ANALİZ

AKP terörüne karşı özgürlük direnişi büyüyor...-Selahattin Erdem

Hiç kimse kendini kandırmamalı ve AKP’nin oyununa gelmemelidir. Türkiye’de OHAL darbesi altında ne demokratik siyaset yapma ve ne de özgürlükleri kullanma imkanı vardır.

AKP Hükümeti, 24 Temmuz 2015’te “DAİŞ’e karşı savaşıyorum” diyerek Kürt Özgürlük Hareketine karşı topyekûn özel savaş saldırısı başlatmıştı. Şimdi de 20 Temmuz 2016’dan itibaren “FETÖ’ye karşı savaşıyorum” diyerek Olağanüstü Hal ilan edip yine Kürt Özgürlük Hareketine karşı yeni bir faşist terör saldırısı başlatmış bulunuyor. Kuşkusuz Fethullahçılara yönelik de saldırı yürütüyor. Çünkü aralarında ölüm-kalım düzeyinde süren bir iktidar savaşı var. Fakat Kürt halkına ve Özgürlük Hareketine karşı 24 Temmuz 2015’te başlattığı topyekûn faşist saldırıyı da tırmandırarak sürdürüyor.

Aslında Türkiye’deki devlet ve ordu çökmüş ve görevlilerinin yarısı tasfiye olmuş olmasına rağmen, Kürdistan’daki ordu ve polis gücü ayakta duruyor ve günlük olarak gerillaya ve halka karşı faşist katliam uygulamalarını devam ettiriyor. Yine halka ve demokratik siyasete yönelik siyasal soykırım operasyonlarını her geçen gün tırmandırıyor. Cezaevlerinde yer kalmadığı için, işbirliği yaptığı Ergenekoncuları tahliye ederek yerlerine Kürtleri ve demokratik güçleri doldurmaya çalışıyor.

AKP Yönetimi tekçi ulus-devlet faşizmine o kadar kilitlenmiş ki, bu durumu “Tek Tayyip, tek basın” çizgisine vardırarak, özgürlük isteyenlerin sesi olan Özgür Gündem gazetesini 16 Ağustos günü kapatmış bulunuyor. Öyle ki, toplum Tayyip Erdoğan ve AKP’liler dışında hiç kimsenin sesini duymasın istiyor. Yine Rojava Devrimini tehdit etmeyi sürdürüyor. Rusya ile pazarlık yaparak, Rusya üzerinden Esad güçlerini Haseki’de YPG-YPJ güçlerine saldırtmayı sağlamış bulunuyor. Tayyip Erdoğan ve AKP Yönetimi Kürt düşmanlığında sınır tanımıyor. 

Tüm bunların üzerinde bir de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile her türlü görüşmeyi yasaklayarak haber alınmasını engelliyor. Önder Abdullah Öcalan ile 5 Nisan 2015’ten bu yana geçen 17 aydır hiçbir görüşme olmuyor. Özellikle 15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra görüşmenin olmaması, Kürt halkında ve demokratik kamuoyunda ciddi bir sağlık ve güvenlik kaygısı yaratmış bulunuyor. Sadece Kürt Halk Önderi üzerindeki uygulamalar bile, OHAL ilanı ile AKP’nin yeni bir faşist darbe yapmış olduğunu göstermeye ve kanıtlamaya yetiyor. 

Kuşkusuz faşist AKP terörünün artması, ona karşı her alandaki devrimci-demokratik direnişin büyüyerek gelişmesine de yol açıyor. Her yerdeki özgürlük eylemlerinde gözle görülür bir artış yaşanıyor. Özellikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü isteyen, sağlığı ve güvenliği konusunda somut bilgi bekleyen eylemler yurt içinde ve dışında çığ gibi büyüyor. Kürt halkının ve özgürlük güçlerinin bu konuda sabrının kalmadığı, öfke ve tepkilerinin en yüksek düzeye ulaştığı gözleniyor.

Bu konuda Kürt kurum ve kuruluşlarından peş peşe açıklamalar geliyor. En son Kongra Gel Genel Kurulu bu amaçla toplu ve özel bir açıklama yapmış bulunuyor. Söz konusu açıklama bir yandan AKP Yönetimini ciddi bir biçimde uyarırken, diğer yandan da tüm Kürt halkını ve demokratik güçleri özgürlük eylemine çağırıyor. Bu temelde gerillanın eylemlerinde son günlerde gözle görülür bir artış yaşanıyor. Kürt gençleri ve kadınları “Önder Apo’ya Özgürlük” şiarıyla her yerde büyüyen bir eylem kampanyası yürütüyor. Kürtlerin AKP Yönetimine yönelik öfke ve tepkisinin büyüdüğü gözleniyor.

Peki bu durum nereye gidecek? Bu soruyu herkesten önce AKP’nin kendine sorması ve doğru cevap vermesi gerekiyor. Halbuki elinde altın gibi bir fırsat vardı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan son derece uygulanabilir ve Demokratik Türkiye’nin yararına bir çözüm projesi sunmuştu. Bunu pratiğe geçirecek olan demokratik siyasette ciddi bir gelişme yaşanmıştı. Buna karşı Fethullahçı tehdit kendini her alanda ciddi bir biçimde gösterir hale gelmişti. Ve Önder Abdullah Öcalan, “Demokratik çözüm olmazsa darbe mekaniği devreye girer” diyerek çok önceden uyarmıştı.

Fakat Tayyip Erdoğan yönetimi bunların hiçbirini dikkate almadı ve MHP’ye yakınlaşarak faşist milliyetçi çizgiden medet umar hale geldi. Fethullahçı darbe girişimlerine karşı kendi sivil faşist darbelerini dayatarak ülkeyi ve toplumu bugünkü hale getirdi. Şimdi devlet çökmüş, neredeyse toplum oluşan enkaz altında boğulacak! Ortada devlet yönetimi diye bir şey kalmamış; Tayyip Erdoğan bir holding yönetir gibi işleri yürütmeye çalışıyor. OHAL rejimi gibi, faşist polis terörüne dayanan bir sistemle kurtuluş arıyor. MHP ve CHP ile birlikte bir faşist blok oluşturarak, söz konusu güçlerden kurtuluş bekliyor. Kelin merhemi olsa kendi başına çalarmış! MHP ile CHP’nin çözüm gücü olsa kendilerini iktidara getirirler.

Burada şunları açıkça belirtmemiz gerekiyor: Rusya ve İran’la anlaşarak Esad güçlerini Kürtlerin üzerine sürmek AKP’yi kurtaramayacak, tersine Suriye’de çatışmaları daha da derinleştirecektir ki, bundan da en fazla AKP ve TC zarar görecektir. Dün DAİŞ’i sürmek nasıl sonuç vermediyse, bugün Esad güçlerini Kürtlerin üzerine sürmek de ciddi bir sonuç vermeyecektir. Tersine Suriye’de Kürtlerin ve demokratik çevrelerin güçlerini büyüterek Demokratik Suriye Federasyonunu gerçekleştirmelerine yol açacaktır.

Diğer yandan, OHAL terörü Kürt halkını korkutup sindirmeyi ve Kürt özgürlük güçlerini ezip yenilgiye uğratmayı başaramayacaktır. Kaldı ki, Kürtler OHAL rejimine karşı direnişte tecrübelidir. OHAL rejiminin faşist terörüne karşı serhildana kalkmış ve ulusal diriliş devrimini gerçekleştirmiş olan bir halktır. Demirel-Güreş-Çiller-Ağar dörtlü çete yönetiminin topyekûn özel savaşına karşı direnmeyi başarmış olan bir halktır. Cizre ve Sur başta olmak üzere birçok kentte kış boyu diz çökmeyerek kahramanca direnmeyi bilmiş ve faşist soykırımcı sistemi çökertmeyi başarmış olan bir halktır.

Şimdi de AKP, MHP ve CHP’den oluşan faşist bloğun OHAL terörüne karşı her alanda özgürlük direnişini başarıyla geliştirmeyi mutlaka bilecektir. OHAL kapsamındaki topyekûn faşist teröre karşı Türkiye halklarıyla birlikte topyekûn devrimci-demokratik direnişi geliştirmeyi başaracaktır. Faşist OHAL terörüne karşı Kürdistan’da herkes direnecektir. Gerilla direnecek, halk direnecek, kadın ve gençlik direnecek, öz savunma direnecektir; dağ direnecek, şehir direnecek, demokratik siyaset direnecek, aydın direnecek, sanatçı direnecek, basın direnecektir; yediden yetmişe özgürlük isteyen Küt toplumunun tümü direnecektir. Bundan hiç kimsenin endişesi olmamalıdır. Gün direniş günüdür; Önder Apo’nun ve Kürdistan’ın özgürlüğü için ayağa kalkma ve direnme günüdür. 

Bir de kalkmış bazı AKP yalakaları, Kürtlerin ne için mücadele ettiğini sorguluyorlar. Peki mevcut durumda mücadele etmeyip de ne yapacaklar? Kürdün ne varlığını kabul ediyorsunuz, ne de özgürlüğünü? Kürdün evini başına yıkıp en kutsal değerlerine saldırıyorsunuz, bir de bunu kendinize hak görüyorsunuz. Cizre’de yaralı insanların üzerlerine benzin dökülüp cayır cayır yakılırken bilmem ne kadar “Terörist öldürüldü” haberini verenler, şimdi Elazığ veya başka yerde ektiğiniz başınıza gelince yine yalanlarla gerçeğin üzerini örtmeye çalışıyorsunuz.

Ortaya çıkmış bazı AKP’liler, “PKK silahı bırakacak, silahla siyaset yapılmaz” diyorlar. İyi de, peki olağanüstü hal rejimi silahlı yönetim değil mi? Bir baskı ve terör rejimi değil mi? OHAL ile faşist baskı ve terör yasal hale getirilmedi mi? OHAL ile meclis, siyaset, partiler bir tarafa atılıp etkisiz hale getirilmedi mi? Ne oldu 7 Haziran 2015 seçiminin ortaya çıkardığı meclise? Ne oldu seçim bile denilmeyecek 1 Kasım gaspçılığının ortaya çıkardığı meclise? Dikkat edelim, son bir yılda AKP Yönetimi iki defa seçim sonucunu ve seçilen meclisleri lağvetmiş bulunuyor. 1 Kasım darbe seçiminin ortaya çıkardığı meclise bile tahammül edilemiyor!

Hiç kimse kendini kandırmamalı ve AKP’nin oyununa gelmemelidir. Türkiye’de OHAL darbesi altında ne demokratik siyaset yapma ve ne de özgürlükleri kullanma imkanı vardır. Faşist OHAL terörüne karşı ancak direnilebilir. Direnmenin yaşamak olduğu bir süreçten geçiyoruz. Ancak direnerek kazanmak mümkündür. Dolayısıyla direnerek örgütlenmeyi büyütmek, örgütlenerek direnişi geliştirmek OHAL karşısında tek tutum olmalıdır. 

 Kanyak: Yeni Özgür Politika