4 Mayıs 1937, Dersim soykırımı ve CHP’deki Dersimliler - Baki Gül
4 Mayıs 1937, Dersim soykırımı ve CHP’deki Dersimliler - Baki Gül
4 Mayıs 1937, Dersim soykırımı ve CHP’deki Dersimliler - Baki Gül
Dersim... Kürdistani, Alevi, Kızılbaş ve her dönem sistem karşıtı bir coğrafya... Asi, eşkiya ve gerilla diye tanımlananlar hiç eksilmemiştir dağlarında... Devlet korkmuş onlardan, onlar da direnmiş. Dağları, ormanı ve ırmakları ile Kürdistan’ın en güzel toprak parçalarından biridir. Ama kıtlık yaşamışlar, darağaçlarında asılmışlar, sürgün edilmişler hep... Acı katılmış topraklarına, bir halkın kanı nehir olup akmıştır Munzurlar’da...
Yılmamışlar ama; kuşaktan kuşağa kulaktan kulağa “sırlarını” fısıldamışlar. Alaylar, tugaylar gitsin diye yollar yapmışlar... Uçak filolarının bombardımanlarına maruz kalmışlar. Mağaralarda çocuklar, kadınlar, yaşlılar “fare gibi zehirlenmiş”, yakılmışlar canlı canlı. Ama hiç yılmamışlar.
Masallardaki kahramanlarda kendi direngenliklerini gizil kılmışlar. Yürümüşler... Askerin ve devletin zor’u ve zulmü üzerlerinden eksik olmamış. Güneşe ve dağlara dönüp “ya Xızır” diyerek güneşe başlarlar. Ziyaretlerine sunak sunarlar. Cem’e durdukları her mekan, kayalar, ağaçlar, kuşlar, gökyüzü, yıldızlar, dolunay kutsaldır onlar için. Ceylanlar da...
Peygamberler, evliyalar, dervişler, dedeler, analar bu kutsallıklar üzerinden tanımlanır. Kırklar meclisinin çoğulluğunda kararlar alırlar. Analar baştacıdır. Devlete ait hissetmezler kendilerini. Ayrıksıdırlar... Bu ayrıksılığı onların katline vacib kararlarla giderilmek istenir. Cumhuriyet’in Türkiyesi “demirden yumruğu”nu onlara gösterir. Sonra planlar yaparlar. Herkesi ama herkesi o topraklarda yok etmek, kalanları sürmek, çocukları devşirmek için “savaş ganimeti” olarak yanlarında götürürler.
O kadar çok süngü ile karnı deşilen genç kadın öyküleri vardır ki!.. O kadar çok süngülere takılan bebelerin ateşe atıldığı anlatılır ki!.. Hiçbir tarih kitabı yazmadı onları. Kulaktan kulağa sadece acılarını “sır” diyerek fısıldayıp durdular. Yaşları küçültülerek ve büyütülerek darağaçlarına çekildiler. Ağıtlarla tarih yazdılar.
Niye mi?
4 Mayıs 1937’de Cumhuriyet Halk Partisi’den oluşan hükümetin bakanlar kurulunun toplantıda aldığı bu karar nedeniyle...
O toplantıda “1937 Yılında Yapılan Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar Kurulu Kararı” alınır."
Kararı üzerinde “Gayet Gizlidir” diye bir ibare yazılıyor.
Belgede yer alma biçimi de şöyledir:
“KARAR: 4 Mayıs 1937
Başvekalet Kararlar Müdürlüğü
Sayı: Son günlerde Tunceli’de vukua gelen hadiselere dair raporlar 4.5.1937 tarihinde Atatürk’ün ve Mareşal’ın huzurları ile tetkik ve mütalaa edilerek aşağıdaki sonuca varılmıştır:
1. Toplanan kuvvetlerle Nazımiye, Keçizeken (Aşağı Bor), Sin, Karaoğlan hattına kadar, şedit ve müessir bir taarruz hareketi ile varılacaktır.
2. Bu defa isyan etmiş mıntıkadaki halk toplanıp başka yere nakil olunacaktır. Ve bu toplama ameliyesi de köylere baskın edilerek hem silah toplanacak, hem bu suretle elde edilenler nakledilecektir. Şimdilik (2000) kişinin nakli tertibatı hükümetçe ele alınmıştır.”
Kararın Mülahaza’sı şöyledir: “Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimi olarak yerinde bırakılmış olur. Bunun içindirki, silah kullanmış olanları ve kullananları yerinde ve sonuna kadar zarar vermeyecek hale getirmek, köyleri kamilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür.”
Ve bu kararın altında bir de not vardır: “Malatya’dan ve Ankara’dan gönderilen kuvvetlerin cepheye vasıl olmaları ve cephedeki kuvvetlerin ufak tefek talimleri ve istirahatları ve bundan başka Diyarbakır’dan gelecek taburun tavzifi, bütün bunlar düşünülerek bir hafta sonra yani 12 Mayıs’ta ileri harekete başlanabileceği anlaşılmaktadır.”
Ve eklenir: “Paraya acımaksızın içlerinden çok adam kazanıp kullanmaya çalışmak lazımdır.” Evet bu karar sonrası artık tufandır. Bizim büyüklerimiz “Tertele” derler. Yani soykırım, katliamdır... Binlerce, on binlerce insan katledilir. Artık Dersim’de zaman başkadır. Kıtlık. Sürgün. Artık acıdır.
Biz bir tarihi unutmamalı ve unutturmamalıyız. Dersim’deki soykırım Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlere ve Dersim’e reva gördüğü en bilinçli ve sistemli yok etme politikasıdır. Bu politikayı Cumhuriyet Halk Partisi yaptı. O zaman devlet CHP idi, CHP de devlet. Mustafa Kemal Atatürk de vardı içinde, İsmet İnönü de. Fevzi Çakmak da... Onlar o zamanın CHP’lileriydi...
Bir de şimdiki CHP’liler var. Bir kısmı Kürt ve Alevi. Hatta Dersimli. CHP’nin 1937-38’deki halini savunuyorlar. Kendilerini unutmuşlar. Nerden geldiklerini ve nereye varacaklarını bilmiyorlar. Bunlardan en dikkat çekeni Kemal Kılıçdaroğlu. CHP’nin Genel Başkanı... Kamer Genç... Hüseyin Aygün... Ve diğerleri... İnsan ne diyeceğini bilmiyor. Şimdilerde içinde oldukları Cumhuriyet Halk Partisi’nde barış, çözüm ve yüzleşme yerine 1937-38’deki devletin politikalarını yeniden yürütmek için Türk faşistleri ile işbirliği içindeler... Gittikleri yerde Dersimlileri, Kürtleri ve Alevileri kandırıyorlar. Dersim’e, Alevilere, Kürtlere AKP’yi ölüm gibi gösterip kendi katliam politikalarına bizi razı etmek istiyorlar... Artık yeter. Gerçekten yeter. “Ayıptır, Günahtır, Yazıktır!...”