Son Dakika: DEM Parti Heyeti İmralı’dan döndü
GÖRÜNTÜLÜ

AKP-Cemaat ortaklığı ile açılan KCK davaları yeniden görülmeli

KCK davalarının AKP-Cemaat çıkar ortaklığının sonucu olarak ortaya çıktığını belirten avukat Cihan Aydın, hukuksuz ve düzmece delillere dayanarak açılan davaların yeniden görülmesi gerektiğini söyledi.

2009 yılında KCK davaları kapsamında aralarında siyasetçi, belediye başkanı, avukat, gazeteci ve sivil toplum örgütü temsilcisi binlerce kişi hükümet ve Gülen Cemaati iş birliği ile düzmece delil ve tanıklar öne sürülerek haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevine gönderilirken günümüzde AKP, Cemaat ortaklığının sona ermesi ile Kürtlere karşı uygulanan hukuksuzluk bir kez daha su yüzüne çıktı.

KCK davası avukatlarından Cihan Aydın, AKP cemaat ayrışması ardından yaşanan sürece ve KCK davalarının akıbetine ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı:

KCK davaları ne zaman ve nasıl başladı biraz o dönemden söz edebilir misiniz?

Bu operasyonların soruşturması aşaması Şubat 2007’de bir müvekkilimizin telefonları dinlenmesi ile başladı ancak söz konusu dosyada bu soruşturmanın ihbar üzerine başlatıldığına dair bir belge yer almaktaydı. Bu soruşturmanın devamında iki yıla yakın bir süre yüzlerce hatta binlerce kişinin telefonları dinleniyor, bir kısım müvekkilimiz teknik takibe alınıyor, parti binaları dinleniyor, o dönem DBP’nin yerel yönetimler bürosu dinleniyor derken soruşturma aşaması bu şekilde tamamlanıyor. Nihayet 14 Nisan 2009 tarihinde de 53 müvekkilimizin gözaltına alınması ile bu soruşturma ete kemiğe büründü. Devamında binlerce kişi düzmece iddialar ve hukuka aykırı delillerle tutuklanıp cezaevine gönderildi; kimisi ceza aldı, kiminin ise mahkemesi hala devam ediyor.

Birçok basın organı KCK davalarının Gülen Cemaati ve AKP’nin başta yargı ve emniyet ayaklarında geliştirdiği işbirliğinin sonucu olduğunu yazdı. Bu konuda siz neler söyleyeceksiniz?

Açık konuşmak gerekirse bu davalarda en önemli rol Türk yargısına düşüyor ancak Türkiye’deki yargı her dönem olduğu gibi o dönem de iktidarın sopası olarak kullanıldı. Evet belki belli dönemlerde belli gruplar etkin güç haline geldi -mesela bir dönem Kemalist ağırlıklı bir yargı hakim olmasına rağmen 2000’li yıllarda AKP iktidarı ile birlikte AKP ve Cemaat koalisyonu şeklinde adlandırabileceğimiz bir yargı profili söz konusu oldu- ancak şu an söz konusu yargının cemaat ayağı yoğun, hızlı ve gerçekçi yaklaşmak gerekirse çoğu zaman hukuksuz bir şekilde tasfiye edilip doğrudan hükümete bağlı bir yargı oluşturulmak isteniyor. Dolayısıyla bu kadar politikleşmiş, müdahaleye açık, iktidarın arka bahçesi haline gelmiş bir yargıdan doğru bir sonuç, adil bir yargılanma ve vicdani bir karar çıkma ihtimali yok! Hele ki Kürtler ise yargının profili ya da hakim güç fark etmeksizin sonuç hep hukuksuzluk oldu. Bugün hala düzmece söylem ve delillerle binlerce Kürt parmaklıklar ardına atılıyor.

Tekrar KCK davalarına dönecek olursak basından öğrendiğimiz kadarı ile bu davanın hem emniyet hem de yargı ayağında yer alanların neredeyse tamamı tutuklandı ya da görevden el çektirildi. Dolayısıyla bu soruşturmaların bir bütün olarak yeniden ele alınması gerekir. Bu davalar gerçek anlamada adil bir yargılanma ve hukiki dayanaklara dayandırılacak davalar değil. Çünkü o dönem cemaatin etrafında kümelenen bu gruplar amaçlarına ulaşmak için kimi tehdit olarak görmüşlerse düzmece delillerle gayri hukuki bir cadı avı başlatıp binlerce insana savaş ilan etmişler. Haliyle yargı ve emniyet ayakları bunca kumpas ile doluyken bu davalardan hukuk ve adalet içeren sonuçlar beklemek saflık olur. Ancak söz konusu sürecin bir bütün olarak sona erdirilmesi gerek. Nasıl ki, Ergenekon ve Balyoz davalarında bir kumpastan söz edilerek bu davalar çok hızlı bir şekilde gündemden düşürüldü, Yargıtay kararları bozdu ve mahkemeler de bu davaların sanıklarını beraat ettirdiyse, bu davalar da aynı gerekçelerle düşürülmeli. Malum Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları aynı mantık ile açılmış davalardır. Balyoz ve Ergenekon’da cemaatin askeri ayağındaki kişiler ordu içerisinde kendilerine rakip olarak gördükleri kişileri baypas edip saf dışı bıraktılar Fırat’ın öte yüzüne yani bu tarafına geldiğimizde ise aynı durum Kürt siyasetine uygulandı ve onlarca belediye başkanı, avukat, sivil toplum temsilcisi gibi neredeyse Kürt siyasetine selam veren herkesi sonradan oluşturulan delillerle davaya dahil ettiler. Bu davalar nedeni ile uzun süre cezaevinde kalan müvekkillerimizden bazıları koşullardan kaynaklı yaşamını yitirdi. Dolayısıyla bizim tarafta ciddi travmalar yaşandı diyebiliriz.

KCK davalarının tıpkı Ergenekon ve Balyoz Davaları gibi kapatılmasını istiyorsunuz bu konuda herhangi bir başvuruda bulundunuz mu?

Elbette gerekli girişimlerde bulunup üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Özellikle 15 Temmuz sonrasında ortaya çıkan tabloyu göz önüne aldığımızda çok net olarak bu davaların hukuksal bir dayanağı kalmadığı taraflı tarafsız bütün hukukçuların böyle düşündüğünü biliyoruz. O nedenle söz konusu davaların yeniden görülmesi talebini mahkemelere sunup müvekkillerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için bir an önce harekete geçilmesi için gerekli delilleri sunarak bu temelde mahkemelerin verecekleri cevapları bekleyeceğiz.

Başta yargı olmak üzere Türkiye’deki birçok alanda yaşanan kaosun aşılması için ilgili kesimlere çağrınız nedir?

Türkiye’de yargı alanı başta olmak üzere birçok alanda ciddi bir keyfiyet ve hukuktan uzaklaşma durumu söz konusu. Özellikle OHAL gerekçe gösterilerek kabul edilen Kanun Hükmünde Kararnamelerle temel hak ve özgürlükler askıya alınmış durumda. Geçmişte AİHM gibi uluslararası mahkemelerde işkence konusunda Türkiye’ye ciddi mahkumiyet kararları vardı. Yaşananlar o döneme doğru evrildiğimizin sinyallerini veriyor. İşkence görmeme ve yaşamı koruma hakkı neredeyse tamamen ihlal ediliyor. Bizler OHAL sürecini yaşayan bir nesil olarak bu süreçlerin nasıl insanlık dışı durumlara yol açtığını biliyoruz dolayısıyla temennimiz OHAL bahane edilerek gerçekleştirilen hak ihlallerinin son bulmasıdır. Çünkü hukuk bir gün mutlaka herkese lazım olacak. Biz bu sözü Diyarbakır’da süren KCK davası duruşmasında da dile getirdik ancak şu an tutuklu olan yargıçlar bizi kendilerini tehdit etmekle suçladı. Ancak çok kısa bir sürede söylediğimizin gerçekliğini anladılar ve 3 sene öncenin zalimleri bugün hukukun dışına çıkmanın cezasını çekiyorlar. Dolayısıyla şu anki hükümete bir hukukçu olarak çağrım; başlattıkları soruşturma ve yargılama süreçlerinin adil ve hukuka uygun şekilde yürütülüp, Kürt siyasetçilerine yaşattıkları bu mağduriyete derhal son vermeleridir. 

...