Şevin Coşkun: Güç hakikattir; hakikat mücadelesi devam edecek

Türk devletinin muhalefet, sivil toplum örgütleri ve basın meslek örgütlerinin itirazına rağmen 14 Ekim’de meclisten geçirdiği sansür yasasını değerlendiren Şevin Coşkun, bu yasanın toplumsal muhalefeti hedef aldığını kaydetti.

Sansür yasası meclisten geçtikten sonra 25 Ekimde Mezopotamya Ajans (MA) ve Jinnews muhabirlerine yapılan ev baskınlarına ve 9 gazetecinin tutuklanmasına dikkat çeken Coşkun, ‘bunun adı tam da muhalifleri susturmaktır, gerçekleri dile getirenlerin sesini kısmaktır’ dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Şevin Coşkun, Kürt gazetecilerin tutuklanmasına ilişkin ANF’ye konuştu. 

5 AYDA 26 GAZETECİ TUTUKLANDI

Coşkun, sansür yasasının meclisten apartopar geçmesine ilişkin şunları söyledi: “İktidar tarafından bu yasa ile sosyal medya da karartılarak hakikatlerin, toplumsal muhalefetin hedef alındığı apaçıktır. Seçim yaklaştıkça iktidarın kaybetme korkusu da artıyor. Onun için bu baskı yasalarına, saldırılara, hukuksuz tutuklamalara ihtiyaç duyuyor.”
 25 Ekim’de birçok kentte özgür basına yönelik düzenlenen operasyonun sansür yasasından bağımsız olmadığını ifade eden Coşkun; “Sabahın erken saatlerinde gazetecilerin evlerine ve Mezopotamya Ajansının Ankara şubesine baskın düzenlendi, koçbaşı ile kapılar kırıldı, 7’si kadın 11 gazeteci gözaltına alındı. Gözaltına alınan gazetecilerin evlerinden nasıl çıkarıldığına, ters kelepçelendiğine, işkence yapıldığına dair görüntülerle yaşatılanlara hepimiz şahit olduk. Gözaltına alınanlar arasında bulunanlardan biri de 45 günlük bebeği olan gazeteci Zemo Ağgöz. Ağgöz, 5 saat sonra bebeğini emzirebilmiştir. Bu durumun hiçbir hukukta, vicdanda yeri yoktur. Bu gazetecilerin, iktidarı rahatsız eden habercilik faaliyetleri nedeniyle gözaltına alındığı savcılık sorgusunda da ortaya çıkmıştır. Güya “örgüt üyeliği” ile gözaltına alınan gazetecilere sorulan sorular ise hiç olmadığı kadar gülünçtür. Neden MA’da çalıştığı, çalışma arkadaşını nereden tanıdığı, gazetecilerin maruz kaldığı hak ihlallerine dair aylık raporlar yayımlayan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’ne neden üye oldukları, çalıştığı ajansın logolu mikrofonu ile çekilen fotoğraf gibi sorular soruldu. Çünkü ellerinde, gazetecileri suçlayacakları hiçbir şey yoktu. Sonucunda 9 gazetecinin tutuklandığı bu operasyonda da özgür basına yönelik daha önceki operasyonlar gibi gücünü, hukuktan değil iktidarın talimatlarından, hedef göstermesinden alıyordu. Bunun bir örneği 8 Haziran’da Diyarbakır’da 22 gazetecinin gözaltına alındığı ve 16’sının tutuklandığı operasyondur. Sadece son 5 ay içerisinde 26 gazeteci tutuklanırken şu an cezaevinde bulunan gazetecisi sayısı ise 88’dir.
Bu durum, Türkiye demokrasi tarihi için kara bir leke iken iktidar için de bir utançtır” şeklinde konuştu. 

İKTİDAR MUHALİFLERİN SESİNİ KISMAK İSTİYOR

Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın kimyasal silah kullanımı ile ilgili verdiği demeçin ardından tutuklanmasına da dikkat çeken Coşkun: “Bunun adı tam da muhalifleri susturmaktır, gerçekleri dile getirenlerin sesini kısmaktır. Toplumun hakikatleri öğrenmesine engel olmaktır. Diğer bir deyişle toplumun doğru haber hakkını engellemektir. Çünkü iktidar; kendisi ne söylüyorsa halk sadece onu dinlesin, onu görsün, onu bilsin istiyor. Zira iktidar, önümüzdeki seçimleri kazanmak için tek şeyin bu olduğuna inanıyor. Dolaysıyla sansür yasası ile oluşturulmak istenilen korku iklimine rağmen gerçekleri dile getirmekten geri durmayan herkes iktidarın hedefindedir. TTB başkanı ve bilim insanı Şebnem Korur Fincancı bunlardan biridir. Adli Tıp Uzmanı Şebnem Hoca, TSK’nın Irak Kürdistan Bölgesinde kimyasal silah kullandığına dair iki PKK’linin basına yansıyan görüntülerine dair incelenmesi için bağımsız heyetleri bölgeye gitmesi gerektiğini söylediği için için şu an cezaevinde. . İktidarın, ‘envanterimizde’ yok demesi yeterli bir bir açıklama değildir. Yapılması gereken bağımsız heyetleri gidip inceleme yapması ve hakikatin ortaya çıkarılmasına olanak sağlanmasıdır. Bir şeyin doğru olup olmadığına ne iktidar ne de emrindeki hakimler ve savcılar karar verebilir, bu kararı verebilecek tek güç hakikatin kendisidir. Korktukları da tam da budur. Engellemeye çalıştıkları bu hakikatlerin bilinmesidir” dedi. 

ÖZGÜR BASIN YAZMAYA DEVAM EDECEK

Seçim sürecine girilen bu süreçte iktidarım benzer baskı ve engellemelere başvurmaya devam edeceğini belirten Coşkun, böyle devam etti: “Demokrasinin en önemli şartı olan seçimler, anayasal güvence altına alınmıştır. Ve her şeyden önce seçimlerde yarışacak olanların eşit şartlara sahip olmaları öngörülmüştür. Fakat durumun böyle olmadığını geride bıraktığımız seçimlerde de gördük ve önümüzdeki seçimin de benzer şekilde baskı, engellenme ve çeşitli oyunlarla geçeceği bugün yaşanan hukuksuzluklardan anlaşılmaktadır. Çünkü haktan, hukuktan, adaletten, özgürlükten yana iktidarın elinde; emekçilere, işsizlere, yoksullara, gençlere, kadınlara kısacası Türkiye halklarına vereceği hiçbir şey yoktur. Aksine iktidar; hukuksuzluk, yolsuzluk, baskı, saldırı, yoksulluk, işsizlik, ekonomik kriz gibi konularla halkların gündeminde yerini çoktan almıştır. Ve iktidar bunu çok iyi bildiği için baskı politikalarını daha çok geliştirmekte ve uygulamaktadır. Tüm gücüyle muhalif basının üzerine gitmektedir. RTÜK’ün verdiği hukuksuz kararlarla Tele1, Halk TV gibi muhalif kanallara ekran kapatma ve yayın yasakları getirilmektedir. İktidarın; özellikle Kürt basınına yönelik öfkesi, tahammülsüzlüğü, saldırıları yapılan saldırılarla, yargılamalarla, gözaltı operasyonlarıyla da ayyuka çıkmıştır. Hatta bugün yaşanan bu saldırı ve operasyonlarda; gazete binalarının bombalandığı, gazetecilerin kurşunlandığı 1990’lar zihniyetinin devamıdır. Ancak tüm saldırılara rağmen özgür basının hakikatleri yazmaktan vazgeçmediğidir. Örneğin son operasyonda tutuklanan gazeteci Emrullah Acar, götürüldüğü Sincan Cezaevi’nde yaşanan hukuksuzlukları kaleme almış ve hakikat mücadelesini devam etmiştir. Özgür basın tüm koşullarında yazmaya devam edecektir.”

KADINLARIN KALEMİ YERE DÜŞMEYECEK

İktidarın en temel hedeflerinden birinin kadınlar olduğunun da vurgusunu yapan Coşkun, son olarak şunları söyledi: “Özgür basınla birlikte iktidarın özellikle; kadın hakikatini ve mücadelesini yazan kadın basına yönelik faşizan saldırılarına da değinmeden geçmek istemiyorum. Yaşanan kadın cinayetlerini, bu cinayetlere dair cezasızlık politikalarını; kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesini kaleme alan kadın basını ve kadın gazeteciler de iktidarın hedefindedir. Son 5 ay içerisinde özgür basın emekçisi 10 kadın gazeteci tutuklanırken sadece Jinnewse; 43 kez erişim engeli getirilmiş, polis tarafından ajansın büroları basılmış ve işlevsiz hale getirilmek istenmiştir. Ayrıca kadın gazeteciler haber takibi sırasında polisin saldırılarına, tacizine ve engellenmelerine maruz kalmıştır. 28 Ekim’de hasta tutuklu ve hükümlülerin ailelerinin İstanbul Adliyesi önündeki yürüyüşü takip eden JINNEWS muhabiri Gülistan Dursun polis tarafından darp edildi. Yine 29 Ekim’de tutuklanan Jinnews muhabiri Öznur Değer, gözaltına alınırken darp edildi, . Ancak iktidarın kendine güvenli liman olarak gördüğü bu sansür yasası karşısında da kadın hakikatini yazan kadın gazeteciler, daha çok yazacaklar. Çok iyi bilinmelidir ki kadınların kalemi, asla yere düşmeyecektir.”