Öcalan ile Yuhanna İbrahim'in 1993'teki görüşmesi

Türkiye-Suriye sınırında 2013’te MİT ve El Kaide organizasyonuyla kaçırılan Antakya Ortodoks Patrikhanesi Halep Metropoliti Pavlus Yazıcı ile Halep Süryani Ortodoks Metropoliti Yuhanna İbrahim’den 6 yıldır haber alınamıyor.

Halep Süryani Ortodoks Metropoliti Yuhanna İbrahim ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sohbeti...

Yuhanna İbrahim: Biz sadece arkadaş değil, kardeşiz. Aynı toprağın çocuklarıyız, aynı topraklar üzerinde büyüdük. Bu bir kardeşlik ifadesidir. Din daha sonra gelir. Ondan önce insan, halklar vardır. Bu daha önemlidir. Tur Abdin’deki kiliseler, manastırlar yalnız bizim değil Kürt halkınındır da.

Öcalan: İlk defa biraz tarihten gelen bir kişilik olarak ve yine çok eski bir tarihin halkından gelen, değer verdiğim bir kurumun temsilcisini karşılamaktan mutluluk duyuyorum.

Ben, PKK’nin çıkışını her zaman, peygamberlerin çıkışına benzer bir hareket olarak değerlendirdim. Biz, o peygamberler geleneğinin devam ettiricisiyiz. Ben, kendilerini de, İsa’yı da her zaman hatırladıkça; sevgiyle, saygıyla değer vermekteyim.

Siz hatırlattınız; “Sizin yaşamınız biraz İsa’ya benziyor” dediniz. Olabilir! Ben sık sık arkadaşları, İsa’nın havarilerine benzetiyorum, onlar gibi olmaları gerektiğini söylüyorum. Bizim eski arkadaşların yaşları genelde 40 civarındadır. Ev ve barkları yok. Yine kendileri için herhangi bir şeye sahip olma durumları da yoktur. İnsanlık için yaşadıklarına inanırlar. Bunun için PKK’yi milliyetçi, hatta komünist bir örgüt gibi değerlendirmek, büyük bir hatadır. İnsanlığa çok bağlı, milliyetçi olmayan, yine bir dinin, mezhebin fanatizmine düşmeyen hoşgörülü bir harekettir. Milliyet, cinsiyet, mezhep ayrımını yapmaz. Ankara’dan başladım, şimdi buradayım; bir havari yaşantısı diyebilirim.

Türk barbarizmi, Ortadoğu halklarını, hiçbir dinde yeri olmayacak bir biçimde kasıp kavurdu. Kültürleriyle, zenginlikleriyle Asuri-Süryani halkı da, tarihte çok büyük bir halkı, çok büyük bir kültürü temsil eder, ama en son kalıntıları da bitirilmek isteniliyor. Bu bana hayli üzüntü veriyor.

Daha sizlerle ilişkim olmadan, görüşmeden önceydi; “bu büyük kültür böyle sönüp gitmemeliydi” diye düşünüyordum. Çağrı yaptım, “gelin kendi kültürünüze sahip çıkın” dedim. Ayrıca bu Avrupa’ya gidişi, ülkeyi terk etmeyi de bir oyun olarak değerlendiriyorum. Kendi topraklarına ve vatanlarına yüzlerini çevirmeleri en anlamlısıdır. Mevcut topraklar, Kürtlerin olduğu kadar, aynı zamanda Süryani-Asuri halkının ve yine Ermeni halkınındır da. Kendi topraklarına, kültürlerine çok umutsuz da olsa yeniden yönelme cesaretini göstermelidirler.

KÜRT-SÜRYANİ İLİŞKİLERİ

Yuhanna İbrahim: Sayın Başkan çok gençsiniz!

Abdullah Öcalan: Yok! 45 yaşındayım. Beni mücadele gençleştiriyor. Benim durumum değişik ve herkes merak ediyor.

İbrahim: Nasıl genç kalabildiniz? Bu coşkuyu, bu aşkı nasıl yaşıyorsunuz?

Öcalan: Tarihe çok derin ilgim var. Kürt halkı da çok eski bir halk. Sönüp, gitmemesine büyük tutkum olduğu için kendimi genç tutmak zorunda kaldım.

İbrahim: Aynı yaştayız.

Öcalan: Evet, güzel.

İbrahim: Ben, sadece yaşça gençliği kastetmedim. Düşünce de yeni ve her şey yepyenidir. Önderliğiniz çok yüce ve böyle biliniyor. Ben ve diğer arkadaşlarım, yandaşlarım, sayın Abdullah Öcalan önderliğini biliyor ve sürekli anıyoruz. Bu yüce önderliği yaşatmak önemli ve anlamlıdır.

Benim de tarih bilincim var. Biraz da PKK’yi tanıdım ve bu büyük gücü yaşatan önderliği görünce, hayal kırıklığına uğramadığımı belirtebilirim.

Makedonyalı Büyük İskender, Babil’e vardığında daha 30 yaşındaydı. Hz. Musa, Yahudi halkını Sina topraklarına vardırdığında 30 yaşındaydı. Hz. İsa, 33 yaşında öldürülmüştü, çarmıha gerilmişti. Napolyon 40’ından önce imparator olmuştu. Tarihte böyle birkaç önderlik var. Benim demek istediğim tarih yetiştirebilir.

Önderliğiniz sadece bunlara benzer değil, benim için daha farklı, yüce ve anlamlıdır. Buraya gelmekten, sizinle görüşmekten büyük mutluluk duyuyorum. Bu benim için büyük bir onurdur. İki-üç senedir düşünüyordum, düşünüyorduk; “Öcalan ile nasıl görüşebiliriz, Süryani-Kürt ilişkilerini bir daha nasıl pekiştirebiliriz” diye.

Başta bir din adamı olarak Allah’a olan inancımla birlikte, halkıma da bağlıyım. Birçok şeyi Allah’a bağlamakla birlikte pratik şarttır. Ben bu önderliğin biraz da Allah’a bağlı olduğuna inanıyorum. Sizin halkınıza zarar veren her şey, halkımıza da zarar veriyor. Düşman, bu iki halk arasındaki çelişkileri derinleştirerek, birbirinden koparmaya çalışıyor. Yalnız bu ilişkileri tekrar geliştirerek, bu iki halk arasında iyi bir bağ kurulabilir. Tur Abdin’de, Mardin bölgesinde geçenlerde beş Süryani’nin vurulması, bizim için büyük bir olaydı. Bunun üzerine çok düşündük; kimler bunu yapabilir acaba? Avrupa’daki halkımız, bu olaya karşı ayaklandı ve Suriye sahasında da bazı hareketlilikler yaşandı. Bazı güçler kötü niyet besleyerek, bu olayı gerçekleştirdi. Sizlerin denetiminde bizim Patrik ziyaret edildi. Buna çok sevindik. Birkaç arkadaşın, sizlerin selamını iletmekle birlikte, Süryani halkının taziyesinde bulunmaları çok anlamlıdır.

Sayın Patrik hazretleri şunu söylediler: “Bu, tarihte yepyeni bir sayfadır. Tarihte yeni bir sayfa açılıyor. Bizim için her şey yeniden başlıyor. Kürtler eski Kürtler değil artık, her şey yeniden başlıyor.”

Eğer ileride sizlerin zamanı olursa, Patrik hazretleriyle görüşmenizi talep ediyorum. Bu isteğimizdir. Patrik hazretlerinden daha güzel şeyler duyabilirsiniz, ilişkiler daha da derinleşebilir. Ben Halep Metropolitiyim. Kilisenin dış ilişkiler sorumlusuyum. Senede en az 7-8 defa Avrupa, Amerika ve Avusturalya’ya gidiyorum. Bundan iki ay önce Viyana kiliseleri beni çağırmıştı. Onların davetlisi olarak gitmiştim. Avrupa, özellikle bu son dönemlerde Süryaniler ve Hıristiyanlar hakkında bazı şeyler duymak istiyor. Biz şu ana kadar genel konuşuyoruz. Özellikle şunu soruyorlar: “Kürt halkının sizlere karşı tutumu nedir, size baskı oluyor mu, olmuyor mu?”

BİRÇOK YERDE HALA KÜRTÇE İNCİL OKUNMAKTADIR

Avrupa’daki bazı kiliseler, Kürtler için bu son dönemlerde yardım topladılar. Ben şu ana kadar, Kürt halkının aleyhinde kötü bir terim kullanmış değilim. Her şeyden önce bizi tarihte birbirine bağlayan eski ve güçlü gelenekler var. Yaşadığımız bölge Mezopotamya’dır (Bethnahrin-Beynennahreyn). Ve eski Suriye toprakları, sonra Filistin, Ürdün, Lübnan dahil, tarih boyunca sürekli Kürtlerle içiçe yaşadık. Bitlis ve Siirt’te çok Süryani vardı. Bunlar Hz. Muhammed’den önceydi. Kürtler islamiyeti kabul ettikten sonra, bölgedeki hakimiyetleri Süryaniler’e karşı arttı. Ve yine Urfa, Nusaybin, Sincar, Diyarbakır ve birçok değişik alanlarda Süryani ve Kürtlerin tarihte bazı yakınlık ve yardımlaşmaları vardır.

İslamiyetten önce hiçbir dönemde, Kürtlerin Süryanilere zarar verdiğini tarih göstermiyor ve birçok Kürdün Süryanice’yi Süryanilerin de büyük bir bölümünün Kürtçe’yi konuştuğunu biliyoruz ve halen Qamişlo’da Süryanice konuşan Kürtler vardır. Beşiri ve Garzan’daki bütün Süryaniler Kürtçe konuşmaktadırlar. Tur-Abdin’de sadece Kürtçe konuşan birçok Süryani köyü var. Benim geldiğim Erde köyü, Kefra, Tojda, Haxe, Kerboran; bunlar hâlâ Kürtçe konuşmaktadırlar. Kürtlerin yazı dili olmadığı için, kültürleri fazla derin yaşamadı. Yalnız bizim Kürtlerden alıp, Süryanice harflerle yazdığmız tarihi çok şey vardır. Birçok yerde halen Kürtçe İncil okunmaktadır. Özellikle Kürtçe’yi konuşan Süryaniler için, İncil’in Kürtçe tercümesi dahi vardır.

https://cdn-5b587543f911c8101c180c24.closte.com/wp-content/uploads/2018/09/ocalan-3.jpg

TUR ABDİN’Kİ KİLİSELER İKİ HALKINDIR

Yalnız 1914’ten sonra her şey birden değişti. Kendi kimliğine de düşman olan Kürtler, çok Süryani vurdular. Bu da Süryanilerin göçüne sebep oldu. 6000 yıl üzerinde yaşadığımız toprakları, özellikle bu tarihten sonra bıraktık. Suriye’de halen çok sayıda Süryani vardır. Hımıs’taki Süryaniler, buranın yerlisidir. Halep’teki bütün Süryaniler Mezopotamya’dan gelmedir. 1914’te yaşanan olaylar, Urfa, Mardin, Nusaybin ve diğer bölgelerdeki Süryani halkını derinden etkilemiştir. Bizim aramızda, bunun gerçek nedenini bilen yoktu.

NEDEN KÜRTLER BİZİ VURDU?

Sonra öğrendik ki, bizim gerçek düşmanlarımız Kürtler değil, başka güçlerdi ve bu güçlere alet olan Kürtler bizleri vurmuştu. Sayın Abdullah kardeşim de bunun gerçek sabebini çok iyi biliyor. Düşman, Kürt ve Süryanileri birbirine düşman etmek ve tarihteki dostane ilişkilerini bozmak için bu senaryoyu hazırlamış ve Kürtleri de gerçek katil gibi göstermişlerdir. Tarihi arşivleri açtığımızda, şunu görüyoruz; Kürt ve Süryaniler’in düşmanı birdir. Şimdi her şey kökten değişmiştir. Birlikte çalışmamız, birbirimize yardımcı olmamız anlamlıdır.

Tur Abdin’deki kilise ve manastırlar yalnız bizim değil, aynı zamanda sizlerindir de. Tarih ve kültürümüz, bizim olduğu kadar sizlerindir de. Bunları muhafaza etmezseniz, kendinize kötülük etmiş olursunuz. Zira bunlar Mezopotamya’nın güzellikleri ve zenginlikleridirler.

Ben kısaca, sayın kardeşim Abdullah Öcalan’a şunu söylemek istiyorum: Bunlar yaşadığı müddetçe Kürdistan güzelleşecektir, güzel kalacaktır. Belki benim için şu deniliyor, soruluyor, “bu metropolit ne istiyor?” Benim istemim, bu söylenenlerin yazıya dökülmesi ve herkesin bunu bilmesi; Kürt ve Süryaniler düşman değil, kardeştir. Tarihin yeniden yazılmasından yanayım.

Hatta göçetmek isteyen Süryaniler olsa bile, birlikte bunları durdurmalıyız. Dış güçler, göçü körüklüyor. Biz asırlardır birlikte yaşıyoruz ve tekrar yaşayacağız. Birbirimizi de tanıyor ve kabul ediyoruz.

4 BİN YILLIK ORTAK TARİH

Abdullah Öcalan: Benim oluşum tarzım, çok gelişmiş bir kültür temelinde olmadı. Derin bir tarihi bilinçle başlamamakla birlikte, şimdi daha iyi görüyorum ki yaptığım iş, halkların çıkarına uygundur. Kendimi çok özgür yetiştirdim. Haksız temellerde her türlü dinsel baskıya, mezhepsel baskıya, ulusal baskıya, cinsel baskıya karşı çok kararlı tutum, tavır geliştirdim. Hiçbir gün bağnaz bir düşünceyle ilgim olmadı. Yetiştiğim köyün hemen yanında bir Ermeni köyü vardı. Bu Ermeni köyünü Türkler toptan katlettiler, sürdüler ve kiliseyi de cami yaptılar. Bu camiyi iyi biliyorum. Ben beş yıl yürüyerek okul okudum, Cibin köyüdür. Sanırım hâlâ burada Ermeniler vardır. Bu köyden o kiliseyi gördüğümde, böyle güzel bir şey niye bu duruma getirildi diye kendi kendime düşünüyordum. Sanki köklü bir ağaca, cılız bir aşı yapılmış gibiydi. Bu benim çocukluk anımdır. Babam, Ermeni dostuydu, iyi bir müslümandı, namazına da çok bağlıydı. Fakat iyi bir Ermeni dostu olarak da kaldı.

Şimdi Asuri tarihi her ne kadar o büyük vahşi-köleci imparatorluktan bahsetse de, halk olarak gerçekten Mezopotamya’da köklü bir halktı. 4 bin yıla yakındır, Kürt halkıyla içiçedirler. Kürtlerle ortak yetişen bir halktır. Halen Asuri köyleri Hakkari’de var, Siirt’te, Mardin’de, Diyarbakır’da var. Kürtler güneyde Süryanilerle, kuzeyde Ermenilerle yaşadılar. Tabii tarihi daha yakından incelemek ilgimi çekiyor. Madem bugüne kadar gelmişlerse, mutlaka iyi ilişkiler sayesinde gelmişlerdir.

1914 soykırımı, kemalistlerin, İttihat ve Terakki ve Abdulhamit’in Hamidiye Alayları politikasından ve bugünkü köy koruculuğu politikasından kaynaklanıyor. Bu son yüzyıldaki Ermeni, Kürt ve Süryani (Asuri) halklarının başına gelen büyük felaketlerin sebebidir. Kürtlerden kurduğu Hamidiye Alayları’yla hem Ermenileri, hem Süryanileri ve hem de Kürtleri katlettiler, kırdılar. Gerçekten çok kötü bir politika, kasıp-kavurdu İttihat ve Terakki. Mustafa Kemal bu silahı daha beter bir biçimde kullandı.

En son Hakkari’deki Patrik Şemun’un önderlik ettiği ayaklanma var. Bu ayaklanma da vahşice ezildi. Yine Kürtler kötü kullanıldı. Bu tarihte Ermenileri zaten bitirdi. Ondan sonra, Kürtleri birbirine düşürdüler, katlettiler. Bu tarihe karşı çıkışım çok önemlidir. Ve ilk defa ben karşı çıkmayı başardım.

Dinsel yabancılık, halkları birbirinden uzaklaştırmıştır. Bunu günümüzde de kullananlar var. Ayrı dinlerden olmak, halkları düşman olmaya götürmez, götürmemelidir. Daha şimdiden Mardin’deki Süryani halkının büyük bir bölümünün Kürtçe konuştuğu biliyoruz.

BİZ SADECE ARKADAŞ DEĞİL, KARDEŞİZ

Bizim bile çok değerli bazı dostlarımızın buradan çıktığını da iyi biliyoruz. Sanırım Mihayel Bayro buralıydı. Yakup Görgün yine Kızıltepe’de şehit düşenler de değerli dostlardı. Bunlar bizim için değerli insanlardır. Hala Süryani köylerinin oldukça dost geçindiğini arkadaşlar söylüyorlar. Tabii bunu daha bilinçli-planlı bir dostluğa dönüştürmek gerekir. Ben halkların, çok az bir bölümü geride bırakılmış olsalar da, küçük görülmemesi gerektiğini, Kürt halkının durumundan yola çıkarak iyi anlıyorum. Aslında en geri ve unutulan uluslardan birisiydi. Bir anlamda bizimle tekrar tarih sahnesine çıkmaları sözkonusu oluyor. Ben çıktığımda bir kişi “Ben Kürdüm” demiyordu. Tek başıma yıllarca mücadele ettim; bir Kürt olarak değil, bir insan olarak, biraz namuslu bir insan olarak. Kürt olmak, ölümden başka hiçbir şey getirmiyordu, ama biraz şeref ve insan haysiyeti, böyle bir inkarı, böyle büyük bir geri bırakılmayı kabul etmiyordu. Bütün bunlar, sanırım kendilerinin de paylaştığı değerlerdir.

Zaman zaman yaptıklarımı, peygamberlerin yaptıklarıyla karşılaştırıyorum. Ve başlangıç dönemlerindeki gibidir, diyorum. Müslümanlığın ilk doğuş günlerindeki müslümanlıktır, daha sonrakini fazla ciddiye almıyorum. Sizleri görünce İsa’yı düşünmeye başlıyorum, “ne kadar arkadaşım olabilirdi” diye. Ve eminim ki, çok yakın benzerlikler vardır. Sizlerden daha fazla yakınım desem, belki yadırgarsınız.

Yuhanna İbrahim: Buna inanıyorum! Şöyle bir şey de başlatabiliriz; Hıristiyanlık ve Müslümanlık temelinde bir örgütlenme türüne gidilebilir. Yani din temelinde de diyalog geliştirebiliriz. Demek istediğim dinlerimiz ayrı da olsa, bu ayrılığı ifade etmez. Kaldı ki dinler ayrılığı değil, birliği hedefler. Bizim hayati ilişkilerimiz vardır, birlikte bayramlaşabiliriz de, bayramlarımız bir de olabilir. Bu Ramazan orucunda iftar için ben çağrılmışım. Bazılarını da iftar için ben yanıma çağırıyorum. Din temelinde de ilişkileri geliştirebiliriz, dinler birbirine zıt değildir. Biz sadece arkadaş değil, kardeşiz. Aynı toprağın çocuklarıyız, aynı topraklar üzerinde büyüdük. Bu bir kardeşlik ifadesidir. Din daha sonra gelir. Ondan önce insan, halklar vardır. Bu daha önemlidir.

Benim istediğim iki şey vardır: Birinci isteğim, sizlerin bölgede (özellikle Kürtler üzerinde), büyük bir etkisi vardır. Yazılı ve sözlü bir biçimde Süryanilerin kardeş bir halk olduğunu Kürtlere göstermeli ve bunlara sahip çıkmalıyız. Bugün Cizre’de büyük olaylar oluyor. Her gün vurulan oluyor. PKK bu tür olaylara karşıdır ve bunu geniş bir biçimde izah etmelerinde yarar görüyorum. İkincisi, bütün bölgede barış ve kardeşlik için çalışmalıyız. Bizler özellikle yurt dışında PKK’nin güzelliğini izah edebiliriz. Ve bunlar her ne kadar savaşıyorlarsa da, barıştan yana olan insanlardır.

Bir halk toprağı, kültürü ve zenginliklerini savunuyor ve bunlar için savaşıyorsa, bu insanlıktır ve adaletin kendisidir. PKK’nin Avrupa’da bazı sözcülerinin olduğunu biliyoruz. Yalnız Avrupa’da bizim davayı savunmamız biraz daha farklıdır. Belki bazı güçler, PKK’nin zıttına da konuşmamızı isterler. Bunu yazılı ve sözlü de isteyenler vardır. Biz asla bunu yapamayız! Eğer sizler bu belirttiğim iki nokta doğrultusunda, daha etkin bir biçimde, ileriye dönük adım atarsanız, biz her şeye hazırız. Burada, Avrupa’da ve her alanda gerçekleri anlatmaya hazırız.

Halkımızın sizlere büyük bir saygı ve sevgisi vardır. Bu saygı ve sevgi eyleme dönüşmelidir, halklara daha çok güven vermelidir. Ve bu güven, sizlerin kendisidir. En üst kurum sizlersiniz. Yalnız PKK ile değil, bütün Kürt halkıyla bu dostluğun geliştirilmesinden yanayız. Hatta bölgedeki bütün Asuri-Süryani halkı da bu ilişkilerin geliştirilmesinden yanadır.

SÜRYANİ KİLİSESİ, BÜYÜK BİR TARİHİ BİLİNÇTİR

Abdullah Öcalan: Zaten benim de amacım söylenenlerdir. Şu çok iyi açığa çıktı ki, bitmiş Kürt, aynı zamanda, Süryani ve Ermeni demektir. Yükselen Kürtlük Ermeniler için, Süryaniler için ve diğer halklar için de bir yükselişi ifade edecektir.

Ben zaman zaman şu değerlendirmeyi yaparım: Bir halk ne kadar düşürülmüşse, onun yücelişi bütün insanlığı temsil eder. Kürtleri çok olumsuz bir konumda tutanlar, sadece Kürtlerin aleyhinde değil, bütün bölge halklarının aleyhinde bir durumu yaratmak isteyenlerdir. Özellikle bu Türk barbarlığıdır!

Halkların tarihe yeniden girişi için büyük bir temel atmak! Bunu yaptım! Bu adım iyi anlaşılmalı. Bu adım olmadan ne Ermeni, ne de Süryani kalırdı. Ben bu anlamda biraz pratikçiyim. Tarihe, bu tarihi düşüncelere saygım var, ama pratik çok çok daha yakıcı. Çünkü pratik olmadan tarih kaybolup gidecektir. Kendilerinin de temsil ettiği tarih işte eriyip gidiyor.

Süryani kilisesi, büyük bir tarihi bilinçtir. Şimdi neredeyse unutulup gidiyor. O büyük tarihi arşivi halklara mal etmeliyiz. İşte, bizim eylemimiz buna yol açıyor. Ben bir anlamda hareketimizi, halkların çiçeklenme hareketi olarak da değerlendiriyorum.  

TARİHİ GÖRÜŞME

Türkiye-Suriye sınırında 2013’te MİT ve El Kaide organizasyonuyla kaçırılan Antakya Ortodoks Patrikhanesi Halep Metropoliti Pavlus Yazıcı ile Halep Süryani Ortodoks Metropoliti Yuhanna İbrahim’den 6 yıldır haber alınamıyor. Süryani cemaati Metropolitlerin akibeti konusunda ABD, BM, Rusya, Türkiye ve Avrupa’da yoğun girişimlerde bulundular ancak sonuç alamadılar. Süryani Metropolitler Türk MİT’yle birlikte çalıştığını itiraf eden Ebu Banat (Magomed Abdurakhmanov) tarafından öldürüldüğünü dün yazmıştık.

Süryani Ortodoks Kilisesi’nin müstakbel patriği gözüyle bakılan Yuhanna İbrahim, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yakın dostuydu. Suriye’de birkaç kez görüştüler, uzun uzun diyaloglar yaptılar. 1993 yılında İbrahim ile Öcalan’ın yaptığı görüşme o zaman Avrupa’da yayın yapan Berxwedan Dergisi’nde yayınlandı. Süryani-Kürt ilişkilerinin kapsamlı bir şekilde ele alındığı görüşmeyi bugünden itibaren gazetemizde yayınlıyoruz.

Kaynak: Yeni Özgür Politika