651'i ağır 1517 hasta tutsak var

İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta tutsağın olduğunu belirtti, "Acilen tahliye edilmeliler" dedi.

 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishane Komisyonu, güncel hasta tutsak listesini derneğin genel merkezinde düzenlenen basın toplantısıyla duyurdu. Toplantıda konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, cezaevlerindeki hasta tutsakların yaşam haklarını korumak amacıyla çalışma yaptıklarını belirterek, cezaevlerinde 341 bin 502 tutsak bulunduğunu kaydetti. Türkdoğan, cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta tutsağın olduğunu belirtti.
 
Pandeminin başında yapılan düzenlemeyle birçok adli tutuklunun tahliye edildiğini ve tutuklular arasında ayrım yapıldığını ifade eden Türkdoğan, “Serbest bırakılanlar arasında suç örgütü üyeleri ve adli suçlular var. Maalesef siyasi tutuklular bunun dışında tutuldu” dedi.
 
46 HASTA TUTSAK KATLEDİLDİ
 
Cezaevlerinde 2021 yılı içinde 46 hasta tutsağın hayatını kaybettiği bilgisini veren Türkdoğan, “2021 yılın içerisinde en az 46 hasta tutuklu cezaevinde hayatını kaybetti ve 3 ağır tutuklu ise tahliye edildikten sonra kısa sürede hayatını kaybetti” diye konuştu. Türkdoğan, hasta tutsakların cezaevlerinde yaşam savaşı verdiğine dikkat çekerek serbest bırakılmalarını istedi.
 
SADECE TESPİT EDİLEBİLENLER
 
Ağır hasta tutsak sayısında artış olduğunu belirterek kronik sorunun devam ettiğini sözlerine ekleyen Türkdoğan, sevkler, sürgünler, mahpusların iletişimlerinin önündeki engeller, cezaevleri ve tutsak sayısının yüksekliği ve İHD’ye ulaşmada yaşanan sorunlar nedeniyle hasta tutsak tespitlerinin zor olduğunu belirtti. Türkdoğan, “Hasta mahpusların çok az kısmına ulaşabildiğimizi belirtmek isteriz” dedi.
 
Türkdoğan, “Hayatını yalnız idame edemeyen” tüm hasta tutsakların tahliye edilmesi gerektiğini ifade ederek, şunları belirtti: “Adli Tıp Kurumu (ATK) hasta tutuklular için cezaevinde kalabilir raporu veriyor. Örnek olarak Aysel Tuğluk ve Mehmet Emin Özkan’ı verebiliriz. Bize göre kanundaki bu hüküm kaldırılmalı, ağır hasta mahpusların tümü iyileşmeleri için serbest bırakılmalıdır. İnfaz sistemindeki sorunlar ve 2005 yılında yürürlüğe giren ‘5275 Sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’ insan haklarının ön planda tutan anlayışın dışında güvenliği öne çıkarıp kişi hak ve özgürlüklerini yok sayan uygulamaların bütününü oluşturmuştur.”
 
ATK'YE TEPKİ
 
ATK’nin tek karar verici merci olmaktan çıkarılması gerektiğini dile getiren Türkdoğan, “Halen hapishanelerde bulunan ağır hasta ve mahpusların tümü tam teşekkül herhangi bir hastane raporuna istinaden derhal salıverilmeli” diye konuştu.

“Cezaevinde Kalabilir” raporları nedeniyle ATK’nin toplum nezdinde güvenilirliğini yitirdiğini hatırlatan Türkdoğan, devamla şöyle konuştu:  “Mahpuslar için tam teşekküllü ve üniversite hastaneleri tarafından verilen raporlara rağmen Adli Tıp Kurumu bu raporların aksi yönünde rapor düzenleyerek yaşam hakkı ihlaline neden olmaktadır. İnfaz yasasının ‘Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi’ başlığını taşıyan 16’ncı Maddesinde 24 Ocak 2013 tarihinde 6411 Sayılı Yasa’yla birlikte yapılan değişiklikle ‘maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir’ hükmü bile tam olarak uygulanmamaktadır. Kanundaki ‘Hayatını yalnız idame ettirme’ kriterine aykırı olarak ATK raporlar vermektedir.”

'ABDULLAH ÖCALAN ÖZGÜR OLMALI'
 
Uzun tutukluluk sürelerini de değerlendiren Türkdoğan, “Ölene kadar tutuklu” kalmalı ilkesinin uygun olmadığını ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın da aralarında bulunduğu uzun süre cezaevinde olanların serbest bırakılmasını istedi.
 
Ağır hasta tutsak sorunun bir hapishane sorunu olduğunu vurgulayan Türkdoğan, sorunun yeni cezaevleri yapılarak çözülemeyeceğini söyledi. Türkdoğan, cezaevlerindeki sorunların çözülmesi için acil tedbirleri şöyle sıraladı:
 
“*Halen hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü tam teşekkülü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmeli, tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalıdır;
 
* ATK sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalı ve tam teşekküllü hastaneler ve Üniversite hastanelerinin raporları da kabul edilmelidir.
 
* Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmeli, hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki “toplum güvenliği bakımından tehlike” kriteri kanundan çıkarılmalıdır;
 
* AİHM’in Gurban/Türkiye grup kararları uyarınca mahpusların müddetnamelerinde yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak tahliye olabilecekleri uygun bir tarih yer almalıdır;
 
* AİHM’in Gülay Çetin - Türkiye kararında belirttiği hususlara uyulmalı, hasta mahpusların tahliye edilmemesinin AİHS’in 3’üncü maddesinin ihlali olduğu hatırda tutulmalıdır;
 
* Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, hasta mahpusları durumunu yakından ilgilendiren Gülay Çetin/ Türkiye kararında, mahpusların hastalıklarının ilerlemesine yol açan uygulamalar içinde olan devletin AİHS’de işkence yasağını düzenleyen 3. ve ayrımcılık yasağını düzenleyen ve 14. maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle Türkiye’yi mahkûm ettiği unutulmamalıdır.
 
* Cumhurbaşkanının sağlık sebebi ile mahpusları af yetkisini düzenleyen genelgesi değiştirilmeli, Cumhurbaşkanı ağır hasta mahpuslar ile ilgili yetkisini ayrım gözetmeksizin kullanmalıdır.
 
* Türkiye’nin mevcut infaz rejimi BM Mandela Kurallarına uyumlu hale getirilecek şekilde değiştirilmeli, TMK bakımından infazda ayrımcılığa son verilmelidir.”