Asuri-Süryani temsilciler: Öcalan’ı savunmak ‘doğrunun yanında olmaktır’
MBU ve HNB’nin Ezidi Kürtlerin eylemiyle dayanışmak amacıyla açlık grevine giren Asuri-Süryani temsilciler, Öcalan’ın özgürlüğünü savunmanın ‘doğrunun yanında olunması’ anlamına geldiğini belirtiyorlar.
ANF
STRASBOURG
Pazar, 11 Eylül 2016, 09:22
Şengal Diaspora Meclisi’nin Öcalan’a özgürlük ve Şengal’e statü talebiyle Strasbourg’da 20’inci gününe giren açlık grevine dayanışma amacıyla Bethnahrin Ulusal Konseyi (MBU) ve Bethnahrin Kadın Birliği (HNB) üyeleri Aynur Özgün ile Sait Afram da katıldılar. Asuri-Süryani halkı başta olmak üzere Ortadoğu’daki tüm diğer halkların özgürlük talebinin en doğal hak olduğunu vurgulayan eylemciler, Öcalan’ın özgürlüğünü savunmanın ise ‘doğrunun yanında olunması’ olduğunun altını çiziyorlar.
MBU ve HNB’nin Ezidi Kürtlerin eylemiyle dayanışmak amacıyla açlık grevine giren Asuri-Süryani temsilciler adına konuşan Aynur Özgün, Öcalan’ın Kürt halkı için olduğu gibi Süryani, Ezidi ve Ortadoğu’daki tüm halklar için de değerli ve yol gösterici olduğunu söyledi. Aynur Özgün, Öcalan’ın ‘bütün halklar için bir paradigma ve felsefe yaratan ve de bu uğurda kendini adamış bir şahsiyet’ olarak görüldüğünün altını çizdi.
‘ÖCALAN’A TECRİTLE BÜTÜN HALKLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ BOĞULMAK İSTENİYOR’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın düşüncesi ve perspektifinin bütün halkların kendi haklarını adaletlice, demokrasi içerisinde ve eşit bir şekilde almasını öngördüğünü kaydeden Aynur Özgün, Öcalan’ın halklar için önemini şu sözlerle ifade etti: “Öcalan’ın düşüncesine göre, bütün halklar, bütün renkler ve topluluklar özgürce yaşayıp, ortak ve demokratik bir yaşam kurmak için mücadele verecektir. Ve (Öcalan) bunu her zaman kendi perspektifleriyle, açıklamalarıyla, yazdığı kitaplarıyla dile getirmiş ve bunu hayata geçirmek istemiştir. Fakat maalesef bir komplo sonucu tutuklanması ve yine son zamanlarda tecrite uğraması, aslında bu düşüncenin prangalanması, yani kelepçelenmesi demektir. Aslında bu bütün halkların özgürlüğünü boğmak demektir. Çünkü Sayın Öcalan’ın getirdiği özgürlük anlayışı herkese adil bir şekilde paylaşımı öngören bir düşüncedir. Sadece Türkiye Cumhuriyeti değil, Ortadoğu’daki baskıcı, diktatöryel veya şeriatçı rejimler; Ortadoğu’daki halkları soykırımdan geçirmeyi isteyen zihniyetteki rejimlerin perspektifi Sayın Öcalan’ın tam zıttı bir perspektife sahiptirler. Biz de Süryani halkı için mücadele eden MUB adına Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep ediyoruz. Değerli, doğru bir insanın, Ortadoğu’ya model sunan bir insanın serbest bırakılmasını talep ediyoruz.”
‘SÜREÇ DİRENİŞ VE MÜCADELE SÜRECİDİR’
Aynur Özgün ve Sait Afram, Öcalan’ın getirdiği modelin Ortadoğu’ya ortak yaşam ve demokrasi getireceğini, ancak başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’daki totaliter ve diktatör rejimlerin de soykırım ve imhayı getireceğine dikkat çekiyorlar. Özgün, bu gerçekliğe karşın yapılmasını istedikleri şeyleri şöyle dile getiriyor: “Bu rejimler tarafından yüzyıllardır uygulananlar şimdi Kürt halkına uygulanacaktır. Onun için de biz, halklar olarak, yani Ezidi, Süryani, Kürt, Alevi, Sünnisi hep birlikte el ele vererek, bu eylemlerimize devam etmeliyiz. Çünkü süreç direniş ve mücadele sürecidir. Zira Rojava’da oluşan gelişmelere de tahammül etmeyen Türk devleti, bugün oraya da el atmaya çalışıyor, oraya da savaş getirmek istiyor. Böyle bir düşünceye karşı savaşmak gerekiyor. Bu mücadelenin temsilini yapan, buna örnek olan ise Sayın Abdullah Öcalan’dır.”
ŞENGAL VE NİNOVA OVASI İÇİN STATÜ TALEBİ
Ezidilerin Strasbourg’da başlattığı ve bugün 20’inci gününde olan açlık grevinin anlamlı olduğunu vurgulayan Özgün ve Afram, Şengal’le birlikte Asuri-Süryanilerin Ninova Ovası’ndaki statü taleplerini de şu sözlerle dile getiriyor : “Çünkü Ezidiler Öcalan’a olan saygı ve sevgilerinden dolayı ve adaletlice yaklaşımından dolayı böyle bir eylemle harekete geçmişlerdir. Biz de bunu anlamlı bulduk ve Süryani halkımız adına bu anlamı daha da pekiştirmek istedik. Bugün Şengal’de Ezidilere yapılan katliam, soykırım, kadınların kaçırılması ve köle olarak satılması aslında insanlık dışı, köhnemiş bir zihniyetin ürünüdür. Bu zihniyet Ortadoğu’daki rejimler tarafından uygulanmak istenmektedir ve DAİŞ çeteleri de bu sistemlerin pratik bir örneğidirler. Örneğin 2 yıl önce Musul ve Şengal’in işgali sırasında Ninova Ovası’ndan yüz binlerce Süryani göç ettirildi, kaçırıldı ve hatta bazıları tehdit edilerek yerllerinden edildi. Din değiştirmeye zorlandılar. Bunların hepsi aslında bütün halklara uygulanan bir soykırım konseptidir ve her yerde uygulanmak istenmektedir.
Bugün biz Ezidilerle birlikte Avrupa Parlamentosu’nda diplomasi yaparak, Şengal için statü ve Ninova Ovası için, yani oradaki Asuri-Süryani halkı için bir statü talep ediyoruz. Biz burada el ele vererek hepimiz için Ortadoğu’nun her yerinde, Bethnahrin (Mezopotamya) coğrafyasında bir statü talep ediyoruz. Bu Kürt, Süryani, Alevi veya Ezidiler olarak bizim doğal bir hakkımızdır. Önümüzdeki dönemde Ninova Ovası başta olmak üzere tüm Mezopotamya ve Ortadoğu için böylesi bir özerklik talebinin yükseltilmesi de mümkün. Bu eylemlilikler içerisinde Sayın Abdullah Öcalan’ı dile getirmek bizim için de kutsal bir görevdir.”
ULUSLARARASI TOPLUMA ‘TÜRKİYE’NİN BASKISINA BOYUN EĞMEME’ ÇAĞRISI
Uluslararası toplumun Ortadoğu halklarının özgürlük taleplerini dikkate almalarını ve çıkarlarını dikkate alarak Türkiye’nin baskılarına boyun eğmemelerini isteyen Asuri-Süryani temsilciler, son olarak şu mesajı verdiler: “Biz tabii ki hem uluslararası kurumlara, Batılı ülkelerin toplumlarına ve devletlerine çağrımız şudur: Bizler doğrunun yanındayız ve gerçekten doğru bir yoldayız. Hakkımızı talep ediyor, kendi ülkemizde ortak ve demokratik bir yaşam kurmak istiyoruz. Ve maalesef bu her daim, farklı farklı şekillerde engellenmek istenmekte.
Avrupa toplumlarına şunu söylemek istiyoruz: Bugün örneğin Rojava’da Kürtler, Süryaniler ve Araplar ortak bir biçimde DAİŞ’e karşı savaşıyor ve DAİŞ Avrupa için de tehlikeli bir örgüttür. Biz hem kendimizi hem de insanlığı savunuyoruz. Uluslararası toplumun bunu daha iyi anlaması için de böylesi eylemler yapmamız gerekiyor. Bugün de burada bir kilise salonunda eğer böyle bir eyleme devam ediyoruz.
Tabii mahkeme tarafından buradan çıkarılmak istendiğimize dair duyumlar aldık. Şunu belirtmek istiyoruz: Asla ve asla hiçbir yasada bir kiliseden insanları zorla çıkarmak yoktur, bu dini ve insani açıdan da aykırı bir tutumdur. Bu Türkiye’nin baskısı ve Fransa’nın buna alet olmasındandır. Maalesef Batı’daki güçler çıkarları için buna alet olmaktadırlar. Ama tam tersine bizim çağrımız, ‘gelin doğruyla birlikte olun’ diyoruz. Aksi halde biz her zaman ‘katliamdan geçen’, ‘sürgün edilen’ kesim oluruz. Biz buna ‘hayır’ diyoruz. Uzun süredir devam siyasi darbe neticesinde demokrat, entellektüel ve özgürlük için mücadele eden binlerce insan tutuklanmıştır. Sayın Abdullah Öcalan şahsında bütün siyasi tutsakların da serbest bırakılmasını talep ediyoruz.”