2020 dünya ekonomisindeki stagnasyonun ilk işaretlerini veriyor

Dünya ekonomisinin yarısına hükmeden büyük ülkelerin ekonomilerinin büyüme hızındaki yavaşlama genel toplamda da bir yavaşlamaya neden olacakken, 2020’nin genel olarak bir stagnasyonun işaretlerini verdiği savunuluyor.

Birçok farklı kuruluşun yaptığı öngörüler, 1990 ve 2000’li yıllardaki hiper globalleşmeye karşın 2020’li yıllarda ekonomik büyümede stagnasyonlarla karşı karşıya kalınabileceğini gösteriyor. Bunun ilk işaretlerini ise 2020 yılına dair öngörüler veriyor.

BÜYÜME TAHMİNLERİ FARKLI

2019 yılında kısmen yavaşlayan dünya genelindeki ekonomik büyümenin 2020 yılında da düşük kalacağı öngörülüyor.

Merkezi Paris’te bulunan ve gelişmiş ile yükselmekte olan ülkelerin üyesi olduğu Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tahminlerine göre, 2019’da yüzde 2,9 olarak netleşmesi beklenen küresel ekonomik büyüme, bu yıl da aynı düzeyde kalacak. Oysa 2018 yılında büyüme oranı yüzde 3,5 olarak kaydedilmişti. Yüzde 2,9’luk bir büyüme, 2008 global ekonomik krizinden bu yana en düşük büyüme oranına tekabül ediyor.

Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre ise, 2020’deki büyüme 2019’dan biraz daha iyi olacak. IMF, henüz kesinleşmeyen dördüncü çeyrek verilerinin gelmesiyle 2019’daki global büyümenin yüzde 3, 2020’deki büyümenin ise yüzde 3,4 oranında olacağını öngörülüyordu. Ancak daha sonra bu öngörüler 0,2 puan aşağı çekildi.

TRUMP, BREXİT VE İKLİM DÖNÜŞÜMLERİNİN ETKİSİ

Bunda ABD-Çin arasındaki ticaret savaşlarının dış ticaret hacmini zayıflatması ve buna bağlı olarak Çin ekonomisindeki büyümenin yavaşlayacak olması; Brexit nedeniyle Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki şirketlerde yaşanan belirsizlik de etkili olacak. Ayrıca yaşanan belirsizliklerin başta Avrupa ülkeleri olmak üzere büyük ülkelerde tüketiciyi daha temkinli davranmaya itmesinin etkili olduğu savunuluyor.

Tüm bunlara ek olarak giderek daha büyük bir tehlike arz eden iklimsel değişiklikler nedeniyle hem devletlerin hem de şirketlerin çevreye daha fazla saygılı yeni stratejiler geliştirmek zorunda kaldılar. Bu dönüşüm ise kısa vadede ekonomik büyüme hızının yavaşlaması sonucunu doğuruyor.

ABD, ÇİN VE AB’DE BÜYÜME YAVAŞLIYOR

OECD tahminlerine göre ekonomik büyümedeki yavaşlamadan etkilenecek ülkelerin başında dünyanın en büyük ekonomisi ABD ile Çin gelirken, toplamda ABD’den daha büyük bir güce sahip Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde de benzeri bir durum söz konusu. AB içindeki 19 ülkenin üyesi olduğu Euro Bölgesi’nin durumu bunda belirleyici oluyor.

2018’de yüzde 2,9 olan ABD’deki ekonomik büyümenin 2019’da yüzde 2,3 olarak gerçekleşmesi söz konusu. 2020’de ise Amerikan ekonomisi sadece yüzde 2 oranında büyüyecek. Bu oran AB’nin Almanya, Fransa ve İtalya gibi büyük ülkelerine kıyasla oldukça iyi olsa da dünya ortalamasının çok altında.

TRUMP’IN POLİTİKALARI AMERİKAN EKONOMİSİNİ DE OLUMSUZ ETKİLEDİ

Amerikan ekonomisindeki büyüme hızı düşüşünün özellikle dış ticarette gerilemenin etkisiyle gerçekleştiği savunuluyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018 yılından itibaren başta Çin olmak üzere birçok ülkeden ithalat ürünlerine getirdiği ek gümrük vergileri, en başta Amerikan ihracatını etkiledi. Aralık ayında Çin ile varılan ilk aşama anlaşmasının öngörülen şekilde hayata geçmesi halinde dış ticaretteki daralmanın aşılacağı varsayılıyor.

ABD ekonomisinin tüm bunlara rağmen yüzde 2’lik bir büyüme kaydedebilmesinin ise, maaş artışları, düşük işsizlik oranları ve yeni iş alanları oluşturulması sayesinde artacak olan iç tüketime borçlu olunduğu belirtiliyor. Özellikle 2018’deki vergi indirimlerinin yatırımların artmasına katkı sunduğu savunuluyor.

ÇİN’DE SON YILLARDAKİ EĞİLİM SÜRÜYOR

Nominal bazda dünyanın ABD’den sonra en büyük ekonomisi olan ve yakın dönemde ABD’yi geride bırakması beklenen Çin de ise son yıllardaki yavaşlama dikkat çekiyor. 2000’li yıllarda ve 2010’lu yılların başında yüzde 10’lara varan ekonomik büyüme, Çin’in ekonomisini yeniden yapılandırma çabaları nedeniyle yavaşlama eğilimine geçmişti. IMF verilerine göre 2017’de uzun bir aradan sonra yüzde 7 eşiğinin altına düşen ekonomik büyüme yüzde 6,8 olmuştu. 2018’de yüzde 6,6 gerçekleşen ekonomik büyümenin 2019’da yüzde 6,1 olarak gerçekleşmesi kesin gibi.

Çin açısından en dikkat çekici gelişme ise büyümenin bu yıl içinde en fazla yüzde 5,9 olacağına dair öngörü.

EKONOMİSİNİ YENİDEN DİZAYN ÇABALARININ ETKİSİ

OECD’ye göre ABD ile Çin arasında son iki yıldaki ticaret savaşları gerginliği arttırdı ve yatırımcıların belirsizliğe itilmesiyle yatırımların düşmesine yol açtı. Çin hükümetinin bütçe politikalarıyla daha kötü bir düşüşün önleneceği de varsayılıyor.

Uluslararası Perspektif ve Enformasyon Araştırmaları Merkezi (CEPII) uzmanlarından Sébastien Jean’a göre, Çin son yıllarda ciddi bir yeniden yapılanma ve dengeleme politikası izliyor. Jean, Çin’in artık giderek daha az yatırımlara bağlı olacağı ve iç tüketimi arttırarak büyümeyi sağlayacağı bir yola girdi. Ayrıca manifatura sektörünün yerini giderek daha fazla inovasyona dayalı sanayi ile hizmet sektörü alıyor. Bu yapılırken işgücünün korunması ve mali istikrar da korunmaya çalışılıyor.

EURO BÖLGESİ’NDE STAGNASYON NETLEŞTİ

Bu yıl ekonomik büyümenin sınırlı olduğu bölgelerin başında Euro Bölgesi geliyor. OECD tahminlerine göre Almanya, Fransa ve İtalya gibi büyük ekonomilerin de içinde bulunduğu Euro Bölgesi’nde 2019’da 1,2’de stabilize olması beklenen ekonomik büyüme bu yıl yüzde 1’de kalacak; 2021’de ise ancak yüzde 1,1 olabilecek.

Euro Bölgesi’nin en büyük, dünyanın ise dördüncü büyük ekonomisi olan Almanya’da geçtiğimiz yıl iki çeyrekte resesyona girilmiş ve 2019 toplamında büyüme yüzde 0,7 olmuştu. 2020’de ise büyüme yüzde 1,2 ile sınırlı kalacak.

Euro Bölgesi’nin ikinci ekonomisi Fransa’da ise 2019’da Fransız Merkez Bankası’na göre yüzde 1,5 olan büyüme, 2020’de sadece yüzde 1,1 olarak gerçekleşecek. Bu da 2016’dan beri kaydedilen en düşük oran.

İtalya’da ise Ulusal İstatistik Enstitüsü (ISTAT) geçen yıl sadece yüzde 0,2 olan büyümenin bu yıl yüzde 0,6 ile sınırlı kalacağını öngörüyor.