‘400 vekil verin bu iş çözülsün’ diyenlerin sorumluluğu ne olacak?

DAİŞ’in bombalı saldırısı sonucu 100 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara katliamı davasının ilk duruşması Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Ankara katliamında davasında müşteki avukatlar, iddianamenin devlet yetkililerini kapsamadığı ve katliamı karanlıkta bıraktığını yönünde eleştiriler getirdi ve iddianameyi kabul etmediklerin söyledi. Avukat İlke Işık, ‘400 vekil verin bu iş çözülsün, diyenlerin sorumluluğu ne olacak” diye sordu

DAİŞ’in bombalı saldırısı sonucu 100 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara katliamı davasının ilk duruşması Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yeterli büyüklükte salon bulunmadığı için 10 ve 11’inci ağır ceza mahkemeleri birleştirilerek oluşturulan salonda görülen duruşmanın ilk aşamasında sadece kimlik tespiti yapıldığı ve iddianamenin okunması ardından müşteki avukatların beyanları dinlendi. 

Sanık İbrahim Halil Akçay, Resul Demir, Hüseyin Tunç, Mehmedin Baraç, Nihat Ürkmez, Hakan Şahin, Yakup Şahin, Yakup Karaoğlu, Metin Akaltın, Erman Ekici, Burak Ormanoğlu ve Hacı Ali Durmaz mahkemeye getirildi. Sanıklar Abdülhamit Demir, Abdulhamit Boz ve Talha Güneş ise Antep Cezaevi’nden SEGBİS yöntemiyle duruşmaya katıldı.

‘İDDİANAMEYİ KABUL ETMİYORUZ’

İddianamenin okunmasının ardından müşteki avukatlarından İlke Işık söz aldı. Avukat Işık, iddianamede devlet yetkilerinin sanık olarak yer almadığı, iddianamenin iadesini istediklerini ve mahkeme heyetinin bu talebi kabul etmediğini hatırlattı. Işık, “Katliamın sorumluları kim? Sadece buradaki sanıklar mı? '400 vekil verin bu iş çözülsün', ‘7 Haziran sonrası halk kaosu seçti’, ’10 Ekim'den sonra oylarımız arttı’ diyenlerin sorumluluğunu ne yapacağız” dedi.

Işık’ın konuşmasına sanık avukatları “Siyasi yorum yapıyor, hükümet yükleniyor” şeklinde müdahale etti. Müşteki avukatlar, sanık avukatlara tepki gösterince jandarma ve polis hareketlendi. Daha sonra konuşmasına devam eden Işık, “Sanıkların örgütlenmesine göz yuman 62 istihbarata rağmen önlem almayanların sorumluluğu ne olacak? 10 Ekim'den sonra failleri ortaya çıkarın dedik, yapmadılar. Antep'te düğünde patlama oldu… Bu nasıl bir örgütlenme ki 1.5 yılda 5 katliam yaptı. Hepsi de aynı hücreden. Bu dava sadece 36 sanığın yargılanmasıyla çözülmez. Bütün faillerin üstüne gidilmeli… Antep’teki hücre evi tespit edilseydi ve Ankara'ya gelen araç durdurulsaydı bugün bu duruşmayı yapmıyor olabilirdik. Biz bunların bilerek yapılmadığını düşünüyoruz. Bu yargılamanın son gününe kadar gerçek sorumluların yargılanması için uğraşacağız” diye konuştu. 

Işık, katliam sonrası dönemin adalet bakanının sırıttığını hatırlattı ve fotoğrafını gösterdi.

Işık, devletin önlem alması halinde 5 Haziran ile başlayan ve devam eden tüm katliamların önlenebileceğini söyledi. 10 Ekim katliamının iki seçim arasında siyasi sürecin kaderini değiştirdiğini ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Oylarımız arttı” açıklamasını hatırlatan Işık, yargılamanın siyasi iktidarın sorumluluğundan muaf tutulamayacağını vurguladı.

DAİŞ ÖRGÜTLENMESİNE GÖZ YUMDU

Daha sonra avukat Tonguç Cankurt söz aldı. Yunus Durmaz ve İlhami Balli’nin yakalanmaması için devletin göz yumduğunu belirten Cankurt, “Devlet gördüğü bir örgütlenmeye müdahale etmediği gibi yakalanan birçok sanık ise bırakılıyor. Bu kişilerin örgütlendiği dernekler, devlet tarafından bilinmesine rağmen hala faaliyette. Antep'te bu kişiler rahatça hareket ederken; kamu görevlileri ve devlet bu örgütlenmeye göz yummuştur. Aileler çocuklarının DAİŞ’e katıldığı yönünde suç duyurularında bulunmuş olmasına rağmen soruşturulmamıştır. Bu ülkenin başbakanı bile elimizde liste var, kendilerini patlatmadan önce harekete geçemeyiz demiştir. Devlet en başlarda DAİŞ’e "destek" niteliğinde açıklamalar yaptı. İddianamede sayfalarca yer alan para akışının kaynaklarından biri de devletle DAİŞ arasındaki petrol ticaretidir” ifadelerini kullandı.

‘ORTADA İDDİANAME GÖRMEDİK, SENARYO VAR’

Müşteki avukatlardan Oya Aydın ise iddianameye yönelik eleştirilerini şöyle ifade etti: “Biz ortada bir iddianame bile görmedik. Bu senaryo biçiminde yazılmış dijital hikayedir. Savcılık bize aylar önce dosyayı çözdüğünü söylemişti ancak gördük ki yalnızca Yunus Durmaz'ın bilgisayarından çıkan notlar var. 10 Ekim günü hemen dilekçeler vererek telsiz kayıtları, mobese kayıtlarını istedik ancak savcı kapısını dahi yüzüme kapattı. Dosyaya gizlilik kararı verilerek soruşturma aydınlatılacak denildi ancak bu sürede soruşturma karartıldı. Savcılar bizi kapıdan kovup taleplerimizi dikkate almazken katillerin kaçmasına neden olmuşlar. Katliamdan bir gün sonra bombacı Alagöz'ün ailesi kan örneği için çağrıldığına göre katliamı kimin yaptığı belliydi. Hücre evlerindeki kamera kayıtlarına bakıldığında bütün katliamcıların o eve girip çıktıkları görülmektedir. Ancak o ev hiç fark edilmemiş nedense. H. İbrahim Durgun'un kendisini patlattığı söylendiği evdeki diğer kimselere ne hikmetse zarar gelmemiş. Yine kendini patlatan sanık Yunus Durmaz'ı da herkes tanımasına rağmen kimse Antep'te bulamıyor. Bu faillerin gerçekten kendilerini patlatıp patlatmadığını bilmiyoruz. Olay yeri görüntüleri, adli tıp raporları bile dosyada yok. Baz istasyon bilgileri dahi dosyada doğru düzgün yer almadığı gibi analiz de edilmemiş. Kamera kayıtlarında bu sanıklardan daha çok hücre evine giren kişiler var. Yüzleri apaçık ortadayken kimliği tespit edilememiş! DAİŞ örgüt tablosu bile dosyada yanlış çizilmiştir. Sınır emiri olan İlhami Balı, Türkiye emiri gibi gösterilmiştir. Hala İlhami Balı hakkında kırmızı bülten çıkarılıp çıkarılmadığını bilmiyoruz. Ancak bu adamın yakalanmak istenmediğini biliyoruz. Sanıklar kendi sosyal medya hesaplarından bahsetmiş olmasına rağmen bunlar soruşturulmamış. Modellerini, markalarını verdikleri bir sürü araba olmasına rağmen bunların kime ait olduğu, hangi suçta kullanıldığı soruşturulmamış.”

Avukat Aydın, 14 Ekim'de gözaltına alınan Hakan Şahin'in ifadesinin 16 Ekim'de alındığını, Şahin'in adresini verdiği hücre evlerinin ise 15 Ekim gününde boşalttığına dikkat çekerek, "İfadenin alınıp operasyon yapılması için bu evlerin boşaltılması mı beklendi" diye sordu. Aydın, sanıkların kullandığı telefonlara ilişkin HTS kayıtlarının da detaylı şekilde incelenmediğini, sanıkların sabit telefonları aramalarına rağmen bu telefonlara ilişkin bile "bulunamadı" diye rapor tutulduğunu söyledi. 

Aydın, Antep’te kendini patlattığı iddia edilen DAİŞ üyelerinin HTS kayıtlarının mahkemeye getirilmesi gerektiğini söyledi.

Duruşma müşteki avukatların beyanlarıyla devam ediyor.