Ankara katliamı davası devam ediyor

Ankara katliamı davası sanıklardan İbrahim Akçay’ın sorgusuyla sürdü. Avukat Heval Yıldız Karasu, “Oğlunun adı Huzeyfe. O zaman sen Ebu Huzeyfe’sin. Ebu Huzeyfe, ‘Huzeyfe’nin babası’ demek değil mi?” diye sordu. Akçay, ise, “Bu kadar basit mi” dedi.

DAİŞ saldırısı sonucu 101 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara katliamının ilk duruşması Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor. Verilen öğlen arasının ardından duruşma, savcının sanık Hakan Şahin’e yönelttiği sorularla devam etti.

Savcı sanık Hakan Şahin’e, “Verdiğin ifade Yakup Şahin’in ifadelerine çok benziyor, ondan yardım aldın mı?” diye sordu. Şahin ise, bir kez daha savunmasını kendi yazdığını ileri sürdü. Savcının sorularına genellikle “Hayır” ve “Bilmiyorum” şeklinde kısa yanıtlar veren sanık, kendisini cezaevinde sorgulayanların kişileri tanımadığı ve polis olup olmadığı bilmediğini iddia etti.

Hakan Şahin’in sorgusunun ardından sanıklardan İbrahim Halil Akçay’ın savunması alındı. Akçay yaptığı savunmasında; “13 aydır tutukluyum. 30 dakika sorgum sürdü. Beni nasıl sanık yaptılar. Cumhuriyet gazetesinin 16 Nisan 2016 tarihli haberinde 9 IŞİD’li canlı bombanın eylem yapacağına dair İstihbarat Daire Başkanlığı ile ilgili haber var. Ben o zaman 6 aydır tutuklu olmama rağmen beni canlı bomba olarak Ebu Huzeyfen olarak yazmışlar. Cezaevi savcısıyla görüştüm, savcı bana, ‘Olay çok büyük, örgüt çok büyük. Suçsuz da olsan yatabilirsin’ dedi” diye konuştu.

‘HALİL DURGUN'U ARAYAYIM DEDİM, BİZ BULURUZ DEDİLER’

Gözaltına nasıl alındığını da anlatan Akçay, kendisini “Memur beyler çok kibar bir şekilde geldiler ve ‘gözaltındasın’ dediler. Aracı sordular. Evet, ‘Halil Durgun’a sattım’ dedim. ‘Halil Durgun nerede’ dediler, ‘Telefonla arayayım, görüşeyim, sizi götüreyim’ dedim; ‘Yok, biz buluruz’ dediler. Sonra 4 gün boyunca Ankara’da gözaltına alındım. 30 dakikalık bir sorgu ardından cezaevine gönderildim” sözleriyle savundu.

Akçay, canlı bomba olduğu öne sürülen “Ebu Huzeyfen” olmadığını da iddia etti.

Halil İbrahim Durgun ile ilişkisi konusunda ise Akçay, şunları söyledi: “Enes Plastik ile 1,5 aylık bir işimiz oldu. Beraber çalışabileceğimizi söyledi. Bankalarla çalışacağını ve çek alacağını söyledi. Ben de çeklerden kaygı duydum ve ortaklıktan vazgeçtim.” 

SORGUYA TEK DEVAM EDİLDİ

Akçay’ın savunması alınırken söz alan müşteki avukatı Kazım Bayraktar, bütün sanıklar arasında çok önemli bağlantıları olması itibariyle, mahkemece yöneltilen soruların diğer sanıklarca dinlenmesi nedeniyle gerçeklerin uyumlu şekilde inkarı için zemin ortaya çıktığını belirterek, sorguların tek tek yapılmasını istedi.

İddia makamı, yargılama sürecini etkilemeyeceği savunarak talebin reddedilmesi yönünde görüş bildirirken, mahkeme başkanı ise iddia makamının aksine müşteki avukatlarının talebini kabul etti. Alınan karar üzerine Akçay’ın sorgusuna tek devam edildi. 

Hakimin “Resul Demir’in istediği ile aracı üstüne aldığını söyledim. Daha önce de 51 bin TL’ye aldığın arcı 55 bin TL’ye Halil İbrahim Durgun’a sattığını söylemişsin. Burada çelişki var” diye sorması üzerine Akçay, “Beni 4 gün TEM de tutular. Çıkamazsın dediler. Bunun için çelişki var. Halil İbrahim Durgun’u 3-4 yıldır tanırım. 3-5 defa araç devrini ne zaman alacaksın dedim. Sanık Yakup Karaoğlu da buna şahittir” yanıtı verdi.

Ancak Hakimin Halil İbrahim Durgun ile ilişkisini irdelemesi üzerine ise Akçay bu kez “Enes Plastik benim adıma kuruldu. Sermayesini Halil Durgun karşıladı. Sonra risk gördüm ayrıldım. Ama araçta risk görmedim” şeklinde savunma yaptı. Akçay, Yunus Durmaz ve Yakup Şahin’i ise tanımadığını ve hiç görmediğini öne sürdü.

Akçay, ikametgahında ele geçirilen Pakistanlı kişilere ait pasaportlara ilişkin ise “Onlar benim müşterilerimdi. Vize işleri için uğraşıyorum. 3 yıldır derneklere gitmiyorum. Vahdet Vakfı vardı oraya gitmiştim” savunmasında bulundu.

‘VAHDET VAKFI'NDA EĞİTİM ALDIM’

 Daha sonra müşteki vekillerin çapraz sorgusuna geçildi. Avukat Heval Yıldız Karasu’nun “Oğlunun adı Huzeyfe. O zaman sen Ebu Huzeyfe’sin. Ebu Huzeyfe, ‘Huzeyfe’nin babası’ demek değil mi?” diye sorduğu Akçay, “Bu kadar basit mi” diyerek, üzerine atılı suçu kabul etmedi. Akçay, kendisine 30 bin TL para gönderen Uğur Boz’u da tanımadığını iddia etti.

Av. Karasu, sanık Akçay’a “Hiç dini ya da silahlı eğitim aldınız mı” diye sordu. Akçay, soruya “Vahdet Vakfı’nda dini eğitim aldım” cevabı verdi.

Daha sonra müşteki avukatlardan Nurten Çağlar Yakarış söz alarak Akçay’a “Eşin senin için öyle bir dilekçe yazmış ki bizim bile sahip olmadığımız bilgiler var” diye sordu. Buna “Avukatım var” diyen Akçay, avukatının nerede olduğuna dair yöneltilen soruya ise “Bilmiyorum, gelmemiş, burayı beğenmemiş” şeklinde yanıt verdi.

Avukat Özcan Karakoç da Akçay’a Ankara Savcılığına verdiği “Halil ibrahim Durgun ve ekibinin neler yaptığını bilmiyorum” şeklindeki ifadeyi hatırlattı. Karakoç’un “Ekip dediğin kimlerden oluşuyor” diye sorduğu Akçay, “Demek ki bana öyle sormuşlar” yanıtı vermekle yetindi. Av. Karakoç’un yine Kuran’dan ayetler okuyarak Akçay’a “Bu ayetlere rağmen insanların öldürülmesini kabul ediyor musun? Ne zaman gerçekleri söyleyeceksin? Gerçeklerin ortaya çıkması için yardım edecek misin? Bu katliam seni vicdanen rahatsız etti mi?” sorularını da yöneltti. Ancak Akçay, “Kabul edilemez. Doğruları söylüyorum” dedi.

Cezaevinde sanıklardan Resul Demir ve Hakan Şahin ile birlikte kaldığını söyleyen Akçay, savcının “Aranızda bir şey geçti mi ifadenizle ilgili” sorusuna “Hayır” yanıtı verdi. Akçay, bombacı Yunus Emre Alagöz’ü de tanımadığını söyledi.

 

Savcının “Harcadığınız paraların kaynakları nereden geliyor, bir muhasebeciden çok daha yüksek yaşıyorsunuz. Yakup Şahin geliyor 5 yıldızlı otelde kalıyor” sorusuna karşılık Akçay, “Ben kimseden para almıyorum. Onlar alıyor mu bilmiyorum” dedi.

Duruşma Resul Demir’in savunması ile devam ediyor.