Asuri-Süryani Yazarlar: Türkiye soykırımını inkara son versin
Soykırımın 100. yıldönümü dolayısıyla görüşlerine başvurduğumuz İsveç’te yaşayan Asuri-Süryani yazarlar, Türkiye’nin 100 yıldır sürdürdüğü inkar politikasının sorunu daha karmaşık hale getirdiğine dikkat çekti.
MURAT KUSEYRİ
STOCKHOLM / ANF
Çarşamba, 29 Nisan 2015, 08:27
Soykırımın 100. yıldönümü dolayısıyla görüşlerine başvurduğumuz İsveç’te yaşayan Asuri-Süryani yazarlar, Türkiye’nin 100 yıldır sürdürdüğü inkar politikasının sorunu daha karmaşık hale getirdiğine dikkat çekerek yaraların sarılması ve uzlaşmanın sağlanabilmesi için Türk devletinin soykırımını kabul etmesini istiyor.
Yazar Yusuf Dikmen, soykırımın üzerinden 100 yıl geçtiğini hatırlattıktan sonra gerçekleri kabul etmesi gerektiğini söylülüyor. Ancak Türkiye’yi yönetenlerin gerçeği kabul etmeye yanaşmamalarını üzücü bulduğunu söyleyen Dikmen, “Üzerinden 100 yıl geçmesine rağmen acılarımız taze. Erdoğan acılarımıza empati göstereceğine inkar politikasını sürdürüyor. Soykırımın olduğunu kendisi de biliyor. Benim babamın babası, amcam ve babamın annesi öldürüldü. Tarihi biraz inceleyen herkes Ermeni, Asuri ve Pontus Rumlarına soykırım yapıldığını bilir. Ama gerçekleri Türk halkından saklıyorlar. Bunu yapanlara güvenemeyiz” diyor.
Dikmen, AKP iktidarı ve Türk devletinden soykırımı kabul etmelerini beklemediğine vurgu yaparak “Türkiye’de ilerici ve demokrat insanların olanları Türk ve dünya kamuoyuna açıklamaları beklentisi içindeyiz. Umarım ki bu gerçekler bir gün açığa çıkacak ve Türk halkı tarafından bilinecektir” şeklinde konuşuyor.
TÜRK DEVLETİ SOYKIRIMINI GEÇİŞTİREMEZ
Yazar Besim Aydın, Erdoğan ve Türk devletinin soykırım yapıldığını 100 yıldır gizlemeye çalıştığını hatırlattıktan sonra, “Türk devleti soykırımı geçiştiremez. Ne kadar çabuk kabul ederlerse onlar için o kadar iyi olur. Onlar da biz de rahatlarız. Onlar soykırım suçlamasından kurtulacak, bizlerin içindeki ateş de biraz sönecek” diyor.
Aydın, Türk halkının artık olanları araştırması ve gerçekleri kabul etmesi için devlete baskı yapması gerektiği belirtiyor, “Eğer Türkler bunu yapmazlarsa yapılan soykırımının işbirlikçileri durumuna düşerler” ifadeleriyle Türk halkından beklentilerini dile getiriyor.
Iwardolu olan ve Iwardo direnişini anlatan ilk kitaba imza atan Yazar Sabri Yıldız, “Dünyada pek çok entelektüel ve tarihçi soykırımını kabul ediyor, Türkiye’nin de geçmişte olanları kabul etmesi gerekir. Erdoğan ve Davudoğlu’ndan 100. yıldönümüzde soykırımı kabul etmesini beklerdik. Bu inkar politikası ne zamana kadar devam edecek?” ifadelerini kullanıyor.
SOYKIRIMIN SORUMLUSU TÜRK HALKI DEĞİL DEVLETTİR
Yeni soykırımların olmaması ve yeni acıların yaşanmaması için bunun gerekli olduğuna vurgu yapan Yıldız, “Türkiye neden Almanya’yı örnek almıyor? Almanya Yahudilere soykırım yaptı. Ama olanları kabul etti ve geçmişiyle hesaplaştı. Türkiye’nin de aynı tutumu alması gerekir. Türk halkı soykırımın sorumlusu değildir. Sorumlu devlettir. Bu nedenle de devletin yaptığı soykırımını kabul etmesi gerekir ama Türk halkı da devlete gerçekleri kabul etmesi için baskı yapmalı” diyor.
Yıldız, Türk devletine “Umarım devlet bunu kabul eder. Biz de Türk devleti de bu travmadan kurtulur. Soykırımın inkarı için lobicilere milyarlar vereceğine bu paraları kendi halkının çıkarları için kullanmasını daha insani ve mantıklı buluyorum” diyerek inkar politikasına son vermesi çağrısında bulunuyor.
SOYKIRIM TARTIŞMALARININ ARTIK BİTMESİ GEREKİR
Gazeteci-Yazar Augin Kurt Haninke, Türk devletinin soykırım sorununu tıpkı Almanlar gibi çözmesinin en uygun yöntem olduğunu dile getirdikten sonra, “Bu soykırım tartışmalarının artık bitmesi gerekir. Ama Erdoğan ve Türk Hükümeti inkar politikasını sürdürmeyi yeğliyor. Bunu teessüfle karşılıyoruz. Maktüllerin torunları olarak soykırımının kabul edilmesi için çabalarımızı sürdüreceğiz” diyor.
Türk devletinin soykırımı kabul etmesinin Ermeni ve Süryaniler açısından nasıl bir faydası olabileceği sorumuzu, “Bunu kabul etmek yeni soykırımların yapılmasını engeller. İnkar politikasını sürdürmek soykırımını devam ettirmektir. Türk devletinin soykırımı önce kabul etmesi ardından özür dilemesi ve soykırım mağdurlarına tazminat ödemesi gerekir. Kürt Halkının temsilcilerinin bazı Kürtlerin soykırıma katıldıklarını kabul etmelernei ve özür dilemelerine çok değer veriyoruz. Ama onlardan da bazı Kürt aşiretlerinin gasp ettiği mal ve mülklerimizi geri vermeleri için girişimde bulunmalarını istiyoruz” şeklinde cevaplıyor.
Ancak esas görevin Türk devletini yönetenlere düştüğünü ve Türk devletinin geçmişle yüzleşmesi gerektiğini belirten Haninke, “1915’den önce ülkenin nüfusunun % 25’ini Ermeni, Süryani ve Pontus Rumları oluşturuyordu. Bugün bu oran yüzbinde birlere düşmüş durumda. Türk devleti bu insanlara ne olduğunu kamuoyuna açıklamalı” şeklinde konuşuyor.
DEDEM IWARDO’YA SIĞINDIĞI İÇİN KURTULDU AMA KARDEŞLERİ YOK OLDU
Yazar Fehmi Bargello, hiç bir halka karşı en ufak bir kin ve nefret duymadıklarını belirttikten sonra, “Eğer Kürtler, Mıhallemiler olmazsa biz Midyat’a geri dönmeyiz. Oraları ziyaret etmeyiz. Biz bu halklarla bin yıllardır birlikte yaşadık. Ama geçmişte soykırımına uğradık, mağdur olduk. Dedem Iwardo’ya sığındığı için kurtuldu. Ama onun kardeşleri Midyat’ta kaldığı için kökten yok oldu” diyor.
İsveç’te ve daisporada yaşayan Asuri-Süryanilerin neredeyse tamamının yakınlarından bazılarını soykırım sırasında kaybettiklerini söyleyen Bargello, “Biz çok şey değil, bu olanların kabul edilmesini istiyoruz. Bizim toprak ve mallarımızın çoğuna devlet el koydu. Manastır ve kiliselerimiz mahvoldu. Onları geri istiyoruz. Kalan kutsal yerlerimizi define avcıları delik deşik etti. Devlet bunlara göz yummuyor. Midyat Belediyesi bu manastırlara sahip çıkamaz mı? Tarihimiz, kültürümüz yok edildi, ediliyor. HDP’nin güçlenmesi bize moral ve umut veriyor. Bir gün tarihi eserlerimizin eski hallerine döneceğini umuyoruz” şeklinde konuşuyor.
HALKEVİ KÜRT ÇOCUKLARININ EĞİTİMİ İÇİN KULLANILSIN
Seyfo’dan hemen önce Asurilerin Midyat’ta çocukların eğitimini gerçekleştirmek amacıyla iki katlı bir Halkevi inşa ettiklerini dile getiren Bargello, “Devlet Seyfo’da bu binaya el koydu. Biz bu binanın geri verilmesini istiyoruz. Bölgede Süryani neredeyse kalmadı. Ama binanın Kürt çocuklarının eğitimi için kullanılmasını istiyoruz” dedikten sonra şunları söylüyor:
“Midyat’taki Süryani Manastırını garnizon yaptılar. Orası Süryani halkının malı. Orada dedelerimizin, atalarımızın mezarları var. Benim akrabalarımın bazıları o manastırda yatıyor. Manastırımızı mahvettiler. Her Midyatlının kafasında Mor Sarbel Manastırı var. Kimse kusura bakmazsın. Bu manastırı geri istiyoruz. Aradan 100 yıl geçse de istemeye devam edeceğiz.”
TÜM ARŞİVLER AÇILSIN
Araştırmacı-Yazar Hanna-Beth Sawoce ise, “ 100 yıl inkar, şu an bu inkar politikası iflas piyasasında dibte, yerini artık gerçek ve gerçekler alıyor. Bu gerçeǧin malı da her geçen gün ortaya daha iyi dökülüyor. Bunca insana ne oldu? Artık insanlar, bu gerçekler nedeniyle, soru sormayı öǧreniyor” diyor.
Sawoce, Türk devletine başta Genel Kurmay Başkanlığı olmak üzere İttihat ve Terakki, Teşkilat-ı Mahsusa ve Mustafa Kemal’in tüm arşivlerini araştırmacılar ve kamuoyuna açması çağrısında bulunuyor.