Ankara 10 Ekim Katliamı Davası'nın ikinci günkü duruşmasında sanıklar dinlenmeye başlandı. 100 barış yürüyüşçüsünün yaşamını yitirdiği katliamda tutuklanan sanık Yakup Şahin emniyette kendisine gösterilen ilgiyi anlattı. Katil zanlısı Şahin, şunları söyledi:
“Benim emniyetteki ifadem esnasında polisler bana 'itirafçılık yap, 3-5 yatıp çıkarsın' dediler. Ancak çıkmadım. Onlar bana '3-5 ay yatıp çıkacaksın, bu kod isimlerinin (Daniel, köylü ve Kurdi) üstündeki fotoğraf sana benziyor, kabul et' dediler. Ben de başka çarem yoktu, bildiklerimi anlattım. Bir insan nasıl 3 farklı kod ismi kullanabilir. Bu üç farklı kod isim farklı farklı maaşlar almaktadır. Bir insan 3 farklı maaşı nasıl alabilir. Ben Kürt olduğum için bu şekilde bir isnat yapılıyor. Yine bu kod isimlerde bana isnat edilen suçlamalar vardır. Kundi kod ismi ile telefon ile içeriden irtibat sağlama görevim var denmiş. Ancak benim telefon numaram bellidir. Eğer iddia edildiği gibi Antep içinde tarassut yapmış isem buna ilişkin delil istiyorum. Buna dair tek bir delil, video, fotoğraf varsa bunları görmek istiyorum. Dünya alem bilir ki ben Kürdüm ve anadilim Kürtçedir. Türklerden daha iyi Türkçe konuşurum. Ben uyuşturucu, alkol, sigara kullanan bir insanım. IŞİD denilen örgüt sigaraya dahi karşıdır. Benim gibi bir insanı nasıl aralarına alırlar? Gözaltına alındığımda dahi kanımda uyuşturucu bulunmuştur. Benim işim iki üç günde bir banka ve maliyecilerin yanına gitmekti. Ben ne bileyim Halil'in IŞİD üyesi olduğunu. Ben ekmeğime bakıyordum. Bu işten sonra ailemi gecekondudan normal daireye taşıdım. Ben Halil'den hiç şüphelenmedim. Dosyada başını almış gidiyor Yunus Durmaz diye. Ben Halil'in yanında çalışıyordum. Yunus Durmaz ile bir bağlantım yoktur. Yunus Durmaz ile hiçbir bağım olmamıştır. Şu da vardır ki benim annem ve babam namaz kılar, ben de İslami bir arayış içerisine girdim ancak hiçbir örgütle bağım yoktur. Ekmeği kovalarken Halil'in beni kandırdığını nereden bileyim... Koskoca Cumhurbaşkanı bile ‘Allah affetsin, kandırılmışız’ dedi. Koca Cumhurbaşkanı bile kandırılıyorken ben nasıl kandırılmayayım...
Patronum Halil, 'Ankara'ya gideceğiz, bir iş var' dedi. Sonra 'sen şu arabayla önden gideceksin' dedi. Ben 'niye önden gidiyorum' dedim. O da bana 'arkadaki araçta asker kaçağı bir arkadaşım var, sen önden git, yakalanmasın' dedi. Ben Halil'e telefonum şarjı yok onu şarj edeyim, dedim. O da 'gerek yok ben sana bir telefon vereceğim, ondan bana ulaşırsın bir sıkıntı olursa' dedi ve bana bir telefon ve 5 bin TL para verdi. Yolda giderken Adana civarında çevirme vardı. Tüm araçları durduruyorlardı. Ben de Halil'i aradım, çevirme var diye. Halil bana biz geçtik oradan, dedi. Ben de 'nasıl geçtiniz' dedim. O da' nasıl geçtiysek geçtik. Sen yoluna devam et' dedi. Sonra Ankara'ya kadar hiç çevirmeye yakalanmadık. Yolda defalarca acıktım, duralım dedim ancak 'yok, devam edeceğiz' dedi. Ankara'ya yakın bir yerde petrolde durduk. Burada ben Halil'e şarjım bitti ve çok yorgunum, dedim. Halil bana 'senin işin bitti, istediğin otele git yat, sonra geri dön' dedi. Ben de 5 yıldızlı bir otele gidip kaldım. Sonra akrabam Hakan'ın da Ankara'da olduğunu duydum. Onu da alıp arabaya binip geri dönüş yoluna koyulduk. Hatta giderken Tuz Gölü'nde durup fotoğraf bile çektirdik. Daha sonrasında Antep'e ulaştık. Eşyalarımı almak için arabanın arka bagajını açtım ve bir poşet gördüm, poşette el bombaları vardı. Halil'i defalarca aradım ancak ulaşamadım. Sonrasında ne yapacağımı bilemediğim için poşeti eve koydum.”
'POLİS SAVCI VE HAKİMİN BİZDEN OLDUĞUNU SÖYLEDİ'
Katliam sonrası tebrikler aldığını da anlatan Şahin, itiraflarını şöyle sürdürdü:
"Antep'te yolda karşılaştığım birkaç arkadaş bana ‘iyi, güzel iş olmuş ama bir iki daha çocuk ölmüş, neyse o da önemli değil’ deyip güldüler. Ben ne dediklerini anlamadım. Sonrasında o gece polisler eve geldi. Ben uyuşturucu kullandığım için bundan dolayı geldiklerini düşündüm. Ancak daha sonra Halil'in arabamda unuttuğu veya bilerek bıraktığı el bombalarının olduğu poşet geldi. Gözaltına alındıktan sonra polisler benim üzerimi soyup bana ahlaksızca şeyler yaptılar.
Sonra bana 4 gün boyunca yemek vermediler. Uyutmadılar. Ben de en son halsiz düşünce tamam siz nasıl istiyorsanız öyle ifade vereceğim, dedim. Ardından ifademi aldılar.
Dosyada 10 torba amonyum nitrat aldığım söyleniyor. Doğrudur, aldım. Patronum 'tarlaya sarımsak ektim, onlara gübre lazım' dedi. Ben de Birecik'e giderek 10 torba gübre (amonyum nitrat) aldım. Polisler bana 'korkma, savcıda bizden, tüm suçu Halil'e at' dedi. Bir tane polis müdürü beni ailem ve çocuklarımla tehdit etti.
Polisler kendi kendilerini temize çıkarmak için böyle bir kurgu yaptılar. Bu işte böylelikle benim üstüme kaldı. Benim HDP'li yüzlerce arkadaşım var. Neden bu insanların canına kıyarım.
Emniyettekiler bana Deniz Büyükçelebi bir daha Türkiye'ye gelmeyecek, dedi. Bunun üzerine bomba işini de Deniz Büyükçelebi'nin üzerine attık. HDP Mersin, Adana bombalamalarını ve Suruç bombalamasını da polis elbirliği ile olmuş gibi anlattırdılar. Benim söylediğim her şeyi polisler belirledi. Meğer bunlar sorgu taktiği imiş. Emniyetteki sorgum bitince polisler sana avukat tuttuk dediler. Ben de nasıl olur kaç para istiyor ben nasıl karşılayayım onun parasını, dedim. Onlar da bana ‘parasını biz kendi aramızda toplayıp verdik’ dediler. Bunun üzerine avukat geldi ancak bana hiçbir şekilde yardımcı olmadı. Bana ‘burası mahkeme değil, ben senin savunmanı mahkemede yapacağım, pişmanlık yasasından faydalan’ dediler. Mahkemeye çıktığımda TEM amiri ‘korkma, ceza almazsın, tutuklanmazsın, savcı da hakimde de bizden’ dedi."
'POLİS UYUŞTURUCU GÖRDÜ AMA SERBEST BIRAKTI'
Sanık Şahin’in savunmasının ardından soru-cevap kısmına geçildi.
Müşteki avukatlarından Kazım Bayraktar’ın “Emniyette size bu senaryoyu dikta edenlerin ismini hatırlıyor musun” sorusu karşısında Şahin, “Polis memurlarının adını ve görevini bilmiyorum. Hiçbirini söylemiyorlardı. Buraya getirilseler tanırım” dedi.
Bayraktar’ın, katil zanlılarının Ankara’ya gelişlerine dair sorularını da Şahin, “Polis memurları bizi uyuşturucu görmesine rağmen serbest bıraktı. İki tane uyuşturucu hap vardı” diye yanıtladı.
Avukat Yıldız İrmek’in DAİŞ ile ilişkili derneklere ilişkin sorduğu sorulara Şahin, “Erdemliler Cemiyeti gibi birçok İslami derneğe gittim. Kimseyle sorunları yoktu. Milletvekilleriyle görüşüyorlardı. Devlete bir sorunları yoktu. Ailelere yardım ediyorlardı” diye cevap verdi.
Avukat İrmek’in “Neden Maraş’a gittin” sorusuna dair, “Ailem için 2 haftada bir dondurma almak için giderim. 50 TL’ye mal oluyor” dedi.
Avukat İrmek, sözünün mahkeme tarafından kesilmesine sonrası, “Bir yere varmaya çalışıyoruz, Sayın Başkan. Bu sanık soruşturma aşamasında bazı ifadeler vermiş ve yer gösteriminde bulunmuş. Koğuşuna yeni IŞİD’liler geldikten sonra yeni bir kurgu oluşturmuş. Bunu anlamak için ortalama bir zeka gerekiyor” dedi.
Şahin, Antep’te kendini patlatarak öldüren Mahmet Kadir Cebael’in kendisine 493 TL parayı PTT yoluyla göndermesini ise hatırlamadığını ileri sürdü.
Duruşmaya yarın saat 10.00’da devam edilecek.