AKP’nin ‘4. Yargı Paketi’ şantajı

AKP’nin ‘4. Yargı Paketi’ şantajı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, grup toplantısında yeni anayasa için Mart ayının sonuna işaret etti. Anayasayı referanduma götürmek için yeterli oya sahip olamayan AKP, anayasa konusunda ittifak arayışlarına da hız verdi. CHP ve MHP’nin katı tutumundan dolayı yönünü BDP’ye çeviren hükümet, “4. Yargı Paketi”ni şantaj olarak kullanarak BDP’ye yönelmeyi hedefliyor. AKP, Meclis’te uzlaşma sağlanamazsa Mart ayında yeni anayasa ile birlikte “4. Yargı Paketi”ni Meclis’e sunacak. 

Erdoğan, Katar gezisinden dolayı bir gün gecikmeli olarak yaptığı grup toplantısında yeni Anayasa çalışmasına değinerek, Mart ayının sonunu işaret etti. Erdoğan, Mart ayında Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan sonuç alınamaması durumunda ayın bitimi ile birlikte kendi Anayasa önerilerini Meclis’e getireceklerini söyledi. Erdoğan’ın anayasaya ilişkin konuşmasında dikkat çeken ise, “Eğer biz parlamentoda beklediğimiz desteği aldığımız anda bunu gündeme getiririz, referandum gücünü yakaladığımız anda da biz millete gideriz” sözü oldu. Bu söz aslında şekil itibariyle Erdoğan’ın daha önce anayasaya ilişkin kullandığı söylemlerle aynı olsa da özünde yeni bir oyuna işaret ediyor. 

ANAYASA SÜRECİ NASIL ÖNE ÇIKARILDI

2011 genel seçimleri sonrasında oluşan yeni Meclis’in anayasa yapması konusunda toplumsal kesimlerde ve siyasi partilerde mutabakat oluştu. Mutabakat sonucunda Meclis Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Komisyon sürece ilişkin 15 maddelik mutabakat metni yayınladı ve ardından ise çalışmalarına başladı. Buraya kadar her şey yolunda giderken, AKP’nin başkanlık sistemi önerisini sunmasının ardından ise komisyon çalışmaları tıkandı. Tıkanıklığı aşmak için Cemil Çiçek bir yandan devreye girerken, AKP’nin kurmayları ve Başbakan Erdoğan ise yüksek sesle Başkanlık sistemini istedikleri vurgusunu yaptı. Aslında herkesin bildiği ancak dillendiremediği süreçte bu noktada başladı. Çünkü AKP’nin başkanlık sistemini komisyondan geçiremeyeceği bilindik bir gerçek. Bundan dolayı farklı yol ve yöntemlere ihtiyaç vardı. Bunun için yöntem arayışına giren hükümet farklı stratejiler üzerinde durdu. Bunlardan ilki kamuoyunda anayasa konusunda büyük bir beklenti oluşturmak ve bu baskı ile komisyon çalışmalarına yüklenmek, ikincisi ise kendisine anayasa konusunda ittifak yaratmak oldu. 

İTTİFAK ARAYIŞLARI

Halktan yaratılacak beklenti ile baskı oluşturmak konusunda yetersiz kalan AKP yönünü ise ittifak arayışlarına çevirdi. MHP anayasa konusunda çok keskin bir tutumu çalışmaların başından itibaren sürdürdü. Vatandaşlık tanımı başta olmak üzere anayasa çalışmaları boyunca birçok konuda şerhini koydu. CHP ise AKP’nin güdümünde çıkarılacak bir “sivil” anayasanın kendisi açısından seçim süreçlerinde olumsuz etki yaratacağını göz önünde alarak başta başkanlık sistemi olmak üzere birçok konuda karşı duruşunu ortaya koydu. Parti içerisindeki “ulusalcı”, “yenilikçi” ayrımının sertleşmesi ise vatandaşlık tanımında dahi CHP’de sıkıntılar yarattı. Tüm bu sıkıntılar içerisinde CHP’de anayasa konusunda net bir duruş yakalayamadı. Böylesi bir süreçte kilit rolde ise BDP yer aldı. 

RAKAMLAR NEYİ GÖSTERİYOR?

Uzlaşmalı veya uzlaşmasız şekilde Meclis Genel Kurulu’na gönderilecek olan anayasanın kabulü için 367 oy gerekiyor. Anayasanın referanduma götürülmesi için ise 330 oya ihtiyaç var. Yani Anayasa’da her maddenin 330 oy alması gerekiyor. Bu rakamın altında oy alacak maddeler ise paketten düşecek. Anayasa Mahkemesine başvurmak için ise 110 oya ihtiyaç var. AKP 330’a ulaşabilmenin hesabını yaparken CHP 110 oyun hesabını yapıyor. AKP’nin ise halen 326 milletvekili bulunuyor. Rakamlar buyken AKP açısından BDP/Blok milletvekillerinin 29 oyu altın öneme sahip. 

YÜRÜTÜLEN SÜREÇ VE YARGI PAKETİ

AKP tüm bu sıkışmışlık içerisinde BDP’nin oylarına yönelmek için farklı stratejileri de devreye soktu. PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler sonrasında Başbakan Erdoğan’ın bizzat söylemleri ve medyanın yönlendirilmesi ile BDP üzerinde “ılımlı söylem” baskısı oluşturuldu. Böylece AKP’yi eleştirmeyen bir BDP yaratılması hedeflendi. Ardından ise kimi hükümete yakın medya ve yazarlar eliyle, “KCK tutuklularının tamamı 4. Yargı Paketi ile serbest bırakılacak” haberleri yapılmaya başlandı. Amaç ise bir yandan Kürtlerin gözünde AKP’yi “şirin” göstermek bir yandan da süreç açısından “Bakın AKP adımı attı” imajını yaratmak oldu. Tabi Erdoğan, tüm bu sürece Anayasa sürecini de dahil etti. Çünkü AKP tarafından neredeyse 3 aydır sürekli olarak 4. Yargı Paketi söylemi tekrarlanırken, paketin halen gündeme gelmemesi ise AKP’nin paketi koz olarak kullandığı yorumlarını gündeme getirdi. 

‘BİR TAŞLA 2 KUŞ VURMA’ STRATEJİSİ!

Aslında AKP’nin niyeti açısından doğruluğu ağır basan bir yorum. Keza AKP, 4. Yargı Paketi ile, 2009 yılından bu yana “KCK” adı altında yapılan operasyonlarda tutuklananların serbest bırakılmasını söyleyen BDP ile anayasa üzerinden görüşme yürütmeyi amaçlıyor. Yani “4. Yargı Paketi’ni çıkaracağız ancak ortak bir anayasaya imza atalım” söylemi üzerinden AKP hükümeti BDP’ye yönelecek. Hedef bir taşla 2 kuş vurmak. Hem Erdoğan’ın can-ı gönülden istediği Başkanlık sistemi referanduma götürülecek hem de Kürt sorununda çözüm için AKP’nin adım attığı izlenimi oluşturulacak. Hesaba göre böylesi bir atmosferde gidilen referandumdan da büyük bir oran ile anayasa geçirilecek. 

Tabi ki, Kürt sorununda çözüm arayışları ekseninde yapılan görüşmeleri salt AKP’nin anayasa hesaplarına indirgemek ne kadar doğru değilse, AKP’nin geçmiş dönemlerde ortaya koyduğu pratiklerini göz önüne almadan sürece bakmak ta o kadar doğru görünmüyor. Bu anlamda önümüzdeki günlerde hükümet tarafından 4. Yargı Paketi ile yeni anayasanın aynı zamanlarda Meclis’e sunulmasına da şaşırmamak gerek.