Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), genel merkezine ve diğer başkanlıklarına “Sınır Namustur” sloganıyla bir pankart asarak, Afganistanlı göçmenlerin Türkiye’den geçişlerine tepki göstermişti. Söz konusu pankart günlerce siyasetin gündemini meşgul etti. İktidar bloğu pankartın cinsiyetçi ve ırkçı içeriğinden ziyade siyasi gündem malzeme yakaladığı için sevinirken, Kürt siyasi hareketi ise hem cinsiyetçi, hem ırkçı, hem de sınırların sadece Türk devleti için hassas olmadığı, Kürdistan’ın sınırlarının da hassas olduğunu ve işgal politikalarını savunan CHP zihniyetinin masumane olmayan çelişkisini ortaya koymuştu.

Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê ve Güney Kürdistan Türk devleti tarafından işgal edilirken, üstelik buna CHP’nin de içerisinde bulunduğu kesimin onay verdiği bilinir iken, Kürt siyasetinin meseleye daha politik ve farklı bir açıdan bakması kimi CHP’li siyasetçilerin suskunluğa itmişti.

Sınırların ve buna bağlı olarak işgal politikalarının Kürtler için ne anlam ifade ettiğini, CHP’nin sloganının tutarsızlığını ve siyasetin söz konusu Kürtler olunca bütünlüklü halini Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Amed İl Eşbaşkanı Hayrettin Altun değerlendirdi.

TÜRK DEVLETİ SINIRLARI KEVGİRE ÇEVİRMİŞ

Son 6 ayda Türkiye’de ırkçı söylem ve saldırıların yoğunlaştığını hatırlatan Altun, bunun sözcülüğünün de CHP’nin yaptığını belirtti. CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın da mülteci karşıtı ırkçı söylemlerine işaret eden Altun, CHP’nin son dönemlerde ki siyasetinin ırkçılığın ötesine geçen, faşizm ile uyuşan nitelikte olduğunu kaydetti.

Altun, şöyle devam etti: "Türk devletinin tek partili dönemlerinden bugüne kadar, devletin derinliklerinde hep CHP’yi görüyoruz. Türk devleti Libya, Suriye ve diğer Arap ülkelerinin sınırlarını kevgire çevirmiş ama CHP ‘Sınır Namustur’ pankartı aşarak sanki birileri onların sınırlarına tecavüz etmiş gibi gösteriyor. Ortada bir sınır tecavüzü yoktur. Türkiye ve ona benzer devletlerin sebep oldukları politikalardan kaynaklı ülkelerini terk etmek zorunda kalan mağdurlar vardır. Avrupa’ya gitmek için Türkiye’den geçmek zorunda kalanları da, Türkiye blöf aracı olarak kullanıyor."

ROJAVA SINIR İHLALİ DEĞİL Mİ?

Kürt halkına yönelik gerçekleşen tarihsel ve güncel saldırılara bakıldığında Türk devletinin ve onun siyasetinin sınır hassasiyetinin ayaklarının havada olduğunu söyleyen Altun, “Bugün devlet ağzı bir birliktelik yapmaya çalışıyor. Bunu da CHP ile yapmak istiyorlar. Mesele Türklüğün dışında olunca, bu birliktelik su yüzüne hemen çıkıyor. Kürt meselesinde olduğu gibi. O yüzden sınır hassasiyetleri tamamen bir aldatmacadır. Örneğin, Efrîn’de olup bitenlere bakın. Orası Kürdistan coğrafyası ve resmi olarak da Suriye sınırları içerisinde kalıyor.

Bugün Efrîn işgal altında ve hem yer altı, hem de yer üstü zenginlikleri talan edilerek, pazara sürülüyor Türk devleti tarafından. Yine Girê Spî ve Serêkaniyê’de de aynı durum söz konusudur. Bu işgaller için CHP olur vermişti. Meclisteki sınır ötesi tezkereye ‘Evet’ demişlerdi. CHP, sürekli Türkiye’deki faşist ittifaka karşı destek sunmuştur. Efrîn, Gir Spî ve Suriye genelinde yapılan her şeye CHP omuz vermiştir” diye konuştu.

KAYYUM İŞGALLERİ DE SINIR İHLALİDİR

Toplumun artık eskisi gibi olaylara tepkisiz kalmadığını vurgulayan Altun, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Kürt toplumu artık neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. CHP’nin bu ırkçı tutumunu ve politikalarını da Kürt halkı unutmuyor. O yüzden de bu sahte politikaları mutlaka daha fazla teşhir etmek gerekiyor. Bu coğrafyada belediyelere kayyımlar atanırken de kimsenin sesi çıkmamıştı. Çıkan sesler de cılız kalmıştı. Belediyelere kayyum atamak sınır ihlali değil mi? Kazanılmış hakları gasp etmek sınırları ihlal etmek değil mi? Kayyım işgalleri sınırları delmek değil mi? Kayyum fikrini Türkiye’de oturtanlar ve destekleyenler en büyük sınır işgalini yapıyorlar. Ayrıca, IŞİD Suriye’de cirit atarken, her gün Türkiye’ye girip çıkarken sınır ihlal edilmiyordu da bugün mu ihlal ediliyor? Bugün yine Kürtler dışında herkes o sınırlardan girip çıkıyor."