Demokratik Bölgeler Partisi’nden (DBP) Amed İl Örgütü’nün 6’ncı Olağanüstü Kongresi Peyas (Kayapınar) ilçesinde gerçekleşti.
7’den 70’e yüzlerce kişinin katıldığı kongre başlamadan önce dakikalarca halaylar çekildi.
Divan seçiminin ardından “Çarxe Şoreşê” marşı eşliğinde saygı duruşu yapıldı. Daha sonra halk “Bijî Serok Apo” sloganı attı.
DBP Amed İl Eşbaşkanı Mehmet Şirin Gürbüz, 27 Şubat’ta Önder Apo’nun “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın kendilerine yol açtığını ve bu yolda yürüyeceklerini söyledi. Gürbüz, “ Kürt halkının ve Önder Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü yakındır” dedi.
Ardından tutsak kadınların mesajı okundu. TJA aktivisti Hülya Alökmen Uyanık tarafından okunan mesajda kongre selamlanırken “direnişin her yönünde İmralı’yı esas alan kadınlarız” denildi.
DBP İl Eşbaşkanı Sultan Yaray, “Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısı dünyayı aydınlattı. Bizler de bu mücadeleyi yükselteceğiz” dedi.
Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Doğan Hatun da, Rojava’daki birlik konferansını selamladı ve “Bizlerde gücümüzü birleştirelim. Barış ve özgürlük bizleri bekliyor” dedi.
BAKUR’DA DA KÜRT BİRLİĞİ SAĞLANMALI
Son olarak DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar söz alarak, ulusal birlik konferansını selamladı.
Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Onlara buradan binlerce selam olsun. Kürt ulusal birliğini sağlamak Bakur’da da bizim sorumluluğumuz olsun” dedi.
ÖZGÜRLÜĞÜN EŞİĞİNDEYİZ
Kürt sorununun artık çözülmesi gerektiğini kaydeden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Kürt sorunu bu ülkede çözülmek zorundadır. Tam da zamanıdır. Tam da özgürlüğün eşiğindeyiz. Bu eşiğe gelirken de elbette ki Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı ama yılların emeğinin ortaya çıkardığı deklarasyonun bir özgürlük yolunu açma temeli var ama aynı zamanda Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümü için sorumluluk alan, bedel ödeyen annelerimizin, halkımızın, gençlerin, 30 yılı aşkın süredir cezaevinde olan arkadaşlarımızın, kumpaslarla rehin tutulan arkadaşlarımızın varlığıyla tarihi süreci karşıladık” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE İÇİN ROJAVA MODELİ
Halkların kendi kendini yönetebildiği bir sisteme ihtiyaç olduğunun altını çizen Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Değil iktidarın tekçiliği herkesin kendi kimliğiyle, inancıyla yaşayabildiği sisteme ihtiyacımız var. Elbette bu sistem var. Rovaja’da nasıl hayat bulduysa bu tarihi süreçte aynı modeli Türkiye’de yaşayan bütün halklarla birlikte inşa etme zorunluluğuyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Biz sadece Kürt halkı değiliz. Biz sadece anadili Kürtçe olan, sadece inancı farklı olan bir halk değiliz. Biz özgürlük mücadelesini yükselten ve bu mücadelenin bir sisteme girebildiğini gösteren, bir sistemi temsil eden halkız. O sistem bütün dünyanın ihtiyaç duyduğu sistemi oluşturdu. Bizim tartıştığımız bu başlıklara iktidarın sessizliği hiçbirinizi korkutmasın. Hiç kimse Kürt meselesini AKP’nin bir alt başlığı, Türkiye’deki sorunların alt başlığı olarak görmemeli. 100 yıla aşkındır dayatılan bu politikalara karşı dimdik ayakta duran Kürt halkı bugün bu sistemi temsil ediyorsa bize düşen bu sistemi ilmek ilmek örmek ve hayata geçirmektir.” diye ekledi.
UYUŞTURUCU, EN YAKIN DÜŞMAN
Uyuşturucu ve fuhuşa karşı mücadelenin önemine de vurgu yapan Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Bakın kapımızdaki en yakın düşman uyuşturucu. Kapımızdaki en yakın düşman Kürt gençlerinin Kürt kadınlarının örgütlü mücadelesinin önüne geçmek için konumlanmış devlet politikası elemanlarına izin vermedik bundan sonra da vermeyeceğiz” diye konuştu.
ÇAĞRI KARŞISINDAKİ SESSİZLİĞİ BOZABİLİRİZ
Önder Apo’nun yaptığı çağrıya karşı iktidarın sessizliğini Türkiye’de yaşayan halklar bozabileceğini ifade eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, şöyle konuştu: “Bu sessizliği kim bozar? Bugün baskılara maruz kalan muhalefet bozar. Kim bozar elbette ki Kürt halkının iradesi bozar. Devleti de iktidarı da görevini yapmaya çağırarak ama bunlara bakmaksızın yol yürümeliyiz. İnşa etmek zorundayız. Demokratik toplumu inşa etmeliyiz. Demokratik toplumu inşa ederken bizim mekanizmamız nedir? Demokratik siyasettir. 27 Şubat çağrısıda bize demokratik siyaseti büyütmeyi, demokratik siyaseti mücadelemizin en büyük vurgusu önümüzde en güçlü hedef olarak duruyor. Bizler demokratik siyasetin mücadelesini yaparken uzun zamandır bunun bedelini ödüyoruz. Devletin tekçi siyasetine, zorba siyasetine, inkar siyasetine karşı demokrasinin teminatı olan Kürt halkı bugün yeni bir tarih yazmayla karşı karşıya. Milyonlarca Kürt’ün, Alevilerin yaşadığı Türkiye’de farklı inançların ve kimliklerin yaşadığı Türkiye’de ancak siyasetten yada hukuken bir ulus devlet tanımlaması yapıldı ama bu ülke toplumsal olarak asla ulus devlet olmadı. Zaten ulus devlette bu ülkenin hiçbir sorununa derman olmadı. Derman nedir. Derman demokratik toplumdur. Toplumun özne olduğu yeni bir yaşamın inşa edilmesidir. Önümüzdeki görev, sorumluluk bu. Hep birlikte demokratik toplumu, demokratik siyaseti hem büyüteceğiz hem de inşa edeceğiz.”
İMRALI TECRİT ALANIDIR
Çiğdem Kılıçgün Uçar şöyle devam etti: İmralı tam bir tecrit alanıdır. Kürt halkı hukuk anlamında kabul edilmediği bir hukukla yargılanıyor. 30 yıldır cezaevinde olan arkadaşlarımızın yargılandığı ve aldığı cezaları düşünürsek hukuka uygun ve adil diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Biz bu devletin hukukunda, adalet sisteminde yokuz. Tanınmadığımız bir devlet hukukuyla yargılanıyoruz ve cezalar alıyoruz. Yetmiyor İdare Gözlem Kurulları kuruluyor. Yetmiyor infazlar yakılıyor. Yetmiyor demokratik siyaset alanında Kürt halkının ve meşru mücadelesi kriminal hale getiriliyor. TMK denilen şey Kürt halkının varlığını inkar etmenin en büyük hukuk aracı haline getirildi. Kürtlerin haklı taleplerine ‘terör’ diyeceksen kimle barış yapacaksın? Kürt halkı bu coğrafyanın en asli unsurudur. Barış mücadelesinden ve demokrasi mücadelesinden vazgeçmeyen ısrarla büyün halkları bu mücadelenin parçası haline getiren Kürtlerin mücadelesini sarıp sarmalayıp korumakla yükümlü olan bir devlete, iktidara ihtiyacımız var. Biz üzerimize düşeni yapmaya her zaman hazırdık ve hazırız. İktidarın da bu hazır hale gelmiş formülü koruması gerekir, ön açması gerekir. Ne yapmalı. Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamalı. Bu kadar tarihi bir meselede, tarihi bir aktörün halen daha tecrit altında halen daha İmralı cezaevi koşullarında tutulmasını kabul etmiyoruz. Kürt halkı kabul etmiyor, demokrasi güçleri de kabul etmemeli. Türkiye halkları güvenlikçi politikalar yüzünden her gün kaybetmeye devam etti. O yüzden bu bir ihtiyaç o yüzden 27 Şubat çağrısı Türkiye sınırlarını aşan bir kabulle karşılandı. Şimdi bu kabulü pratiğe geçirme, hep birlikte büyütme zamanı. Kürt halkının özgürlük mücadelesi Ortadoğu ve Türkiye’ye yeni bir yol koydu. Bu yolu hep birlikte omuzlayacağız. Bu yola demokratik talepleri hep birlikte vereceğiz.”
Kongrede tek liste ile girilen seçimlerde DBP Amed İl Eşbaşkanlığı’na Ruçem Elyakut ve Ahmet Doğan seçildi. Kongre yeni yönetimi tebriklerin ve çekilen halayların ardından son buldu.