Üç yıllık bir direniş koşusu: Girê Fm savaş tünelleri

Girê Fm savaş tünellerinde büyük bir direniş sergileyen gerilla Gabar, Şervan ve Xebat, bir lokma bir hırka felsefesiyle üç yıllık bir destanın kahramanı oldular.

GIRÊ FM DİRENİŞİ

Ne birkaç gün ne de birkaç haftaya sığdırılır onları yazmak. Üç yılı doldurmuş, her günü destansı bir savaşın ayrıntıları elbette sadece bir yazıyla anlatılamaz.

Çünkü ne aniden rastlantısal bir karşılaşmada düşmanı vurmak ne de sıradan bir eylemle işgalcinin üzerine gitmekti o tünelde direnmek. O mevzide, Girê FM- Şehîd Munzur savaş tünellerinde savaşmak böyle bir şey değildi.

Bir kerelik sabır değil; çelikten bir irade, kurşun geçirmez bir takatti Nemrut, Firavun ve Dehak’ın 21. yüzyıldaki yüzlerine karşı… Zamana ya da mevsimlere sığdırılmış bir gayret değil, yüzyıllık gayret, yüzyıllık inattı Gabar, Şervan ve Xebat’ın yüreğindeki.

Onlar için direniş, meyletmek ya da heveslenmek değildi. Bir yaşam tarzı hatta yaşamın ta kendisiydi. Nefes alıp vermek gibi... Ekmek ve sudan daha gerekli, ekmek ve sudan daha elzemdi direnmek ve zafer kazanmak…

2022 Mayıs’ında başlayıp 2025 kışına kadar yürüttükleri direnişin her gününün odağında aynı amaç vardı. Tarih sayfalarında alnı açık ve zafer kazanmış anılabilsinler diye üç yıl boyunca her gün, her an dirhem dirhem canlarını erittiler de yine de “teslim oluyoruz” demediler.

Çünkü onların zihninde, beyaz bayrak çekip de bir tünel kapısında el pençe divan duran ihanetçiler değil; onların gelecek ütopyasında, kızıl bayrakları ellerinde savaşın zafer günlerini kutlayan gururlu, alnı açık, dimdik devrimciler vardı. Gabar, Xebat ve Şervan, o büyük günün devrimcileri olacaklardı. Bu yüzden boşuna değildi. Vaktini doldurmuş, adı artık hatırlanmayan bir geçmiş zaman anısı değildi direnmek…

EN UZUN SÜREN TÜNEL DİRENİŞİ

Gabar, Şervan ve Xebat, gerillanın bitimsiz emeğiyle inşa edilen, her birinin direnişçi ruhundan bir parça taşıyan Zap’ın Şehîd Munzur savaş tünellerine nakşettiler direnişlerini. İşte bugün, “gerillanın mücadele tarihinin en uzun soluklu tünel direnişi” diyebilelim diye, her gün el tetikte düşmanı vurdular.

Komutan Gabar Botan, 12 saat süren son çatışmanın zafer kazananıydı. Türk ordusunun sözde savaş komutanları çatışma mevzilerinden kilometrelerce uzakta, ellerinde dürbünle “güvenli mesafe komutanlığı” yaparken, Komutan Gabar, elinde silahıyla düşman mevzilerini ve işgalcileri düşüren bir eyalet komutanıydı.

Kuşatmaların ortasında, kurtlar sofrasının yanı başında dahi onlar yine Rêber Apo’ya yürekten bağlı, inançlı birer fedai olarak savaşmaya devam etti. Dağ ve İmralı arasındaki uzaklık kadar değil, Marmara Denizi’nin kıyıya vuran dalgaları kadar yakındılar hakikat adasına. Aynı kendinden öncekiler gibi, aynı Bager Geverler gibi, kendilerini Önderliğe en yakın hissettikleri anda ve mekânda yaşadılar. Tahammül ve takatlerinin kaynağı tam da buydu. Yoksa hangi kaynak, hangi güç, hangi irade kendilerini modern çağ silahlarıyla donatmış vahşi barbarlara karşı üç yıl direnebilir?

Kimyasal gaz bombardımanlarında nefesi kesilen onlar değildi. O bombardımanların altında dahi nefes kesen çatışmalarda düşmanı tünel önlerinden püskürtenlerdi onlar. Tank ve top vuruşlarının altında gerilla gazabı yağdıran; her teslimiyet çağrısında iradesi kırılan değil, irade savaşından zaferle çıkanlardı!

İşte Komutan Gabar, Şervan ve Xebat…Yüzyıl, üç bin yıl daha gerilla yüreğinde özgür yaşayacaklar. Onlar, ‘bir lokma bir hırka’ felsefesiyle üç yıllık bir destanın yazıcısı oldu.