Baðımsızlıðı tanımaya karşılık Kürt petrolüne ortaklık iddiası

Baðımsızlıðı tanımaya karşılık Kürt petrolüne ortaklık iddiası

Türkiye’ye iki günlük resmi ziyaret gerçekleştiren Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani’ye, Türk devletinin ‘Kürdistan’daki petrole ortak olma karşılıðında Kürdistan’ı tanıma’ önerisi sunduðu iddia edildi. Diplomatik kaynaklardan elde edilen bilgiye göre Türkiye, Kürdistan’daki petrol rezervlerinin yüzde 50’sini, 50 yıllıðına işletme hakkına karşı Barzani’nin baðımsızlıðını ilan edeceði Kürdistan devletini tanıma ve destek verme teklifi yaptı. Barzani’nin ise teklife sıcak bakmadıðı belirtiliyor.

Bir süredir Kürdistan'ın baðımsızlıðını ilan edebileceðine dair açıklamalarda bulunan Barzani, ABD'de Başkan Barack Obama ile Beyaz Saray'da görüştükten sonra Baðdat'a sert uyarılar yapmıştı. Irak'ın Saddam dönemindeki gibi bir diktatörlüðe evrildiðini ve Kürtlerin böyle bir ülkede ortak olamayacaklarını vurgulayan Barzani, Kerkük ve Musul meselesinde de Irak'ın Kürtleri oyaladıðına dikkat çekmişti.

Dün Ýstanbul’da başlayan görüşme trafiðinde gündemdeki konular; Irak’taki siyasi kriz, Suriye meselesi ve PKK konuları olduðu açıklanırken diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre Barzani ile görüşmede Türkiye’nin ‘baðımsızlıðı tanımaya karşılık petrol’ dosyasını hazırladıðı ve Kürt heyetine sunduðu öðrenildi.

Alınan bilgiye göre Türkiye, Kürdistan'ın baðımsızlıðını tanımak koşuluyla 50 yıl boyunca Kürt petrollerinin yarısını işletme hakkı istiyor. Mesud Barzani'nin olumlu yaklaşmadıðı ama yeni Kürt kabinesinin yeşil ışık yaktıðı bu teklif, eðer uygulanırsa, Türkiye'nin Mudanya Mütarekesi ile çoðunluðunu kaybettiði, 5 Haziran 1926 tarihli Türkiye-Ýngiltere-Irak Antlaşması'yla yüzde 10'una tekrar ortak olduðu, daha sonra da 500.000 Sterlin'e Ýngiltere'ye peşin para ile sattıðı Musul ve Kerkük'teki Kürt petrolleri üzerinde yeni bir denetim şansı elde etmesine sebep olacak.

Kürdistan'ın taraf olabileceði bu stratejik hatayla, bölgede emperyal Osmanlıcılık ideasını yeniden devreye sokmaya çalışan Türkiye'nin, Amerika'nın II. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya ve Japonya gibi ülkeler üzerine kurduðu baskının bir benzerini Kürdistan'da kurmak istediði ve Nabucco Projesi'nden dolayı ihtiyaç duyduðu petrol rezervini bu yönlü bir hamleyle kapatarak hem bölgede siyasi ve ekonomik çıkarlar elde edeceði hem de Kürtlerin siyasetini bu ekonomik perspektif daraltmasıyla kontrol altında tutabileceði öngörülüyor.

Bu yılın başlangıcında Federal Kürdistan ile Baðdat arasında büyük çatlaða sebep olan Exxon ve Total, Baðdat'a raðmen Hewler ile antlaşmalar imzalamıştı. 29 Şubat'ta Kürdistan ile antlaşma yaptıðını duyuran Exxon ise petrol araması için 5+2 yıl, petrol üretimi için 20+5 yıllık bir sözleşme ile tercihini Kürdistan'dan yana koymuştu. Baðdat, buna sert tepki vermiş fakat Kürdistan'ın merkezi hükümetten 1.5 milyar dolarlık bir alacaðının ödenemiyor olması durumu içinden çıkılmaz bir hale getirmişti. Mart ayı içerisinde Irak'taki doðalgaz ihalesine alınmayan Exxon ise tüm çalışmalarını Kürdistan'a kaydıracaðını belirtmiş, siyasi çevreler ise bu gelişmeleri deðerlendirirken, Amerika'nın dış politikasını petrol şirketlerinin belirlediði ve finanse ettiði bir dönemde Kürdistan'ın baðımsızlıðının önünü açacaðı tespitinde bulunmuştu. Nitekim bu gelişmelerden sonra Kürdistan ve Baðdat arasındaki ipler hızlıca gerilmiş ve Tarık Haşimi'nin Kürdistan'a sıðınmasından sonra bu çekişme başka bir alana da kaymıştı ki bu sorun da henüz çözülebilmiş deðil. Türkiye'li petrol şirketi Genel Energy'nin özellikle Taqtaq ve Duhok petrollerinin işletilmesindeki faaliyetleri de vardı fakat şirketin %50 hissesinin 2011'in sonlarında Rothschild'e satılmasından sonra Türkiye'nin bölgedeki eli zayıflamış oldu. Addax, KEPCO, DNO, Total ve Exxon'un bölgedeki hızlı yükselişi karşısında Türkiye müdahalelerde bulunmak istemiş ancak bunun önüne geçememişti.

SEEVAN SAEED: TÜRKÝYE, KÜRT PETROLLERÝNDEN ZATEN FAYDALANIYOR.

Kürt Siyaset Analisti Seevan Saeed ise konuyla ilgili ANF'nin elde ettiði bilgiyi doðrularken bu konunun bir süredir PDK'nin polit bürosunu meşgul eden konulardan biri olduðunu ve Kürt iktidarının kesinlikle bu durumu kabullenmeyeceðini belirtti. Türkiye'nin zaten resmi ve gayri-resmi yollarla Kürt petrollerinden fazlasıyla kazanç saðladıðını ve Türkiye'ye kaçak petrol soktuðunu belirten Saeed, Türk petrol işletmelerinin Kürdistan'da mafya tipi hareket ettiðini ve Kürdistan'ı bir tür yarı sömürge olarak gördüklerine dikkat çekti. Kürt petrollerinden elde edilen kazançların adil bir şekilde Kürdistan'a harcanmadıðını söyleyen Saeed, Kürdistan Parlamentosu'nun bu konuyla ilgili bir soruşturma yapması gerektiðini vurguladı. Yine aynı şekilde bu konuda Kürtler ve Türkiye arasında gizli bir antlaşmanın olup olmadıðının da açıklanması gerektiðini belirten Seevan Saeed, Kürtlerin küçük düşünmekten ve bölge ülkelerinin kuklası olmaktan kaçınmaları gerektiðinin altını çizdi.

BARAN: KÜRDÝSTAN PETROLLERÝ KÜRDÝSTANLILARINDIR

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduðumuz Baðımsız Araştırmalar ve Politikalar Merkezi başkanı Ýbrahim Halil Baran da, Türkiye’nin Barzani’ye yaptıðı sözkonusu teklifi deðişik kaynaklardan kendisinin de duyduðunu hatırlatarak Türkiye'nin, Kürdistan'daki egemenliðini sadece Türkiye ile sınırlamadıðını ve mümkün olduðunca Kürtleri kendine muhtaç bir vaziyette bırakmak istediðini söyledi. Kürt petrollerinin Kürdistan için her zaman uluslararası bir açılım saðladıðını kaydeden Baran, "Türkiye, bölgede Kürtlerin merkez bir devlet haline gelmesi durumunda çökeceðinin çok iyi farkında. Siyasal ve ideolojik olarak Kürtlerin özgürleşmesini engelleyemeyeceðini bildiði için de Kürdistan'ın kaynaklarına el koymayı, böylece sömürgeleştirmeyi deneyecektir" dedi.

Kürt iktidarının bunu göze alıp alamayacaðı ile ilgili sorumuza da "Sanmıyorum, Kürtler 200 yıldan bu yana süren bir işgal sırasında artık kime güvenemeyeceklerini çok iyi öðrenmiş olmalılar" diye cevaplayan Baran, görüşlerini şöyle sürdürdü: "Kürdistan'ın baðımsızlık ilan etmesi kaçınılmaz bir sondur çünkü bu durum engellenemez bir olgunluða erişti. Sadece Güney Kürdistan'da deðil, Suriye, Türkiye ve Ýran'da da durum bu yönde gelişiyor. Artık komşu ülkeler bu durum üzerinden Kürtleri okuyor ve çıkarları doðrultusunda siyaset üretiyorlar. Örneðin Türkiye'nin Güney'de milyarlarca doları bulan yatırımları ve ticareti var. Kürtlere düşen ise bu çıkarları yine kendi çıkarları doðrultusunda karşılamak ve Kürdistan'da Kürtlerin egemenliklerini hedef alacak tehlikelere karşı stratejiler üretmektir. Türkiye'nin Kürdistan petrollerinde hak iddia etmesi ya da bölgedeki petrol faaliyetlerini kontrol altına almak istemesi ise köylü kurnazlıðından başka bir şey deðildir. Kürdistan’lılar bunu yutmayacak kadar çok acı çektiler. Şu an güneydeki Kürt topraklarının Kerkük, Musul ve Xaneqîn'i de içine alan %54'lük bölümü Arapların, %46'sı ise Kürtlerin kontrolünde. Ve henüz referandum yapılmamış bu topraklar aynı zamanda petrol rezervleri açısından çok deðerli. Kürtler, öncelikle ihtilaflı Kürt bölgeleri ve Güneybatı Kürdistanlıların Suriye sorununu çözmeli. Burada Kürt özgürlük hareketi PKK'ye de müthiş bir rol düşmektedir. Zaten Türkiye'nin planı da bunun önüne geçmektir."

SAÐNIÇ: BU DURUM MÜMKÜN OLAMAZ!

Görüşlerine başvurduðumuz bir diðer Kürt siyaset bilimci Ceng Saðnıç ise "Türkiye'nin böyle bir talepte bulunması olasıdır fakat teknik ve siyasal açıdan gerçekleşmesi mümkün deðildir. Teknik olarak mümkün deðildir çünkü Türkiye, Kürdistan petrollerinin yani bu büyük rezervin yarısını işletecek şirketlere sahip deðildir. Bunu ancak petrol devlerinin desteðini alarak yapacaktır ki zaten petrol devleri çoktan Kürdistan'da yerlerini aldılar. Siyasal olarak da bir krize sebep olacaktır, çünkü zaten dünya petrol piyasasına ve borsasına açılmış Kürt petrollerini işletenler yeni bir oyuncuyu istemeyeceklerdir. Bu pazar zaten içinde Ýngiltere, Fransa, Ýspanya, Norveç ve diðer ülkelerin olduðu bir pazar. Türkiye'nin bölgeye müdahalesi kendisi açısından felaket olur. Böyle bir teklif varsa, bu Kürtlere büyüklük gösterisi yapmak isteyen bir siyasetin ürünü olur. Şimdiye dek domino etkisinden korktuðu için Kürdistan'a karşı olan Türkiye, şimdiki siyasetinde Kürdistan'a baðımsızlıða karşı çıkmayacak ama bunun Kuzeydeki Kürtleri etkilemesine engel olmaya çalışacaktır. Kürtçe ile ilgili açılım ve benzeri siyasetler aslında bunun parçasıdırlar" şeklinde konuştu.

ANF NEWS AGENCY