28 Şubat’ın asıl maðdurları Kürtler oldu

28 Şubat’ın asıl maðdurları Kürtler oldu

28 Şubat darbesinin Ýslami kesimlere dönük olduðu yönündeki algı ve bu sürece dönük yazılar, haberler ve yürütülen tartışmalar o dönemin politik uygulamalarına denk bir biçimde günümüzde de halen sürdürülüyor. Ancak 28 Şubat sürecinin görünmeyen yüzünde Kürtlere, Kürt siyasi yapılarına ve muhalif kesimlere dönük uygulamaları içerdiðine dikkat çeken yasaklı Kürt siyasetçi Nurettin Sönmez, “28 Şubat sürecinde kaç arkadaşımız faili meçhule kurban gitti, kapatılan partilerimiz, tutuklanan ve yasaklanan siyasetçilerimiz. Bunlar araştırılırsa sonuç ortaya çıkacaktır. AKP, 28 Şubat'ın maðduru deðil, o dönemin siyasi ürünü olarak bugün ranta bulaşmış bir yapılanmadır” dedi.

Türkiye’de üzerine çokça yazılar yazılıp, haberler yapıldı. Ancak her satırbaşında Islami çevrelere yönelikmiş gibi bir hava yaratıldı. Oysa bu madalyonun görünen yüzü oldu hep. AKP’nin denetiminde sürdürülen 28 Şubat operasyonları, gözaltıları, tutuklamaları yaratılan bu algı üzeriden servis ediliyor. Bunun bir de görünmeyen yüzü vardı ki, o da Kürtler, Kürtlerin siyasi yapıları ve toplumsal muhalif dinamiklerdi. 28 Şubat 1997’de kimilerinin “postmodern darbe” diye tanımladıðı, Sincan’da tankların yürütülmesiyle startı verildiði belirtilen darbenin acaba bilerek mi geri planında tutulduðu sorusunu akla getiren Kürtler ve Kürtlerin siyasal örgütlülüðüne dönük uygulamalar ise dikkatlerden kaçacak gibi deðil.

MGK'DE ALINAN KARARLAR

HEP, DEP, HADEP döneminde siyasetin içinde olan ve DEHAP’ın Genel Sekreteri olduðu dönemde de 3 Kasım 2002 seçimlerinde milletvekili seçilmesine raðmen yüzde 10 barajı yüzünden parlamento yerine cezaevine gönderilen Kürt siyasetçi Nurettin Sönmez, 28 Şubat’ın asıl maðdurlarının Kürtler ve Kürtlerin siyasi yapıları olduðunun bilinmesi gerektiðinin altını çiziyor. AKP’nin 28 Şubat sürecini kendi açısından ele aldıðını, asıl maðdurları es geçtiðini belirten Sönmez, “Aslında 28 Şubat başta Kürtler ve Kürtlerin legal yapılanmaları olmak üzere demokrasi güçlerine, örgütlü güçlere, muhalif siyasi yapılara yöneliktir. Ki ondan sonra bizim partilerimiz kapatıldı. Yöneticilerimiz tutuklandı. MGK’de bizim durumlarımız tartışıldı. Orada alınan kararlar doðrultusunda HADEP ve DEHAP’a yönelik özel uygulamalar, kapatma davaları açıldı” diye konuştu.

TEHDIT TELEFONLARI VE MEKTUPLAR

28 Şubat darbesi döneminde telefonlarının dinlendiðini ve takip edildiklerini kaydeden Sönmez, kendilerinin ve ailelerinin tehdit edildiðini söyledi. “Telefondan ben tehdit edildim” diyen Sönmez, “Kimliði belirsiz kişiler bizi arayıp ‘Siz eðer bu mücadeleden vazgeçmezseniz başınıza gelecekler bellidir.’ diyerek tehdit ettiler. Evlerimize mektuplar yolladılar. 1998’de başlayan bu tip yönelimler, 2002’ye kadar devam etti” ifadelerinde bulundu.

HADEP hakkında 1997 yılında açılmış bir kapatma davası olduðunu bu nedenle DEHAP’ı kurduklarını belirten Sönmez, şunları dile getirdi: “DEHAP’ın kurucu Genel Başkanı Veysi Aydın, kendisi Vedat Aydın’ın kardeşidir. Eski Genel Sekreter Ayhan Demir, sonrada Genel Başkan olan Mehmet Abbasoðlu ve ben ‘evrakta sahtecilik’ iddiasıyla 2 yıl hapis cezasına çarptırıldık. Hakkımızda 2002’de açılan bu dava 2003’te mahkumiyetle sonuçlandı. 3 Kasım 2002’de Batman’dan milletvekili adayı oldum ve kazandım. Ancak barajı aşamadıðımız için parlamentoya gidemedik. Tabi davayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılı Sabih Kanadoðlu açmıştı. Bu dava MGK kararıyla açıldı. Bizler de mahkum edildik. Ekim 2003’te cezaevine girdik ve Aðustos 2004’te tahliye olduk. 2003’ten bu yana da ayrıca siyasi yasaklıyım. Yine 3 arkadaşımızda halen siyasi yasaklıdır.”

Uðradıkları karşısında 2004 yılında Avrupa Ýnsan Hakları Mahkemesi’nde (AIHM) Türkiye aleyhine dava açtıklarını dile getiren Sönmez, “Haksız yere itham edildik, önyargılı şekilde hukuki deðil siyasi olarak mahkum edildiðimizi söyledik. Siyasi Partiler Kanunu’na göre bizi mahkum edemezlerdi. Çünkü yasada diyor ki; herhangi bir genel merkez yöneticisi, Yargıtay’a il ve ilçe atamalarını gönderir, bu il ve ilçe yöneticileri de 10-15 gün içinde kendi yönetimini hazırlayıp mahalli idarecilere verir. Biz bu işlemleri yaptık. Birkaç il ve ilçe yöneticilerimiz bunu ihmal ettiler. Yasada bunun karşılıðı bu il ve ilçe yöneticilerinin bu prosedürleri yerine getirmemeleri halinde savcılıðın belirleyeceði para cezasına çarptırılır. Mahkumiyet veremez. Birkaç il ve ilçe para cezası ödedi. Ama bizim hakkımızda bundan dolayı dava açıldı. Daha sonra yasaya uymadıðı için nitelik deðiştirdiler. Siyasi Partiler Kanunu’na göre deðil de kendilerine ‘yanlış bilgi verip, enforme etmişiz’ diye dava açtılar. Bizi bundan mahkum ettiler. Dosyamız ise halen AIHM’de bulunuyor” diye kaydetti.

CEZALANDIRILDILAR, TUTUKLANDILAR, IŞLERINDEN OLDULAR

28 Şubat’ın topyekün bir şekilde Kürtlere ve muhaliflere dönük bir süreç olduðunu vurgulayan Sönmez, aslında Refahyol hükümeti hedef alınmış gibi görünse de asıl hedefin farklı olduðunu ifade etti. Sönmez, Necmettin Erbakan’ın bir gün bile ceza almadıðını belirterek, “Onların yöneticileri de ceza almadı. Ama bizim başkanlarımız ve MYK üyelerimiz tutuklandı. Ceza aldı. Yine farklı alanlarda maðdur edildiler. Kürt müteahhitler andıçlandı ve iş yapamadılar” dedi.

KÜRTLERE YÖNELIK GÖRMEZDEN GELMELER

28 Şubat darbesinin Islami kesime dönük yapıldıðı şeklinde konuyu medyanın ele alışını ve Kürtlere dönük duyarsızlıðına dikkat çeken Sönmez, “Kürtlere yönelik öteden beri, cumhuriyet kurulduðundan beri baskılar, işkenceler, asimilasyon, göç ettirmeler görmezden geliniyor. 28 Şubat sürecinde medyanın tavrı Kürtlerin sorununa kapalı olmasından kaynaklanıyor. Refahyol iktidardı. Kendini öne çıkardı. Basın alanında, iş alanında, siyaset alanında örgütlülüðü güçlüydü. Refah Partisi kapatılmasına raðmen parlamentoda Fazilet ve Saadet Partisi isimleriyle devam etti. AKP de bu şekilde iktidar” diye konuştu.

'AKP MAÐDUR DEÐIL RANTÇI'

AKP’nin 28 Şubat’ın ürünü olduðunu ifade eden Sönme, şu hususları dile getirdi: “O dönem Islami kesimden yasaklananlar da oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoðan, kendi de maðdur olduðunu söylüyor. Bu biraz onun reklamına dönüştü. O dönem Erbakan’ın genel başkanlıðından memnun olmayan, uluslararası ilişkileri farklı boyutta yürütmek isteyen, kendilerine hem liberal hem Müslüman diyenler farklı bir siyasi yapıya gittiler. Uluslararası ilişkilere de böyle gittiler. Ekonomik ve siyasi gücü, medyadaki gücü, uluslararası güçlerin de desteðiyle iktidara geldi AKP. Maðdur deðil en kârlı çıkan parti oldu. AKP, maðdur olmadı, Islam’la da ilgisi yok. Ben hem ekonomist hem de ilahiyatçıyım. Mevcut hükümet Islamcı deðil tam aksine kapitalizmi en iyi uygulayan ve ranta en çok bulaşan hükümettir. Islam ile rant elde etmeye çalışıyorlar” diye belirtti.

'ASIL MAÐDURLAR BELLI'

Araştırılması halinde 28 Şubat’ın asıl maðdurlarının Kürtler ve siyasi yapıları olduðunun ortaya çıkacaðını söyleyen Sönmez, “28 Şubat sürecinde kaç arkadaşımız faili meçhule kurban gitti, kapatılan partilerimiz, tutuklanan ve yasaklanan siyasetçilerimiz. Sadece biz deðiliz. Birçok arkadaşımız var. Murat Bozlak bile yasaklıydı uzun süre. Hamit Geylani milletvekili seçildiðinde yasaklıydı. Şu anda Ahmet Türk de siyasi yasaklıdır” dedi.

ANF NEWS AGENCY