkarılarak, Ayn İsa taraflarında rejime teslim edildi.

19 TEMMUZ KOBANÊ’DE BAŞLADI VE TÜM ROJAVA’NIN DEVRİM GÜNÜ OLDU

19 Temmuz kararı alınırken bu sadece Kobanê için miydi yoksa diğer yerlerde aynı gün için karar alınmış mıydı? Devrime yönelik tepkiler nelerdi?

Hayır, bu karar sadece Kobanê için alınmıştı. Diğer alanlar kendi özgünlüklerine göre karar ve uygulama yapıyorlardı. Zaten Suriye’nin böyle bir özgünlüğü var. Suriye diğer ülkeler gibi değil, homojen olmayan renkli yapısı ve bileşimi özgünlüğü de beraberinde getiriyor.

19 Temmuz Devrimi Kobanê’de başladı ama tüm parçanın devrim günü oldu. Rojava devrimi başladığı günden itibaren ilgileri de üzerine çekti. Dünya bu devrimin rengini anladı, üçüncü yol olduğunu, ne rejimden ne de muhaliflerden yana olmadığını gözlemlediler. Dünyanın bu ilgisi gelişirken, rejim karşıtlığı yapan güçler Kürt karşıtlığına yöneldiler ve renklerini belli ettiler. Bu durumla da kalmadılar, zorluk çıkarmak için her yöntemi uyguladılar. Zaten bu yetmedi, en son başta Kobanê olmak üzere Kürdistan’a silahlı saldırıya geçtiler.

Türk devleti en baştan buna olan karşıtlığını gösterdi. Devrimi doğmadan boğmak istedi. Bu topraklar resmiyette Suriye rejimine bağlı olduğu halde Suriye rejimi bu kadar karşıtlık göstermemişti. Ama Türk devleti sınırındaki Kürtlerin uyanmasını bir türlü kabul etmek istemiyordu. Daha ilk başta tüm sınır boylarını kapattı. Bu da yetmedi, muhalif olan güçleri Rojava Kürdistan’ına yönlendirdi. Devrimin birinci yıl dönümünün hemen bir gün sonrasında Nusra çetelerini Kobanê’ye karşı saldırıya geçirtti ve devrimin ilk şehidi Şehit Mahmut’u Gire Sipi yakınlarında şehit verdik.

Halk nasıl yaklaştı? Yine halkın katılımı nasıldı?

2004 yılında Qamışlo’da yaşanan olaylar anında Kobanê’de yankısını bulmuştu ve bu yankıyla birlikte Kobanê’de rejime ait yerler kuşatmaya alınmıştı. Ama bu kuşatma çabuk çözülmüş ve dağılmıştı. Sebebi de bu kadar şiddetli bir eğilimle kalkan halk örgütsüz olmasıydı. Bir perspektiften yoksun olduğu için kabarmış duygular çabuk söndü ve bilinçli bir eyleme evrilmedi. Ama 19 Temmuz devrimini yapan halk 2004’den çok farklıydı. En başta örgütlü bir eylemsellik içerisindeydi ve bunu yaparken bir felsefeye sahipti. Burada yıkılan sadece rejime ait sıkı duvarlar değildi, burada yıkılan zihinlerdeki duvardı. Zulüm ve korku duvarları yıkıldı. Bu devrimin bir başka özelliği de yıkıcı ve dağıtıcı değildi. Rejimin kullandığı yerlerin aslında kendilerine yani halka ait olduğunu biliyorlardı ve halk göre rejim sadece bir süreliğine orayı işgal etmişti. Halk hakkı olanı alıyordu ve kendisinin olanı yıkmak dağıtmak zihniyetinden uzaktı.

Rojava devriminin birkaç özelliği var: Birincisi; şehir eksenli bir başlangıç. İkincisi; Kürt rengiyle başladı ama bu haliyle kalmadı. Şehir eksenli başlayan devrim bir parçayı kapsadı; Kürt rengiyle başlayan devrim diğer halkları da içine aldı. Şimdi Kuzey Suriye Federasyonu ve halklar kardeşleşmesine doğru gidiyor. Bu duruma nasıl gelindi?

19 Temmuz Devrimi öncesinden nasıl ki bir emekten güç alarak örgütlendiyse devrimin başladığı tarih ve renginden de önemli değişim ve gelişmeler olmuştur. Bir şehir merkezli Kürt rengiyle başlayan devrim hem güçlendi hem bu topraklarda yaşayan diğer halkları da kapsadı. Kısa bir süre sonra diğer kantonların da devrime katılmasıyla demokratik özerk yönetimler ve kanton hükümetleri ilan edildi. Kantonlar üzerindeki tüm tehditler ve özellikle de Dünya’nın baş edemediği DAİŞ belasıyla mücadele edildi ve bu bela yenilgiden yenilgiye uğratıldı.

Bu sadece DAİŞ’in kırılması değil, aynı zamanda tüm Kürt coğrafyalarında kırılan egemen güçlerin Arap,Türk, Fars kırılmasıydı. Bu beraberinde olumlu gelişmeleri de getirdi. Bu olumlu gelişmelerin en başında iki kantonun birleşmesi geliyor. Diğer gelişme ise diplomatik alanda yaşandı. Rojava şahsında Kürt halkı daha fazla tanındı ve diğer parçalarda verilen mücadeleler de daha doğru anlaşılır bir duruma geldi. Yine en önemli gelişme ise, devrimin sadece Kürt bölgeleri için değil tüm Suriye için olduğu anlaşılmaya başlandı. O yüzden de Kuzey Suriye Demokratik Federal Meclisi projesi hayata geçmeye başlandı. Bu durum tüm Suriye’nin demokratikleştirilmesinde halen de en kabul edilebilir çözümdür. Yine tüm halkları temsil eden Demokratik Suriye Güçleri halklar adına kazanılmış ciddi bir askeri bir başarıdır.

En büyük gelişme eğitim alanında oldu. Ayrı ayrı dili rengi olan halklar için en demokratik yaklaşım olan anadilde eğitim başlatıldı. Bu topraklarda yaşayan her farklı kesim kendi dili, kültürü ve inancına göre eğitim ve yaşamını kurma hakkını yakaladı. Halkın sosyal ve ekonomik hakları halka teslim edildi. Maddi yaşamın daha da halkın yararına olabilmesi için ekonomik projeler üretildi. Her yönden boğulmaya çalışılan Rojava devrimi her yönden kendini yaratıp, üreterek düşmanlarını boşa çıkardı. 

...