Açlık Grevini İzleme Koordinasyonu: Toplum harekete geçmeli

Açlık Grevini İzleme Marmara Koordinasyonu, İmralı'da 22 yıldır tecrit uygulandığına dikkat çekerek, toplumu tutsakların direnişini sahiplenmeye çağırdı.

Açlık Grevlerini İzleme Marmara Koordinasyonu, İmralı tecridine karşı cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerine ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. "Tecrit işkencesine son verin mahpuslar yaşamda kalsın" pankartının asıldığı toplantıya İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Marmara Tutuklu Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MATUHAY-DER), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubeleri temsilcileri katıldı.

'YAŞAMLARI TEHDİT ALTINDA'

Ortak açıklamayı okuyan TİHV Yönetim Kurulu üyesi Ümit Biçer, açlık grevi eyleminin 97. gününde olduğu anımsatarak, 2000 yılından bu yana hapishanelerde yaygın, sistematik bir uygulama haline getirilen tecridin, mahpusların sağlığı ve giderek yaşamlarını tehdit ettiğini kaydetti. Tecridin özel olarak İmralı Hapishanesi'nde yaşatıldığını ifade eden Biçer, “Tanımlanan klasik sakıncaları aşan, politik saiklerle ilerleyen, infaz hukukunda ayrımcılığı derinleştiren yanlarıyla insan haklarına ve hukuka ağır aykırılığı tartışmasız kabul edilmektedir” dedi.  

'TECRİT İŞKENCE YÖNTEMİ OLARAK UYGULANIYOR'

Biçer, kurumlara yapılan başvuru ve cezaevleri ziyaretlerinde edindikleri izlenimlerde salgın dönemi bahane edilerek cezaevlerinde izolasyon ve tecrit uygulamalarının işkence boyutuna geldiğini aktardı. Tecrit ve izolasyonun tutukluların fiziki ve ruhsal varlığını tehdit eden bir işkence yöntemi olduğunu söyleyen Biçer, “İşkencenin durdurulması için devleti yönetenleri uyarmak, toplumda bu konuya dair duyarlılık yaratmak amacıyla yapıldığını göstermektedir” diye konuştu.

Tecrit politikasının hapishaneleri aşarak bütün toplumu tehdit ettiğini dile getiren Biçer, bunun temel bir insan hakkı ihlali olduğunu ve toplumsal sorun haline geldiğini ifade etti. Biçer, “Mahpuslardan gelen uyarıyı da dikkate alarak ve açlık grevinin uyarı eylemi seviyesinde kalması arzusuyla insan hakları, hukuk ve sağlık örgütleri olarak, hapishanelerdeki tecrit işkencesine son verilmesi için yürüttüğümüz çalışmaları daha etkili yöntemlerle sürdüreceğimizi ifade ediyor, kamuoyunu duyarlılığa ve dayanışmaya davet ediyoruz" diye belirtti.

'TOPLUMSAL KARŞI KOYUŞ GEREKİYOR'

Açıklamanın ardından kurumlar adına temsilciler tek tek söz alarak, taleplerin karşılanmasını istedi. İlk olarak konuşan ÖHD İstanbul Eşbaşkanı Arzu Kaya, İmrali özel tecrit sisteminin tüm cezaevlerine yayıldığını ve şu anda topluma uygulandığını kaydetti. Tecrit sorununun sadece tutuklular ve ailelerin sorunu olmadığını toplumsal bir sorun olduğunu dile getiren Kaya, toplumsal bir karşı koyuşun olması gerektiğine dikkati çekti.

 Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından dün açıklanan sözde İnsan Hakları Eylemi Planı’na değinen Kaya, “Devletin her zaman yaşam ve sağlık hakkını öncelemesi gerekmektedir. Devletin kendisini göstereceği yerler cezaevleridir şuan. Tutukluların sağlığı ve yaşam hakkı devletin elindedir. O yüzden açıkladığı planı ilk olarak tecridi kaldırarak, pratiğe geçirmelidir” dedi.

 'İMRALI'DA 22 YILDIR TECRİT VAR'

SES İstanbul üyesi Davut Ak da ağır bir süreçle karşı karşıya olduklarını ifade ederek, binlerce siyasi tutsağın tecrit ve insan hakkı ihlaline karşı bir tutum içerisinde olduğunu dile getirdi. Ak, “Kamuoyuna büyük bir sorumluluk düşüyor. 22 yıldır İmralı'da uygulanan tecrit insan hakkı ihlalidir. Her şeyden önce bunu bir halk sağlığı olarak ele alıyoruz. Tecrit bir kişiye değil topluma hücre hücre yayılmış durumda.  Tutukluların talepleri noktasında bir tarafız. Bir an önce karşılanmasını istiyoruz” diye konuştu.

ÇHD İstanbul Şube başkanı Çiğdem Akgül, hak ihlallerine karşı birlikte dayanışma ve mücadele içerisinde olduklarını söyleyerek, “Açıklanan eylem planı hak gaspının itirafıdır. Bu hak gaspından biri İmralı tecrididir. Hak ihlallerinin başından gelen İmralı tecridine son verilmelidir. Toplumun genelini ilgilendiren insanlık suçuna son verilmelidir” şeklinde konuştu.

TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, Türkiye cezaevlerinin her zaman şiddetle anıldığını anımsatarak, “Tecrit en etkili şiddet ve hak ihlalidir. Tutukluların seslerinin duyulması, taleplerinin karşılanması için elimizden geleni yapacağız. Toplumsal dayanışma bu anlamda önemlidir” diye belirtti.

 MA-TUYADER Temsilcisi Hüsnü Taş ise, tutukluların sayısız kez tecride karşı girdikleri açlık grevi eylemlerinin sonuç ve bıraktığı tahribatları anlatarak, yetkilerin sorumluluklarını yerine getirmesini ve taleplerin karşılanmasını istedi.