Ömer Öcalan: CPT tecrit ve işkenceyi görmeli!

HDP Urfa milletvekili Ömer Öcalan “Adada dünyanın gözleri önünde ağır bir işkence uygulanıyor ve CPT de buna sessiz kalıyor. CPT görevlerine sahip çıkarak tecride karşı artık tavır almalı.” dedi.

Kürt halkının artan tepkisisin ardından 25 Mart 2021 günü Türk devleti İmralı adasında ağır tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan ile kısa bir telefon görüşmesi yapmasına izin vermişti. Urfa Adliyesi’ne çağrılan Mehmet Öcalan ile gerçekleşen telefon görüşmesinde Kürt Halk Önderi, İmralı’daki hukuksuzluğa dikkat çekerek “Bu yaptığınız çok yanlış. Devlet de yanlış oynuyor, siz de. Bu hukuki değil, doğru da değil. Bu asla kabul edilemez. Bu aynı zamanda çok tehlikelidir?” biçiminde uyarılarda bulunmuştu.

Bu telefon görüşmesinden önce de Kürt Halk Önderi’nden yine 27 Nisan 2020’te kardeşiyle gerçekleşen telefon görüşmesinde haber alınabilmişti. Son yıllarda şiddetlenerek artan tecritle beraber avukatlarının yanı sıra Abdullah Öcalan’ın ailesinin de İmralı adasına gidişine izin verilmiyor. HDP Urfa milletvekili ve aynı zamanda Kürt Halk Önderi’nin yeğeni olan Ömer Öcalan, İmralı’daki hukuksuzluğu ve 25 Mart’taki kısa telefon görüşmesini ayrıntılarını ANF’ye anlattı.

‘İDDİALARIN KAYNAĞI MHP’Lİ BİR MİLETVEKİLİYDİ’

Mart ayının başında Kürt Halk Önderi’nin sağlığı ve can güvenliğine ilişkin sanal medya hesaplarında yapılan paylaşımları hatırlatan Ömer Öcalan “Bu paylaşımların kaynağı MHP’li bir milletvekiliydi. Devlet isterse bu iddiaların kimler tarafından ortaya atıldığını rahatça tespit edebilir. Ancak provokasyon amacıyla planlı şekilde hareket ettikleri görülüyor” dedi. Bir yıldır Kürt Halk Önderi’nin durumuna ilişkin doğru dürüst bir haber alınmadığına dikkat çeken Öcalan devamla şöyle konuştu:

“Bir yıldır aralıksız şekilde avukatlar ve ailesinin yaptığı başvurulara ret yanıtı veriliyor. Son olarak da İmralı cezaevinin müdürü 25 Mart günü telefon görüşmesi için saat 1:45’te Urfa savcılığında hazır olmamızı istedi. Bizler aynı zamanda Abdullah Öcalan’ın vasisi de olan Mazlum Dinç ile birlikte Urfa adliyesine gittik. Saat 2’de babam Mehmet Öcalan’ı çağırdılar, içeriye girdikten 20 dakika sonra ‘görüşmenin kesildiğini’ söyleyerek odadan dışarı çıktı. Oradaki yetkililere sorduk, savcıyla görüşmek istedik. Savcı bize görüşmenin bittiğini söyledi.”

‘KORSAN BİR GÖRÜŞME’

27 Nisan 2020 günü Kürt Halk Önderi ile yapılan telefon görüşmesini de hatırlatan Ömer Öcalan “O görüşme 25 dakika sürmüştü, ancak bu seferki 4 dakika sonra kesildi. Abdullah Öcalan bu görüşmenin hukuk dışı olduğunu belirtiyor, üstelik de herhangi bir vedalaşma olmadan telefon kesiliyor. Şayet bu görüşmeye bir isim verecek olursak, buna korsan bir görüşme diyebiliriz, çünkü hiçbir ciddiyeti ve önemi olmayan bir görüşmeydi” yorumunu yaptı.

Devletin İmralı ile olan teması bir plan dahilinde yürüttüğüne dikkat çeken Ömer Öcalan, yasaların da bu biçimde ayaklar altına alındığını belirtti. Kürt Halk Önderi’nin 4 dakika sürmesine rağmen, son telefon görüşmesinde önemli uyarılarda bulunduğunu ifade eden Öcalan devamla şöyle konuştu: “Devletin hukuksuzlukları ile planlarının farkında olan Abdullah Öcalan kardeşine ‘Neredesin?’, ‘Kim seni oraya getirdi?’ ve ‘Kim seni aradı?’ gibi sorular yöneltiyor. Bu sorulardan da onun tehlikenin farkında olduğunu anlıyoruz. Ayrıca ‘Senin buraya gelişin doğru değil, devlet de doğru harekete etmiyor, avukatlarımın buraya gelmesi gerekiyor’ diyor. Bu sözden sonra da telefon kesiliyor.”

Türk Adalet Bakanlığı’nın kesilen görüşme hakkında açıklama yapması gerektiğini ifade eden Ömer Öcalan “Ciddiyetsiz bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Ailesine ‘gelin, telefon görüşmesi olacak’ deniliyor, sonra görüşme 4 dakika sonra kesiliyor ve hiçbir açıklama yapılmıyor” dedi. Adalet Bakanlığı’na ‘yasalarınızı uygulayın’ çağrısı yapan Öcalan, son görüşmenin kesilmesinin ardından Kürt Halk Önderi’nin hayatı ve can güvenliğine dair kaygılarının daha da artığına dikkat çekti.

İmralı’da ağır bir tecrit ve işkencenin uygulandığını belirten Ömer Öcalan sözlerini Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT)’ye çağrılarda bulunarak sürdürdü. CPT’nin İmralı’daki işkenceye karşı artık sesini yükseltmesi gerektiğini ifade eden Öcalan “Adada dünyanın gözleri önünde ağır bir işkence uygulanıyor ve CPT de buna sessiz kalıyor” diye konuştu. Yılda bir kere sadece 4 dakikalık bir görüşmenin yapıldığını hatırlatan Ömer Öcalan devamla “Uluslararası kuruluşlar neden bu tecridi görmüyorlar? Kendilerine ‘demokratız, işkenceye karşıyız’ diyenler neredeler?” sorularını yöneltti.

‘CPT ARTIK TECRİT VE İŞKENCEYİ GÖRMELİ’

İmralı’da nelerin yaşandığına dair hiçbir bilgeye sahip olmadıklarını belirten Öcalan “Devlet kirli bir planının peşinde ve bir şeyler gizliyor. CPT görevlerine sahip çıkarak tecride karşı artık tavır almalı. Özellikle de Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve AİHM Türkiye’yi bu konuda ciddi şekilde uyarmalı” diye konuştu. İmralı’daki tecridin Türkiye’ye hiçbir faydasının olmadığının altını çizen Ömer Öcalan devamla şu değerlendirmelerde bulundu:

“Abdullah Öcalan tecrit altında tutarak Türkiye’yi dipsiz bir kuyuya atıyorlar. Barış ve diyalogun önündeki en büyük engel tecrittir. Nasıl değerlendirirseniz, değerlendirin, tekrarlıyorum; İmralı’daki tecrit bu ülke için dipsiz ve karanlık bir kuyudur. Tecrit, Türkiye için savaş, kriz ve kaos demektir. Bu durumun aşılması için de Kürt halkı ve Türkiye’nin yeni bir diyalog sürecine, toplumsal bir barışa ihtiyacı var. Abdullah Öcalan da sürekli bu sorunun ancak diyalog ve müzakereyle çözülmesinin mümkün olduğunu dile getiriyor.

2013-2014 yılları arasında Kürt Halk Önderi ile çok sayıda görüşmenin gerçekleştirildiğini hatırlatan Ömer Öcalan “Türkiye ve Kürdistan’da o dönem huzur hakimdi” diye konuştu. Tüm baskılara rağmen halkın Newroz’da taleplerini bir kez daha haykırdığını belirten Öcalan son olarak şu sözlerle değerlendirmesini bitirdi: “Abdullah Öcalan’ın sağlığı artık milyonların sağlıdır. Halklar Newroz’da da Abdullah Öcalan’ı işaret ederek devlete de bir mesaj verdi.”