20 yıl önceki bir infaz dosyası yeniden açıldı, fail asker

20 yıl önceki bir infaz dosyası yeniden açıldı, fail asker

Şırnak’ın (Şırnex) Cizre (Cizîr) ilçesinde 1993 yılında 5 kişinin katledildiği soruşturmaya ilişkin dosyanın yeniden açılması üzerine, 20 yıl önceki katliamın infazların askerleri tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Bu infazlar PKK’ye yüklenmişti.

Milliyet gazetesinden Gökçer Tahincioğlu imzalı bir habere göre, zamanaşımının dolmasına kısa süre kala dosyayı yeniden açan savcılık, görevsizlik kararı verdi ve dava açılması için dosyayı Cizre Başsavcılığı’na gönderdi.

İnfazlar 12 Ocak 1993’te Cizre ilçesine bağlı Güçlü köyü Kolgezer mezrasında gerçekleşti. Aynı aileye mensup 5 kişi evlerinde uzun namlulu silahlarla taranarak katledilmişti. Bu infazlara ilişkin açılan soruşturmada yıllarca sonuç elde edilemediği öne sürüldü. Türk yargısı bugüne kadar “meçhul cinayetler” ve Kürtlere karşı işlenen diğer savaş ve insanlık suçlarına ilişkin hiçbir zaman adil ve etkili bir soruşturma yürütmedi. Bu tür davalardan dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde en fazla mahkum edilen ülkelerin başında geliyor.

Kolgezer’deki infazların PKK’ye yüklenmesi ardından savcılık, soruşturma dosyasını şüpheliler bulunmadığı gerekçesiyle “faili meçhul” dosyalar arasında koymuştu.  Ancak rafa kaldırılan dosyanın yeniden taranması sırasında, infazların sorumlularını işaret eden tanıklıkların yer aldığının ortaya çıktığı belirtiliyor.

Milliyet’in haberine göre görevsizlik kararında, olayın meydana geldiği akşam, Davut Elgün’ün evine silahlı 3 kişinin geldiği, kapıyı açan evin gelini Hediye Şakar’a, içeridekilerin avluya çıkmasını söylediği, dışarıya çıkan Nezir (8), Lokman (21), Hacer (4), Hıdır (20) adlı kardeşlerle anneleri Nasibe Elgün’ün (42) uzun namlulu silahlarla taranarak öldürüldüğü, dışarıya çıkmayan Hediye Şakar ile Azize Özdemir’in ise kurtulduğu ifade ediliyor. İki kadın, karanlık olduğu için eve gelenlerin yüzlerini seçemedikleri belirtilirken, olaydan 4 ay sonra, 24 Mayıs 1993’te gönderilen Cizre İlçe Jandarma Komutanı Aydın B. imzalı tutanak, olayın PKK’liler tarafından gerçekleştirildiği, faillerin yakalanamadığı, PKK’nin vatandaşları devlet yanlısı oldukları gerekçesiyle ‘cezalandırdığı’ öne sürülüyor.

Kararda, olaydan sonra hazırlanan ölü muayene raporlarının incelendiğine işaret edilirken,  köy muhtarına sadece ölenlerin kimliğinin sorulduğu ancak olaya ilişkin soru yöneltilmediğinin görüldüğü kaydediliyor. Jandarmanın olay yerini incelemediği ve fotoğraf çekmediğine dikkat çekilen kararda, boş kovanlar incelendiğinde, kullanılan silahların başka olaylarda kullanılmadığının anlaşıldığının görüldüğü ifade ediliyor.

DÖNEMİN KOMUTANI AYDIN B. HAKKINDA MÜEBBET TALEBİ

PKK’lilerin birbirleriyle çatıştıklarına dair bir bilgi olmadığı gibi, olayda ölenlerin de sadece o evde oturan Davut Elgün’ün eşi ve çocukları olduğuna dikkat çekilen görevsizlik kararında, olayın PKK tarafından yapıldığına dair herhangi bir delil bulunmadığının altı çiziliyor. Toplanan deliller ve tanık ifadelerine göre şüpheli Aydın B.’nin birden fazla kişiyi öldürmek suçundan hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açılması için dosya Cizre Başsavcılığı’na gönderildi.

Haberde talimatla ifadesi alınan Jandarma Komutanı Aydın B.’nin “Gece saatlerinde silah seslerini duyduk. Yol güvenliği olmadığı için ertesi gün olay yerine gittik. PKK’nın Gabar Dağı kadrosuyla ova kadrosunun o evde toplantı yapacaklarını, toplantıya sonra gelenlerle önce gelenlerin bir yanlışlık sonucu çatıştıklarını öğrendik. Suçlamaları kabul etmiyorum” dediği belirtildi.

Ancak köylülerden Ahmet Kılıç, “Olaydan sonra Aydın B. köye gelip hepimizi topladı ve ‘Ben Lokman’ı nasıl öldürdüysem, birkaç kişi daha var onları da öldüreceğim’ diye tehdit etti” diye kaydetti.

‘FAZLA KURCALAMA YOKSA SENİ DE ÖLDÜRÜRÜM’

1993’deki saldırıda eşini ve 4 çocuğunu kaybeden Davut Elgün ise verdiği ifadede, infazların sorumlusunun askerler olduğunu söylerken, o dönemin şartlarında korktuğumuz için kimseden şikâyetçi olamadıklarını belirtti.

Elgün şöyle ifade verdi: “Jandarma binasıyla tank taburu binasının elektrik işlerini oğullarım Hıdır ile Lokman yapıyordu. Olay günü Nusaybin’deki kızıma gitmiştim. Sabah geldiğimde köylüler eşim ve çocuklarımın öldürüldüğünü söyledi. Gelinlerim Azize, Hediye ile köylüler, köy yoluna yakın yerde olay günü akşam saatlerinde bir panzerin beklediğini, kot pantolonlu, elleri telsizli, G-3 ve kalaşnikof tüfek taşıyan 4 kişinin eve gelip oğlum Lokman’ı sorduklarını bana anlattı. Lokman’ı götürmek istemişler, o da gitmek istememiş. Eşine ‘Evin arka kapısını aç kaçacağım’ demiş. Bu sırada kapıda bulanan kişi diğerlerine ‘Ateş açın, hepsini öldürün’ diye emir vermiş. Gelinim Azize cesetlerin altında kaldığı için yara almadan kurtuldu. Hediye ise arka kapıdan kaçtı. Yerde kar olduğu için kaçan şahısların izlerini takip ettim.

Ayak izleri olay yerine 800 metre uzaklıktaki Katran köyünde bulunan bölük komutanlığına 150 metre mesafede duran panzerin lastik izlerinin olduğu yerde bitiyordu. Muhtar haber vermesine rağmen olay günü jandarma köye gelmedi. Ertesi gün Aydın B. köye gelip komşu köyden Beşir’e ‘Bunları örgüt vurdu diyeceksiniz, yoksa sizin de başınıza aynısı gelir’ diye tehdit etti. 45 gün sonra yanında bir yarbayla köye gelip okulun yanında durdu. ‘Ailemi neden öldürttün’ dedim. O da, ‘Senin oğlun Amerin bölgesinde aracımıza roket atmış’ dedi. Oğlumun o tarihte cezaevinde olduğunu söyledim. Sonra yarbay’a, ‘Doğru söylüyor, bizimkiler yanlışlıkla vurdular’ dedi ve bana dönerek, ‘Bu kişi fazla kurcalama yoksa seni de öldürürüm’ dedi. O dönemin şartlarında korktuğumuz için kimseden şikâyetçi olamadık.”