AKP'nin cezaevi politikası öldürdü, öldürüyor!

AKP'nin cezaevi politikası öldürdü, öldürüyor!

Urfa Cezaevi'nde 13 mahkumun hayatını kaybetmesi, bir katliam niteliði taşıyor. Zira, geçmiş örneklere göz atıldıðında, ölümler için devletin cezaevi politikasından başka bir gerekçe aramaya gerek kalmıyor. AKP Hükümeti'nin çeşitli bahane ve kendi siyasi menfaatleri üzerinden çok sayıda kişiyi kısa sürede cezaeviyle tanıştırması, koðuşlardaki insanlıkdışı tabloya zemin oldu. Sadece 2002'den 2010 yılına kadar cezaevlerinde yaşamını yitirenlerin sayısı 226'yı buluyor. Son iki yıl içerisinde de cezaevlerindeki ölümlerde düşüş görülmedi.

AKP'NÝN ÝLK ÝKÝ YILINDA CEZAEVLERÝNDE 50 ÖLÜM

AKP'nin genel seçim sonuçlarıyla birlikte hükümetliðe adım attıðı 2002 yılında, cezaevlerinde çeşitli sebeplerle ölümler de yaşanmaya başladı. Sadece bu yıl içerisinde 30 kişi 9 cezaevlerinde öldü. Bunlardan 21'i, açlık grevi ve ölüm orucu sonucunda yaşamını yitirenlerdi. AKP, koşullarının iyileştirilmesini talep ederek eyleme geçen bu kişilere aldırış etmedi ve ölümlerinin seyirciliðini yaptı. Ayrıca, hükümetin 2002'de aldırış etmediði bir husus da, hasta tutsakların durumuydu ve 159 tutsaðın tedavisi, engellenmişti.

2003'e gelindiðinde de benzer hak ihlalleri sürdü. 11 kişinin intihar ettiði, 1 kişinin bedenini ateşe verdiði bu yıl içerisinde; 3 kişi cezaevinde öldürülürken, açlık grevi sonucu da 2 kişi hayatını kaybetti. Önceki yıldaki hasta tutsaklara dönük sorumsuzluðun devam ettiði 2003 yılında, 3 kişi tedavi edilmediði için yaşamını yitirdi. Toplam ölen sayısı ise 20'yi buldu.

2004'de de cezaevlerinde önceki yılla eşit sayıda tutsak, yani 11 kişi intihar etti. Kendini yakma eylemleri ve ölüm oruçları da yine sürdü; 7 kişi bu şekilde yaşamını yitirdi. Hükümetin hasta tutsaklara zulmü de giderek artıyordu; 9 kişi hayatını böylece yitirirken, toplam ölü sayısı da 32'yi buldu.

BÝLANÇO AÐIRLAŞTI, ÖLÜMLER RÝNG ARAÇLARINA DA SIÇRADI...

AKP'nin cezaevi politikası ilk üç yılı bu hak ihlallerine bırakırken; bilanço diðer yıllarda hızla yükseliyordu. 2005-2006-2007 ve 2008 yıllarını kapsayan süreçte, 73 kişi diðer yıllardakine benzer nedenlerle cezaevlerinde yaşamını yitirdi.

Artık hükümetin cezaevi politikası en katı dönemlerine girmek üzereydi. 2009 yılı da bunun işaretiydi. Bu yıl içerisinde tam 36 kişi cezaevlerinde yaşamını yitirirken; ertesi yıl da, ölümlerdeki bu sayı sadece 35'e düşmüştü!

Cezaevleri gibi, ring araçları da mahkumlar için ölüm saçıyordu. Geçtiðimiz yıl Van Kapalı Cezaevi’ndeki 5 mahkumun Ýstanbul’da Metris Cezaevi'ne götürüldüðü sırada kaza yapan araçtan, jandarmalar kendilerini kurtarırken, mahkumlar düşünülmedi bile. Araçta kilitli kalan Medeni Demir, Akif Kırınlı, Ýsmet Evim, Abdulseddar Ölmez ve 18 yaşındaki Sinan Aşka isimli 5 mahkum, yanarak yaşamını yitirdiler.

URFA; ÝHMAL DEÐÝL ÖLÜM SEYÝRCÝLÝÐÝ

Ölüme en vahşet içeren halinde, yani yanarak şahit olmaya Türkiye'de az rastlanılmıyor. Urfa'da, 13 kişinin yaşamını yitirdiði katliam da, tüm bunların devamı oldu. 275 kapasiteli Urfa E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bu sayının 4 katına denk düşen oranda kişi tutuluyordu. C-15 koðuşundaki tutuklular, cezaevi koşullarını protesto etmeye başladılar ve yetkililer bu sırada çıkan yangına müdahale etmeyerek, ölümlerin sorumlusu durumuna geldiler.

AKP Hükümeti'nin cezaevi politikası, bir devlet geleneðini sürdürüyor ve cezaevlerinde gerek koðuşlardaki koşulsuzluk, gerekse de işkence-şiddet uygulamaları ölümlere zemin hazırlıyor. Urfa'da yaşananları, kabul edilir bir 'ihmal' ile sınırlı görmek mümkün deðil. Mehmet Aðar'a özel cezaevi beðenen bir devlet için, herhangi koðuştaki yangını söndürmek hiç zor olmayacaktı!