‘Türkiye, tarihinin en büyük işçi kırımı ile karşı karşıya’

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, sadece Eylül ayında en az 177 işçinin, 2020 yılının ilk dokuz ayında ise en az 1493 işçinin çalışırken hayatını kaybettiğine dikkat çekti.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Eylül ayı iş cinayetleri raporunu Kadıköy Süreyya Operası önünde açıkladı. Polis ablukası altında gerçekleşen eyleme, HDP Milletvekili Musa Piroğlu destek verdi.

“İş cinayetlerine, salgına, işsizliğe, açlığa ve güvencesiz çalışmaya karşı: Direniş ve dayanışma yaşatır” yazılı pankart açıldı. Sık sık, “Çalışırken ölmek istemiyoruz”, “Sermaye büyüyor işçiler ölüyor”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek” sloganların atıldığı eylemede İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi adına açıklamayı Deniz Gider okundu.

TÜRKİYE’DE HER YIL EN AZ 2000 İŞÇİ ÖLÜYOR

Sınıf mücadelesinin önemli başlıklarından birisinin işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi olduğunu hatırlatan Gider, işçilerin beslenmesinden barınmasına, ulaşımından işyerinde alınan önlemlere, çalışma koşullarından örgütlenmesine kadar çok geniş bir kapsama sahip olduğunu belirtti. Önlemler alınmadığında en görünür sonucu ise iş cinayetlerinde çıktığını belirten Gider, işyerlerinde önlem alınmadığını, denetim yapılmadığını ve işçilerin örgütlenmesinin engellendiği için Türkiye’de her yıl en az 2000 civarında işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğine dikkat çekti.

‘BİLANÇO SAVAŞTAN BETER’

“Hangi savaşta bu kadar arkadaşımızı kaybediyoruz?” diye tepki gösteren Gider, “Maden işçileri gibi tehlikeli işlerde çalışanlar aileleriyle vedalaşmadan işe çıkamıyor. Peki, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar, bürokrasi, patronlar ve onların aklı ne diyor? Kaza, kader, fıtrat, güvensiz davranış, eğitimsizlik vs. Bizler ise bu anlayışa hayır diyoruz” diye tepki gösterdi.

Gider, Eylül ayında tespit edilen en az 177 işçi, 2020 yılının ilk dokuz ayında ise en az 1493 işçi çalışırken hayatını kaybettiğini aktardı. Gider, 46 işçi koronavirüs, 38 işçi trafik/servis kazası, 25 işçi ezilme, göçük, 20 işçi kalp krizi ve 11 işçi yüksekten düşme nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı. Ölümlerin en çok meydana geldiği işkolları da sıralayan Gider, “38 işçiyi tarım, 30 işçiyi sağlık, 28 işçiyi inşaat, 23 işçiyi ticaret/büro, 17 işçiyi taşımacılık, 8 işçiyi enerji ve 7 işçiyi metal işkolunda çalışırken kaybettik” dedi.

İş cinayetlerinin en çok sanayileşmiş şehirlerde gerçekleştiğini de aktaran Gider, 12 işçinin Ankara, 10 işçinin Konya, 9 işçinin Bursa, 7 işçinin Antalya, 7 işçinin İzmir, 7 işçinin İstanbul, 7 işçinin Adana ve 7 işçinin Denizli’de hayatını kaybettiğini belirtti.

274 İŞÇİ KORONAVİRÜS NEDENİYLE YAŞAMINI YİTİRDİ

Salgın tehlikesine rağmen çarklar dönsün de ne olursa olsun mantığı nedeniyle birçok işçinin yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Gider, ilk resmi vakanın bildirildiği 11 Mart 2020 tarihinden itibaren tespit edildiği kadarıyla 274 işçi koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiğine, onlarcasının hastalandığına işaret etti.

Türkiye, tarihin en büyük işçi kırımı ile karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Gider, bu süreçte patronlar, uluslararası iş bölümünde daha fazla yer almak için fabrikalarda geceli gündüzlü kuralsız bir şekilde çalışmayı arttırıldığını; devletin COVID-19’u iş kazası olarak görmeyen bir genelge çıkartarak bu durumu daha da pekiştirdiğini belirtti.

TALEPLER:

Gider talepleri şöyle sıraladı:

“1- Covid-19 sağlıkçılar için meslek hastalığı, diğer işkollarında çalışan işçiler için ise iş kazası olarak tanınmalıdır.

2- İşyerlerinde başta üretim alanları olmak üzere ulaşım, beslenme, barınma gibi tüm alanlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalıdır.

3- Kronik hastalığı olan ve belli bir yaşın üzerindeki işçiler bu süreçte idari-ücretli izne çıkarılmalıdır.

4- İşten atmalar yasaklanmalı ve üretime ara veren işyerlerinde işçilere 1168 TL değil tam ücret ödenmelidir.

5- Çalışma saatleri, ücretlerde kesintiye gitmeden azaltılmalıdır.

6- İşçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmelidir.

7- Evden çalışan işçilerin çalışma saatleri düzenlenmeli ve iş için yaptıkları harcamalar karşılanmalıdır.

Taleplerin bizzat işyerlerinde işçi komite, konsey ve meclislerini örgütleyerek hayata geçirebileceğini ifade eden Gider, sınıf sendikalarına düşen görevin ise bu deneyimleri sahiplenerek yön göstermek, kurumsallaştırmak ve ülke çapında bir direniş-dayanışma hattını oluşturmak olduğunu hatırlattı.