İHD ve TİHV: İşkence ve cezasızlık bir devlet politikası

İHD ve THİV işkenceye karşı ortak bir basın toplantısı düzenledi. İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, işkencenin sistematik bir devlet pratiği olduğunu vurguladı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) 26 Haziran “İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” vesilesiyle ortak bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantı İHD Genel Merkezi’nde yapıldı İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ve TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Nihat Bulut ile dernek ve vakıf yöneticilerinin katıldığı toplantıda konuşan Türkdoğan, “İşkencesiz bir dünya mümkün” dedi.

İŞKENCE SİSTEMATİK DEVLET PRATİĞİ

Türkdoğan, “Suriye'nin kuzeyi ve Irak Federe Kürdistan bölgesinde yapılan bombardımanda sivil ölümleri yaşandığı yönde haberler geliyor. Yeni Roboskiler yaşanmasının önüne geçilmesi gerekiyor, Türkiye operasyonlarını durdurmalı” diye ekledi.

Dünyanın bir çok yerinde toplumlara karşı kullanılan işkenceye dikkat çeken Türkdoğan, “Maalesef ülkemizde de işkence ve diğer kötü muamele sadece askeri darbeler döneminde değil tüm cumhuriyet tarihi boyunca sistematik bir devlet pratiği olarak varlığını korumuştur” diye konuştu.

UTANÇ VERİCİ ŞİDDET

Güncel olarak HDP ve barolara yönelik baskıları hatırlatan Türkdoğan, ““Demokratik bir toplumun temelini oluşturan ve Anayasa tarafından da teminat altına alınmış olan toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini kullanarak yürüyüş yapan HDP’lilere ve baro başkanlarına yöneltilen zalimane ve utanç verici kolluk şiddeti de bu durumun en güncel örneklerini oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.

CEZASIZLIK KÜLTÜRÜ

İHD ve TİHV’in işkenceye karşı ortak talep ve önerilerde bulunurken, “İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden önce sıradan bir kural haline getirilmeye çalışılan cezasızlık politikalarına son verilmelidir” vurgusunda bulundu.

Özellikle gözaltı sürelerinin kısaltılması, bağımsız bir ulusal önleme mekanizmasının kurulması, işkence iddialarının tarafsız ve bağımsız bir şekilde soruşturulması istendi.

Basın toplantısında İHD Dokümantasyon Birimi ve TİHV Dokümantasyon Merkezi tarafından hazırlanan, “26 Haziran 2020 Tarihi İtibarıyla Türkiye’de Değişik Boyutlarıyla İşkence Gerçeği” başlıklı rapor da kamuoyuyla paylaşıldı.

Raporda, hem devlet kurumları hem de toplumsal alanda birçok işkence vakasının yaşandığı kaydedildi.

Rapora göre 2019 yılında 908 kişi işkenceye maruz kaldıkları için başvuruda bulundu. Resmi gözaltı yerlerinde 726 kişi işkence ve diğer kötü muamelelere maruz kalırken, resmi olmayan yerlerde işkence ve kötü muamele vakalarının yaşandığı ifade edildi.

KOLLUK ŞİDDETİ ADETA NORMALLEŞTİRİLDİ

Rapora göre barışçıl eylemlerde 3 bin 741 kişi kötü muamele gördü; 2020 yılının ilk beş ayında da 356 kişi işkence ve kötü muamele nedeniyle başvuruda bulundu. İHD Dokümantasyon Birimi’nin bu başvuruların tasnifini henüz yapmadığı ifade edildi.

raporda, “Barışçıl toplanma ve gösteri yapma hakkını kullanan kişilere yönelik işkence ve diğer kötü muamele uygulaması düzeyine ulaşan kolluk şiddeti adeta normalleştirilmiştir” ve “Denetlenmeyen, cezalandırılmayan, siyasal iktidar tarafından görmezden gelinen hatta teşvik edilen bu şiddet adeta toplumsal yaşamın bir parçası haline gelmiştir” tepkisi yer adı.

‘AJANLIŞTARMA İDDİASIYLA 71 BAŞVURU’

Aynı rapora göre 2019’da 71 kişi ajanlaştırma iddiasıyla başvuruda bulundu, 7 kişi zorla kaybettirilmek istendi. Raporda, cezaevlerinde kapasite fazlası tutuklu ve hükümlünün bulunmasının yol açtığı sağlığa, suya, gıdaya erişim ve benzeri sorunların evrensel normlar bakımından kötü muamele niteliğinde olduğu ifade edildi.

İmralı cezaevine de yer verilen raporda, “İzolasyon uygulamasının özel bir biçimi İmralı cezaevinde yaşanmaktadır. 2011 yılından bu yana kesintisiz devam etmekte olan aile ve avukat görüş yasakları 2019 yılında üç kez, 2020 yılında bir kez (3 Mart 2020 tarihinde) yapılan aile ve 2019 yılında beş kez yapılan avukat görüşmelerine rağmen halen sürmektedir” denildi.

CEZASIZLIK BİR DEVLET POLİTİKASI

Cezasızlık kültürüne vurgu yapılan raporda şunlar dile getirildi: “Bu kültürün güçlenmesinde ve yaygınlaşmasında birincil etken ise cezasızlığın bir devlet politikası olmasıdır. Yıllardır her düzeyden devlet ve hükümet yetkilisi, kolluk güçleri tarafından uygulanan şiddeti koruyan hatta teşvik eden ve işkenceyi meşrulaştıran söylem ve davranışlar içinde olmuştur. Son dönemlerde bu tür söylem ve davranışları daha da öne çıkaran siyasi iktidar, aynı zamanda mevzuatta yaptığı düzenleme ve değişiklikler ile cezasızlığı ‘güvence’ altına almaya çalışmaktadır.”