AİHM Öcalan'a işkenceyi yok saydı-YENİLENDİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başvurusunu değerlendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Öcalan’a işkence yapıldığına dair yeterli kanıt olmadığını savundu.

AİHM, 2010’da yapılan başvurudan sekiz yıl sonra incelediği başvuruyu reddettiğini duyurdu.

İMRALI’YI MEŞRULAŞTIRAN ÖRGÜT: CPT

Mahkeme, Öcalan ile Ocak 2010’da görüşen İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) üyelerine de ‘işkence görmediği’ yönünde rapor hazırladığını hatırlattı.

CPT’nin Ocak 2010 yılındaki İmralı ziyaretinin ardından yayımladığı raporlarda Öcalan’ın materyal tutukluluk koşullarını, “genel olarak kabul edilebilir” şeklinde yorumlayarak meşrulaştırmayı tercih etmişti.

DAVANIN GEÇMİŞİ

AİHM’deki dava Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 2008 yılındaki hücre araması sırasındaki saldırı ve ölüm tehdidini ilgilendiriyor. Ekim 2008’de Öcalan’ın avukatları ve 236 tutsak, Öcalan’ın işkence gördüğü ve ölümle tehdit edildiği gerekçesiyle Bursa savcılığına başvuruda bulunmuştu.

Öcalan’ın avukatları 18 Ekim 2008’de gerçekleştirdikleri basın açıklamasında yaşananları şöyle aktarmıştı: “Öcalan’ın odası, ‘arama yapacağız’ bahanesiyle görevlilerce tamamen dağıtılmıştır. Kendisi odanın dışına, yan odaya götürülmüş, bu uygulamaya itiraz ettiğinde, kendisine ‘Sus, sen konuşamazsın, bir kelime bile konuşma hakkın yok’ denilerek, iki görevli tarafından kollarına girilmiş, bir görevli tarafından da fiziki zor kullanılarak arkadan üzerine çullanılmış ve yere doğru çökertilmiştir. Bu bir işkence yöntemidir. Kendisinin bu muamele karşısında, ‘Bu uygulamadansa beni öldürün daha iyi’ demesi üzerine, bir görevli ‘Ona da sıra gelecek’ diyerek, açıkça yaşamına kastedileceği tehdidinde bulunmuştur.”

Bu saldırı ardından günlerce protesto eylemleri düzenlendi. Bunun üzerine Öcalan’a saldırıda bulunan iki gardiyan hakkında disiplin soruşturması başlatıldı ancak sonuçsuz bırakıldı. Yalova Ceza Mahkemesi de Temmuz 2009’da başvuruyu reddetti. Türkiye’de İmralı’daki koşulları inceleyecek bir hukuk mercii bulunmuyor.

2 Mart 2010’da bu kez AİHM’e yapılan başvuruda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını içeren 2. maddesi, işkence yasağını içeren 3. maddesi, Adil yargılanma hakkını içeren 6. maddesi, Etkili başvuru hakkını içeren 13. maddesi ve Ayrımcılık yasağını içeren 14. maddelerinin ihlal edildiğine vurgu yapıldı.

AİHM VE CPT EL ELE

Ancak son yıllarda batılı iktidarlar ve uluslararası örgütlerin İmralı’daki tecrit karşısındaki sessizliği, AİHM’in kararıyla da doğrulanmış oldu. Mart ayında Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) de, mevcut koşulları tespit etmek yerine iki yıl önceki bir ziyaretle bağlantılı rapor hazırladı.

CPT’nin Nisan 2016’daki bir ziyarete dayanan raporunda Öcalan ve diğer tutsakların dışarı ile bağlantısının olmadığı konusundaki endişeler dile getirilerek, bu durumun giderek kötüleştiği ifade edilmişti. CPT, Türk yetkilileri tutsakların istediklerinde aile ve avukat ziyaretlerinin gerçekleştirilebilmesi için tedbir almaya çağırmıştı. Buna rağmen raporda dile getirilen tavsiyelerin hiçbiri de Türk devleti tarafından yerine getirilmedi.

CPT bir yandan raporları ile İmralı’daki tecrit ve insanlık dışı koşulları meşrulaştırırken, AİHM’in geçmiş yıllardaki kararları da uluslararası sessizliğe katkıda bulundu. AİHM’in son kararı, Türkiye’de faşist rejimin giderek daha fazla kurumlaştığı ve Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa ile yeniden ilişkilerini düzeltme arayışına girdiği bir döneme denk geldi.

AİHM, Mart 2014’teki bir kararında Öcalan’ın “cezaevinde zehirlenerek yavaşça öldürülmek istendiğine” dair 2007 yılında avukatları tarafından dosyaya eklenen bilgileri de Türk hükümetinin sunduğu tıbbi raporlar ve CPT belgelerine dayanarak reddetmişti. Bu başvuru 2003 yılında yapılmıştı. AİHM, sözkonusu kararında tutukluluk koşullarının 2009 yılından sonra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle (AİHS) uyumlu olduğunu savunmuştu. Tecridin insan hakları ile nasıl uyumlu olduğu, hayati bir soru olarak önemini koruyor.

TECRİDE MEŞRUİYET KAZANDIRILIYOR

AİHM’in kararını, CPT’nin raporunu açıkladığı dönem, Öcalan üzerindeki tecridin hiç olmadığı kadar derinleştiği bir dönemi ifade ediyor. Öcalan 2011’den beri avukatları ile hiçbir şekilde görüştürülmezken, Nisan 2015’ten itibaren dış dünya ile bağlantısı tamamen kesildi.

Eylül ayında ailesi tarafından yapılan son başvuruda Öcalan’a verilen disiplin cezası, ret talebine gerekçe olarak gösterildi. Savcılık, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulunca 14 Eylül 2018 tarihinde Öcalan’a verilen disiplin cezası nedeniyle görüşmeye izin veremeyeceklerini bildirdi. Ceza konusunda ne Öcalan’ın ailesine ne de avukatlarına bilgi verilmedi.